LATİN AMERİKA’DA ZOR GÜNLER: VENEZUELA’DA DARBE GİRİŞİMİ

upa-admin 01 Mayıs 2019 1.585 Okunma 0
LATİN AMERİKA’DA ZOR GÜNLER: VENEZUELA’DA DARBE GİRİŞİMİ

Venezuela’da iktidar ile muhalefet arasında uluslararası toplumu da ikiye bölen mücadele, 29 Nisan’da sabah karşı başlayan darbe girişimi ile tüm dünyanın dikkatlerinin bu ülkeye odaklanmasına neden oldu. Böylelikle, Venezuela’da Nicolas Maduro iktidarı ve geçtiğimiz aylarda devletin meşru Başkanı’nın kendisi olduğunu iddia ederek Venezuela siyasi tarihinde yeni bir sayfa açan Juan Guiadó ve destekçileri arasındaki gerilimde yeni bir dönemece girildi. Guaidó, Özgürlük Harekâtı (Operación Libertad) adını verdiği hamlesi ile halkı ve orduyu Maduro yönetimine karşı harekete geçmeye çağırdı. Böylelikle, Venezuela’da aylardır süren gerilim, Guaidó’nun “barışçıl ayaklanma” söylemine rağmen silahlı mücadele aşamasına geçmiş oldu. Darbe çağrısının Twitter’dan yapılmasının ve ardından iki tarafın karşılıklı yüklediği videolar ve attıkları tweetlerin yanı sıra, dünyanın dört bir tarafından siyasetçiler de desteklerini ve Venezuela halkına yönelik çağrılarını yine Twitter üzerinden dünya kamuoyu ile paylaşmaya başladılar. ABD ve AB ülkeleri ile Latin Amerika’dan çok sayıda ülke, bu aşamada da Guaidó’yu desteklediler. Fakat Avrupa ülkelerinden Guaidó’ya ABD kadar yüksek tonda destek açıklamaları gelmedi ve genelde itidal çağrısı yapıldı. Küba, Bolivya, Türkiye ve Rusya’nın aralarında bulunduğu çeşitli ülkeler ise, Maduro’ya ve sorunların barışçıl yollardan çözümüne desteklerini sürdürdüler.

Tüm dünyada hangi tarafın Venezuela demokrasisini temsil ettiği ve seçimle iş başına gelmiş olan Maduro’ya demokrasi adına yapılan bu müdahalenin yerinde olup olmadığı tartışılıyor. Fakat ne Venezuela için darbeler, ne de ABD için desteklediği grupların seçimle işbaşına gelmiş hükümetleri devirmelerini onaylamak hiç de yabancı kavramlar değil. Bir subay olan Hugo Chavez, 1992’de darbe yaparak yönetime ele geçirmeye çalışmış, fakat başarılı olamamış ve hapse girmişti. 2002’de ise, bu defa Chavez’e yönelik bir darbe girişimi olmuştu. Fakat Brezilya’nın başını çektiği ve aralarında çeşitli bölge ülkelerinin yanı sıra ABD ve İspanya’nın da bulunduğu “Venezuela’nın Dostları” grubunun girişimleriyle, o dönemde iktidar ve muhalefet arasında bir uzlaşı sağlanmış ve Chavez yoluna devam etmişti. Fakat o tarihten sonra, ABD ile ilişkisi her zaman gerilimli olan Chavez ve Maduro’nun Venezuela’sı, Latin Amerika’da sol iktidarlara sahne olan pembe dalganın sona ermesi ile bölgedeki merkez sol iktidarların verdiği destekten yoksun kaldı. Nitekim ABD ile yaşanan gerilimlerle ülkenin ağırlaşan ekonomik ve siyasal sorunlarının yanı sıra, 2018 Başkanlık seçimlerinin meşruiyeti hakkındaki tartışmaları fırsat bilen Venezuela Ulusal Meclisi Başkanı Juan Guiadó, geçtiğimiz haftalarda ABD başta olmak üzere AB ülkeleri ve çok sayıda Latin Amerika ülkesinin desteğini alarak, kendisinin Ocak 2019 itibariyle ülkenin meşru Devlet Başkanı olduğunu ilan etti. Ocak’tan bu yana süren bu tartışmada Guaidó’ya uluslararası destek sürerken, Maduro yönetimi de henüz geri adım atmadı. Guadió’nun tartışmaya açık biçimde anayasaya dayandırdığı Başkanlık iddiası karşısında, Maduro, 2018 seçimleriyle demokratik yollardan göreve geldiğini ve Başkanlığı bırakmayacağını açıkladı.

Juan Guiadó ve Leopoldó Lopez

Venezuela’da geçtiğimiz aylarda başlayan bu çekişme, 29 Nisan’da yeni bir boyut kazandı. Başkent Caracas’ta olaylar, Guiadó’nun 29 Nisan’da yerel saat ile gece 03.00’te Twitter’dan yayınladığı video ile başladı. Üç dakikalık videoda, Guiadó, yanında bir grup silahlı ve üniformalı asker varken yaptığı konuşmada, “artık zamanın geldiği”ni söyledi ve hem halkı, hem de askerleri “geri dönüşü olmayan” bu yolda Maduro yönetimini devirmek için harekete geçmeye ve sokaklara çıkmaya davet etti. Videoyu izleyenlerde, ilk etapta, Guaidó’nun yanındaki askerlerle birlikte Caracas’ın doğusundaki hava üssü La Carlota’dan halka seslendiği izlenimi uyanmıştı. Fakat aradan geçen zamanda, Guaidó’nun üssün içinde bulunmadığı ve orduyu harekete geçirebilmek için çağrıyı La Carlota’nın yakınında yaptığı anlaşıldı. Bu saatlerde, üst düzey komutanların o güne dek sadık kaldıkları Maduro’ya ve rejime desteklerinin sürüp sürmediğinin darbe girişiminin sonucunu belirleyeceği uzmanlar tarafından dile getirildi. Venezuela hükümeti ise, ilerleyen saatlerde yaptığı açıklamalarda, ne La Carlota’nın, ne de başka bir üssün Guaidó taraftarlarının elinde olmadığını ilan etti. Videodaki sürpriz isim ise Guaidó’nun hemen yanında duran Leopoldó Lopez idi. Temmuz 2017’den bu yana ev hapsinde bulunan Lopez’in, kısa süre önce Guiadó’ya yakın askerler tarafından serbest bırakıldığı ortaya çıktı. Gece çekilen videonun sonrasında, Salı günü de halka hitap ederken Guaidó’nun yanında yer alan Lopez, sonrasında eşi ve kızı ile birlikte Şili’nin Caracas Büyükelçiliği’ne gitti. Şilili yetkililere göre, Lopez, daha sonra zaten başka kişileri de ağırlamakta olan -büyük olasılıkla rejim muhaliflerinden bir grup- elçilik binasından kendi isteği ile ayrıldı ve İspanya Büyükelçisi Fernandez’in konutuna sığındı. Halen diplomatik dokunulmazlığa sahip bu konutta bulunan ve daha önce ailesine İspanya tarafından vatandaşlık verilmiş olan Lopez’in İspanya’dan siyasi sığınma talebinde bulunmadığı da gelen bilgiler arasında.[i] Brezilya da kendisine sığınmalar olduğunu ve muhalefeti destekleyen bir grup askerin ülkenin Caracas Büyükelçiliği’nde bulunduklarını açıkladı.

Nicolas Maduro

Devlet Başkanı Maduro ise, bu çağrının ardından bir süre sessizliğini korurken, Bakanlar ve komutanlar durumu kontrol almaya çalıştıklarına dair açıklamalar yaptılar. Salı akşamı televizyona çıkan Başkan Nicolas Maduro, halkı Başkanlık Sarayı Miraflores’te toplanmaya davet etti. Karşılıklı açıklamaların ardından yaşanan gelişmeler, üst düzey komuta kademesinin Maduro’ya sadakatinin devam ettiğini ve girişimin başarıya ulaşmadığını ortaya koydu. Bu süreçte hem Guiadó, hem de Maduro, 1 Mayıs Çarşamba günü için gösteri çağrısı yaptılar ve destekçilerini sokağa çıkmaya davet ettiler. Ülkede onlarca kişinin yaralandığı olaylar sürüyor; bununla beraber, Maduro yönetimi, çatışmaların şiddetlenmesi halinde ortaya çıkacak “kan gölü“nden muhalefeti sorumlu olacağını ilan etti. Her iki taraf da haklı olduklarına, mücadeleye devam edeceklerine ve kazanacaklarına dair açıklamalar yapmaya devam ediyor. Dolayısıyla, Venezuela’da sular durulacak gibi gözükmüyor…

Diğer yandan, tüm dünyayı bir anda içine çeken ve sosyal medya sayesinde milyonlarca kişinin eşzamanlı olarak gelişmeleri takip edebildiği Venezuela’daki iktidar çekişmesi, giderek küresel tarafları olan çok aktörlü bir Venezuela Sorunu’na dönüşüyor. Öncelikle Amerikalı yetkililer, yüksek düzeyde yapılan çeşitli açıklamalarla Guaidó’ya desteklerini yinelediler. Darbe girişiminin ardından ABD’den yapılan açıklamalarda, öncelikle Rusya-Venezuela bağlantısı üzerinde durulurken, Amerikalı uzmanlar Küba’yı da işin içine kattılar. ABD Başkanı Donald Trump, Küba’yı Venezuela’ya askeri destek vermekle suçladı ve eğer Kübalı askerler ülkelerine dönmezlerse, bu ülkeye yaptırımlar uygulayacağını açıkladı. ABD, Dışişleri Bakanı Mike Pompeo aracılığıyla da Venezuela’ya yönelik askeri müdahale ihtimalinin bulunduğunu duyurdu. Yine Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton da, Twitter aracılığıyla bir video yayınlayarak, Venezuela’nın “vatansever vatandaşları”na seslendi ve Maduro hükümetinin düşürülmesine destek vermeye davet etti.

Bu gelişmeler karşısında, Maduro yönetimi Kolombiya’yı sınıra asker getirmekle suçlarken, Brezilya ise Venezuela’ya askeri müdahalede bulunmaya niyetleri olmamakla beraber bu ihtimali yüzde yüz gözden çıkarmadıklarını açıkladı. Henüz bu konuda yorum yapmak için erken olsa da, Kolombiya’da halihazırda ABD askeri varlığı bulunduğundan, olası bir müdahalede Kolombiya topraklarının kullanılabileceği düşünülebilir. Brezilya Başkanı Jaír Bolsonaro ise, komşu Venezuela’ya yönelik bir ABD müdahalesinde Brezilya topraklarının kullanılması talebi gelirse ne yapacağı sorusuna, “Ulusal Savunma Konseyi’ni toplayarak durumu değerlendireceğini ve bir karar vereceğini” söyleyerek cevap verdi. Bununla beraber, Brezilya’nın böyle bir izni verebilmesi için Başkan’ın kararı yeterli değil ve talebin tasarı şeklinde meclisin onayından da geçmesi gerekiyor.

Yalnızca Salı günü başlayan olayların değil, üç aydır süren gerilimin ve hatta son yıllarda Venezuela’nın yaşadığı ağır ekonomik sorunların -Venezuela’ya komşu olanlar başta olmak üzere- tüm Latin Amerika ülkeleri üzerinde derin siyasal, ekonomik ve toplumsal sonuçları ortaya çıktı. Uzun süredir Maduro’nun gitmesini isteyen Latin Amerika’nın çoğu ülkesi, bugünlerde de Guaidó’ya desteklerini sürdürdüler. Hatta Venezuela’daki sorunları görüşmek için Latin Amerika ülkelerinin kurmuş oldukları Lima Grubu acil olarak toplandı. 30 Nisan’da telekonferans yoluyla görüşen liderler, ortak açıklama yaparak Venezuela halkına çağrıda bulundular. Maduro rejiminin “yasadışı ve diktatörlük” olarak nitelendirildiği çağrıda, grup üyesi Arjantin, Brezilya, Kanada, Şili, Kolombiya, Kosta Rika, Guatemala, Honduras, Panama, Paraguay, Peru ve Venezuela muhalefete yani Guaidó’ya desteklerini yinelediler. Lima Grubu, Venezuela Ordusu’na da çağrı yaparak, orduyu meşru Devlet Başkanı’nın yani Guaidó’nun emrine girmeye davet ettiler.[ii]

Venezuela’da barışçıl çözüm ihtimalinden giderek uzaklaşılması, bu sorunları daha da derinleştirecek gibi görülüyor. Bölgenin halihazırda karşılamakta olduğu Venezuelalı mültecilerin akını ekonomik ve toplumsal açıdan Kolombiya’yı ve Brezilya’nın sınıra yakın bölgelerini ciddi biçimde etkiliyor. Guaidó’nun darbe çağrısı ise, merkez sağ veya aşırı sağdan gelen çoğu bölge hükümetinden destek alırken, aynı ülkeler içinden sol partiler ve gruplar da harekete geçerek hem kendi hükümetlerini kınadılar, hem de Maduro’ya açık destek verdiler. Dolayısıyla, Venezuela’da şiddetin dozunun artması, bu ülkelerin kendi içişlerinde özellikle de zaten gerilimli olan sağ-sol ilişkilerinde yeni sorunlara yol açacak gibi görünüyor. Halihazırda çeşitli ülkelerdeki Venezuela Büyükelçilikleri, iktidarın ve muhalefetin yerel destekçileri, Venezuela diyasporası ve polisin karıştığı ufak çatışmalara sahne oldu. Venezuela’da olayların tırmanması, gerilimi, hapishanedeki Lula’nın halen yoğun halk desteğine sahip olduğu Brzeilya’ya veya halkın iktidarın ekonomik politikalarını protesto etmekte olduğu Chavez’in eski dostu Arjantin’e de taşıyabilir.

Gelinen noktada, Venezuela içinde yaşananlara dair bilgiler darbe girişiminin şimdilik bastırıldığını ya da orduyu harekete geçiremediği için aslında uygulanamamış olduğunu ortaya koysa da, hem ülkeyi, hem de Guaidó’yu ve taraftarlarını nasıl bir geleceğin beklediği belirsiz. Hele ki Guaidó’nun henüz mücadeleden vazgeçmediği ve yurtdışından destek aldığı da düşünüldüğünde, Venezuela’daki iktidar mücadelesi sorunun kısa sürede çözümlenemeyeceği açıkça görülüyor. Fakat netlik kazanan bir gerçek, gerek Guiadó’nun ordu mensuplarını harekete geçmeye çağırması, gerekse de ABD’nin askeri müdahale ihtimalini gündeme taşıması ile ülkedeki gerilimin artık silahlı mücadele safhasına geçtiğidir.

Segâh TEKİN

 

[i] Lucía Abellan, “Leopoldo López se refugia en la Embajada de España en Caracas”, El País, 01.05.2019, https://elpais.com/internacional/2019/05/01/actualidad/1556693582_653217.html.

[ii] “Comunicado del Grupo de Lima”, 30.04.2019, https://www.gob.pe/institucion/rree/noticias/27970-comunicado-del-grupo-de-lima.

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.