Türkiye ve Rusya Federasyonu arasında Haziran 2016’dan itibaren düzelmeye başlayan ilişkilerin Kasım 2016’dan bu yana başat konularından birisini Rusya’nın Türkiye’ye S-400 hava füze savunma sistemi satışı oluşturmaktadır. Mevcut koşullarda, bu konuyla ilgili görüşmeler devam etmektedir. Mevzubahis durumun daha iyi anlaşılabilmesi maksadıyla, bu yazıda, önce Ankara ile Pekin (Çin Halk Cumhuriyeti) arasında 2013 ve 2014 senelerinde yapılan ancak başarısızlıkla sonuçlanan bu konuyla ilgili görüşmeler ele alınacak, daha sonrasında Ankara ve Moskova arasında S-400 hususunda yaşanan en son gelişmelere yer verilecektir.
Değişim yaşayan Çin ekonomisi, Türkiye için eski dönemlere kıyasla çok daha büyük bir işbirliği olanakları arz etmektedir. 2013 senesinin Eylül ayında gündemde yer almaya başlayan Türkiye’nin füze savunma sistemi almak amacıyla ABD’li ve Avrupalı firmaların yerine Çin’den bir firmanın teklifini değerlendirmeye başlamış olması, bu konuya çok güzel bir örnek teşkil etmiştir.[1] Çin şirketinin 3,4 milyar dolarlık teklif sunduğu ihalede, ABD’li firma ile Fransız-İtalyan ortaklığı 4 milyar doların altında bir teklif verememişlerdir. Pekin, uygun fiyata ilaveten, Batılı firmaların uzak durduğu ortak üretim ve teknoloji transferi hususunda da garanti sununca, görüşmeler bu ülke firmasıyla yapılmıştır. Mayıs 2014 itibariyle Türk tarafı ile Çinli şirket arasında değerlendirmede son aşamaya gelinmiş, fakat diğer ülkelere de tekliflerini revize etme konusunda ek zaman tanınmış haldeydi. Eğer koşullarda bir değişiklik yaşanmazsa, uzun menzilli füzelerin üretimi Ankara’da Türkiye-Çin ortaklığında gerçekleştirilecekti. Roketsan, Aselsan ve Ayesaş şirketleri, üretim sürecinde bulunacak ve Türk mühendisler tarafından tasarlanacak olan “Yüksek İrtifa Gelişmiş Hava ve Füze Savunma Sistemi”nin üretiminde Çin tarafından teknik destek sağlanmış olacaktı.
Kaynak: https://www.rt.com/files/news/20/e2/10/00/china-1.jpg
Bu durum, özellikle teknoloji transferi konusunda diğer ülkelerin sunmaktan kaçındıkları birtakım şartların Pekin tarafından sunulabileceğini ve Pekin ile yürütülecek ortak çalışmanın ilave kazançlarının söz konusu olabileceğini ortaya koymaktaydı. Ancak bu durum, NATO’nun diğer üyeleri tarafından endişeyle karşılanacaktı. Öte yandan, 17 Kasım 2015 tarihinde Türk Savunma Sanayi Müsteşarlığı tarafından yapılan açıklamada, Çin’in teknoloji transferi konusunda gönülsüz davranması neticesinde söz konusu ihalenin iptal edilerek, uzun menzilli füzeler ve de hava savunma sistemi üretimi konusunda yerel kaynaklara daha ağırlık verileceğinin altı çizilmiştir.[2]
Türkiye ile Rusya Federasyonu arasındaki ilişkiler, 2002-2011 döneminde “altın çağ”ını yaşamıştır. Ancak 2011 senesinde Suriye iç savaşının başlamasıyla birlikte, iki ülkenin birbirinden taban tabana zıt politikalar takip etmeleri neticesinde çeşitli krizler yaşanacaktı. Bunlardan en önemlisi, 24 Kasım 2015 tarihinde Türkiye-Suriye sınırı üzerinde uçarken Türk hava sahasını uyarılara karşı terk etmeyen bir Rus SU-24 savaş uçağının Türk savaş uçakları tarafından düşürülmesiydi. Bunun ertesinde, karşılıklı yapılan sert açıklamalarla büyük bir kriz yaşanacaktı.[3] Söz konusu kriz paralelinde, Rusya Federasyonu tarafından Türkiye ile ortak olarak yapılması planlanan Türk Akımı Doğalgaz Boru Hattı Projesi ve Akkuyu Nükleer Santral Projesi askıya alınacak ve Türkiye’ye karşı ekonomik yaptırımlar uygulanmaya başlanacaktı. Fakat bu krizi sona erdirmek için en kritik girişim, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Rusya tarafındaki muadili Vladimir Putin’e 24 Haziran 2016 tarihinde bir mektup göndermesiyle gerçekleşecekti. Sayın Erdoğan, 24 Kasım 2015 tarihindeki olaydan dolayı üzüntülerini ileterek, Ankara’nın Moskova ile ilişkilerini yeniden tesis etmek istediğini ifade etmiştir ki, bu istek, Kremlin tarafından da kabul edilmiştir.[4]
Kaynak: https://aa.com.tr/uploads/TempUserFiles/Erdoganputin530.jpg
Bu mektubun ertesinde, her iki ülkenin lideri çeşitli defalar bir araya gelerek ilişkilerin yeniden tesisini ve güçlendirilmesi konusunu ele alacaklardı. Mevzubahis görüşmelerin en dikkat çekici çıktısı, 9-13 Ekim 2016 tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirilen Dünya Enerji Kongresi sırasında iki ülkenin enerji bakanları Berat Albayrak ve Aleksandr Novak arasında Türkiye’ye daha fazla doğal gaz taşınmasını öngören Türk Akımı’nın hayata geçirilmesi konusunda 10 Ekim’de anlaşmaya imza konulmasıydı.[5] Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu anlaşmanın iki ülkenin stratejik ilişkisinin normalleştirilmesine yardımcı olacağını ve bu anlaşmanın hayata geçirilmesine dönük görüşmelerin iki ülkenin Enerji Bakanlıkları arasında yapılacağını ifade ederken, Putin ise, ülkesinin Türkiye’ye uyguladığı yaptırımları yavaş yavaş kaldıracağını ve iki ülke arasında gaz fiyatında indirime gidilmesi konusunda mutabakata varıldığını ifade edecekti. Fakat Putin, bu konuda herhangi bir detay paylaşmazken, ülkesinin Türkiye ile hem askeri konularda, hem de Akkuyu Nükleer Santrali’nin faaliyete geçirilmesi konusunda ilişkilerini geliştirme niyetinde olduğunun altını çizecekti.
NATO üyesi olan Türkiye, Kasım 2016’da Rusya ile uzun menzilli S-400 hava savunma sistemlerinin alımı konusunda görüşmeler yürütüldüğünü açıklamıştır. Bilindiği gibi, bundan önce Ankara aynı konuyla ilgili olarak Pekin ile görüşmeler yürütmekteydi, ancak Çin’in teknoloji transferine yaklaşmaması nedeniyle bu süreç sona erdirilecekti.[6] Ankara ve Moskova arasında S-400 füze sistemlerinin alımı hakkındaki görüşmeler, Türkiye Cumhuriyeti Milli Savunma Bakanı Fikri Işık tarafından da doğrulanmıştır ki, Sayın Işık, Moskova’nın bu anlaşmaya olumlu yaklaştığının altını çizmiştir. Türkiye’nin Savunma Sanayileri Müsteşarı İsmail Demir ise, daha önce yaptığı bir açıklamada Türkiye’nin uzun menzilli hava savunma sistemlerinin geliştirilmesi hususunda aralarında Rusya ve Çin’in de olduğu bu konuyla ilgilenebilecek taraflarla işbirliği yapmaya hazır olduğunu ifade etmiştir. Ayrıca Demir, bu süreç boyunca Türkiye’ye yardım sağlayacak ülkeler ve firmalar ile işbirliğine açık ve istekli olduklarının altını bir kez daha çizmiştir.
Öte yandan, 21 Şubat 2017 tarihinde Fikri Işık tarafından yapılan açıklamaya göre, Türkiye’nin Rusya’dan S-400 uzun menzilli füze savunma sistemi konusunda nihai anlaşmaya varma olasılığı bulunmaktadır.[7] Işık, Türkiye’nin kesinlikle bir füze savunma sistemine ihtiyaç duyduğunu ve bu doğrultuda kendi iç üretim sistemini geliştirmeyi amaçlayan bir program başlattığının altını çizmiştir. Buna ilaveten, Işık, bunun zaman aldığına ve nihayetinde Türkiye’nin acil ihtiyacını karşılamak maksadıyla çeşitli ülkelerle görüşmeler yürütüldüğüne değinerek, mevcut şartlar altında Rusya’nın Türkiye’nin gereksinimine cevap verme konusunda en uygun ülke olduğuna işaret etmişti. Buna ek olarak, Bakan Işık, Ankara’nın hemen yarın satış anlaşması imzalama durumunda olmadığını, ancak çok önemli bir sürecin görüşülmeye devam edilmekte olduğunu sözlerine eklemiştir. Buna paralel olarak, Rus Devlet Şirketi Rostec CEO’su Sergei Chemezov, 20 Şubat 2017 tarihinde yaptığı bir açıklamada Türkiye ile Rus S-400 füze sistemleri alımı konusunda görüşmelerin devam ettiğini, Türkiye’nin bu sistemle ilgilendiğini ve burada anahtar konunun finansman olduğunu vurgulamıştır. Söz konusu kapsamda, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ise, 21 Şubat 2017’deki açıklamasında Rusya ile S-400 hava savunma sistemlerinin alımı konusundaki müzakerelerin olumlu cereyan ettiği belirtmiştir. Alınması düşünülen bu sistemin NATO sistemine uyum gösterip göstermeyeceği konusunda, Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın, 22 Şubat 2017’de yaptığı basın toplantısında tıpkı Savunma Bakanı Işık’ın daha önce ifade ettiği gibi Türkiye’nin Rus sistemlerinin alınması kararının NATO ile herhangi bir zıtlık teşkil etmeyeceğini söyleyerek, bu alanda Türkiye’nin fiyat, teknoloji transferi ve teslim zamanı kıstaslarının bulunduğuna işaret etmiştir. Ayrıca egemen bir devlet olarak bu gereklilikleri karşılayan her ülke ile işbirliği yapılabileceğine değinen Kalın, hâlihazırda NATO sistemlerini kullanmayan birçok NATO ülkesinin bulunmasından dolayı, NATO içerisinde herhangi bir karşıtlık yaşanmasının beklenmediği hususunun üzerinde durmuştur.
Son senelerde Türk dış politikasının çok boyutluluğunun en dikkat çekici unsurunu Avrasya bölgesinin iki başat gücü olan Rusya Federasyonu ve Çin Halk Cumhuriyeti’yle geliştirdiği ilişkiler oluşturmaktadır. Çin özelinde Uygur Türkleri, Rusya bağlamında ise Ukrayna ve Suriye konularında çok ciddi sorunların mevcudiyetinden bahsetmek mümkünken, öte yandan ekonomik ve askeri ilişkilerde Türk dış politikasındaki çeşitlendirme bağlamında uluslararası ölçekte yakından takip edilen gelişmeler yaşanmaktadır. Bu doğrultuda ön plana çıkan gelişmelerin başında, Ankara’nın önce Pekin ile daha sonrasında ise Moskova ile gerçekleştirdiği füze savunma sistemleri alımı konusunda görüşmeler gelmektedir. 2013 ve 2014’te Çin firmasının Avrupalı ve ABD’li firmaların önünde yer aldığının açıklanması, dikkatlerin burada toplanmasına yol açacaktı. Ancak Çinli şirketin teknoloji transferi konusundaki gönülsüzlüğü, ihale sürecinin Ankara tarafından sona erdirilmesine yol açacaktı. Buna ek olarak, Ankara, yerli üretime ağırlık verileceğinin altını çizmiştir.
2011’de Arap Baharı/Uyanışı olarak nitelendirilebilecek halk ayaklanmalarının Suriye’ye sıçraması, Ankara-Moskova ilişkilerinde gerginliklerin yaşanmaya başladığı bir dönem olarak görülebilir. Esad rejiminin bir numaralı destekçisi Rusya ve Şam rejimine muhalif unsurların en önemli destekçilerinin başında gelen Türkiye arasında sınır ihlalleri ve de karşılıklı uçak düşürmeleri kapsayan krizler cereyan etmiştir. Ancak söz konusu krizlerin zirve noktasını, 24 Kasım 2015’te Türk jetlerinin hava sahası ihlalinden ötürü Rus savaş uçağını defalarca uyarılmasına karşın yanıt alınamaması üzerine düşürmesi oluşturmuştur. Haziran 2016’ya kadar ikili ilişkilerde yaşanan kriz dönemi Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Rusya lideri Putin’e gönderdiği söz konusu kazadan dolayı üzüntülerini bildiren ve ilişkilerin yeniden tesisini niyetini ortaya koyan mektupla aşılmıştır. Bunun sonrasında, 10 Ekim 2016’da Türk Akımı Doğal Gaz Boru Hattı Anlaşması’nın imzalanması bu sürecin en kayda değer çıktısı olarak görülmüştür. Suriye sorununun çözümüne yönelik Türkiye-Rusya-İran üçlüsü tarafından başlatılan Astana Süreci ve Cenevre Görüşmeleri de dikkatle takip edilmektedir. Ancak Türkiye tarafından PKK terör örgütünün Suriye’deki uzantısı olarak görülen PYD’ye Rusya tarafından sağlanan destek ikili ilişkilerde yeni ve ciddi bir krizin yaşanabileceğine işaret etmektedir.
Öte yandan, Suriye konusunda söz konusu anlaşmazlık devam ederken, Türkiye’nin Rusya ile S-400 hava savunma sistemlerinin alımı konusunda görüşmelerin olumlu bir şekilde icra edildiği açıklaması ve Rus tarafının da bunu doğrulaması tüm dikkatlerin buraya çevrilmesine yol açmıştır. Türkiye, mevzubahis savunma sisteminin NATO’ya aykırılık arz etmeyeceğini, çünkü birçok NATO ülkesinin de İttifak dışı sistemler kullanabildiğini ve eğer problem olduğu takdirde bunu NATO sistemiyle bütünleştirmeden bağımsız olarak kullanılabileceğini düşünmektedir. Ankara’nın son dönemlerde ABD ve Avrupa ülkeleriyle yaşadığı ciddi krizler düşünüldüğünde, Moskova ile bu tarz bir ilişkinin kurulması hamlesinin ne gibi sonuçları olacağının üzerinde durulmalıdır. Çünkü tarihsel düzlemde “Önce düşmanlık, daha sonrasındaysa karşılıklı bağımlılık” olarak tanımlanan Türk-Rus ilişkilerinde, savunma sanayisinde işbirliği tesisi, yeni fırsat kapılarının açılmasına yol açacaktır. Bu durum, Türk-Rus ilişkilerinin nasıl daha kapsamlı bir hale getirilebileceğini açık bir biçimde göstermesi bakımından kritik derecede önemli bir gelişme olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu paralelde, Türkiye’nin Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) ile yakın ilişkiler tesis etmek istemesi de, 21. yüzyılda Avrasya coğrafyasında çok dikkat çekici gelişmelerin yaşanabilme olasılığını göstermektedir.
Sina KISACIK
DİPNOTLAR
[1] Furkan Kaya, “Türkiye-Çin Halk Cumhuriyeti İlişkileri”, içinde Türk Dış Politikasında Güncel Eğilimler (2000-2014), Deniz Tansi ve Hakan Sezgin Erkan (ed.), (İstanbul: Kanes Yayınları, 2015), ss. 310-311.
[2] Daren Butler, “Turkey confirms cancellation of $3.4 billion missile defence project awarded to China”, Reuters, 18 Kasım 2015, http://www.reuters.com/article/us-turkey-china-missile-idUSKCN0T61OV20151118 ve Joshua Kucera, “Turkey Finally Abandons Controversial Chinese Missile Deal”, 15 Kasım 2015, http://www.eurasianet.org/node/76106, (Erişim Tarihi: 20 Mart 2017).
[3] Mesut Hakkı Caşın ve Giray Saynur Derman, Rus Dış Politikasındaki Değişim ve Kremlin Penceresinden Yeni Ufuklar, (Ankara: SRT Yayınları, 2016), ss. 449-479.
[4] Pavel Koshkin ve Andrei Zolotov, “Will Turkey’s apology for downing the Russian jet alleviate tensions?”, Russia Direct, 28 Haziran 2016, http://www.russia-direct.org/debates/will-turkeys-apology-downing-russian-jet-alleviate-tensions, (Erişim Tarihi: 23 Mart 2017).
[5] Sina Kısacık, “Son Gelişmeler Işığında Türkiye-Rusya İlişkileri: Yeni Bir ‘Altın Çağ’ mı Başlıyor?”, Uluslararası Politika Akademisi, 25 Ekim 2016, http://politikaakademisi.org/2016/10/25/son-gelismeler-isiginda-turkiye-rusya-iliskileri-yeni-bir-altin-cag-mi-basliyor/, (Erişim Tarihi: 23 Mart 2017).
[6] “Turkey ‘in talks to buy Russian S-400 anti-missile system’ after snubbing China deal”, RT, 18 Kasım 2016, https://www.rt.com/news/367445-turkey-russia-s-400/ ve “Turkey is discussing purchase of S-400 systems from Russia — minister”, TASS – Russian News Agency, 18 Kasım 2016, http://tass.com/defense/913258, (Erişim Tarihi: 25 Kasım 2016).
[7] Ali Ünal, “Turkey likely to close S-400 missile deal with Russia”, Daily Sabah Defense, 22 Şubat 2017, https://www.dailysabah.com/defense/2017/02/22/turkey-likely-to-close-s-400-missile-deal-with-russia, Burak Ege Bekdil, “Turkey mulls purchase of Russian S-400 air defense system”, Defence News, 22 Şubat 2017, http://www.defensenews.com/articles/turkey-mulls-purchase-of-russian-s-400-air-defense-system ve Ryan Maass, “Turkey finalizing S-400 missile deal with Russia”, UPI, 22 Şubat 2017, http://www.upi.com/Defense-News/2017/02/22/Turkey-finalizing-S-400-missile-deal-with-Russia/9121487785630/, (Erişim Tarihi: 23 Mart 2017).