ABD’NİN DIŞ POLİTİKAYA İHTİYACI VAR MI?

upa-admin 25 Nisan 2016 1.994 Okunma 0
ABD’NİN DIŞ POLİTİKAYA İHTİYACI VAR MI?

Başkan Barack Obama’nın görev süresinin fiilen Ocak ayında sona erecek olmasıyla birlikte, Amerika Birleşik Devletleri Başkanlık koltuğuna yeniden bir Demokrat adayın mı, yoksa Cumhuriyetçi bir adayın oturacağı merak konusu haline geldi. George W. Bush döneminde enkaza dönen küresel Amerikan imajı, Barack Obama’nın Başkan olmasıyla bir nebze olsun düzeltilmeye çalışıldı. Bunun en büyük örneklerinden biri, Obama’nın Kahire Üniversitesi’nde yapmış olduğu konuşma ve ilk deniz aşırı resmi ziyaretini Türkiye’ye gerçekleştirmiş olmasıydı. Şimdi ise, siyasi kulislerde iktidar yarışının Donald Trump ile Hillary Clinton arasında geçeceği görüşü hakim. Neticede, ABD’nin yeni Başkan’ını sistemin kendisinin belirleyeceği şüphesiz.

ABD’nin küresel yayılmacılığının sonuçları

İkinci Dünya Savaşı akabinde Soğuk Savaş ve Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonraki süreçte, ABD, dünyanın geri kalanı için ekonomik ve politik reçeteler hazırlamış, bunları iç baskılar veya Soğuk Savaş deneyiminden türetilen çıkarımlar takip etmiştir. Dünyanın her neresinde kriz olursa olsun, ABD, sorunlara daima müdahil olmak ve çözüm üretmek misyonuyla hareket etmiş; bu özelliği de Amerikan hegemonyası, yayılmacılığı ve tek süper güç kavramlarının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bunu sağlarken, ABD, kapitalist düzenin ekonomiyi küreselleştirmesi yolunu benimsemiştir. Bu sayede başarıymış gibi gösterilen ekonominin küreselleştirilmesi, gerek toplumlar içinde, gerekse dünyanın politik liderlikleri arasında baskılar oluşturmuş ve gerilimler meydana getirmiştir.

Evrensel Barış için ideal devlet düzeni nasıl olmalı?

Ünlü düşünür ve filozof J. J. Rousseau’ya göre, iyi bir toplumsal yaşamın elde edilebilmesi için, çatışan arzuların dengesini sağlayan bir devletin değil, insanın kolektif iradesini yansıtan bir devletin ortaya çıkması gerekir. Zaten toplum denilen kavram, hem çatışan arzuların, hem de bundan türetilmeye çalışılan kolektif insan iradesinin bir yansımasıdır. Bu özellikler ile oluşan devlet ise, başka devletler ile güvenlik sebebiyle savaş halinde olma hissinde olur. Yani savaş nasıl devletin varlığını öngörüyorsa, devletin varlığı da bir savaş durumunun varlığını öngörmektedir. Öyleyse, yine Rousseau’ya atıfta bulunarak, evrensel barışın tesisi için dış politikası olmayan devletler arasında oluşmuş bir devletler sistemine mi ihtiyaç duyuluyor sorusunun cevabının aranması gerekir. Bu düşünceye göre, dış politikası olmayan devletler tehdit algısı içinde olmaz, kendi toplumunda barışı yakalayan devletler sayesinde küresel barış tesis edilir.

İnsanlığın politik ve adalet anlayışı standart değil

İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana, Amerikan dış politikası, genel olarak devletlerarası sistemle ülkenin siyasal kültürü arasındaki gerilim hikayesi olarak ifade edilir. ABD’nin 28. Başkanı Wilson, dünya politikasını iyi ve kötü arasındaki mücadele olarak tanımlarken, Amerika’nın sadece kendi çıkarları için değil, devletlerarası sistemi anarşik yapısından ve savaş yanlısı eğiliminden kurtarmak için sorumluluğu olduğuna inanmıştır. Fakat insanlığın politik anlayışı ve adalet anlayışının halen standart bir hal almamasından ötürü, terör örgütleri artıyor ve bu küreselleşme hızına karşı dünyada şiddet eğilimi artıyor.

Demokrasiler birbirleriyle savaşmaz

Savaşların ve terörün önüne geçilebilmesi için, demokrasinin devlet içinde endüstrileşmesi gerekmektedir. Bu sayede, demokrasiyi özümseyen devletler birbirleriyle savaşa girmedikleri gibi, toplum kalitesini arttıran konulara yoğunlaşma şansına sahip olacaktır. Demokrasiler, kendi ulusal sözlerini yerine getirirken, teröre daha az bulaşır, birbirleriyle daha az savaşa girme ihtiyacı içinde olurlar.

Ünlü stratejist Mahan, ABD’ye  iki temel hedef göstermiştir. Bunlardan ilki savaşların daima Amerika’dan uzak coğrafyada meydana gelmesi, ikincisi Avrupa’daki gelişmeleri yakından takip edebilmek için ittifaklar zincirinin kurulmasıdır. ABD, bunlardan birincisini başarmış gibi gözüküyor, fakat ittifaklar zincirinin gerektiği gibi oluşturulabilmesi için bireysellikten ziyade bölgeselciliğe önem verilmesi gerekmektedir. Zira artık tek süper güç yerine, tüm coğrafi güç odaklarının karmaşık bir ekosistem içinde yaşayacağı yeni bir dönemin içerisindeyiz.

Furkan KAYA

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.