Murat Topçu: Kendinizden bahseder misiniz, sizi tanıyabilir miyiz?
Haluk Yıldız: Çocukluğum Ankara ve Kayseri’de geçti. Liseyi Bursa Erkek Lisesi’nde okudum. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Alman Dili ve Eğitimi bölümünden mezun oldum. Üniversitede okurken, boş zamanlarımda, ülke genelinde kokartlı profesyonel turist rehberliği yaptım. 1989’da bir turizm şirketi kurdum, Almanya ve İsviçre’den Türkiye’ye turist getirdim. Berlin Duvarı’nın yıkılmasının akabinde yeni bir turist potansiyeli oluştuğundan, 1990 senesinde işadamı olarak Doğu Berlin’e yerleştim. 1990-1993 tarihleri arasında İsviçreli bir ortağımla tur operatörlüğü yaptım. Daha sonra 1993’te Bonn şehrine taşındım. Orada sırasıyla İşletme ve akabinde Bonn Üniversitesi’nde Dinler Tarihi, İslami İlimler ve Felsefe okudum. 1997’den bu yana Strateji ve Proje Yönetimi alanında danışmanlık yapıyorum. 2006-2009 yılları arasında Bonn Müslümanlar Konseyi Başkanlığı görevini ifa ettim. Bunun yanı sıra birçok STK’da yönetici olarak çeşitli projelere imza attım. 2010’dan bugüne dek BIG Partisi’nin kurucu Genel Başkanıyım ve Bonn belediye meclisi üyesiyim.
BIG Partisi (Yenilik ve Adalet Birliği Partisi)
Murat Topçu: BIG Partisi nasıl kuruldu, partinizin kuruluş öyküsünü anlatır mısınız?
Haluk Yıldız: Şimdiye dek mevcut sistem partileri büyük bir çoğunluğumuzun ne kimliğini, ne değerlerini, ne de siyasi görüşünü temsil ettiler; bırakın temsil etmeyi, bunlara değer bile vermediler. 50 küsur seneden beri bu ülkede yaşamamıza rağmen, maalesef sahip olmamız gereken çifte vatandaşlık, aile birleşimi, yerel seçim hakkı, anadilin okullarda seçmeli ders olarak okutulması, helal kesim hakkı gibi daha sayabileceğimiz birçok meşru haktan mahrum bırakıldık. Aksine, birçok hakkımız kısıtlandı, vatandaşlık hukukunda çifte standartlar ve kamusal alanlarda da ayrımcılık artık düzenin bir parçası oldu.
Sadece son 15 seneyi değerlendirecek olursak, Almanya’da ırkçılık, İslam ve Türk düşmanlığı ciddi derecede arttı; 2016 senesi itibariyle mülteci ve mülteci yurtlarına 3.500 civarında, camilere de 100 civarında saldırı düzenlendi. Maalesef aşırı sağcı partiler, özellikle de AfD partisi, ırkçı ve popülist söylemlerle halkın önemli bir kısmını mültecilere, genel anlamda da Müslümanlara ve bilhassa Türklere karşı düşmanlaştırmaya çalışmakta. Diğer mevcut partiler de oy artırmak veya oy kaybı yaşamamak için bizim kimliğimize, değerlerimize ve özellikle de anavatanımıza karşı rencide edici, ayrımcı ve gerçek dışı söylemlerle siyasi saldırılarını arttırdılar. Bu yetmezmiş gibi, Türkiye’nin iç siyasi meselelerini Almanya’nın iç siyasi meseleleri haline getiriyorlar ve burada yaşayan Türkler üzerinde baskı kurmaya çalışıyorlar. Üzerimize oynadıkları birçok oyunlarına da bizdenmiş gibi görünen, Türk isimleri taşıyan ama gerçekte Türkiye karşıtı olan milletvekillerini sinsice alet ediyorlar. Lakin hiçbir gerekçe, bizim haysiyetimizle oynamayı ve bizi rencide etmeyi meşru kılmaz.
Halbuki şu an yapısal olarak güçlü olan Almanya’nın, demografik değişiminden, sosyal yapısının dönüşümünden ve genel anlamda küreselleşmeden kaynaklanan teknolojik ve ekonomik rekabet gibi birçok siyasi çözüm gerektiren meseleleri var. Buna bir de birçok alandaki mevcut fırsat eşitsizliğini, artan yoksulluğu, kurumsal ayrımcılığı ve artan ırkçılığı eklersek, siyasetin uğraşması gereken asıl konuların bunlar olduğunu tespit ediyoruz.
Mevcut sistem partileri maalesef önemli sorunların temeline inmekten daha ziyade, ideolojik görüşlerinden ve popülist yapılarından dolayı bundan kaçınıyorlar; halen bir nevi bulgularla uğraşıyorlar, o yüzden de gercekçi, kalıcı çözümler üretmiyorlar. Üstüne üstlük, şimdiye kadar onlara verilen tüm siyasi destekler bize ihanet olarak geri döndü ve halen de dönüyor. Bunun yanı sıra, oylarımızı da birkaç partiye böldüğümüz zaman siyasi etkimiz yok derecede zayıf kalıyor. Kısacası, onlara verilen oylar bize şimdiye kadar zarar olarak geri döndü.
Derler ya, “kötü komşu insanı mal sahibi yapar”, işte biz de 2010 senesinde kısmen yukarıdaki tespitlerimiz doğrultusunda gördük ki, Almanya’da yaşayan göçmen kökenli insanlar yaşadıkları ve emek verdikleri bu ülkede söz sahibi olmak istiyorlarsa, kendi kimlik ve değerlerinden ödün vermeden temsil edilecekleri, onların dertleriyle dertlenen bir siyasi adrese, yani kendi partilerine ihtiyaçları var. Böylece BIG Partisi doğdu. Artık bu ülkede göç kökenliler ikinci sınıf vatandaş değil, 50 küsur sene sonra ev sahibi konumundadırlar ve siyasi sorumluluk üstlenmek durumundalar.
BIG – Bündnis für Innovation & Gerechtigkeit, Türkçe ismiyle “Yenilik ve Adalet Birliği Partisi”, 21 Şubat 2010’da Köln’de kurulmuştur. Biz Almanya’da yaşayan, kimliklerini ve değerlerini korumak isteyen tüm insanları gerektiği gibi temsil etmek, onların gönüllerini ve güçlerini birleştirmek ve özellikle her alanda fırsat eşitliği başta olmak üzere Almanya’daki göç kökenliler ve sosyal açıdan mağdur olan kesimler dahil herkesin meşru haklarını siyasi daha samimi savunmak ve talep etmek için yola çıkmış bir partiyiz.
Haluk Yıldız
Murat Topçu: Almanya’da Türkiye kökenlilerin kurduğu iki parti var, ADD (Alman Demokratlar Birliği-Allianz Deutscher Demokraten) ve BIG. Bu iki parti güçlerini birleştirip tek parti olarak seçimlere girmeyi düşündü mü, bu konudaki düşünceleriniz nelerdir?
Haluk Yıldız: Öncelikle şunu net bir şekilde ifade etmek isterim. Biz kuruluşumuzdan beri her daim Almanya’da yaşayan Türkiye kökenli toplumun birlik ve beraberliğini savunduk ve bunun için de hala yoğun bir gayret gösteriyoruz. Partimizi kurduğumuzda birçok engellerle karşılaştık; en başta geniş kitlede, artık kendi kendimizi siyasi temsil etme şuurunun olmaması, bundan dolayı seçimlere katılımın çok düşük olması veya bizi temsil etmeyen partilere oy hediye edilmesi vs. gibi. Kısacası zor şartlarda yapılandık ve mücadele verdik.
Herkesin hatırlayacağı gibi, 2 Haziran 2016’da Ermeni tasarısı 1 karşı oyla Alman federal meclisi tarafından kabul edilmiş, o gün Almanya’da yaşayan Türk milleti, siyasi olarak arkasından hançerlenmiş ve çok büyük bir ihanete uğramıştı. Hem de kendimizden zannettiğimiz, o yüzden Alman Federal Meclisi’nde bizleri temsil etmeleri için seçtiğimiz Türk ismi taşıyan 11 milletvekilinin desteğiyle… Bu bağlamda, tam BIG Partisi’ne ciddi bir rağbet oluşurken ve üye sayımız artarken, ne manidardır ki meclis kararından üç hafta sonra ADD Partisi kuruldu. Halbuki Ocak 2015’den beri ADD’nin kurucu Genel Başkanı ile tanışıyor olmakla birlikte, Mart 2016’da kendisine partimizin yönetimine katılmasını teklif etmiştik. Kendisi bize defalarca aktif bir şekilde siyaset yapmayı düşünmediğini beyan etmişti. Tüm tekliflerimize rağmen, ADD Genel Başkanı Ermeni tasarısı ve bunun Almanya’daki Türk toplumunda meydana getirdiği tepki ve travmayı bir fırsat bilmiş ve Ermeni tasarısından üç hafta sonra ADD Partisi’ni kurmuştur.
ADD kurulduktan hemen sonra Almanya’da yaşayan birçok vatandaşımız ve STK yöneticilerimiz, siyasi gücümüz bölünmemeli diye, ısrarla BIG Partisi ve ADD Partisi’nin birleşmesi gerektiği çağrısında bulundular. BIG Partisi yönetimi olarak biz bu çağrıları son derece önemsedik, göz ardı etmedik, birlik misyonumuz ve sorumluluğumuz gereği bu konuda tüm gerekli adımları attık. Şubat ve Mart 2017’de Hamburg ve Frankfurt’ta ADD yönetimiyle uzun süren görüşmeler gerçekleştirdik. Bu toplantılarda açık ve net olarak şu tekliflerde bulunduk:
- BIG ve ADD’nin isimleri birleştirilebilir, BIG-ADD veya yeni bir isim üzerinde birlikte istişare yapılabilir; örneğin BIG Allianz gibi bir isim, ki bu isim aynı zamanda büyük birlik anlamında mevcut siyasilere de ciddi bir mesaj olur.
- Yönetimler eşit şekilde birleştirilir; 4+4 veya 5+5 gibi.
- Ortak ilkeler ve ortak siyasi duruş belirlenir ve yine ortak belirlenecek kurallar doğrultusunda birlikte yola devam edilir.
ADD yönetimi, bu konuda kendi teşkilatıyla istişare yapacağını beyan etmiş, ancak teklifimize henüz olumlu bir cevap vermemiştir. Hatta Mayıs 2017 NRW eyalet seçimleri öncesi BIG Partisi’ne karşı kumpas kurma gibi menfi aksiyonlarda bulunmuştur. Tüm bunlara rağmen, siyasi birlik konusunda samimiyetimizi kanıtlamak için Eylül 2017’de gerçekleşen federal seçim öncesinde kendilerine tekrar resmi olarak iki partinin birleşmesini teklif ettik; ancak herkes gibi gördük ki, yine gelinen nokta itibariyle eşit şartlarda birleşme teklifimize olumlu bir cevap alamadık. Artık herkes birlik konusunda kimin samimi ve kimin samimi olmadığını bariz bir şekilde idrak etmiştir. ADD, birçok insana göre Almanya’daki Türk toplumunun siyasi gücünü bölme projesidir. Maalesef bunu kuruluşundan bu yana ortaya koyduğu tavırla da defalarca kanıtlamıştır.
Murat Topçu: Bizler statü olarak göçmen oluyoruz, göçmen gençlerle ilgili düşünceleriniz nelerdir?
Haluk Yıldız: Biz neredeyse 60 seneden beri Almanya’dayız ve bu ülkenin sosyo-ekonomik gelişmesine ve kalkınmasına önemli katkılarda bulunduk. Artık Almanya’da doğmuş, yetişmiş, genelde çok kültürlü 3.cü ve 4.cü nesillerimiz mevcut. O yüzden biz kendimizi göçmen olarak değil de, yerli olarak tanımlamalıyız. Genel topluma göre farkımız, kimlik ve birtakım değerler konusundaki anlayışımız.
Zaten BIG Partisi olarak da savunduğumuz ve özellikle de genç nesillere aktarmaya çalıştığımız mesaj şudur: Sevgili gençler, siz bizim için çok değerlisiniz ve bizim geleceğimizsiniz. Sizden tek ricamız; kendinizi iyi tanıyın, kim olduğunuzu ve nereden geldiğinizi, yani geçmişinizi iyi bilin, öğrenin, yoksa geleceğinizi başkaları belirler. Öncelikli olarak bir pozisyon belirleyin; şu an kimlik olarak nerede durduğunuzu, neyi temsil ettiğinizi veya neyi temsil etmek istediğinizi, değerlerinizi ve ilkelerinizi tespit edin. Ona göre hayattan ve kendinizden ne istediğinizi, bu isteklere ulaşmak için neler yapabileceğinizi iyi düşünüp karar verebilirsiniz. Unutmayın, büyükleriniz sonraki nesillerin geleceğinin daha iyi olması ümidiyle buralara geldiler, onurlarıyla çalıştılar ve birçok zorluklara katlandılar. Hiçbir şekilde kimlik ve değerlerinden ödün vermek istemediler. İşte siz de geçmişinizle bağlantılı olan kimliklerinizin gereğini yapmalısınız. Dürüst, güvenilir, bilgili, çalışkan, hoşgörülü, ahlaklı, ilkeli, adil, paylaşımcı, topluma faydalı birey olmalıyım düsturuyla değerlerinizi bilmeli, onları yaşamalı ve yaymalısınız, buna uygun bir duruş sergilemelisiniz. Hakkın ve hukukun, mazlumun ve mağdurun yanında, hürriyet, adalet, eşitlik, barış, refah, adil paylaşım, dürüst ve ehil yönetim olgu ve anlayışlarının yanında durmalısınız. Kendinizi yetiştirip ehliyet ve liyakat sahibi olursanız, çok kültürlü kimliklerinizle yaşadığınız ülkelerde hem toplum içinde manevi köprüler kurarsınız, hem de yurtdışı ile ekonomik ve de kültürel köprüler kurabilirsiniz. Bilin ki, yaşadığınız toplumda güçlü olmanız için sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasi katılımınız da çok önemli. Tüm bu konularda biz BIG Partisi olarak gençlik kollarımız JuBIG kanalıyla sizlere destek olmak için varız. Gelin bu ülkenin geleceğini beraber belirleyelim.
Murat Topçu: BIG Partisi’nin misyonu ve de vizyonu konusunda bilgi verir misiniz?
Haluk Yıldız: BIG Partisi kurulduğu günden beri, yani 8 senede, 9 eyalette ve 40’tan fazla şehirde teşkilatlanmış bulunmaktadır. Şimdiye kadar 24 yerel, 9 eyalet ve 1 federal olmak üzere 34 seçime girmiştir. BIG Partisi’nin 40’tan fazla farklı milletten ve kültürden üyesinin olması, BIG Partisi’nin çok kültürlü ve çoğulcu yapısını yansıtmaktadır.
BIG, bir ilkeler ve değerler partisidir. Bizim anlayışımıza göre, adalet, sağ, sol, veya yeşil bir ideolojiyle savunulmaz; olsa olsa adil ve doğru şekilde savunulur. Adaletin dini, dili, ırkı, rengi yoktur. Herkes için eşit bir şekilde var olmalıdır. Yani kanun önünde herkes eşit olmalıdır ve bu eşitlik en azından fırsat eşitliği olarak topluma ve kamusal alana da yansıtılmalıdır. Biz BIG Partisi olarak fırsat eşitliği başta olmak üzere sosyal adaleti sadece sözde değil, gerçekten topluma yansıtmak istemekteyiz. Bunun yanı sıra, biz BIG olarak siyasi teslimiyet devrini kapattık, siyasi temsiliyet devrini başlattık. Artık kendi gücümüzle kendimizi temsil etmek, geleceğimizi belirlemek, söz sahibi olmak, kimlik, değerler ve adaletin siyasi adresi olmak, asimilasyonu önlemek, bize yapılan saldırılara, hakaretlere, oyunlara, algı operasyonlarına, artan ırkçılık ve İslam düşmanlığına dur demek, siyasette gençlere zemin hazırlamak ve herşeyden önce siyasi süreçlere etki etmek ve siyasette baskı unsuru olmak istiyoruz. Siyasi önceliklerimiz şunlardır:
1. Adalet ve fırsat eşitliği: Kimsenin etnik kökenine, dinine, sosyal statüsüne bakılmaksızın, kayıtsız şartsız adalet talep etmekteyiz. Toplumun tüm bireyleri, hak, hukuk ve adalet konusunda eşit muamele görmeliler. Kanun önünde olduğu gibi, eğitim, istihdam, ekonomi, kamu ve sosyal alanlarda da fırsat eşitliğini savunmaktayız. Çifte vatandaşlık, seçme ve seçilme hakkı gibi vatandaşlık hakları, dini cemaatlerin eşit muamele görmeleri de bunun bir parçasıdır.
2. Değerlerin korunması: Bireysel, aile ve toplum ahlakının ve özellikle çocukların haklarının korunması bizim için önemlidir. Çeşitli eyaletlerde, mevcut siyasi partilerin, eşcinsellerin evlat edinmeleriyle ilgili taleplerine karşı çıkmaktayız. Ahlaki değerlerle bağdaşan, evrensel değerlere sahip çıkan tek partiyiz.
3. Kimliklerin korunması: Almanya’da yaşayan 190 kadar kimliklere eş değerde sahip çıkmaktayız. Bizim için tüm kimlikler bir değer teşkil eder ve her alanda eşit muamele görmeleri gerekmektedir. Herkes, kendi kimliğini koruma hakkına sahiptir. Dil, din, kültür ve tarih bilinci bunun en önemli öğeleridir. Asimilasyon bize göre çıkmaz bir yoldur.
4. Çoğulculuk ve Hoşgörü: Biz artık tahammül toplumundan hoşgörü toplumuna geçiş yapılmasını talep ediyoruz; hukuki ve siyasi olarak bunun önünü açıyoruz.
5. Ayrımcılık, Irkçılık ve İslam düşmanlığıyla mücadele: Toplumsal barışı tehdit eden bireysel ve kurumsal ayrımcılık, ırkçılık ve İslam düşmanlığıyla samimi mücadele veren tek partiyiz. Gerçek özgürlük sınırsız değil, bilakis sorumlu özgürlüktür. Toplumsal barış, ancak karşılıklı diyalog, saygı ve hoşgörü, karşılıklı güven, adil paylaşım, toplumsal dayanışma ile mümkündür.
6. Fakirlikle mücadele: Bilgi fakirliği ve ekonomik fakirlik toplumsal eşitsizliğe meydan vermekte. Biz, bununla etkin bir mücadele vermekteyiz. Bilgi ve diğer kaynaklar adil paylaşılmalıdır. Faizsiz ekonomi modelini geliştirmek ve zayıf birey ve kesimlerin teşvik edilmesi, öncelikli siyasi hedeflerimizdendir.
7. Katılım: Biz herkesin kendi kimliğini koruyarak, yaşadığı toplumda katılım göstermesini teşvik ediyoruz. Sosyal, siyasi, ekonomik katılım bunun önemli temel taşlarıdır. Özellikle de temsilde adalet talep ediyoruz: Siyasette, kamusal, ekonomi gibi alanlarda çeşitli kimlikler (azınlıklar, göçmenler, dini gruplar vs.) temsil edilmelidir. Mevcut siyasetin değişmesi için dürüst ve güvenilir siyasetçilerin yenilikçi ve adil bir siyaset uygulamaları gerekir. İlk defa bir Alman meclisinde göçmenleri teşvik planı (Migrantenförderplan) önergemizi kabul ettirmiş bulunuyoruz. Bu kabul edilen önergemiz, belediyelerde çalışan göç kökenli insanların orta ve üst düzey yönetimlerde de orantısal olarak daha fazla istihdam edilmesini öngörmektedir ve bazı belediyelerde artık uygulanmaktadır.
Kısa vadeli hedefimiz, 2019’da Avrupa Parlamentosu seçimlerine katılmak ve 1-2 milletvekili çıkarmak. Oy barajı olmadığı için, bu, oldukça mümkün gözükmektedir. Orta vadeli hedefimiz ise, 2 yıl içinde yapılacak belediye meclisi seçimlerinde yaklaşık 30-35 civarında belediye meclisine aday yerleştirmek. En geç 8 sene içinde ise hedefimiz 6 eyalet meclisine girebilmektir (Berlin, Hamburg, Bremen, NRW, Baden-Württemberg, Hessen). 10 sene sonra ise, demografik gelişme bizi federal mecliste gösteriyor. Unutmayalım ki, şu an 8 yaşında ve üstünde olan çocuklar, o zaman 18 yaşında olacaklar ve BIG’i seçecekler. Biz BIG olarak Almanya’nın geleceğini belirleyeceğimizi düşünüyoruz. Çünkü şu anda Almanya’da yabancı kökenli insanların tüm nüfusa oranı yüzde 22 ve bu önümüzdeki 20-25 sene içerisinde neredeyse kendini katlayacak. Şu an bile Almanya genelinde 18 yaş altı her üç çocuktan biri göç kökenli. Büyük şehirlerde bu oran yüzde 50’ye yakın. Şu an 5 yaş altı çocukların yüzde 38’i Almanya genelinde göç kökenli. Dolayısıyla, bu ülkede göç kökenli insanlar da giderek söz sahibi olacak ve olması da lazım. İşte biz BIG Partisi olarak, bu süreci siyasi katılımla başlattık ve kararlı bir şekilde devam ettirmek azmindeyiz. Sloganımız: “Think BIG – Change the world!” yani “Büyük düşün – Dünyayı değiştir!”…
Murat Topçu: BIG Partisi’nin, global eksendeki problemler ve de bu problemlere çözüm yollarına bakış açıları nelerdir?
Haluk Yıldız: Bugün dünyanın birçok yerinde savaş ve terör, zulüm ve şiddet, sömürgecilik ve ırkçılık, fakirlik ve açlık gibi olumsuzluklar yaşanmaktadır. Milyonlarca insan savaş ve şiddet nedeniyle yer ve yurtlarını terk etmiş durumda, mülteci olarak yaşama mücadelesi vermekteler. Birçok iç ve dış faktör bunların oluşmasında ve var olmasında rol oynamaktadırlar. Bize göre, bazı olgular bu faktörlerin başında gelmektedir. Özellikle cehalet ve husumetin yaygın olduğu yerlerde adalet, hak-hukuk yoktur; huzur ve güven ortamı da oluşamaz. Adaletin işlemediği bir yerde de kalıcı bir barış tesis edilemez, sürdürülebilir bir küresel düzen kurmak mümkün değildir.
İnsan haysiyetinin değerini merkeze almayan bir zihniyet, adaleti ve ahlakı, sevgiyi ve barışı, kardeşliği ve hoşgörüyü ideolojilerden bağımsız olarak ilke edinmeyen bir yönetim yapısı ne ulusal, ne global eksendeki problemlere çözüm getirir veya ne de böyle bir gereksinim hisseder. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, toplumdaki kardeşlik ve dayanışmanın temininde maneviyatın rolünü ısrarla vurgular ve bu hususta asıl belirleyici olanın duygu birliği olduğunu hatırlatır: “Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşır”… Bu bağlamda, BIG Partisi olarak biz de global düzeyde sorunları çözmenin ancak ortak değerler, hoşgörü ve dayanışma kültürü çerçevesinde mümkün olacağını düşünüyoruz. Bunun için de siyasi bir zemin oluşturmaya gayret gösteriyoruz. Zaten biz, adalet, insan hakları ve barışı savunan, farklılıkları zenginlik olarak gören, insanlar arasında etnik köken, dil, din, ırk ve cinsiyet ayrımı gözetmeyen, insanlığın evrensel değerlerini, çok kültürlülüğü ve farklılıkları savunan bir parti olarak yola çıktık.
Murat Topçu: Tüm dünyada, etkisini sürdüren ekonomik krizden Almanya’da nasibini aldı. Önümüzdeki yıllarda Almanya’da sosyo-ekonomik koşullar nasıl olacak?
Haluk Yıldız: Dünyanın ikinci yaşlı nüfusuna sahip olması hasebiyle, Almanya, önümüzdeki yıllarda sosyo-ekonomik bir sorunla karşı karşı kalmaya yüz tutmakta. Yapılan hesaplamalara göre, demografik değişim, özellikle 2025 yılından başlamak üzere ülkede sosyal güvenlik sisteminden çalışma piyasalarına kadar hemen her sahada sorun haline gelecek. Hatta uzmanlar, 2050’li yıllara gelindiğinde her üç kişiden birinin 65 yaş üzerinde olacağı Almanya’da genç nüfusun ülkenin sosyal gereksinimlerini karşılamakta yetersiz kalacağını, bundan dolayı da sosyal güvenlik sistemindeki dengenin bozulmasıyla birlikte sağlık ve bakım giderlerinin finansmanının yetersiz olacağını öngörüyorlar. Yani bir taraftan emekli sayısı artacak, öbür taraftan da genç çalışan ve sosyal kasalara prim ödeyenlerin sayısı azalacağı için sosyo-ekonomik dengeler sıkıntıya girecek. Bunun için, uzmanlar, tüm ekonomi ve sanayi çevreleri Almanya’nın demografik değişiminden kaynaklanacak sorunlarını bir şekilde kontrol altında tutabilmesi için kalifiye göçmenlere ihtiyacı olduğunu net şekilde beyan ediyorlar.
BIG Partisi olarak, biz, Almanya’daki sosyo-ekonomik dönüşüm konusunda ciddi siyasi adımların atılması gerektiğini savunuyoruz. Şimdiden ileriye yönelik sosyal bir fon oluşturulması elzem. Bunun yanı sıra, ekonomik rekabet gücünü koruyabilmesi için Almanya ülke içi potansiyelinin tümünü değerlendirmesi gerekmekte; ancak bu tek başına yeterli olmayacağı için, mevcut göç politikasında radikal değişiklikler yapılmalı ve nitelikli ve sürdürülebilir bir göç modeli geliştirilmeli. Yoksa ciddi bir sosyo-ekonomik buhran kaçınılmaz olacaktır.
Murat Topçu: Her geçen yıl Almanya’da işsizlik artıyor, BIG Partisi olarak çözüm yolları noktasında çalışmalarınız nelerdir?
Haluk Yıldız: Almanya’da işsizlik oranı son 4 seneden beri Avrupa’daki birçok ülkeye nazaran tarihi düşük bir seviyede seyrediyor. İşsizlik 2017’de yüzde 5,7 ile Almanya’nın 1990 yılında birleşmesinden bu yana ölçülen en düşük seviyeye geriledi. Bu güçlü ekonomik konjonktür, tabii ki ileriki bir dönemde değişebilir ve genel anlamda işsizliğin artması demek fakirliğin artması demektir; bu da ırkçılığın artmasına sebep olacaktır. Almanya’da işsizliğin artmasını engellemek ve mümkün mertebe azaltmak konusunda çeşitli siyasi projeler geliştirdik ve halen de geliştiriyoruz. Bunlardan birkaçı şunlar: Ulusal İstihdam Programı, yoksullukla mücadele programı ve ekonomik mağdur bırakılanlar ve gelir seviyesi düşükler için temel gelir garantisi, Basic Income Guarantee, kısaltılmış haliyle B.I.G. Program.
Murat Topçu: Türkiye’den gelen vatandaşlarımızın, Almanya’daki konumları hakkında düşünceleriniz nelerdir?
Haluk Yıldız: Almanya’da yaklaşık 3,5 milyon kişi Türkiye kökenli olup, bunun da 1 milyonu gelecek neslimiz olan 20 yaş altı grubudur. Almanya’daki Türk toplumunun en büyük sorunları; eğitim, istihdam, belli haklar alanında fırsat eşitliği, fakirlik, asimilasyon tehlikesi, ayrımcılık ve ırkçılık tehlikesidir. Türk STK’larının varlıkları ve çabaları önemli olmakla birlikte, karar veren mercileri yeterince etkileyememektedirler ve özellikle de Almanya’daki siyasal yapılara etki güçleri zayıf kalmaktadır. Herşeye rağmen, Türkiye’den gelen vatandaşlarımız ve onların mevcut nesilleri, Almanya’da birçok alanda katılım, diğer tabirle uyum konusunda eşi benzeri görülmemiş bir başarıya imza attılar. Artık Almanya’da Türkiye kökenli birçok ilim adamımız, öğretim görevlilerimiz, iş kadınlarımız ve işadamlarımız, mühendislik, yönetim, hukuk ve tıp gibi her türlü akademik alanında uzman birçok insanımız, sanatçı, yazar, rejisör, spiker, komedyen, televizyon ve sinema artistlerimiz, federal, eyalet ve yerel meclislerde siyasetçilerimiz, spor alanında ve özellikle futbolda dünyaca ünlü futbolcularımız var. Ekonomi alanında 90.000 civarında Türkiye kökenli iş kadını ve işadamımız Almanya’da yaklaşık 450.000 kişiye iş veriyorlar ve 45 milyar Avro civarında ciro yapıyorlar.
Tüm bu veriler mükemmel bir uyum süreci değil de nedir? Buna rağmen, Türkiye kökenlilerin etnik, dini ve kültürel kimliklerini mevcut sistem partileri ve medyası seçim endeksli araçsallaştırıyorlar, Almanya’daki seçmen kitlesini siyasi olarak olumsuz söylemler ve algı operasyonları ile manipüle ediyorlar. Almanya’da kesin olan birşey var ki, maalesef o da ilmi araştırmalar sonucu belgelenmiş olan kurumsal ayrımcılık ve toplumsal ırkçılığın, din düşmanlığının var olması ve gittikçe de artmasıdır. Özellikle göç kökenli insanlar, göç kökenli olmayanlara kıyasla eğitim-öğretim ve istihdam alanında birçok kez ayrıma maruz kalıyorlar. Çoğu zaman dış görünüş, kulaklara yabancı gelen bir isim ve dini mensubiyet kamusal alanda mağdur edilmeye yetiyor. BIG Partisi olarak, biz, bu tür mağduriyetlere, yapısal ayrımcılık ve dışlamalara karşı siyasi çözümler oluşturmaya gayret ediyoruz. Gerek kimliklerini ve değerlerini, gerekse hak ve hukukunu muhafaza etmeleri için tüm göç ve özellikle Türkiye kökenlilerin öncelikli eğitim, siyasal, sosyal, ekonomik ve hukuki kurumsallaşmaları ve think-tank bazında lobileşmelerini teşvik ediyor, bu alanlarda da çalışmalar yapıyoruz.
Murat Topçu: Hayattaki en büyük başarınız nedir?
Haluk Yıldız: Bana göre hayatta en büyük başarı, bir tek an veya tek bir şeyle sınırlı değil, devamlılık arz eden bir süreçtir. Bu yüzden de bence bu dünyada gerçek başarı hayatımızda kalıcı olarak maddi-manevi dengeyi kurabilmektir. Peygamberimiz (sav) bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmaktadır: “Sizin hayırlınız; ne dünyasını ahireti için, ne de ahiretini dünyası için terk edendir. Her ikisi için de çalışandır.”. Bu bağlamda, insanın kendini ve haddini bilmesi de ayrıca önemli bir başarıdır. Mevlana’ya sormuşlar: “O kadar okursun, o kadar yazarsın, ne bilirsin?”. Mevlana şu cevabı vermiş: “Haddimi bilirim.”. İşte bu gerçeği idrak etmek ve bu şuurla yaşamaya çalışmak benim için büyük bir başarı diyebilirim.
Murat Topçu: Son olarak buradan vermek istediğiniz mesaj nedir?
Haluk Yıldız: Artık daha akıllı, daha stratejik, daha nitelikli bir duruş göstermemiz, ortak akıl ve irade ile müspet hareket etmemiz gerekmektedir. İçinde yaşadığımız toplumu da kapsayan projelerle ortak bir siyasi irade ortaya koymalıyız. Ve herşeyden önce aramızda herhangi bir ayrım yapmadan, birbirimizi ötekileştirmeyip, birbirimizi kucaklamamız şarttır. Ancak birlik olursak güçlü oluruz; bölünürsek gücümüz azalır ve bizi mağdur etmek isteyen veya bize düşmanlık yapanlar sevinir. Avrupa’da yaşayan insanımız artık bizi temsil etmeyen partilere oyunu teslim etmemeli. Bir atasözümüzle tabir edecek olursam: “Kurda, ensen neden kalın?” diye sormuşlar, “Kendi işimi kendim görürüm de ondan” demiş. Siyasi alanda oylarımızla baskı unsuru olabildiğimiz ve rekabet edebildiğimiz kadar güçlü olabiliriz, ciddiye alınırız; yoksa kendimizi herhangi bir yere dahil ederek ve etkimizin ölçülebilir olmadığı zaman değil. Artık biz de büyük düşünelim, etken olalım, edilgen değil… BIG Partisi gibi kendimizden olan bir partiyi hem oylarımızla, hem de bizzat görev alarak destekleyelim, yaşadığımız ülkede artık söz sahibi olalım.
Röportaj: Murat TOPÇU
Tarih: 09.02.2018