Bir aileye mensup üç kuşak Kuzey Kore’yi yönetti ve tüm dünyaya kafa tuttu. ABD Başkanı Donald Trump’un söylemiyle ifade edersek, “Kuzey Kore’nin icabına 25-15-10 sene önce bakılmalıydı“…
Dede Kim il Sung, Kore Hanedanlığı’nın ilk lideridir. Gerilla savaşçısı olarak tanınıyordu. İşe yarar biriydi. Zor bir hayat sürmüş ve ülkesi uğruna çok acılar çekmişti. Kuzey Kore’nin psikolojisini anlamak için herşeyin başına dönmek gereklidir, yani Doğu Asya’nın donmuş ormanlarına… Kim il Sung, burada Kore’yi acımasızca işgal eden Japon Ordusu’na karşı savaşmaktaydı. Koreliler, Japon egemenliğinde küçük düşürülüyor ve kişiliksizleştiriliyorlardı. 1945’te ABD’nin Japonya’ya attığı atom bombasıyla herşey değişti. İkinci Dünya Savaşı bu şekilde sona erdi ve Japon İmparatorluğu çöktü. SSCB ve ABD, Kore’yi kendi aralarında parsellediler. Ülke ikiye bölündü. 38. paralel onlar için uygun bir çözüm oldu. Genç komünist gerilla Kim il Sung’u Kuzey Kore’yi yönetmesi için Sovyet lideri Joseph Stalin uygun buldu.
Genç Kim il Sung, özünde SSCB’nin kuklasıydı. Kuzey Kore halkı başlangıçta genç bir lider olmasından dolayı ondan emin değillerdi. Kuzey Kore’nin işgal sırasındaki haysiyetini kurtaracak bir lider arzuluyorlardı. Kim il Sung, milliyetçi konuşmalarıyla bağımsızlık arzusu duyan insanlarda heyecan yarattı. İl Sung tüm Kore’nin lideri olması gerektiğini düşünüyordu. İl Sung’un ilk hamlesi de oldukça gözüpekti; Stalin’in yardımı ile çok fazla tank ve ağır silah biriktirdi. 1950’de Güney Kore’yi işgal etti. Bütün Kore’ye hükmetmek için uğraşıyordu. 1950’de Kore Savaşı’nda Kuzey Koreliler fazlasıyla eğitimli, organize ve motive olmuşlardı. Ancak hesaba katamadıkları bir şey vardı. Amerika askerlerini hafife almışlardı. ABD, misillemeyle Kuzey Kore’nin başkentine 2.000 bomba yağdırdı. İl Sung’un Kore’yi birleştirme hayali paramparça olmuştu ve 3 sene içinde şehir dümdüz edilmişti. 1 milyondan fazla Kuzey Koreli ölürken, il Sung’un eline hiçbir şey de geçmedi. Onu başa geçiren Stalin de 1953’te öldü ve Kore Savaşı ile hamisini kaybeden Kim il Sung kendini çok güçsüz hissetmeye başladı. Bir sonraki hamlesi ise, dünyanın daha önce hiç görmediği halkını kontrol altına alma programı oldu. Eleştiri ile başa çıkmanın en iyi yolu eleştirmenleri ortadan kaldırmaktı. ‘Songbun’ adı verilen bir kast sistemi geliştirdi ve halkı 3 bölüme ayırdı; Sağdıkları, Tereddüt Edenler ve Düşmanlar. Düşman olarak belirlenen hainler 3 kuşak çalışma kampına gönderiliyorlardı. İlk 3 ayda çoğu kişi açlıktan ve besin yetersizliğinden dolayı öldü. Cesetleri gömenlere mısırlı erişte çorbası verilirdi. 1960’larda Kuzey Kore, il Sung’un kontrolü altındaydı. Kuzeyde Komünizm ve planlı ekonomiyle birlikte Sovyet tarzı diktatörlük, güneyde ise Kapitalizm, serbest piyasa ve ABD etkisi vardı. Kuzey’in planlanması birkaç sene işe yarıyor gibi görünüyordu. 1968’de yapılan Mavi Ev baskınına kadar Güney Kore Başkanı’nı öldürmek için darbe planlaması yapıldı. 31 komando sınıra gönderildi; görevleri Güney Kore Başkanı’nı öldürmekti. Mavi Ev’e vardıklarında çatışma başladı. Olay, sadece 1 kişinin kaçarak sağ kurtulmasıyla sonuçlanmıştı. Bu olaydan da olumsuz sonuç alan ulusun babası olarak görülen Kim il Sung, bu süreçte tüm dinleri de ortadan kaldırmıştır. Kim, kendisi için büyük heykeller yaptırdı. Halkına korku, ülkeden çıkış yasağı ve propaganda gibi şeyler uyguluyordu. Rejimde ABD ile resmen düşman olma çabası görülmekteydi. 1968 yılında Kuzey Kore’yi gözetleyen ABD gemisi USS Pueblo ele geçirildi (USS Pueblo Olayı) ve 83 ABD’li asker esir alındı. Silahsız gemi sadece izleme yapıyordu. Bu kriz savaşı tetikleyebilirdi, ama neyse ki ABD buna hazır değildi. 40 gün boyunca askerlere ne yapılacağını bilinmiyordu. Kuzey Kore karasularına girdiklerini itiraf etmeleri ve özür mektubu yazmaları istendi. 11 ay esir tutulan askerler daha sonrasında Amerika’ya iade edildi. Ancak olaylar durulmuyordu; geminin ardından ağaç kesme olayı patlak vermişti. 1976 yılında askersiz bölgedeki ağacı budamak için gelen ABD askerlerini Kuzey Kore lideri Kim il Sung’un diktiğine inanıldığı için buna izin verilmedi ve budama sırasında 2 ABD’li subay öldürüldü. Buna tepki gösteren ABD askerleri, tekrar operasyon yaparak ağacı kökünden kestiler. Kuzey Kore geri adım attı.
Kim il Sung’un ülkesini Tanrı gibi yönettiği ve sonsuza kadar yaşayamayacağı aşikârdı; artık yaşlanmıştı ve yerine gelecek işinin kim olacağı merak konusuydu. Kim Jong il adlı oğlu ise, soyutlanmış yalnız bir çocuktu. Amcası Kim Jong Du ve kardeşi Kim Pyong il’den birinin lider olması beklenirken, en beklenmedik kişi olan Kim Jong il’in Başkan olması gündeme geldi. Kim Jong il, babasının propaganda çalışmalarını yapıyor ve onu etkilemek için film sektörünü kullanıyordu. Babasının yerine geçecek olan Jong il, asla babasının oğlu olabilecek bir adam değildi. Tek bildiği filmlerdi. Babasının gözüne girmek için Kuzey Kore film endüstrisini geliştirmeyi düşündü. Ülkesi film sektöründe bir kademe ilerleyemeyince, Güney Kore’den en iyi film yıldızlarını kaçırdı. 8 senede 7 film yaptılar. Ve sonunda film yıldızları Viyana’da ABD Büyükelçiliğine gittiler ve kaçırıldıklarını belirtince özgürlüklerine kavuştular. 1980 yılında 6. Kore İşçi Partisi toplantısında babası Kim il Sung oğlunu halefi belirledi. Artık Jong il hedefine ulaşmıştı, ancak askeriyeden veraset sistemine tepki vardı. Kim Jong il, saygı görmek ve kendi liderliğini kabul ettirmek için çılgınca hareketler yapıyordu. Orduya da bir şekilde bunu kabullendirmeyi başardı. 1988’de Olimpiyat Oyunları’nın Güney Kore’nin Seul şehrinde yapılmasına karar verildi, fakat Kuzey Kore bunu ortak gerçekleştirme önerisini ortaya attı. Dev bir stadyum inşaatına başlandı ancak öneri kabul edilmedi. Kuzey Kore bunu içine sindiremeyip, 858 sefer sayılı Güney Kore’nin başkenti Seul uçağına bomba koyarak Güney Kore’deki sevince gölge düşürmeyi başardı ve 100’den fazla insanın ölmesine neden oldu. Nükleer aile dur-durak bilmeksizin Olimpiyat Oyunları’na misilleme yapmaya çalışıyordu. 1989 yılında 13. Gençlik ve Öğrenci Festivali’ni Kuzey Kore’nin propagandası olarak sosyalist bloktan katılımcılarla büyük bir gösteri şeklinde düzenlediler.
Ancak 1990’ların başında Doğu Almanya, Romanya ve en önemlisi Sovyetler Birliği gibi komünist ülkeler yıkıldı. Kuzey Kore tüm dostlarını kaybetmiş ve yapayalnızdı artık. 1991’de Kim Jong il ordunun başına geçti. Kuzey Kore artık nükleer silahlar için plütonyum üretmeye başladı. Babası il Sung 8 Temmuz 1994’te öldü. Ülke 3 yıl dış destek alamadı. Açlık, sel ve kuraklık nedeniyle Kuzey Kore çok kötü durumdaydı. Her yerde açlıktan ve buna benzer nedenlerden ortaya çıkan cesetler vardı. Batı basınına göre ölü sayısı 500.000 insanı bulmuştu. 1998’de işçiler açlık nedeniyle grev yaptılar ve hepsi öldürüldü. Ancak Kim Jong il gayet lüks ve bolluk içinde bir hayat sürüyordu; özel aşçısı ve her ülkenin özel ürünlerini uçakla sipariş ederek yaşamını sürdürüyordu. Ülkedeki çocukları sağlıklı göstermek için çocukların yanakları kırmızıya boyanıyor ve durumlarının iyi olduğu süsü veriliyordu. Artık rejim içerisinde yeni bir ekonomik arayış başlamıştı. Sahte banknotlar basılıyor ve hatta uyuşturucu kaçakçılığı yapılıyordu. Bu durumun yanı sıra, 1998’de balistik füze denemesi yapıldı. Ve yıllar sonra ilk defa 2000 yılında Güney Kore ile Kuzey Kore buluşması yapıldı. ABD Dış İşleri Bakanı aynı sene Kuzey Kore’ye bir ziyarette bulundu. Takvimler Ekim 2006’yı gösterirken, Kuzey Kore nükleer bomba denemesi yaptı ve tüm dünyaya nükleer gücü olduğunu gösterdi.
Aralık 2011’de Kim Jong il hayata gözlerini yumdu. Yerine başa geçen oğlu Kim Jong un, 28 yaşında ülkenin 3. lideri oldu (şimdi 35 yaşında). Trump’ın söylemiyle “Küçük Roket Adam“, genç yaşında büyük bir sorumluluğu üstlenmek zorunda kalmıştı. Aslında dedesi gibi olmaya çalışan bir çocuktu; onun gibi giyinirdi ve onun gibi sert bir yapısı vardı. Halkın içinde olan biri olmak için çalışıyordu. 9 yıl İsviçre’de okudu. Bu nedenle bazı Batı fikirlerinin yansımaları onda görülüyordu. Zamanla ülkesindeki nükleer çalışmaları geliştirdi. Generaller, bu deneyimsiz ve genç liderden rahatsızlık duyuyorlardı ve hatta onu devirmek istediler. Ancak Kim Jong un sert bir adamdı ve kendisine alkış tutmayan eniştesini ölüme gönderecek kadar gözü karaydı. Onun döneminde halka açık infazlar 3 katına çıkarıldı. En küçük kız kardeşi partide görevlendirildi ve halen orada çalışmaktadır. Trump göreve geldikten sonra, iki lider 12 Haziran 2018’e Singapur’da bir görüşme yaptılar ve ikili sorunların aşılması ve Kuzey Kore’nin nükleer programına son vermesi konusunda ilerleme sağladılar. Buna karşın, Kuzey Kore nükleer programı sorunu halen çözülebilmiş değildir. Ayrıca Kim Jong un, tüm eleştirilere ve alaylara karşın, ülkesinin başında görevine devam etmekte ve gücünü korumaktadır.
Beyza SEVİM