Polonya’da 24 Mayıs’ta yapılan Başkanlık seçimlerinin sonucunda muhalefetteki Hukuk ve Adalet Partisi’nin adayı Andzey Duda galip geldi. Merkez sağcı ve tutucu Duda, ayrıca 2014 yılından beri Avrupa Parlamentosu’nun üyesidir. Kendisi 6 Ağustos’ta yapılacak devir teslim töreninden sonra göreve başlayacak, böylece mevcut Cumhurbaşkanı Bronislaw Komorovski’nin 5 yıllık Başkanlık süresi sona ermiş olacak.
Dış Politikada Daha Sert Bir Söylem Mi?
Polonya’nın jeopolitik açıdan ABD-Rusya kutuplaşmasında önemli çatışma noktalarından birinde yer aldığını dikkate alarak, siyasi uzmanlar yeni Cumhurbaşkanı’nın dış politikadaki konumunu tahmin etmeye çalışırlar. Doğrudur, Leh siyasi sisteminde Cumhurbaşkanı’nın dış politikadaki rolü fazla değildir. Fakat Andzey Duda’nın Başkan seçilmesi, 2015 sonbaharında ülkede yapılacak parlamento seçimlerinde onun partisinin galip gelme şansının yüksek olduğunu belirtmeye esas verir. Bu ise o demektir ki, Hukuk ve Adalet Partisi’nin hükümet olması halinde, ülkenin siyasi çizgisini belirleyen güce dönüşecektir. Bu partinin iktidara geri dönüşü niteliğinde de olacaktır. 2001 yılında Leks ve Yaroslav Kaçinski kardeşler tarafından kurulan Hukuk ve Adalet Partisi, 2005 yılındaki parlamento ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde galip geldi. 2007 yılındaki olağanüstü parlamento seçimlerinde ise parti yenildi. Andzey Duda’nın önceki Cumhurbaşkanlarının geleneğini sürdürerek, parti üyeliğinden çıkması da söz konusudur.
Böylece, bazı uzmanlara göre Duda, Rusya’ya karşı ılımlı bir tutum gösterecektir. Bunu Duda’nın adaylığı döneminde, Rusya ile ilgili konularda sergilediği nispeten yumuşak yaklaşım ile açıklamaktadırlar. Bununla birlikte, yeni yönetim toplamda Batı yanlısı politikaları sürdürecek ve bu hususta, ABD ile ilişkilerin geliştirilmesi ve NATO güçlerinin Polonya’da yerleştirilmesi ile ilgili Varşova’nın talepleri gündemde kalmayı sürdürecektir (Bkz: Эксперт: Анджей Дуда будет придерживаться мягкой политики в отношении России / “TASS”, 25 Mayıs 2015).
Bazı Rus uzmanlar, Andzey Duda’ya büyük umut besler. Onlara göre, İkinci Dünya Savaşı sırasında savaşmış olan Ukraynalı isyancıların, şu anda hükümet tarafından özgürlük savaşçısı olarak kahramanlaştırılması, o dönemde Polonya ile çatışmada olan Ukrayna’nın, bu ülke ile ilişkilerini olumsuz etkiler. Uzmanlar Duda’nın iç politikaya, ekonominin gelişimine daha fazla dikkat göstereceğini, bu faktörün de Polonya-Ukrayna ilişkilerine biraz soğukluk getireceğini ve Polonya’nın Ukrayna’yı savunan tutumuna darbe vuracağını düşünüyor (Bkz: Эксперт: с новым президентом Польша перестанет быть украинским адвокатом в Европе / “TASS”, 25 Mayıs 2015).
Polonya’nın yeni Devlet Başkanı’na Moskova da umutla bakar. Rusya Devlet Duması Uluslararası İlişkiler Komitesi Başkanı Aleksey Puşkov, Polonya’daki seçimlerden sonra şunları dedi: “Ukrayna’daki durumla ilgili Moskova ve Varşova arasındaki görüş ayrılıklarına rağmen, Rusya-Polonya ilişkilerinde yeni bir sayfa açmak mümkündür.” Rusya-Polonya ilişkilerinin yakınlaşmasına olan inanç, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Duda’ya tebrik mektubunda ve Başkan’ın sözcüsü Dmitri Peskov’un beyanatında da belirtildi.
Beklentilerin aksine, iktidar değişikliğinin Polonya’nın dış politikasına ve Rusya’ya yönelik tutumuna hiçbir etki etmeyeceğini düşünenler de var. Bu yaklaşımın esası şudur ki; Komorovski’nin mevcut politikaları birçok bakımdan Kaçinski’nin siyasi çizgisinin devamı olarak tanımlanmıştır (Bkz: Дуда. При новом президенте Польши в антироссийской политике не изменится ничего / “Russiapost.su”, 25 Mayıs 2015).
Rusya Federasyon Konseyi Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Konstantin Kosaçov da, yeni Başkan’ın Rus karşıtı konumda olduğunu, böyle bir liderin Rusya-Polonya ilişkilerinde olumlu hiçbir şey vaat etmediğini düşünüyor. Ona göre; buna rağmen, bu ülkenin Rusya karşıtı yaptırımlara katılması sonucu karşılaştığı ekonomik zorluklar ve kamuoyu Duda’yı Kremlin ile normal ilişkiler kurmaya sevk edecektir (Bkz: Косачев: настроение народа Польши заставит нового президента страны вести диалог с РФ / “TASS”, 25 Mayıs 2015).
Her durumda, Polonya-Rusya ilişkilerinin önümüzdeki yıllarda da oldukça karmaşık olacağı düşünülebilir. Zira Duda, seçim öncesi konuşmalarının birinde, NATO’nun 2016 Varşova Zirvesi’ne kadar ülkesinde NATO askeri üssünün kurulması gerektiğini söyledi. O, ülkesini NATO’nun doğu sınırı olarak gördüğünü de belirtti. Moskova’nın NATO askeri üslerinin sınırlarına yaklaşmasını büyük hassasiyet ve endişeyle karşıladığı bilinmektedir. Rusya, komşularının ve yakın çevre ülkelerinin Kuzey Atlantik Alyansı’nın etkisi altına düşmesini kendisi için ciddi jeopolitik ve askeri tehdit olarak görüyor.
Batı’da ise bazı kesimler, yeni yönetimin hem Rusya, hem de Avrupa Birliği’ne karşı daha sert bir söylem kullanacağını düşünüyor. Onlar, bunu “Hukuk ve Adalet Partisi Başkanı Yaroslav Kaçinski’nin Rusya ve Almanya’ya karşı eleştirel yaklaşımı ile açıklamaktadırlar. Her iki ülkenin imparatorluk amacının olduğunu düşünen Kaçinski, İkinci Dünya Savaşı öncesinde Polonya’nın batı topraklarına sahip olan Almanya’nın, bu bölgeleri yeniden kendi bünyesine katmaya çalıştığını iddia etmektedir (Bkz: Polish Opposition Leader: Kaczynski Warns of Germany’s ‘Imperial’ Ambitions / “Spiegel”, 5 Ekim 2011).
Duda’yı tebrik eden Beyaz Saray da, Polonya ile işbirliği sayesinde “daha demokratik, müreffeh ve güvenli bölge kurma ve iki ülke arasındaki mevcut güçlü ortaklığı daha da derinleştirme” niyetini beyan etti.
Ekonomide Devlet Kontrolü Artabilir
Polonya’daki seçimlerin olası siyasi ve ekonomik sonuçları, Batı’da da dikkatle izleniyor. 38 milyon nüfusa sahip Polonya, ekonominin büyüklüğü bakımından Avrupa Birliği ülkeleri arasında altıncı sıradadır. Ülke, son 25 yılda sürekli ekonomik büyüme sağlamış olsa da, % 11,3 oranında işsizlik sürmektedir.
Devletin ekonomiye müdahalesine öncelik veren Hukuk ve Adalet Partisi, kendini, piyasa ekonomisi ve ekonomik gelişmeden yararlanmayı bilmeyenlerin savunucusu olarak sunuyor. O, emekli olma yaşının 67’den 65’e indirileceğini, nüfusun düşük gelirli tabakası üzerindeki vergilerin azaltılacağını vaat etti. Ayrıca, Duda düşünür ki, Avro bölgesinin borç sorunları çözüldükten sonra, Polonya Avrupa Birliği’nin ortak para sistemine dahil olabilir.
Duda ülkenin ulusal çıkarları için yabancı bankalara ve alışveriş merkezlerine yeni vergilerin uygulanmasını, bankaların devletin kontrolüne geçmesini istiyor. Bu faktörler, yabancı yatırımcıların rahatsızlığına neden olan hususlardır. Muhafazakâr siyasi çizgi yürütmesi halinde, Duda’nın önde gelen Avrupa ülkelerinin ve kurumlarının eleştirilerine maruz kalması işten bile değildir. Bazı yabancı çevrelerin itirazına rağmen, Duda’nın ülkenin ulusal çıkarlarının savunmasında daha ilkeli tutum göstermesi beklenmektedir.