BREZİLYA’NIN ÖNÜNDEKİ SINAV

upa-admin 21 Mayıs 2015 1.924 Okunma 0
BREZİLYA’NIN ÖNÜNDEKİ SINAV

Ekonomisi hızla gelişmekte olan Brezilya’da, son iki yılda siyasi ve ekonomik gerilim gözlenmektedir. Brezilya’da düzenlenen 2014 Dünya Futbol Şampiyonası öncesinde bütçe harcamalarının doğru yöne yöneltilmesi, sosyal hizmetlerin iyileştirilmesi talebiyle İşçi Partisi üyesi ve Devlet Başkanı Dilma Rousseff (Dilma Rusef) hükümetine karşı protestolar olmuştu. Önde gelen Batı medyası da, bu önemli spor yarışmasının Brezilya’ya çektiği uluslararası ilgiden yararlanarak, ülkedeki sosyal sorunları geniş şekilde aydınlatmakta idi. Bu bakımdan, bu dönem dünya piyasalarında hammadde talebinin azalması, petrolün ucuzlaması sonucunda, Güney Amerika’nın büyük petrol üreticilerinden olan Brezilya’nın gelirlerinin düşmesi, itiraz eylemlerinin devam etmesi ve başkanlık seçimlerinde Dilma Rousseff’in yeniden, fakat daha büyük zorlukla galibiyetiyle akılda kaldı.

Önümüzde ise, 2016’da Rio de Janeiro’da yapılacak Yaz Olimpiyatları yaklaşıyor ve Brezilya ile ilgili haberler daha uzun süre dünya medyasının gündeminde olacağa benziyor.

Ekonomik Durgunluk Dönemi

2015 yılında ülke ekonomisinde büyümenin olmayacağı, aksine % 1 küçülme olması bekleniyor ki, bu son 25 yılda Brezilya ekonomisindeki en olumsuz göstergedir. Ayrıca, işsizlik artıyor, enflasyon % 8’i geçerek son yılların en yüksek düzeyine ulaştı. Brezilya Merkez Bankası faiz oranını % 13,25’e yükseltti, yani Merkez Bankası’ndan borç alanlar ödemeleri daha yüksek faizle yapacaklar. Bu adım, enflasyonun önünü almaya yönelik olsa da, yatırımcıları, özellikle de kobileri olumsuz etkiliyor.

Ülkenin bütçe açığının yanı sıra, dolar üzerinden olan borcunun yüksek meblağda olması dolayısıyla Brezilya, ABD’nin mali politikalarının etkilerine en hassas ekonomilerdendir (Bkz: Brazil’s real buffeted by speculation over US rates / “Financial Times”, 7 Mayıs 2015). ABD Federal Rezerv Sistemi’nin ülke ekonomisinin aşırı hızlı artışı gerekçesiyle, dolaşımdaki doların miktarını azaltma politikası sonucunda, dolar pahalılaşır. ABD dolarının dünyadaki çoğu dövize oranla pahalanması, Brezilya realının da şiddetle değer kaybetmesi anlamına geliyor.

Uzmanlar Brezilya ekonomisindeki durgunluğu birkaç nedenle ilişkilendirir. Bunlardan biri Çin ekonomisinde büyüme temposunun azalması nedeniyle Brezilya ve bölgedeki diğer ülkelerin hammaddesine talebin de azalması, sonuçta, fiyatların düşmesidir. Diğer neden, ABD’de faiz oranlarının artma olasılığının, uluslararası aktif hesapların ülkeden çıkarılmasını hızlandırmasıdır. Başka bir neden olarak ise, bir önceki başkanlık döneminde Rousseff hükümetinin ekonomiye aşırı müdahale etmesi, benzin ve elektrik fiyatlarının değerinden düşük belirlenmesi, mali yayılmacılık, özel yatırımlara elverişli ortam yaratılmaması gibi adımları gösterilir. Sonuçta, ekonomik gelişme beklentileri gerçekleşmedi, aksine özel sektör yatırımları azaldı, özel teşebbüs geriledi (Bkz: Brazil is suffering from recession and scandal / “Financial Times”, 4 Mayıs 2015).

Ülkenin yeni atanan Maliye Bakanı Yoaquim Levi, Brezilya’nın mali boşluklarını doldurmak ve ülkenin yatırım çekiciliğini korumak için harcamaları kısma politikası yürütmeye başladı. Örneğin, büyümeyi teşvik eden bazı reformlar, altyapı teşviklerinin artırılması ertelendi. Öte yandan, yeni Bakan sosyal hizmetlere ayrılan kaynağı azaltarak, Brezilya’nın sosyal yönelimli gelişme politikalarında değişiklik yapıyor. Bütçe açığının önlenmesi için 2015 yılında 26,4 milyar dolar tasarruf edilmesi, vergi ve kredi faizlerinin artırılması, enerji kaynaklarının fiyatlarının yükselmesi bekleniyor (Bkz: Бразилия: политический кризис и жажда перемен? / “Russian Council”, 30 Nisan 2015).

Brezilya ekonomisindeki durgunluk, onun dünyadaki ekonomik konumunu da etkiliyor. 2014 yılında GSYH hacmi bakımından İngiltere, altıncı sıradaki Brezilya’yı bir basamak aşağı indirdi. 2015 yılında ise, Brezilya’nın bugün 7’inci sırada olan konumuna, Hindistan’ın gelmesi bekleniyor.

Genel olarak, tasarruf politikalarının sancılı olmasına rağmen, önümüzdeki yıldan itibaren meyve vereceği düşünülmektedir. Her durumda, son yılların Avro bölgesi ülkelerinin tecrübesini dikkate alırsak görürüz ki, tasarruf politikalarının yan etkileri bakımından, uygulandığı alanlara bağlı olarak, girişimcilerin iş hacmine ve sıradan vatandaşların gündelik yaşam koşullarına olumsuz etki eden, sonuçta, sosyal hoşnutsuzluk doğuran bir sürece de dönüşebileceği ortadadır. Dolayısıyla şimdiki durumda, Brezilya’da hükümetin duyarlı ve olumsuz deneyimlerden sonuç çıkaran rasyonel işleyişi, ülkeyi borç krizinden ve işsizlik batağından kurtarabilir.

Makro-ekonomik göstergelerin kötüleşmesiyle beraber, son zamanlarda yolsuzluk skandalı da Brezilya’nın gündeminde sık sık tartışılan konulardandır. “Petrobras” devlet petrol şirketinin hesaplarında yolsuzluk nedeniyle 2 milyar realdan (yaklaşık 661 milyon ABD doları) fazla gelirin ortadan kaybolduğu belirtiliyor. Genel olarak, şirketin 2014 yılındaki mali kaybı 51 milyar real (yaklaşık 17 milyar dolar) oldu. Ülkedeki ekonomik durgunluk ve devlet petrol şirketindeki skandal Cumhurbaşkanı Dilma Ruusseff’in nüfuzuna darbe vurdu. Son dönemlerde onu destekleyenlerin oranı % 12-13’e kadar indi.

Siyasi Gerginlik ve Protestolar

Belirtildiği gibi, son yıllarda Brezilya’da sık sık protesto gösterileri oluyor. Protestolar bu yılın Mart-Nisan aylarında da devam etti. Darbe yapılması, başkanın istifası gibi talep ve sloganların yer aldığı protestoların başlıca nedeni olarak, hükümetin ekonomik politikaları gösterilir. Çoğunlukla orta tabakadan olan protestocular ekonomik ve siyasi liberalleşmenin, devletin ekonomiye etkisinin azaltılmasının, özel sektöre daha elverişli koşullar oluşturulmasının taraftarıdır.

Brezilya’da son yıllarda itiraz gösterilerine sebep olarak farklı etmenleri gösteren yaklaşımlar da mevcuttur. Bazı uzmanlara göre, ülkeyi 2003 yılından beri yöneten merkez solcuların ekonomik politikaları, sayıca baskın yoksul ve işçi kesimin gelirlerinin artmasına, zengin ve yoksul kesimler arasındaki gelir farklarının giderek azalmasına yol açtı. Dolayısıyla, sosyal yönelimli politikaları sürdüren Dilma Rousseff’in 2014 yılında yeniden başkan seçilmesi orta ve yüksek gelirli kesimi ve hatta seçkinleri rahatsız ediyor. Şu da bir olasılıktır ki, ülke ekonomisinin bundan sonra kötüleşmesi durumunda, yoksul kesim de hükümet karşıtı gösterilere katılabilir (Bkz: Kimler protesting in Brazil and Why? / “Centre for Research on Globalization”, 9 Nisan 2015).

2001 yılında ekonomileri hızla büyüyen Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’in isimleri esasında “BRIC” kavramını ileri süren iktisatçı Jim O’Neill (Güney Afrika Cumhuriyeti’ni bu gruba katmamaktadır). Brezilya ve Rusya’daki ekonomik durgunluk ve gerilemenin 2019 yılına kadar devam etmesi halinde, bu iki ülkenin adının kısaltmada yer almasının anlamlı olmayacağını söyledi (Bkz: BRIC in Danger of Becoming ‘IC,’ Says Acronym Coiner O’Neill / “Bloomberg”, 8 Ocak 2015).

Brezilya ve Rusya’dan farklı olarak, Çin ve Hindistan ekonomisinde hızlı büyüme devam ediyor, Güney Afrika Cumhuriyeti ekonomisi ise nispeten az hızla, fakat istikrarlı bir şekilde artmaktadır. BRICS’in geleceğine yönelik bazı kötümser öngörülere rağmen, ortak para birimi oluşturma yolunda ilerleyen bu ülkeler grubu, alternatif ekonomik sistem yaratma isteklerinde tutarlı olduklarını göstermeye çalışıyor. Her durumda, bu ülkelerin önümüzdeki ekonomik göstergeleri BRICS’in hedeflerinin gerçekleşme olanaklarını belirleyecek.

Newtimes.az

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.