21. YÜZYILDA GÜÇ VE İKTİDAR İLİŞKİLERİ BAĞLAMINDA MEDYA DEMOKRASİSİ VE PARLAMENTOLARIN ÖNEMİ

upa-admin 24 Şubat 2020 5.141 Okunma 0
21. YÜZYILDA GÜÇ VE İKTİDAR İLİŞKİLERİ BAĞLAMINDA MEDYA DEMOKRASİSİ VE PARLAMENTOLARIN ÖNEMİ

Liberal temsili demokrasinin krize girdiğine yönelik süregiden tartışmalar dikkate alındığında, günümüz demokrasilerinde yasama erkini ifa eden ve politik karar alma süreçlerinde belirleyici bir rol oynayan parlamentoların öneminin azaldığı iddia edilmektedir. Öyle ki, demokratik sistemlerde kanun yapma ve hükümeti denetleme gibi fonksiyonlarının yanı sıra politik konuşmaların yapıldığı temel kurumlardan biri olan parlamentoların birçok işlevi bulunmaktadır (Tokgöz, 2008: 216-217). Ne var ki, parlamentoların bu önemi, 21. yüzyılda, geçmişe nazaran azalma eğilimi içerisindedir. Bu durumun temel müsebbibi olarak ise politikanın ideolojik ve sınıfsal bir eksenden uzaklaşması ve gitgide medyatikleşmesi gösterilmektedir.

Nitekim bu durumu ifade etmek için “medya demokrasisi” kavramı sıklıkla kullanılmaktadır. Medya demokrasisi mefhumunun birincil anlamına bakıldığında; medyanın, politik süreçte herşeyden önce kamuoyunu şekillendirdiğine ve politik karar alma sürecinde belirleyici rol oynadığına göndermede bulunulmaktadır. Dolayısıyla, parlamentoların politik zaviyedeki etkilerinin, günümüzde, medya demokrasisiyle birlikte düşüşe geçtiğine değinen Tokgöz (2008:  293), bu durumun daha çok Avrupa ülkelerinde görüldüğüne, ABD’deki Başkanlık sistemi ile Fransa’daki yarı-başkanlık sisteminde ise, ekseriyetle bölünmez yönetim ikilemiyle karşılaşıldığını vurgulamaktadır. Bu doğrultuda düşünüldüğünde, bilhassa televizyonla internetin ortaya çıkması ve iletişim alanında yaşanan teknolojik gelişmelerle, medya, hakikaten de politikanın yapılabilirliği noktasında parlamentoların önüne geçmiştir.

Medyanın içtimai yaşamda artan bu önemi göz önüne alındığında, demokratik bir toplumda, temel işlevlerin parlamentoda olması gerekirken, televizyon ekranı, politikanın özgül seslenme alanı olan parlamentoyu bile ikinci plana itmiş ve politikanın başlıca arenası haline gelmiştir (Çankaya, 2015: 330). Dolayısıyla, medya, politik süreci bütün boyutlarıyla ve görünümleriyle tasvir ettiği zaman yurttaşlar da kendilerini ilgilendiren politikalarla ilgili gereksinim duyduğu bilgiyi medyadan temin etmektedir (Meyer, 2014: 32).

Bu durum, güç ve iktidar ilişkileri bağlamında düşünüldüğünde, parlamentoların medya karşısında atıl bir konuma evrildiği ön plana çıkmaktadır. Filhakika, siyasal aktörlerin güç kaybettiği durumlarda, medya ön plana çıkarak siyaset kurumundan rol çalmaktadır (Akay, 2012: 46). Böylelikle, medya demokrasisinde, politik partilerin marjinalleşmesi parlamentonun gölgede kalmasına neden olmuştur (Tokgöz, 2008: 294). Öyle ki, günümüzde politik arenada görünür olmak isteyen liderler ve parlamentolar, medyanın onlara sunduğu olanaklarından yararlanmaktadır. Bu durumun doğal bir sonucu olarak medyayı yadsımadan politikanın sahnelendiği mecrada, parlamentoların gitgide güç kaybettiği onun yerini medyanın aldığı görülmektedir. Nitekim Türkiye’de de meclisteki yasama faaliyetleri ancak medya tarafından aktarıldığı zaman yurttaşlara ulaşmakta ve değer kazanmaktadır. Bu durumu doğrularcasına, Çankaya’nın, (2015: 330) tespitlerine bakıldığında, Türkiye’de normalde bomboş olan meclis sıralarının televizyonun naklen yayını esnasında aniden tıka basa dolması, medyanın, parlamentoya bile hâkim olduğunu göstermesi bakımından önem arz etmektedir.

Medya demokrasinin egemen olduğu bir dönemde, parlamentolar güç ve iktidar ilişkileri bakımından peyderpey bir gerileme içinde olmasına karşın yine de etkisi tamamen sıfıra indirgenemez. Zira ABD’de Başkan Donald Trump hakkında yürütülen azil sürecinin Temsilciler Meclisi tarafından onaylanması, politik zaviyede hâlâ parlamentoların önem teşkil ettiğinin kanıtıdır. Keza bu duruma paralellik teşkil edecek şekilde, Tokgöz, (2008: 293) ABD’deki 2006 Senato Seçimleri esnasında George W. Bush’un düştüğü durumu örnek olarak göstermektedir. Fakat Başkanlık sisteminin aksine, parlamenter demokrasinin egemen olduğu Avrupa’da, parlamentoların gücünün ABD’deki kadar nüfuzlu olduğunu söylemek gerçekçi bir perspektif olmaz.

Zira Soğuk Savaş’ın sona ermesinin akabinde, ideolojilerin öneminin azalmasına koşut olarak partilerin de siyasetteki özgül ağırlığının düşüşe geçtiği görülmektedir. Bu durumun güç ve iktidar ilişkileri bağlamında, parlamentoların politik zaviyedeki ağırlığını etkilediği açıktır. Nitekim Türkiye’de de özellikle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçilmesiyle beraber parlamentonun önemi azalmıştır. Zira eskiden yasama organın içinden çıkan yürütme erki yeni sistemle birlikte yasamayı devre dışı bırakan bir teknokrat hükümeti eğilimine bürünmüştür. Aynı zamanda, yeni sistemle beraber yasamanın asli görevlerinden biri olan yürütmeyi denetleme görevi de törpülenmiştir.

Nitekim Türkiye’deki medya organları, parlamentodaki milletvekillerinden ziyade hükümet sözcülerine ve bakanlara daha geniş yer vermektedir. Kuşkusuz ki, parlamentonun Türkiye’deki özgül ağırlığı tamamen ortadan kalkmamıştır; ancak politikanın sahnelendiği ve içerikten ziyade imajın egemen olduğu bir dönemde medya, dikkatini parlamentodan ziyade yürütme erkinin başı olan Cumhurbaşkanına ve onun kabinesi oluşturan bakanlara vermiştir. Bu durum güç ve iktidar ilişkileri bağlamında ele alındığında, medya ile yürütme erki arasındaki yakınsama, parlamentoyu ikincil bir konuma sürüklemiştir.,

Özetle, temelleri İngiltere’de atılan parlamentolar, liberal temsili demokrasiler için vazgeçilmez bir öneme sahip olmakla beraber, 21. yüzyıldaki güç ve iktidar ilişkileri bağlamında, politik zaviyede nüfuzunu kaybetme eğilimindedir. Bu durumun en temel sebebi, politik partiler ve parlamentolardan ziyade politikanın sembolik bir içeriğe bürünerek sahnelendiği medyanın güçlü bir politik aktör olarak ön plana çıkmasıdır. Medya demokrasisi olarak da adlandırılan bu sürece ilaveten, parlamentolar, pratikte hükümet ile muhalefet bloğu arasında rekabetin sahnelendiği bir anlayışa indirgenmiştir. Parlamentoya yönelik bu kavrayış, onun asli görevi olan denetleme erkini önemsizleştirerek parlamentoların güç ve iktidar bağlamındaki konumunu zayıflatmıştır.

                                                  İsmail Uğur AKSOY 

KAYNAKÇA

  • Akay, A. (2012). Türkiye’de Siyasetin İletişim Profesyoneli: Siyasal İletişim Danışmanı, Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık.
  • Çankaya, E. (2015). Siyasal İletişim Dünyada ve Türkiye’de, Ankara: İmge Kitabevi Yayınları.
  • Meyer, T. (2014). Medya Demokrasisi Medya Siyaseti Nasıl Sömürgeleştirir, çev. Ahmet Fethi, İstanbul: Köprü Kitapları.
  • Tokgöz, O. (2008). Siyasal İletişimi Anlamak, Ankara: İmge Kitabevi Yayınları.

 

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.