İstihbarat, geçmişten günümüze her alanda önem arz eden bir olgu olarak karşımıza çıkmıştır. Etkinliğini günümüzde de devam ettiren ve her geçen gün gelişen bir yapıya sahiptir. Bu bağlamda, istihbaratın savaştaki yerini ve önemini değerlendiren John A. Gentry, “Intelligence of War: How Important Is It? How Do We Know?” adlı ve 2019 tarihli makalesinde, istihbaratın önemini ve kullanımını nelerin etkilediğini belirlemeyi ve çeşitli istihbarat rollerini çatışmaların ve operasyonların sonuçlarına bağlamayı hedeflemiştir. Çalışmada, istihbaratın askeri operasyonları ve sonuçlarını etkilediğine dayanan bir çerçeve çizilmiştir. Analitik çerçeve kapsamında 12 soru sorulmuş ve cevaplarıyla makalenin sorunsalının fonksiyonel değişkenlerini tanımlanmıştır. Bu sorularda, çatışmalarda istihbaratın amacı, performansı, hangi fonksiyonlarının kullanıldığı, sınırlılığı gibi konulara değinilmiştir. Devamında, tarihsel olaylar incelenerek vaka çalışmalarına yer verilmiş ve istihbaratın fonksiyonları değerlendirilmiştir. İstihbaratın savaşta kullanımının eğilimleri konusunda da belirlemelerin yapılması ile sonuca ulaşılmıştır.
John A. Gentry
İstihbarat, çok eski dönemlere kadar geri götürülebilen bir yapıya sahiptir. Romalılar ve Kartacalılar döneminden günümüz uluslararası sistemine değin her dönemde etkin olmuştur. Tüccarlar, yeni kurulan elçilikler vasıtasıyla elçiler, haber alma sistemleri, casuslar, teknik imkanların sağladığı araçlar ile istihbarat faaliyetleri yürütülmüştür (Seren, 2017: 136). Barış dönemlerinde olası düşmanın izlenmesi ve tehditlerle ilgili bilgi toplanmasının amaçlandığı istihbarat, savaş zamanında da kendine has taktiksel, operasyonel ve stratejik rollere bürünmektedir. Bu konuda, yazar, stratejik istihbarata değinmiş ve liderlerin siyasi-askeri karar vermelerine rehberlik ettiğinden söz etmiştir. Çatışmada istihbaratın rolünün anlaşılması için, analistlerin istihbarat faaliyetleri ile askeri eylemlerin ilişkisinin (bağının) incelenmesi gerektiğine değinilmiştir. İstihbarat, organize bir olgudur ve çeşitli şekillerde faaliyet gösterebilmektedir. Bu nedenle, devletler birden fazla istihbarat birimleri ve kurumları oluşturmaktadırlar. Her birinin yapısal karakteristikleri, faaliyet alanları ve diğerleriyle bağı bulunmaktadır. Kurumsal ilişkiler istihbaratın daha etkili ve iyi çalışmasını sağlamaktadır. Belirtilen başka bir özellik de dış partnerlerdir. İstihbarat servisleri, farklı ülkelerden birimlerle işbirliği içerisinde çalışabilmektedirler. Ulusal liderler tarafından denetlenme ve sınırlandırma da sayılan özellikler arasındadır (s. 836). Bu özellikler, aynı zamanda bahsedilen 12 soruya genel anlamda cevap vermektedir. Fakat her biri ayrı ayrı da ele alınarak, istihbaratın silahlı çatışmalardaki etkinliği, kapsamı ve fonksiyonları ayrıntılı olarak belirtilmiştir.
İlk soru, istihbarat desteğinin amacının ne olduğudur. İstihbaratın çatışma öncesinde çatışma sırasında ve sonrasında farklı amaçları bulunmaktadır. Askeri istihbarat, potansiyel düşmanların faaliyetlerini izlemek, amaçlarını ve niyetlerini anlamak ve tehdit söz konusu olduğunda stratejik uyarı mesajları göndermek konusunda önemli ve faydalıdır. II. Dünya Savaşı öncesinde devletlerin birbirlerinin kapasitelerini ve niyetlerini ölçmeye çalışması ve birbirlerini izlemeleri de örnek olarak gösterilmiştir. İstihbarat servisleri birbirlerinden bağımsız olarak farklı önceliklere de yönelebilmektedirler. Yine aynı dönemde Japonya ulusal kurumlarından ordu istihbaratı ile donanma istihbaratı farklı alanlara dikkat etmişlerdir. Biri Sovyetler Birliği ve Çin’i öncelerken, diğeri ABD ve İngiltere’ye yönelik stratejiler geliştirmiştir. Diğer yandan, devletler farklı zamanlarda birbirlerini düşman, potansiyel tehdit ya da müttefik olarak görebilmektedirler. Bu durum, istihbarat faaliyetlerini de etkilemektedir. Savaş öncesi dönemlerde istihbarat, tehditleri tanımlayarak karşı tarafın düşmanca tavırları tespit edildiğinde savaş stratejisine yönelmektedir. Duruma örnek olarak, İsrail’in Arap devletleri tarafından yok edilmek istendiğinin algılanması gösterilmiştir. Aynı şekilde Soğuk Savaş döneminde Varşova Paktı ve Sovyetler Birliği de NATO’nun savunma planlarını toplama faaliyetinde bulunmuştur (s. 837).
Savaş öncesinde ve savaş sırasında istihbarat, stratejik, taktiksel alanlarda farklı fonksiyonlara ve rollere sahiptir. Stratejik düzeyde düşmanların planlı sürpriz saldırıları konusunda uyarıda bulunabilir. Gösterge temelli yöntemler kullanılarak ulusal sivil ve askeri liderler uyarılmakta, karşılığında onlar da savunma politikaları ve önleme faaliyetleri izlemektedirler. Bu istihbarat türünde ulusal hükümetler, ulusal ve uluslararası alanda diplomasiden siyasi ve askeri istihbarata kadar her konuda bilgi edinmekte ve işlemektedir. Bu nedenle en yüksek düzeyde bulunan istihbarat çeşidi olarak kabul edilmiştir (Seren, 2017: 275). Operasyonel düzeyde planlama konusunda istihbarat önemli rol oynamaktadır. Askeri unsurların öne çıktığı bu aşamada kilit öneme sahip olanlar da profesyonel askeri komutanlardır. Düşmanın askeri yeteneğine odaklanılarak ne zaman, nerede, ne yapabileceğinin tahmin edilmesine katkı sağlamaktadır. Ayrıca taktik ve stratejik alanlar arasındaki ilişkiyi kurması açısından bağ ya da köprü olarak da nitelendirilmektedir (Seren, 2017: 273). Taktik seviyesinde ise istihbarat acil saldırılar konusunda uyarırken, mevcut operasyonları planlama ve gerçekleştirme faaliyetlerinde bulunmaktadır (s. 838). Harekat alanlarında karşı tarafın konumu, durumu ve amaçlarıyla ilgili istihbarat toplanmasıyla karar alıcılara ihtiyaç duydukları bilgilerin verilmesi kapsamındaki istihbarat türü terörle mücadele ve karşı ayaklanma gibi belirli bir takım tehlike ya da olaylara karşı oluşmaktadır (Seren, 2017: 272).
İkinci soru hangi istihbarat fonksiyonlarının ve etkinliklerinin öne çıktığıdır. Devletler ve devlet dışı aktörler farklı şekillerde savaşmalarına rağmen kullandıkları istihbarat fonksiyonlarında liderler pratik tercihler yapmaktadırlar. Toplama, analiz, karşı istihbarat ve gizli eylem gibi fonksiyonları kullanabilirler. Aynı zamanda karar alıcılar farklı istihbarat disiplinleri, bilgi toplama teknikleri de uygulamaktadırlar. Yazar farklı örneklerle bu yöntemlere de yer vermiştir. II. Dünya Savaşı’nda Sovyetler insan istihbaratını (HUMINT) kullanırken ABD ve Birleşik Krallık sinyal istihbaratını (SIGINT) kullanmışlardır. Ayrıca uydu platformlarına yerleştirilen gözetleme teşkilatları ile savaş döneminde gözetleme istihbaratından (IMINT) da yararlanılmıştır (s. 838). Diplomatlardan ve diğer kaynaklardan ulaşılamayan bilgilerin saha ajanları, sivil toplum kuruluşları, akademisyenler ve casuslar vasıtasıyla elde edilmesinin amaçlandığı insan istihbaratını kullanan Sovyetler Birliği bu yolla ABD’den atom bombası yapımını öğrenmiştir (Karaağaç, 2017: 30). ABD ve Birleşik Krallık tarafından kullanılan sinyal istihbaratında ise elektronik aygıtların sinyallerinin kullanılması söz konusudur. Telgraf hatlarının ve iletişiminin deşifre edilmesiyle başlamış ve günümüzde de yaygın olarak kullanılan bir yöntem haline gelmiştir. Bu yolla silahlı kuvvetlerin birliklerinin yerlerinden, kullandıkları silahların niteliklerine kadar bilgi edinilebilmektedir. Gözetleme ya da görüntü istihbaratı da savunma amaçlı oluşturulmuş ve uçaklara takılan kameralarla keşif uçuşları yapılarak bilgi edinilmiştir. Zamanla gelişme sağlanarak insansız hava araçları kullanılır hale gelmiştir. Çekilen görüntü ile birlikte elde edilenlerin yorumlanması da ayrı bir önem teşkil etmektedir (Karaağaç, 2017: 33-36). Söz edilen istihbarat çeşitlerinin yanı sıra etkin ve belirleyici olan diğer istihbarat alanları da önemlidir. Bunlar; nüfus, basın yayın araçları, zihniyet analizi gibi faktörlere dayanan sosyal istihbarat (SOCINT), terörizm finansı, enerji kaynakları konularında önem arz eden ekonomik istihbarat, askeri istihbaratın kadim ve en önemli birimi olan coğrafi istihbarat, ülkelerin ulaşım yollarına dair taktiksel bilgilerin yer aldığı ulaşım istihbaratı ve temel ulusal güvenlik konusu olarak görülen siber istihbaratıdır (Seren, 2017: 307-310).
Savaşan taraflar açısından önemli bir unsur olarak karşı istihbarat kavramına da yer verilmiştir. İstihbarata karşı koyma şeklinde de nitelenen karşı istihbarat; sahip olunan bilgilerin karşı tarafın eline geçmesini önleme faaliyetleri olarak tanımlanabilmektedir (Karaağaç, 2017: 72). Örneğin İngiltere’nin etkili karşı istihbaratı II. Dünya Savaşı sırasında Almanya’nın İngiltere’deki insan istihbaratı ağını yok etmiştir. Karşı istihbaratın önemli görüldüğü diğer aktörler ise devletlerle savaşan terörist gruplar ve isyancı gruplardır. Yazar el-Kaide ve Hizbullah gibi devlet dışı unsurların etkili karşı istihbarat birimlerine sahip olduğunu belirtmektedir. İstihbaratın kullanım fonksiyonları ile ilgili bir örneği de İsrail oluşturmaktadır. Yıllarca sivil HUMINT ajansını ve askeri istihbarat müdürlüğünü dış ülkelerde suikast amacıyla kullanmıştır (s. 839).
Kimin istihbarat desteği sağladığı konusu üçüncü soru olarak seçilmiş ve yanıtlanmıştır. Bununla ilgili olarak devletlerin birden fazla istihbarat servisi oluşturmalarına değinilmiştir. Çok sayıda servis oluşturulmasındaki amaç da onların yöneticileri tehdit eder boyutta gelişmelerini ve büyümelerini engellemek olarak belirtilmiştir. Fazla sayıda kurumların olması aralarındaki ilişki sayesinde istihbaratın daha iyi gelişmesini sağlarken diğer yandan da önemli işlev bozukluklarına neden olabilmektedir. Bununla ilişkili olarak diğer soru ortaya çıkmaktadır. İstihbarat servislerinin tek başına ve bir arada nasıl çalıştıkları cevaplanmıştır. İstihbarat servisleri polis ve askeri organizasyonlar gibi başka birimlerle çalışabilmektedir. Başka birimlerle çalışma yeteneği temel performans değişkeni olarak kabul edilmiştir. Japon ordusu ile donanmasının sınırlı işbirliği ve bilgi paylaşmamaları olumsuz etki yapmıştır. Diğer yandan İngiliz hükümetinin II. Dünya Savaşı döneminde istihbarat teşkilatlarının yetkin olduğu ve uzman kadrolara sahip olduğu belirtilmiştir (s. 840).
İngiltere ve ABD’nin II. Dünya Savaşı zamanında ortak olarak sinyal istihbaratını kullanmaları istihbarat faaliyetlerinin ve performanslarının dış destek alıp almaması konusundaki altıncı soruyu açıklar niteliktedir. Ortak paydalarda ve çıkarlarda buluşan devletlerin istihbarat kolları da birlikte hareket edebilmekte ve istihbarat birimleri dış destek alabilmektedir. Aynı durum devlet dışı aktörlerde de geçerli olmaktadır. İran, Hizbullah’a istihbarat desteği sağlayarak İsrail istihbarat servisleriyle rekabet eder bir yapıya gelmesinde etkili olmuştur. Ayrıca müttefik ülkeler de savaş ya da çatışma sürdüren devletlere ya da devlet dışı gruplara istihbarat desteği sağlamaktadırlar. Küreselleşme ve elektronik iletişim sayesinde uluslararası istihbarat da gelişmiş ve paylaşımlar da kolaylaşmıştır (s. 841).
Dış destek sağlanmasının yanı sıra istihbarat birimlerinin kısıtlanması da konu edinilerek yedinci soru olarak sorulmuştur. Yazar, siyasi ve bürokratik nedenler dolayısıyla istihbarat faaliyetlerinin kısıtlandığını belirtmiştir. Devamında istihbaratın tüketicisi olan tarafların yönlendirmesinin nasıl olduğu sorusu yer almaktadır. Karar vericiler ile olan ilişkiler zor ve karmaşık olarak nitelendirilmiştir. Yukarıda adı zikredilen operasyonel, taktiksel ve stratejik tüketicilerle olan ilişkilerin askeri olarak da desteklendiğinden bahsedilmektedir. Bu konuda iyi bir örnek olarak Winston Churchill gösterilmiştir. Churchill iyi bir istihbarat servis lideri ve iyi bir tüketici olarak görülmüştür. Diğer yandan, Stalin de ele alınmış ve istihbarat birimlerini yanlış yönettiği, zayıf kullandığı üzerinde durulmuştur. İstihbaratı iyi anlayan ve kullanan başka bir ismin de Eisenhower olduğu belirtilmiştir. Rakiplerin ve üçüncü tarafların istihbaratı nasıl etkilediği de başka bir soru olarak ortaya çıkmıştır. Rakiplerin istihbarat servisleri ve kapasiteleri karşı tarafı da etkilemekte ve şekillendirmektedir. Örneğin sinyal istihbaratını kullanmak için rakip tarafın elektronik haberleşme araçlarını kullanması gerekmektedir (s. 843). Diğer bir soru da öğrenme ve adaptasyonun nasıl sağlandığı ile ilgilidir. Görev ve stratejik olarak öğrenme ve adaptasyon pozitif gelişme sağlayan unsurlar olmakla birlikte otomatik olarak gerçekleşen olgular da değildir. Gelişimi ve etkinliği farklılık gösterebilmektedir. Öğrenme ve adaptasyon rakip güvenliği ve aldatma yöntemlerinin ölçümü konusunda önem teşkil eden bir husus olarak görülmüştür. Duruma örnek olarak; II. Dünya Savaşı döneminde Japon ve Alman karşı istihbaratı, müttefiklerin elektronik haberleşmelerin çoğunu okuduğunu anlayamamışlardır. Bu durum stratejik olarak adapte olmadıklarını gösteren bir unsurdur. İstihbarat desteğinin ne derece etkili olduğu ise analistlerin yapacağı ölçümlerle belirlenebilmektedir. Liderlik anlayışı, öğrenme ve adaptasyon gibi değişkenler performans ölçümünde rol oynayan önemli etkenlerdir. Yazar bu noktada öneride de bulunarak analistlerin başarıların ve başarısızlıkların diğerlerinin görevlerini etkileyip etkilemediğine dikkat etmeleri gerektiğine değinmiştir (s. 844).
Son olarak belirlenen soru; istihbaratın stratejik sonuç için ne fark yarattığıdır. Yazara göre; istihbarat, savaşın stratejik sonuçlarında suçlu ya da olumlu etkiye sahip şeklindeki değerlendirmelerle az karşılaşmaktadır. Fakat stratejik istihbarata dikkat edilmediğinde sonuçlarının ağır olabileceği üzerinde de durarak 1941’de Rusya ve ABD ile savaşan Hitler örneğini vermiştir. Gentry, istihbaratın savaşla olan ilişkisini, birbirlerini nasıl etkilediğini ve istihbaratın fonksiyonlarının işlevselliğini açıklamış ve sonuç olarak birkaç nokta belirlemiştir. İlk olarak belirtildiği gibi savaşın dönüşümü ve geçirdiği evrimle birlikte stratejiler ve istihbarat faaliyetleri de şekillenmiş ve bu değişimden etkilenmiştir. Artık farklı türde ve daha fazla taktik istihbaratın gerekliliği vurgusu da yapılmıştır. Teknolojik gelişmelerle paralel olarak kullanılan istihbarat teknikleri de çeşitlenmiştir. İnsan istihbaratı ile birlikte teknolojik ya da siber ve karşı istihbarat daha aktif hale gelmiştir. Hep bahsedilen önemli ölçütler (taktik, stratejik, operasyonel) bakımından da analizin rolü artmaktadır. Modern askeri harekatların daha dikkatli ölçümlerle ele alınması istihbarat bilgili kararların alınmasında önemli bir gelişme olarak görülmüştür. Olumlu bir başka unsur da istihbarat birimlerinin ve ajanslarının gelişmiş, büyük ve modern yapısıdır. Böylelikle devletler, operasyonel koalisyonlar ve istihbarat servisleri arasındaki ilişkiler de önemli değişkenler haline gelmiştir (s. 845).
Savaşların niteliklerinin değişmesiyle uluslararası alanda strateji ve istihbarat da farklı bir konuma gelmiştir. Geçmişte de önemli görülen bu unsur da yapısal, işlevsel birçok alanda değişim yaşamıştır. Yalnızca askeri olarak değil devletlerin planlamalarında taktiksel hareketlerinde ve politikalarında da önemli rol oynamaktadır. Emre Çıtak bu durumu “devletlerin kazanma oyunlarının zeka ile birlikteliği” şeklinde nitelendirmiştir (Çıtak, 2019: 778 ). Günümüz savaş anlayışında tehditlerin ve müdahalelerin nerden ve nasıl geleceğinin belli olmaması istihbaratın önemini de artırmaktadır. Yazar makalede istihbaratın etkinliği ve fonksiyonları ile ilgili akla gelebilecek soruları kendisi oluşturarak cevaplar vermiş ve önerilerde de bulunmuştur. Başka sorular eklenebileceği gibi savaş ve istihbarat ilişkisinin meydana gelen farklı olaylar özelinde vaka çalışması şeklinde de sunulabileceği görüşüyle yeni çalışmaların da önü açılmıştır.
Şeyma KIZILAY
KAYNAKÇA
- Çıtak, Emre (2019). “Savaş Stratejisinde İstihbaratın Önemi”. Bingöl Üniversitesi SBE Dergisi. 9: 18, ss. 775-798.
- Gentry, John A. (2019). “Intelligence of War: How Important Is It? How Do We Know?”, Intelligence and National Security, 34: 6, ss. 833-850.
- Karaağaç, Y. (2018). “Stratejik İstihbarat Bağlamında Karşılaştırmalı Savaş Teorileri ve Analistler”. (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul Aydın Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü.
- Seren, Merve (2017). Stratejik İstihbarat ve Ulusal Güvenlik. Ankara: Orion.