ABD Başkanı Donald Trump, 6 Ağustos 2018 günü bir yürütme emri imzalayarak yeni bir İran karşıtı yaptırım dalgası başlatmak için harekete geçti. Bu yürütme düzeni uyarınca, daha önceden planlanan ABD’nin İran İslam Cumhuriyeti’ne yönelik yaptırımları uygulanacaktır. Trump, bu politikaların amacının İran’a “azami ekonomik baskı” oluşturmak olduğunu belirtti. Böylelikle, ABD’nin İran’a karşı iki aşamalı yaptırımlarının ilk aşaması başladı; fakat aynı gün buna karşı Almanya, Fransa ve Birleşik Krallık’tan gelen Dış İşleri Bakanları ile birlikte AB yetkilisi Federica Mogherini’nin (AB’nin Dış Politikadan Sorumlu Yüksek Komiseri) yaptıkları ortak açıklamada, ABD’nin İran’a karşı tek taraflı yaptırımlarının yeniden canlandırılmasından pişmanlık duydukları ve AB’ye yönelik zararları önlemek amacıyla “engelleme mevzuatı” yasasının 7 Ağustos’tan itibaren ABD’nin yaptırımlarına karşı uygulamaya koyulmasına karar verildiği belirtildi. Hatta Federica Mogherini tarafından, tüm küçük ve orta ölçekli işletmeleri, İran’la ve İran’da Avrupa için güvenlik önceliği olan mevzuatın parçası olarak ticareti arttırmaya teşvik ettiklerini açıkladı.
Federica Mogherini
Buna ek olarak, Mogherini, Yeni Zelanda’da yaptığı açıklamada, kiminle ticaret yapmak istediklerine Avrupalıların karar vereceğini söyledi. Mogherini, diğer meselelerin yanı sıra, İran’la etkin mali kanalların sürdürülmesi ve İran’ın petrol ve doğalgaz ihracatının devam etmesi için kendilerine taahhütte bulunduklarını da beyan etti. Mogherini, açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “İran’ın anlaşmasını sağlamak için elimizden gelenin en iyisini yapacağız ve İran’ın bir anlaşmanın İran halkına getirdiği ekonomik faydalardan kâr elde etmesini sağlamaya çalışacağız; çünkü bu konunun sadece bölgemizin güvenliği ile ilgili olmadığını, aynı zamanda dünya çapında İran ile yapılan anlaşmanın ayakta sağlam korumasının yararlı olduğunu düşünüyoruz. Eğer İran’nın hâlâ nükleer konusundaki taahhütleri devam ediyorsa ve karşılıklı güven hattı duruyorsa, JCPOA anlaşması uluslararası bir nükleer silahlanma karşıtı çok yönlü ve taraflı bir anlaşma olarak korunmalıdır.“
Yeni Zelanda Dış İşleri Bakanı ile ortak bir basın toplantısına katılan AB Dış Politika sorumlusu, gazetecilere verdiği demeçte, AB ve Yeni Zelanda’nın, ABD’nin geri çekilmesine rağmen İran ile bir nükleer anlaşmaya varma gereğini vurguladığını söyledi. Mogherini, Yeni Zelanda Dış İşleri Bakanı Winston Peters ile yaptığı görüşmede, İran’la ticaret ve finans kanallarını nasıl ayak tutacağının ayrıntılarını da dile getirerek, karşılıklı halde üzerinde tartıştıklarını da söylemiş oldu.
ABD’nin 8 Mayıs 2018 tarihinde tek taraflı olarak nükleer anlaşmadan geri çekilmesine, gerek AB ülkeleri, gerekse de Rusya ve Çin gibi ülkeler karşı çıkmışlardı. İran ise, JCPOA anlaşmasında etkili olan ülkelerin üst düzey yetkilileriyle ikili görüşmeler yaparak ve bunun uluslararası hukuka aykırı olduğunu vurgulayarak, gerekli mercilere başvurmuştur. Ancak Trump, yaptırım mekanizmasıyla Tahran rejiminin bölgesel stratejik amaçlarından vazgeçeceği inancıyla baskıları daha da arttırmaktadır. Ambargoların ikinci aşamasının ise Kasım ayında gerçekleşmesi düşünülmektedir. Bu aşamada, İran’ın petrol satışının sıfıra indirilmesi planlanmaktadır. Fakat anlaşılan, ABD’nin baskıları fazla etkili olmayacak ve sadece Türkiye değil, birçok diğer ülke de İran ile ticaretin devam etmesi doğrultusunda adımlar atacaktır. İşte bundan dolayı, ABD’nin “rejim değişimi” politikasının hafifletilerek “İran’nı politika değişikliği” politikasına dönüştürülmesi olasıdır.
Federica Mogherini’nin, bu yazıya konu olan açıklamasında, ticaretin nükleer anlaşmanın önemli bir parçası olduğunu belirterek, “Tüm küçük ve orta ölçekli işletmeleri, İran ile ve İran’da güvenlik önceliğimizin bir parçası olarak ticareti arttırmaya teşvik ediyoruz.” demesinin ardından, İran borsası ile birlikte döviz pazarını da olumlu etkilenmiştir. Nitekim İran para birimi olan riyal, AB’nin açıklamasından sonra % 13 değer kazanmıştır. Mogherini’ye göre, İran ile Avrupa Birliği arasındaki ticaret, “İran’ın bugüne kadar yaptığı tüm nükleer yükümlülüklere uygun bir ekonomik avantaj sağlama hakkının temel bir parçası“dır.
AB kararından sonra, ABD siyasi yetkililerinde yaklaşım değişikliği dikkat çekicidir. Zira Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, İran’ın Amerikan yaptırımlarını yeniden yürürlüğe koymamak istemesi halinde, Donald Trump’ın önerisini kabul edip ABD ile müzakere masasına oturacağını söylemiştir. Bolton, Fox News kanalına verdiği röportajda, üst düzey İranlı yetkilileri balistik füze programını bir kenara koymaya çağırırken, İran’ın nükleer bir anlaşmayla Donald Trump ile görüşmeye hazır olma konusundaki ciddiyetine değinmiştir.
Tüm bunlara bakıldığında, ABD’nin artık yaptırımlarının pek fazla etkili olacağına kendisinin bile inanmadığı söylenebilir. Unutmayalım ki, yaptırımların hemen ardından petrol fiyatları yükselmeye başlamıştır ve bu durum hiçbir ülkenin çıkarına değildir. Ayrıca, RAND düşünce kuruluşunun açılamasına göre, asgari bir Çin desteği olmadan, bu tarz girişimler başarılı olamayacaktır…
Prof. Dr. Ghadir GOLKARIAN