Dün gece geç saatlerde, Atatürk Havalimanı’nda meydana gelen saldırı sonucu 36 kişinin öldüğü ve 147 kişinin yaralandığı bildirildi. Yazıma başlamadan önce, vefat edenlere Allah’tan rahmet, yaralananlara acil şifalar, kederli ailelere ise sabırlar dilerim.
Görgü tanıklarının ifadelerine göre, Atatürk Havalimanı’nın Dış Hatlar Terminali CIP kapısından ateş ederek giren saldırganlar, pasaport kontrol noktasına kadar ilerlemiş ve etrafa el bombası atmışlardır. Ayrıca, bir de dışarıda terminalin otoparkında saldırı olduğu haberi gelmiştir. Saldırının evsafına ve planlanma şekline bakılırsa, 22 Mart 2016’da Brüksel’deki havalimanında gerçekleştirilen saldırının çok benzeri olduğu görülmektedir.
Saldırı, anında İran, ABD, AB ve Mısır tarafından kınanmıştır. Saldırıya karşı verilen ilk tepkilerden birinin ise Rus Meclisi Duma’nın Uluslararası İlişkiler Komitesi Başkanı Alexey Puşkov olması önemli bir detay olarak karşımıza çıkmaktadır. İlişkileri tekrar rayına oturtmak isteyen iki ülkenin liderleri, şu an itibariyle görüşmektedirler.
Saldırının yeri ve zamanı konusunda komplo teorilerinin ardı arkası kesilmiyorken, aslında en makul görüş belki de IŞİD lideri Ebubekir El-Bağdadi’nin halifeliğini ilan etmesinin yıldönümü olmasıdır. Kesin bir bilginin olmamasına karşın, Başbakan Binali Yıldırım da, saldırı emarelerinin IŞİD’i gösterdiğini belirtmişti. Associated Press de, kaynağını üst düzey bir Türk yetkiliye dayandırdığı haberinde, saldırıyı IŞİD’in üstlendiğini yazarken, terör uzmanı Abdullah Ağar da saldırının yapılış şekli dolayısıyla IŞİD üzerine dikkat çekmiştir. Güvenlik uzmanı Metin Gürcan ise, “Saldırıdan IŞID ilhamlı yarı-bağımsız bir Türkiye hücresi sorumlu olduğundan bahsetti. Hücrede Orta Asya’dan yabancılar da var. 7 bombacıdan biri canlı yakalandı, 3’ü öldürüldü, 3’ü kayıp” şeklinde bir tweet atmış ve genel kanıya karşı bir değerlendirmede bulunmuştur
Terör faaliyetlerinin genel itibariyle siyasi bir mesaj vermek amacıyla yapıldığını düşünürsek, halifelik ilanının yıldönümü olduğunu da göz önüne alırsak, IŞİD, her türlü kayıplarına rağmen hala ciddiye alınması gereken bir örgüt olduğunu söylemek istemiş olabilir. Özellikle, daha yeni, Felluce’yi Irak Ordusu’na karşı kaybeden IŞİD, bazı kaynaklara göre bu savaşta 500 IŞİD militanı öldürülmüştü. Ancak, CIA Direktörü John Brennan’a göre, IŞİD’in El-Kaide’nin en güçlü zamanında elinde bulundurduğundan bile çok daha fazla militanı mevcut. Brennan’a göre, saldırı öncesi 30 IŞİD militanı Türkiye’ye gönderilmiş. Bu ciddi iddiaların yanında, İstanbul’daki saldırı sonrası Amerikan havalimanlarının da alarma geçtiği belirtilmektedir. Uluslararası terörün günümüzde kazandığı güç ve oluşturduğu organize ağ sonucu, çok farklı şehirlerde yakın zamanda aynı türden saldırılar gerçekleşmesi kaçınılmaz hal geldi.
IŞİD’in gerilediği haberlerinin gelmesinin yanı sıra, terör örgütünün bu kadar güçlenme sebeplerinin herkesçe biliniyor olduğu bu dönemde, eski hataların tekrarlanmaması konusunda temennide bulunmak haricinde elden bir şey gelmiyor. Terörü, ancak birlik, beraberlik ve eğitim ile yenmek mümkün iken, uluslararası terörün, ülkelerin kültürler arası çatışmaya sebebiyet veren hoşgörüsüz politikalarla daha da büyüyeceği su götürmez bir gerçektir. Sınırların kapanması, homojen bir toplum oluşturulması ve yüksek duvarların çekilmesi gibi politikalar, tarihte bir işe yaramadığı gibi bugün de bir işe yaramayacaktır. Terör karşısında elimizde olan tek ve en güçlü silahın kültürlerin birbirine göstereceği tolerans olacağını düşünmeli, ister istemez girilen yabancı karşıtı tavırların da önüne geçmek gerektiğini öngörmeliyiz.
Basri Alp AKINCI