Giriş
İlk olarak 1960’lı yıllarda ortaya çıkan korona virüsü, şimdilerde ölümcül bir salgına dönüşmüş vaziyette. Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan bu virüs, kısa zamanda neredeyse dünyanın tamamına yayıldı ve büyük bir salgına dönüştü. COVID-19 (yeni korona virüs) adı verilen virüs, kısa sürede tam 110 ülkede yayıldı. Öyle ki, Antartika hariç tüm kıtalarda korona virüsü vakalarına rastlanmış durumda. Dünya çapında teyit edilen yeni koronavirüs vaka sayısı 110 bini, ölü sayısı da 4.000’i aştı. Virüsün ortaya çıktığı Çin’de ise vaka sayısı 80 bini aştı, ölü sayısı da 3.140’a ulaştı. Vakaların ve ölümlerin büyük bir kısmı Çin’de tespit edilmekle birlikte, Güney Kore, İtalya ve İran’da da yeni koronavirüsünün yayılma hızı dikkate alındığında, tespit edilen yeni vakalar bakımından diğer ülkelerin toplamı Çin’deki yeni vakalardan daha fazla. Çin’den sonra vakaların en çok görüldüğü ülkeler, sırasıyla; İtalya (9.172), Güney Kore (7.513) ve İran (7.161). Yeni korona virüsünün neden olduğu ölümlerin yaşandığı ülkelere bakıldığında da, İtalya (463) ve İran (237), Çin’den sonra tıpkı vakalarda olduğu gibi en çok ölümlerin yaşandığı ülkeler olarak dikkat çekiyor.
Kısa sürede dünyayı etkisi altına alan bu virüs, dünyanın gündemine oturmuş ve insanlığı büyük bir tehdit altına almış vaziyette. Bilim insanlarının virüsün aşısını bulmak adına zamanla yarıştığı aşikâr. Peki bu denli boyutlara ulaşmış salgın hakkında neler biliyoruz? Şu soruların son zamanlarda herkesin aklını meşgul ettiği açıkça ortada:
- Yeni korona virüsü nedir?
- Nasıl bulaşır?
- Belirtileri nelerdir?
- Belirtiler mevcutsa neler yapılmalıdır?
- Korunmak mümkün müdür ve
- Korunmak için neler yapılabilir?
COVID-19 nedir? Nasıl bulaşır? Belirtileri nelerdir? Belirtiler mevcutsa neler yapılmalıdır? Korunmak mümkün müdür? Korunmak için neler yapılabilir?
Geçtiğimiz günlerde T.C. Sağlık Bakanlığı halkı bilgilendirmek adına açıklayıcı bir broşür yayımladı. Broşürde yer alan bilgilerin ışığında, yeni korona virüsü olarak bilinen ve dünyayı etkisi altına almış olan virüs, solunum yolu enfeksiyonu yapan bir virüstür. Hasta kişilerin öksürme veya hapşırmasıyla ortaya saçtığı damlacıkların ortamdaki diğer bireylerin ağız, burun ve gözlerine temasıyla, damlacıkların yapıştığı yüzeylere dokunduktan sonra ellerin ağız, burun veya göze götürülmesiyle bulaşabilmektedir. En çok karşılaşılan belirtiler ise; ateş, öksürük ve solunum sıkıntısıdır. Şiddetli vakalarda ise; zatürre, ağır solunum yetmezliği ve böbrek yetmezliği görülmekte ve vakalar ölümle sonuçlanabilmektedir. Yeni korona virüsünün kuluçka süresi 2 ila 14 gündür. Bu süre, hastalığın tespiti ve karantina süreci için ayrıca önem arz etmektedir. Nitekim yeni korona virüsünün görüldüğü ülkelerden vatandaşların tahliyesi söz konusu olduğunda, bu kuluçka süresi dikkate alınmış ve Sağlık Bakanlığı tarafından tahliye edilen vatandaşlar bu süre dikkate alınarak bir karantina sürecine alınmıştır.
Akut solunum yolu enfeksiyonlarının bulaşma riskini azaltmaya yönelik öneriler, yeni korona virüsü enfeksiyonundan korunmak içinde geçerlidir; öksürme veya hapşırma sırasında ağız ve burun tek kullanımlık mendille kapatılmalı, mendil yoksa dirseğin iç kısmı kullanılmalıdır. Tokalaşma ve sarılmadan kaçınılmalıdır. Olabildiğince kalabalık ortamlardan uzak durulmalıdır. Kirli ellerle ağız, burun ve gözlere dokunulmamalıdır. El hijyenine önem verilmelidir. Eller, en az 20 saniye boyunca sabun ve suyla yıkanmalı, sabun ve suyun olmadığı durumlarda alkol içerikli el antiseptiği kullanılmalıdır. Sınıflar ve iş yerleri başta olmak üzere kapalı alanlar sık sık havalandırılmalıdır. Bağışıklık sistemini güçlendirmek için dengeli ve sağlıklı beslenilmelidir. Gıdalar tüketmeden önce iyice yıkanmalıdır. Salgından korunmak için alabileceğimiz önlemler aslında oldukça basit önlemlerdir ve temelinde el temizliği bulunmaktadır.
Yeni koronavirüsden korunmak için her ne kadar önlemlerinizi almış olsanız da, salgının belirtileriyle karşılaşmanın mümkün olduğunu unutmamak da fayda vardır. O halde bahsi geçen belirtilerle karşı karşıya kalındığında neler yapılmalıdır? Özellikle son 14 gün içerisinde enfeksiyon görülen ülkelerin herhangi birinden geldiyseniz cerrahi maske takarak en yakın sağlık kuruluşuna başvurun. Eğer öksürüyorsanız, ateşiniz varsa ve nefes almakta zorlanıyorsanız yine cerrahi bir maske takarak en yakın sağlık kuruluşuna başvurmalısınız. Evde izolasyon önerilen bir kişiyle aynı odada bulunduğunuz anlarda maskenizi mutlaka takın.
Yeni korona virüsü, tanısı kolay konulabilen bir salgın vakasıdır. Bu salgını tespit edebilmek için gerekli olan moleküler testler ülkemizde de mevcuttur. Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü laboratuvarlarında bu konuda özenle çalışılmaktadır. Hastalığı önlemek veya tedavi etmek için henüz bir ilaç veya yöntem ise geliştirilememiştir. Özel olarak bilinen bir tedavi yöntemi yoktur, ancak destekleyici tedaviler uygulanmaktadır. Yeni korona virüsü için geliştirilmiş bir aşı da henüz bulunamamıştır. Fakat aşı geliştirme çalışmaları ve tedaviye yönelik çalışmalar devam etmektedir. Elde edilen veriler doğrultusunda, ileri yaştakiler ve kronik hastalığı olanlarda enfeksiyonun ağır seyretme riski yüksektir.
Tüm bu bilgiler ışığında değerlendirdiğimizde, virüsün biz insanlara çok da yabancı olmadığı ortada. Belki de kış aylarında hemen hemen hepimizin başından geçen belirtiler, çoğumuzun ayakta atlattığı grip salgınından farksız gibi görünse de, aslında karşımızda hala gizemini koruyan, kendi küçük ama etkisi büyük bir düşman mevcut. Düşmandan korunmanın yöntemi ise aslında çok basit: el temizliği. Binlerce can alarak hızla yayılan düşmandan bu denli basit bit yöntemle korunmanın mümkün olması da, belki de zihinlerimizde onu daha da gizemli hale getirmemize neden oluyor.
Düşman gizemini koruyadursun, ilerleyişini durdurmak için bilim insanlarının çalışmaları hızla devam etmekte ve bu konu büyük önem arz etmektedir. Salgınla savaşta, her ne kadar bilim insanlarının çalışmaları öncelikli önem arz etse de, devletlere de bu husus da büyük sorumluluk düşmektedir. Gereken önlemler alınmalı ve halk bu konuda bilinçlendirilmelidir. Peki bu denli gizemini koruyan bu salgın karşısında dünya devletleri neler yapmaktadırlar? Belki de bu soruya cevap olarak en güzel örnek Tayvan olmalı… Peki neden?
Yeni Korona virüsü ile mücadelede bir başarı örneği: Tayvan
Uzmanlara göre, Çin’den sonra salgının en etkili olduğu ülke Tayvan olmalıydı. Ancak virüse karşı Tayvan oldukça başarılı bir mücadele sergiliyor. Tayvan’da açıklanan vaka sayısı sadece 45 iken, ölü sayısı da yalnızca 1. Bu, Tayvan’ı hasta sayısı bakımından dünya genelinde 20. sıraya koyuyor. Bu veri, uzmanlara göre oldukça şaşırtıcı. Ne de olsa, Tayvan, onlara göre Çin’den sonra salgının en etkili görüldüğü ülke olmalıydı. Bu tahminlerin temeli, Tayvan’ın bir ada ülkesi olmasına, anakarada 1 milyon Tayvanlı’nın yaşıyor olması ve düzenli olarak seyahat etmesine ve aynı zamanda her yıl yaklaşık 3 milyon turistin Tayvan’ı ziyaret ediyor olmasına dayanmaktadır. Aynı zamanda, Tayvan’da vatandaşların birlikte çok yakın yaşıyor olmaları ve çok sık toplu taşıma araçlarının kullanılması da bunlara ek olarak söylenebilir. Ancak tahminlerin aksine, salgın, Tayvan’ı beklenenden çok daha az etkiledi. Tayvan’ın yeni korona virüsü salgınına karşı başarısı, şüphesiz devletin çok hızlı tepki vermesi ve hızlı önlemler almasına dayanıyor. Tabii halk da bu noktada devletin aldığı tedbirlere yüksek oranda uyum sağlıyor ve panik havasından uzak duruyor. Peki, bu tedbirler nelerdir?
Tayvan da 2003 yılında ortaya çıkan sars virüsü salgını sırasında, bu tarz salgın hastalıklara yönelik bir kurum kurulmuş ve salgınla mücadele için belirli yol ve yöntemler belirlenmiştir. O zamandan itibaren Tayvan’da Ulusal Sağlık Komuta Merkezi ve Biyoterörizm Komuta Merkezi gibi birçok kurum kurulmuştur. Yeni korona virüsü salgınında ise, ilk iş, bu kurum ve kuruluşlar vasıtasıyla belirlenen yol ve yöntemleri uygulamak olmuştur. Aralık 2019’da Çinlilerden yeni bir hastalığın söylentisinin yayılmaya başladığında, henüz Çin devleti yeni virüsün insandan insana bulaştığından bahsetmezken, Tayvan devleti durumu ciddiye almış ve hemen Wuhan bölgesinden gelen uçaklara sağlık ekipleri göndermiştir. Herkesi tarayıp, soğuk algınlığı ve grip belirtisi gösterenleri test etmiştir. Henüz hastalık tam bilinmezken, bırakın testi herhangi bir veri dahi yokken, Tayvan, bu testleri nasıl yaptı? İşe, bilinen solunum yolları virüslerini test etmekle başlamışlar. Testlerde bilinen hastalıkların aksine bir belirtiye rastlarlarsa, yolcuları karantinaya almışlar. Daha sonra ise, Wuhan’dan gelen herkesi en az 14 gün olmak koşuluyla karantinaya almaya başlamışlar. 2020’nin başında salgın bu denli tehlikeli boyutlara ulaşmamışken bile önlem amaçlı yarıyıl tatilini uzatmışlar.
Görülen şu ki, Tayvan, bir önceki sars salgınından oldukça ders çıkarmış. Tayvan, aynı zamanda kamu hijyenine de oldukça önem veren bir ülke. Bu tarz salgınlarda Tayvan’da özellikle halkın birbirine yakın olduğu toplu taşıma gibi alanlarda maskesiz hiç kimse göremezsiniz. Buna ek olarak, metrolarda ve birçok alanda sabun ve dezenfektanların her zaman mevcut olduğu bir kamu hijyeni sistemine sahipler. Genel olarak, Tayvan, uluslararası sağlık sistemi sıralamasında da üst sıralarda yer almaktadır. Peki Tayvan salgına karşı mücadele bu kadar başarılıyken, virüsün ortaya çıktığı Çin’de nasıl bir yol izlendi?
Çin’de neler oluyor?
Şüphesiz ki, Çin, büyük bir krizin içinde. Salgının çıkış noktası olan ülke, şu sıralar oldukça zor zamanlar geçiriyor. Yeni korona virüsü, 2003 yılında ortaya çıkan sars virüsünden 3 kat daha fazla ölüme neden oldu ve 50 milyon insan halen daha büyük bir karantina altında. Karantina altındaki insanlar, şehirlerini hatta bazı durumlarda evlerini bile terk edemiyorlar. Birçok ülke, ilk olarak Çin ile olan uçuşlarını durdurdu. Çin’e yapılan ziyaretler ve Çin vatandaşlarının yapacağı ziyaretler neredeyse tam anlamıyla yasaklandı. Zorunlu durumlarda ise en az 14 gün olmak koşuluyla karantina uygulanıyor. Çin’de bir süredir üretim de durmuş vaziyette. Anlaşılan şu ki, korona virüsü halk sağlığının yanı sıra başta Çin olmak üzere dünya ekonomilerini de oldukça etkileyecektir.
Aralık 2019’ da Çin’in Wuhan kentinde, gizemli bir virüs yayılmaya başladı. Wuhan hastanelerindeki doktorlar sars salgını sırasında ki deneyimlerinden yola çıkarak, bu konuda oldukça endişelendiler. Aralık ayı bitmeden, Wuhan’daki hastaneler korona virüsünün insanlar arasında yayıldığını biliyordu. Hastaları tedavi eden sağlık çalışanları da hastalanıyorlardı. 30 Aralık’ta, bir grup doktor, sars benzeri bir hastalık nedeniyle bazı hastaların izole olduğunu söyleyerek halkı uyarmaya çalıştılar. Yetkililer de, ilk resmi açıklamalarını yaparak vakaları doğruladılar. Ancak çok önemli olan nokta şu ki, Çinli yetkililer insandan insana bulaşmayı başta reddetti. Yani Çin, salgının en önemli noktasını çok geç fark etti.
Aslında Çin’de salgın ilk ortaya çıktığında, alınması gereken tavır olması gerektiği gibi değildi. 1 Ocak’ta, polis, salgını duyuran bir grup doktoru söylentiler için cezalandırdıklarını söyledi. 11 milyonluk bir şehir olan Wuhan’ın nüfusu günlük hayatına devam ederken, yerel hükümet 5 Ocak’tan 10 Ocak’a kadar enfekte olmuş insan sayısını güncellemedi. Ancak insandan insana bulaşma belirtileri arttı. Çin’in salgının başlarında takındığı bu tutum, belki de otoriteryanizmin ölümcül kusurunu gözler önüne serdi.
Çin, salgını ilk etapta bir söylentiden ibaret görerek oldukça önemli bir hata yapsa da, salgının ciddi boyutlara ulaştığını fark ettiği an çok kapsamlı önlemler aldı. Ülkede binlerce yeni korona virüsü ekibi oluşturuldu. Bu ekiple, yeni koronavirüsü vakası tespit ettikleri anda hastanın temasta bulunduğu herkesi öğrenip takip altına alıyorlar. Ülkede tarihte eşi benzeri görülmemiş bir karantina durumu söz konusu. Çin’de hayat neredeyse durma noktasında. Öyle ki, bu durum ülkede hava kirliliğinin azalmasına bile neden oldu. Bilim insanları, virüs üzerinde etkili olacak aşıyı geliştirmek için oldukça yoğun çalışıyorlar.
Çin’den sonra yeni korona virüsü İtalya ve İran’da da çok daha hızlı olmakla birlikte, Asya, Avrupa, Amerika ve Ortadoğu’da da yayılmaya devam ediyor. Yeni korona virüsünün görülmediği tek kıta Antartika. Çin’den yayılmaya başlayan yeni korona virüsü salgınından sonra dünya devletlerinin önlem olarak yaptığı ilk iş, Çin’e yapılan ve Çin’den gelebilecek olan ziyaretleri durdurmak oldu. Her devlet Çin’de bulunan kendi vatandaşlarını tahliye etmek için özel ekipler oluşturdu ve tahliye sırasında virüsün kuluçka süreside göz önüne alınarak bir süre karantina uyguladı. Tüm bunlara rağmen, virüs bir şekilde yayılmaya devam etti. Günümüz dünyasında bir ülkenin tam anlamıyla izole olmasının oldukça zor olduğu ortada. Bu durum dikkate alındığında, virüsün yayılmasının önüne geçilmesi oldukça zor bir durum oluyor. Nitekim virüs, Çin’den sonra İtalya ve İran başta olmak üzere dünyanın diğer bölgelerine de yayılmış durumda.
Salgın hızla yayılıyor!
Yeni korona virüsü salgını, Avrupa’da en çok İtalya’yı etkilemiş durumda. İtalya’da 10 bine yakın vaka tespit edilmiş ve 500’e yakını ölümle sonuçlanmış. Ülkede Çin’den sonra en kapsamlı karantina uygulanıyor. İtalya’da vaka ve ölü sayılarının artmasının ardından birçok bölge karantina altına alındı ve futbol maçları dahil tüm organizasyonlar ertelendi. Geçtiğimiz hafta eğitime ara verilmiş ve üniversiteler de dahil eğitim durdurulmuştu. Salgın nedeniyle İtalya ekonomisi özellikle turizmin etkilenmesiyle şimdiden çok ağır bir darbe almış durumda. İtalya’dan sonra Avrupa’daki vaka sayıları göz önüne alındığında; Fransa (1.402), Almanya (1.139) ve İspanya (1.024) ilk sıralarda yer alıyorlar. Anlaşılan şu ki, Avrupa ülkeleri de önlem almakta oldukça gecikmiş. Avrupa’nın yaşlanan nüfusu da bu hususta oldukça etkili. Çünkü yeni korona virüsü vakalarının çıktığı ilk andan itibaren bilinen bir gerçek var: virüs, ileri yaş gruplarında daha fazla etkili.
Amerika’da görülen yeni koronavirüsü vaka sayısı 472, ölü sayısı ise 19. Amerika’da alınan önlemlerin çok da yeterli olduğu söylenemez. San Antonio’da Teksas Bulaşıcı Hastalıklar Merkezi’nin yanlışlıkla taburcu ettiği bir kişinin Covid-19 testi daha sonra pozitif çıkmıştı. Bu durum, Amerika’ da salgın karşısında işlerin çok da yolunda gitmediğini gösteriyor.
İran ise, salgından en çok etkilenen ülkeler arasındadır. Tespit edilen vaka sayısı 7.161, ölü sayısı ise 237’dir. İran da salgın karşısında oldukça yavaş tepki göstermiş ve önlem almakta gecikmiştir. İran’da, ayrıca, salgınla mücadelede, Amerika’nın uyguladığı yaptırımlar da olumsuz yönde etki etmiştir. İran’da yeni korona virüsü vakaları yönetim kademelerinde de oldukça sık görülmüştür.
Peki salgın bu denli hızla yayılırken, ülkemizde durum nedir? Türkiye, yeni korona virüsünün ortaya çıkmasıyla birlikte hızla önlemler almaya başladı. İlk olarak, Çin’le olan uçuşlar durduruldu ve Çin’de yaşayan vatandaşlarımız tahliye edildi. Tahliye sırasında virüsün kuluçka süresi göz önünde bulundurularak karantina işlemleri uygulandı. Yeni korona virüsünün ortaya çıktığı ve ciddi boyutlara ulaştığı ülkelerle olan sınırlarımız ve uçuşlarımız gerekli tedbirler eşliğinde kontrol altına alındı. Virüs bu denli hızla yayılıyorken, Türkiye’de hiç vaka görülmemesi ve bunun tamamıyla önüne geçilmesi imkânsızdı. Alınan önlemlerdeki amaç, vakaların olabildiğince daha geç ve daha az sayıda görülmesini sağlamaktır. Nitekim bu yönde yapılan çalışmalarda sonuç verdi ve Türkiye yeni korona virüsü ile olabildiğince geç karşı karşıya kaldı. 11 Mart 2020 itibariyle Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın yaptığı açıklamayla, Türkiye’deki ilk yeni korona virüsü vakasının görüldüğü duyuruldu. Türkiye’de görülen vaka sayısı 1 iken, yeni korona virüsünün ülkemizde bundan sonraki süreçte nasıl ilerleyeceğini zamanla deneyimleyeceğimiz açıkça ortadır.
Sonuç
Yeni korona virüsü salgını hakkında, sosyal medyanın da artık hayatımızda büyük bir yer kaplıyor olmasını da göz önünde bulundurduğumuzda, oldukça farklı komplo teorileri yayılmakla beraber, bu teoriler insanlar arasında maalesef bir panik havası yaratmaktadır. Bu gibi durumlarda yapılacak en akıllıca davranış, uzmanlara kulak vermek olacaktır ki, onların söylediği şeyler de aslında oldukça basit. Salgından korunmak ve salgının yayılmasını önlemek için alınacak önlemler neredeyse el temizliğinden öteye geçmiyor. Ellerimizi yıkayalım, tokalaşmayalım, öpüşmeyelim ve yakın temasta bulunmayalım… Tüm bunlar, bir birey olarak alacağımız önlemlerin en başında gelmektedir. Tüm bu önlemlerin hayatımızı kurtaracak önlemler olmadığı da apaçık ortada. Ayrıca salgının önlenmesi için bir vatandaş olarak da üzerimize düşen görevleri yapmalıyız. Herşeyden önce, devletimizin aldığı önlemlere ve uyguladığı politikalara uyum göstermeliyiz. Devletlerin de bu konuda halkına karşı şeffaf olması en önemli hususlardan. Bilim insanlarının çalışmaları sonuçlanana kadar salgının yayılmasını yavaşlatmanın yolunun alacağımız çok küçük tedbirlerden geçtiğini unutmamalıyız.
Mehmet İMAL