AKADEMİDE BİR ÇIKMAZ: TEORİK MEZHEPLERE BÖLÜNME

upa-admin 16 Kasım 2018 1.400 Okunma 0
AKADEMİDE BİR ÇIKMAZ: TEORİK MEZHEPLERE BÖLÜNME

Pierre Bourdieu, Şubat 2002 yılında Le Monde Diplomatique’de ele almış olduğu “Müdahil Bir Bilim İçin” başlıklı yazısında, bilim insanlarının meslekleri sayesinde elde etmiş oldukları bilgiye dair bir eleştiri getirmektedir. Bilim insanlarının eğer gerçekten dünyanın başına gelecek olan tehlikelerin varlığını biliyorlarsa, neden bu konuda bir sorumluluk almadıklarına dair bir sorgulama yapar Bourdieu. Amaç, bu noktada Bourdieu’ye göre müdahil bir bilim insanı olarak bilimsel bilgiye dört elle sarılmaktan geçmektedir.[1]

Bilime müdahil olma durumu ya da bilimsel bilgiler ışığında bilimsel üretime geçiş noktasında; -sosyal bilimlerin doğa bilimlerinden ayrılarak özerk bir alan haline gelmeye başlamasıyla beraber- sosyal bilimler alanında da birçok teori üretilmiştir. Özellikle dünyada meydana gelen olayların her birinin arkasından hemen yeni bir “izm” doğmuştur. Bu –izmler, kısmen 1900’lardan sonra yaygınlaşmaya başlasa da, Akademi’nin ya da akademik cemaatin arasına 1960’lardan sonra iyice yerleşmiştir. Fransa, Almanya ve Sovyetler Birliği, 1960’larda bu -izm’ler furyasının başında gelen ülkeler arasındadır. Bu dönem içerisinde sosyal bilimler alanında araştırma yapmış olanlar kendilerini bir şekilde bu –izmler içerisinde var etmiştir. Bu, belirli bir süre sonra patolojik bir soruna dönüşmüştür. Sovyetler Birliği içerisinde Stalin’in amansız teorik uygulamaları sonucunda ortaya çıkmış olan tartışmalar, 68 hareketinin meydana getirmiş olduğu hayal kırıklıkları ya da Karl Marx’ın kuramsal çalışmalarını Stalin’in teorisiyle eşit gören bir kitlenin varlığı, Fransa ve Almanya özelinde ortaya çıkan yeni -izmci aydınlar bu patolojiye temelde verebilecek örneklerdendir. Aslında kurmuş oldukları teoriler ile kendi kendilerinin nedeni olan ve varoluşlarını meydana getiren ve her birisi değerli olan birçok kuramsal tartışma sosyal bilimler içerisinde vardır. Fakat belirli bir sürenin ardından bu kuramsal çalışmalar ile ilgili yapılmış olan tartışmaların yönü değiştirmiştir. Bu temelde ayrılıkçı görüşlerin ortaya çıkmasıyla birlikte, organik aydınlarını yaratmaya çalışanlar tarafından birbirlerini suçlayacakları bir -izm yaratma projesi karşımıza çıkmıştır. Hemen ardından bu durum -veba- gibi yayılmıştır. Bu veba, -izmci aydınların birbirlerini yok etmek ya da maddi anlamda teşkil etmeyecek bir şekilde düşüncede ve fikriyatta birbirlerini öldürme girişimlerine dönüşmüştür.  Durum o kadar vahimleşmiştir ki, belirli bir süre sonra bu bir “hınç kültürü”nü meydana getirmiştir.

Özellikle akademik hayatın içerisinde de bu -izmler ikili karşıtlıkların yaşanmasına sebep olmuştur: Strüktüralizm/Ortodoks Marksizm, Oportünizm/Revizyonizm ve Stalinizm/Troçkizm/Leninizm gibi birçok –izm vardır. Bunlar, zamanla ideolojik muhtevalarını kaybederek bir teorik mezhepleşme ve kutuplaşma haline bürünmüştür. Bu noktada bilimsel itibar kazanmak ya da bilimsel itibarını kaybetmek istemeyenler hasımlarını gözden düşürme pahasına sürekli olarak bir -izm seçmek- seçmek zorunda bırakılmak, ya da birbirlerini suçlamak noktasında bu tipik arkaik kategorileştirici ifade biçimlerini söylemleri haline getirmişlerdir.  Bu, kısır bir döngünün oluşmasından ve zaman kaybından başkaca bir şey değildir. Oysaki bilime müdahil olabilen insan, bunu bilimsel kıstaslara göre yapmalıydı.  Bir metin yazıldığında ya da bir kişi kendi söylemini ifade ettiğinde hemen altında bir acaba “Marksist mi, yoksa Weberci mi?” şeklinde samanlıkta iğne aranmaya başlanmamalıydı. Dahası, her bir kişi bir diğer hasımı tarafından “yandaş” “taraflı” “ütopyacı”  gibi daha ağır suçlamalara -bilimsel bilgi üretme sürecinde- yer vermemeliydi. Sürekli olarak bir eklektizm yaratma çabasından başkaca bir şey değildir bu durum. Bu, Bourdieu’nun da ifade ettiği gibi kişilerin kör bir bilimciliğin etrafında amansızca dönme çabasıdır.

Uzun lafın kısası, 2000’ler itibariyle bu çıkmaz artık bir döngü halinde ilerlemekte ve akademi bu teorik mezhepleşmeye gün ve gün daha fazla müdahil olmaktadır. Müdahil bir bilimden ziyade ortada bir müdahil bir –izm ile varlığını sürdürme çabası vardır ve giderek başka –izmler ve –izmciler akademiyi bir tür sarmal içerisinde kuşatmaktadır.

Gülçin SAĞIR

 

[1] Pierre Bourdieu Derlemesi: Ocak ve Zanaat, Derleyen: Güney Çeğin, Emrah Göker, Alim Arlı, Ümit Tatlıcan, İstanbul: İletişim Yayınları, 4. Baskı 2016, s. 9. Bakınız; https://www.iletisim.com.tr/kitap/ocak-ve-zanaat/8029#.W-60oegzbIU.

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.