Politikada beklenilmeyen kararlar her zaman alınabilir. Bu kez de dünyayı ABD Başkanı Donald Trump şaşırttı. Trump’ın, Amerikan birliklerinin Suriye’den çekileceğine ilişkin açıklaması, çok sayıda soruyu da beraberinde getirdi. Bu süreç daha başlamadı bile, tabii ki henüz sonuçlanmadı da… Fakat politika uzmanları, sürecin jeopolitik sonuçlarına ilişkin tahminlerde bulunuyorlar. Yapılan tahminler, aslında bölgede jeopolitik durumun önemli ölçüde karışık olduğunu gösteriyor. Büyük devletler kendi kozlarını tamamen kullanmıyorlar. Söz konusu devletlerin hareketleri daha ziyade karşı tarafın fikrini almaya yönelik manevralara benzemektedir. Bu açıdan oluşan durum, bir hayli düşündürücüdür. Orta Doğu’da genel jeopolitik manzarayı değiştirebilecek bir tür hareketliliğin yaşandığı görünüyor. Bu sürecin sonuçları politika uzmanları için merak uyandırıyor. Hangi güçler yeni dönemde bölgede etkisini arttıracaktır? Amerika, bu duruma nasıl tepki verecektir? Bu tür sorulara cevap bulmak için konu üzerine detaylı değinmek ihtiyacı duyduk.
Trump’ın sürprizi hangi amaca hizmet ediyor?
ABD Başkanı Donald Trump’ın, Amerika askeri birliklerinin Suriye’den çekileceği yönünde açıklamasının ardından küresel düzeyde bir şaşkınlık yaşandı. Birtakım ülkeler konuya derhal tepki verdi. Öncelikle Amerika’nın Orta Doğu’daki jeopolitik etkisinin son derece güçlü olduğu anlaşıldı. Çünkü büyük devletler bile ABD’nin çekilmesiyle oluşacak boşluğun nasıl doldurulacağını merak ettiler. ABD’de ise politikacılar bir hayli derecede tedirginler. Politikacıların bir kısmı bu karara itiraz etti, diğerleri ise Washington’un stratejik bir planlama yaptığını açıkladı.
Rusya ve Fransa’nın tepkisi de ilginç oldu. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, ABD Başkanı’nın kararını eleştirdi ve Trump’ı ”sorumsuz” olarak niteledi. Ardından Fransa’nın oluşacak boşluğu doldurmaya hazır olduğunu belirtti. Fakat Suriye’deki aşiretler birliği buna itiraz etti. Aşiretler, Fransa’yı teröristlere yardım etmekte suçlayarak, gerçek anlamda bu ülkeye savaş mesajı vermiş oldular. Fakat Rusya daha akıllı bir tutum sergiledi. Moskova, önce Washington’un verdiği vaatleri yerine getireceğini inandırıcı bulmadığını açıkladı. Rus politikacılar, Amerika yönetiminin Suriye’den çekilme dediğinde neleri ima ettiğinin malum olmadığını belirttiler.
Bu süreç bazında İran ve Türkiye’nin Trump’ın vaatlerine yaklaşımları da fazlasıyla ilgi uyandırıyor. İran, beklenmedik şekilde suskunluğunu korudu ve bu konuda ciddi bir yanıt vermedi. Bu husus, Tahran yönetiminin Amerika’nın Suriye’den çekilmesini istediği, fakat buna inanmadığı anlamına geliyor. İran, ABD’nin, askeri birliklerini Suriye’den çekmesini dengeleyecek yeni bir plana sahip olabileceğini düşünüyor. Moskova ile Tahran’ın konuyla ilgili yaklaşımlarının işte bu noktada örtüştüğünü söyleyebiliriz. Oysa Türkiye, buna daha coşkulu tepki verdi. Önce medyada Trump’ı bu kararı alması için Recep Tayyip Erdoğan’ın ikna ettiğine ilişkin haberler yer aldı. Haberlere göre, Türkiye Cumhurbaşkanı, kararlılık, net yaklaşım ve yüksek irade sergilemekle Trump’ı psikolojik açıdan etkileyerek, ona Suriye’deki gerçek durumu anlatabilmiştir. Ayrıca Erdoğan’ın, Türkiye’nin IŞİD’in geride kalan kuvvetlerini kendi başına tamamen mahvedebileceğini ispatladığı konusunda haberler de medyada yer almaktaydı.
Fakat bu tür haberlerin gerçeği yansıtmadığı kısa sürede anlaşıldı. Çünkü Trump, attığı adımı gerektiren hususları anlattığında durum daha da netleşiyor. Konunun bu yönüne biraz sonra değineceğiz. Oysa kaydetmek gerekir ki, büyük devletlere rağmen, Ankara, ABD’nin bu adımını hiçbir tereddüde yer vermeden takdir etti. Amerika’nın stratejik açıdan doğru adım attığı ve bu kararın gerçekleştirilmesi gerektiği üst düzeyde ifade edildi. Politika uzmanları şu hususu merak ediyorlar: Türkiye neden Trump’a güvendi? Halbuki büyük devletlerin çoğunluğu duruma şüpheyle yaklaştı.
Bu noktada, öncelikle Türkiye’nin Suriye’deki durumu doğru değerlendirdiğini kaydetmek gerekir. Ankara, Amerika’nın askerlerini savaş alanından ne zaman çekeceğine bağlı kalmadan şans elde ediyor. Öncelikle Washington’un terör örgütlerini sonuna kadar desteklemediği ve gerektiğinde onları yüzüstü bırakacağı anlaşılıyor. El-Kaide ve IŞİD ile ilgili de aynı sonucu izledik. Ayrıca Türkiye, oluşan durumu kendi yararına kullanarak iki yönden avantaj sağlıyor. Öncelikle Suriye’de askeri müdahale için gerekçenin oluşmasıdır. Çünkü bölgede boşluğun doldurulması lazım ve doğal olarak bu görevi Suriye’nin en yakın komşusunun yapması gerekiyor. Söz konusu statüye uzak Rusya yahut Fransa iddia edebiliyor da, Türkiye iddia edemez mi? Ayrıca Orta Doğu’da bu adımı atabilecek ikinci bir ülke de bulunmuyor. İran, zaten tecrit edilmiştir. Suudi Arabistan ise saygınlığını kaybetmiştir. Mısır da bunu başarabilecek güçte değildir. Dolayısıyla, ortada sadece Türkiye kalıyor.
Yeni liderlik için gerilim artıyor
Diğer husus, Türkiye’nin jeopolitik güç olarak elinin güçlenmesiyle ilgilidir. Çünkü Washington’un Suriye’den çekilme kararı öncelikle Türkiye’nin elini güçlendiriyor. Ankara giderek faalleşiyor. Buna örnek olarak Suriye’deki birtakım güçlerin Türkiye’ye destek ifade eden açıklamalar yapmasını gösterebiliriz. Bu gelişmeler arasında, Suriye’nin kuzeyinde yaklaşık 20 aşiretin birleşerek örgüt oluşturması ve Türkiye’yi bölgeye davet etmesini kaydetmek gerekir. Silahlı gruplar sırasında on binlerce üyesi bulunan Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) Türkiye’yi tam desteklediğini de özellikle vurgulamak lazım. Yerel halk da Ankara’yı büyük ölçüde destekliyor.
Ayrıca Rusya ve İran’ın da Türkiye’nin etken rolünü kabul ettikleri görülüyor. Rusya için bu süreçte sadece pozitif özellikler bulunmaktadır. Çünkü süper güç olarak Rusya, tümüyle Orta Doğu’da, özellikle de Suriye’de söz sahibi konumunda olan bir devlettir. Türkiye de Rusya’nın yanındaysa, o zaman Moskova bu süreçte kazanan taraf oluyor. Ankara, NATO üyesi olarak Suriye konusunda Rusya ile güvenliği sağlıyor. Aynı zamanda, bölgenin Müslüman nüfusu, Müslüman Türkler’le dost olan bir devleti daha kolay kabul edebilir. Bunun yanı sıra, Rusya, Türkiye ile bir tarafta olmakla büyük bir jeopolitik alanda Türk topluluklarının sempatisini de kazanmış oluyor.
İran için de uygun bir durum oluşuyor. Öncelikle Amerika’nın yerinde Türkiye olursa eğer, Tahran, bu duruma itiraz etmez. Türkiye, İran’a karşı yaptırımlarda kararlılık göstererek Tahran’ı savundu. Ayrıca bölgenin iki büyük devleti birlikte hareket etmek şansı elde ediyor. Mezhep konusunda da, İran, Türkiye örneğinde Sünnilere düşman olmadığını gösterebilir. Nihayet, iki devlet arasında bütün alanlarda ilişkilerin güçlenmesi iki taraf için de faydalıdır. Tüm bu hususlar, İran’ın da Türkiye’nin jeopolitik yükselişine karşı tarafsız kalmasını sağlıyor.
Ayrıca Türkiye’nin bölgede etkisini arttırması bazı Arap ülkeleri için de faydalıdır. Söz konusu ülkeler, Ankara’nın daha adil davrandığının farkındalar. Ayrıca son yıllarda Filistin konusunda Türkiye kadar aktif tutum sergileyen ikinci bir Müslüman devleti de bulunmamaktadır. Neticede, ABD’nin Suriye’den çekilme kararı dolaylı olarak yahut doğrudan Türkiye’nin jeopolitik etkisinin güçlenmesine yeni bir imkân sağlamıştır. Bu nedenle, söz konusu karar, Washington’un Suriye’den hangi süre zarfında çekilmesine bağlı kalmadan Türkiye için önem arz ediyor. Ankara, tüm konularda detaylı hesap yaparak Trump’ın kararını coşkuyla destekledi. Bu bağlamda, politika uzmanları ABD-Türkiye ilişkilerinde yeni bir aşamanın mümkünlüğüne de özellikle vurgu yapıyorlar. Amerika basınında ülkenin Orta Doğu’da başlıca müttefikinin Türkiye olduğu konusunda çeşitli makalelerin yer alması hiç de sıradan bir rastlantı olmamaktadır. İki devletin yetkilileri de sorunların çözüm aşamasında olduğunu onaylıyorlar. Hatta 2019’da Donald Trump’ın Türkiye’yi ziyaret etmesinin planlandığı da söyleniyor.
Şimdi ise konuyu bölgedeki jeopolitik hareketliliğin özellikleri ve Trump’ın az önce kaydettiğimiz adımları doğrultusunda ele alalım. ABD Başkanı, Suriye’den çekilme kararını açıklamasının ardından gizli şekilde Irak’ı ziyaret etti. Trump, Irak’ta bu ülkeden çekilmeyeceklerini ve gerektiğinde çevik kuvvetlerle Suriye’de askeri operasyon düzenleyebileceklerini açıkladı. ABD’nin en son teknolojik olanaklarını göz önünde bulundurduğumuzda, askeri ve güvenlik açısından hiçbir kaybının olmayacağı anlaşılıyor. Karşılığında, ABD, jeopolitik kazanımlar sağlıyor. Bu durumda savaş alanında diğer büyük aktörler olan Rusya, Türkiye ve İran kalıyor. Peki, bu süreçte kazanan kim olacak? İşte bunu zaman gösterecektir. Bu yüzden, Trump’ın stratejik açıdan daha akıllı davrandığını söyleyebiliriz. Bu konuda ABD Kongresi üyeleri de kendi düşüncelerini ortaya koymaktadırlar.
Ayrıca kaydetmek gerekir ki, bölgedeki Arap ülkeleri artık Beşar Esad’a destek vermeye başlamışlar. Sudan Cumhurbaşkanı’nın Şam ziyaretinin ardından diğerleri de harekete geçti. Söz konusu ülkeler Suriye’de Büyükelçiliklerini açmaya hazırlanıyorlar. Esad tekrar yasallaşıyor mu? Arap Birliği, kendisini kabul ediyor mu? Bu konular da önemsiz hususlar değildir. Duruma bu doğrultuda baktığımızda, Washington için başlıca meselenin Suriye’deki Kürt grupları ile ilişkileri düzenlemek olacağını görüyoruz. Bu bağlamda şimdilik Amerika’nın başlıca mesajı ”Kürt müttefiklerimizi savunacağız” olarak seçilmektedir. Bunun böyle olup olmadığı hala net şekilde bilinmemektedir. Fakat bir husus net biçimde ortaya çıkıyor: Orta Doğu’da, özellikle de Suriye’de jeopolitik güç dengesi değişiyor. Güç dengesinin kimden yana değişeceği sorusunu net şekilde cevaplamak ise şimdilik mümkün görünmemektedir.
Kaynak: Newtimes.az