YUNANİSTAN TARİHİ BİR İKİLEMLE YÜZYÜZE: DEMOKRASİ Mİ, OLİGARŞİ Mİ?

upa-admin 02 Temmuz 2015 2.418 Okunma 0
YUNANİSTAN TARİHİ BİR İKİLEMLE YÜZYÜZE: DEMOKRASİ Mİ, OLİGARŞİ Mİ?

Yunanistan’da iktidarda olan solcu SYRIZA hükümeti ile “Troyka” adı verilen kurumlar arasında 5 ay süren çetin müzakelerin sonuçsuz kalmasının ardından, Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras Cuma gecesi bir konuşma yaptı. Bu konuşmada Çipras, kreditörleri “aşağılayıcı ültimatom” vermekle suçladı. “AB bizi aşağılamak istiyor, ama dünyaya demokrasiyi biz getirdik ve bu bizim tek seçeneğimizdir. Yunan halkının doğru kararı vereceğine inanıyorum.” diyen Çipras, 5 Temmuz’da yapılacak olan referandumu işaret etti.

SYRIZA hükümeti işbaşına geldiğinden beri, Yunanistan, -askeri açıdan olmasa da-  siyasi, ekonomik ve psikolojik olarak çatışma durumundadır. En baştan beri AB, Yunanistan’ın iç işlerine karışmaktadır (Yunan halkını referandumda ‘evet’ demeye davet eden Jean-Claude Juncker’i düşünün). Bu güç gösterisi, aslında AB’nin temel ilkeleriyle (dayanışma, dengeli ekonomik gelişim, ciddi sosyal hizmetlerin sunulması) çelişki halindedir. Artık açıktır ki; Avrupa seçkinleri Yunanistan’da sol bir hükümet istememiştir, ya da en azından geçici bir sol hükümet formülünün Yunan halkının önceki hükümetler döneminde başlatılan kemer sıkma tedbirlerine yönelik kızgınlıklarını daha da yayacağını ummuştur. Bu seçkinler, AB’nin şartlarını koşulsuz kabul eden önceki hükümetin bu yolla yeniden iktidara döneceğini de ummaktadırlar. Yunanistan’a yönelik küçümseyici bir ifade kullanan Belçika Başbakanı, “günde en az 2 kişinin intihar ettiği, emeklilik maaşlarının yüzde 45 oranında azaltıldığı ve genç işsizliğinin yüzde 60’ları bulduğu bir dönemde”, Yunanistan’ın artık eğlenceye son vermesi gerektiğini söylemiştir.

Müzakereler ilerledikçe Yunan hükümeti de şartlarını açıklamıştır; KDV’nin daha fazla arttırılmaması, maaşlar ve emeklilik ödeneklerinin daha fazla azaltılmaması ve borcun yeniden yapılandırılmasında samimi müzakereler yürütülmesi… Ancak bu kurumlar, Yunanistan’a onurlu bir anlaşma için açık kapı bırakmamakta ve bu durum post-modern bir Avrupa darbesine benzemektedir. Yunan Başbakanı, İMF ve diğer kurumların gerçek niyetlerini şöyle açık etmiştir; “Eşit müzakere koşullarının kabul edilmemesi benzeri görülmemiş bir uygulamadır. Bu garip tavrın iki nedeni olabilir; ya anlaşma istemiyorlar, ya da Yunanistan’da belli grupların çıkarlarına hizmet ediyorlar.” Kısa bir süre önce Gene Kerrigan ve birçok diğer önemli gazeteci ve akademisyen, Yunanistan’da son dönemde yaşananları bir rejim değiştirme girişimine ve sessiz bir darbeye benzetmişlerdir.

Yunan halkı, son yapılan seçimlerde -ülkenin egemenliğini riske atmadan- kemer sıkma tedbirlerine karşı demokratik yolla yeni bir hükümet seçmiştir. SYRIZA hükümeti, bunun hakkını vermiş ve 5 aydır yürütülen müzakerelerde sadece kendi partililerinin değil, tüm Yunan halkının hakkını savunmaktadır. Benzer bir şekilde, Yunan hükümeti anlaşma olmadan önce yeniden halkın kararını öğrenmek için bir referandum düzenleme kararı almıştır. Referandum kararının sorumluluğu halkın omuzlarına yüklediğini söyleyenler, aslında Yunanistan’ın bu ekonomik tedbirleri kabul etmesi gerektiğini düşünenlerdir. Oysa SYRIZA hükümeti bu tedbirlere karşı olduğu için seçilmiştir, bu nedenle referandum en doğru ve demokratik yoldur.

Referandumu itibarsızlaştırmak için büyük medya kuruluşları tarafından yapılan propaganda ve baskılar, bu grupların aslında oligarşik çevrelerle işbirliği içerisinde olduklarını göstermektedir. Oysa şunu anlamalıyız ki; bu referandumdan çıkacak ‘evet’ (acı bir reçeteye rağmen AB ve avro bölgesi içerisinde kalınması) ya da ‘hayır’ yanıtı (eşitsizlikleri ortadan kaldıracak ve Yunan halkının yaşam koşullarını iyileştirecek yeni bir program), sadece Yunanistan ekonomik kriziyle alakalı değildir. Bu bir Avrupa krizidir; Avrupa’nın varoluşsal bir sorununa işaret etmektedir: demokrasi mi, oligarşi mi?..

Dr. Nikos CHRISTOFIS

Çeviri: Yrd. Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.