İNSANİ YARDIM KONUSUNDA ÖNCÜ ÜLKELER

upa-admin 03 Nisan 2020 9.858 Okunma 0
İNSANİ YARDIM KONUSUNDA ÖNCÜ ÜLKELER

İnsani yardım; meydana gelen bir takım felaketler sonucunda yardıma ihtiyaç duyan insanlara vicdani sorumluluk kapsamında gerçekleştirilen yardımları kapsamaktadır. Farklı zamanlarda, insanlar, çeşitli felaketler ya da krizler sebebiyle hayatlarını sürdürebilmek için insani yardıma ihtiyaç duyabilmektedirler. Ülke yönetiminin olası bir sorunun üstesinden gelemediği durumlarda, zor durumdaki vatandaşlara dışarıdan da yardım edilebilmektedir. İnsani yardım ismi, yardımın din, dil, ırk ayrımı yapılmaksızın gerçekleştirilmesini vurgulayan bir kavram olarak öne çıkmaktadır. Dünyanın herhangi bir yerinde yardıma muhtaç olan insanlara yine dünyanın başka bir yerinden yardım gelmesi, durumun insani boyutunu ortaya koymaktadır. Türkiye İnsani Kalkınma Yardımları Raporu’nda yer alan tanıma göre, insani yardım; doğal felaket, çatışma, savaş, siyasi ve ekonomik krizlerin yaşandığı ve yaşanmaya devam ettiği ülkelerde insan güvenliğine tehdit oluşturan unsurların ortadan kaldırılması amacıyla; açlık ya da kuraklık gibi sorunların olduğu yerlerde iyileştirme amacıyla yapılan faaliyetler ve acil müdahalelerdir (Çopur vd., 2019: 108).

İnsani yardım konusu ele alınırken, ilk olarak değinilmesi gereken nokta “insani” kavramı ve insani diplomasinin gelişimi olarak görülmüştür. Uluslararası alandaki devletçi yapı, Erdem Özlük’ün belirttiği üzere; İnsani Rönesans ile farklılaşmış ve devlet merkezli tanımlamaların insani boyutu öne çıkmıştır. Bu bağlamda, insani diplomasi, insani yardım, insani müdahale ve insani kalkınma gibi birçok tanım ortaya çıkmıştır. Özellikle Soğuk Savaş sonrasında sorunların çözümünde yalnızca devletlerin aktör olması durumu değişmiş ve insani felaketler ile mülteci sorunları gibi problemlerle devletlerin baş edememesi yeni yapıların ortaya çıkmasını sağlamıştır. Aynı zamanda, insanilik de dikkate alınan bir olgu olarak daha çok dikkat çekmeye başlamıştır. Diğer yandan, kavramın tanımladığı çerçevede de değişim yaşanmıştır. Önceki yıllarda askeri müdahalelerin meşrulaştırılması, ülkeye demokrasi getirilmesi gibi amaçları nitelerken, artık kavram insanlara gıda, barınak ve güvenlik sağlamak gibi çeşitli alanları da kapsamıştır (Özlük, 2016: 9-11).

İnsani yardımın temel ilkeleri olarak görülen bir takım unsurlar bulunmaktadır. Farklı şekillerde ele alınan ilkeler, son tahlilde aynı öngörüyü paylaşmaktadırlar. İlk olarak 3 önemli ilkeden söz edilerek, bu ilkelerin temel sayıldığından bahsedilmiştir. Tarafsızlık, bağımsızlık ve güçlendirme şeklinde sıralanan bu ilkelerde, insani yardımın prensiplerine uygun şekilde hareket edilirken, aynı zamanda tarafsız olunması gerektiği vurgulanmıştır. Fakat yapılan yardımların siyasi bir etkisinin de bulunduğu göz önünde alınarak, tarafsızlığın mümkün olamayacağına dair görüşler de mevcuttur (Örgel, 2018: 3). Diğer yandan, insani yardım konusunda 5 önemli ilkeye yer verilerek, insanlık, taraf tutmama, tarafsızlık, bağımsızlık ve güçlendirme olarak sıralanmıştır. İnsanlık ilkesi; insani sorunların her nerde olursa çözülmesi amacına dayanan, insan haklarına saygı gösterilmesi anlamına gelmektedir. Taraf tutmama (impartiality) ilkesi ile, din, ırk ayrımı yapılmaksızın yardım edilmesi kastedilirken, tarafsızlık (neutrality) insanların mağdur olmasına yol açan çatışmalara taraf olmama konusunu içermektedir. Tarafsızlık ile olaylardan ve taraflardan bağımsız olma konusu ele alınmıştır. Bağımsızlık ilkesi; siyasal, ekonomik, askeri amaçlardan bağımsız olmayı ifade etmektedir. Güçlendirme ise, yerel kurumların güçlendirmesi ile mağdur kesimlerin iyileştirilmesi anlamına gelmektedir (Özlük, 2016: 13).

Mağduriyet yaşanan bölgelere, insani yardımın yapıldığından hareketle Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) 2014 yılında hazırladığı İnsani Kalkınma Raporu’nda, kimlerin neden mağdur olduğuna dair bir tablo ortaya koymuştur. Mağduriyetin kimlerde hangi etkiyle ve neden olduğunu açıklayan bu tabloya göre; ekonomik krizler, sınırlı kapasite nedeniyle yoksulları ve kayıt dışı çalışanları, doğal afetler ile iklim değişikliği gibi olaylar mekan ve yaşam döngüsündeki dönemler nedeniyle azınlıklar, kadınlar, engelliler ve göçmenler gibi kesimleri ve çatışma ile iç karışıklıklar da ihtiyaçları karşılayamayan kurumlar nedeniyle bütün toplumu ve bölgeleri mağdur konumuna taşımaktadır (UNDP Report 2014: 19). Bu mağduriyetlerin giderilmesinde etkin olan kurumlar ele alındığında, faaliyet yürüten organizasyonların uluslararası ilişkilerde etkin bir aktör olmasını sağlamıştır. Organizasyonların gerçekleştirdiği faaliyetler kapsamında insani diplomasi kavramı da gelişen bir unsur olarak insani eylemin bir parçası olmuştur. Geniş anlamlı bir tanımı bulunan insani diplomasi, insani amaçlar doğrultusunda gerçekleştirilen insani yardım ve eylemleri ifade etmekte ve uluslararası ilişkilerin barışçıl yöntemlerle sürdürülmesi dahi içermektedir. Temel amaç; devletlerin insani felaketlere insani çözümler bulmaları için ikna edilmesi olarak belirlenmiştir (Özlük, 2016: 25-26).

İnsani yardım çalışmalarının ve maddi yardım miktarlarının artması artık daha başarılı olunduğunu gösteren bir çizgi ortaya koymaktadır. Çalışmalar artsa da, yaşanan zorluklar da artmaya devam etmiş bu durum yardımların etkinliğine de dikkat edilmesini gerektirmiştir. İnsani yardımların ne derece istenilen sonuca ulaştığı, insanların mağduriyetlerini ne kadar giderdiği noktasında etkinliği araştırılmaktadır. Etkinliğin sağlanamamasında donör ülke ile yardım alan ülke arasındaki ilişkiler de belirleyici olmaktadır. İnsani yardım kuruluşlarının söz konusu bölgeye ulaşmalarının kimi zaman merkezi hükümet tarafından engellenmesi, devletlerin yardımda bulunurken ulusal çıkarlara göre hareket etmeleri, alınan yardımların mağdurlar arasında farklılaştırılarak eşitsiz dağıtılması gibi unsurlar yardımların ulaşmasını engellemekte ya da etkinliğini azaltmaktadır. Bu duruma en iyi örnek, Suriye iç savaşında IŞİD’in kontrol ettiği bölgelerde yardımlara IŞİD’in el koymasıdır. Aynı zamanda donör ülkenin yardım yapılan ülke hükümetiyle kurdukları diplomatik ilişki de önemli rol oynamaktadır. Suriye’de merkezi hükümetin insani yardımları engelleyen tutumu ülke ilişkilerinin yapılan yardıma etki ettiğini gösteren bir örnek oluşturmuştur (Akgül, 2016: 61,68).

Soğuk Savaş sonrası dönemde artık devletler arasında değil, devlet içi gruplar arasında çatışmalar yaşanması ve sivillerin zarar görmesi insani yardıma ihtiyaç duyulmasını artırmıştır. İkinci etmen ise, doğal afetlerden meydana gelen insani yardım ihtiyacıdır. Böyle bir ortamda devletlerden daha çok uluslararası organizasyonlar yardım faaliyetlerini geliştirmişlerdir. Birleşmiş Milletler’in (BM) kurulması ve bünyesinde UNICEF ile UNCHR gibi kuruluşların ortaya çıkması ve AGİT oluşumu gibi yeni kurumlar, insani yardım konusunda gelişme yaşanmasını sağlamıştır. Örneğin, Filistin’de yaşanan mülteci sorunu ve insanlık dramı nedeniyle UNCHR kurulmuş ve yardımlar başlamıştır (Örgel, 2018: 20).

İnsani yardımın gerçekleştirilmesinde 9 önemli olgu yardımın standart yapısını oluşturmaktadır. Bu standart yapıyı ilgilendiren kuruluşlar, krizden etkilenen toplumlara doğrudan yardım yapan ya da doğrudan yardımda yer almayıp yardım yapan kurumlara maddi ya da teknik destek sağlayan kuruluşlardır. İnsani yardım standardını oluşturan ilk taahhüt, kriz ortamındaki kişilerin ihtiyaçları ile uygun olan yardımı almalarıdır. İkinci temel prensip, öngörülen yardımın zamanında ulaştırılabilmesidir. Yerel kapasiteyi güçlendirmek ve olumsuz etkilerin ortadan kaldırılması üçüncü taahhüdü oluşturmaktadır (CHS Alliance, 2013: 9).

Dünya çapında yardımda öne çıkan ülkelerin başında Türkiye gelmektedir. Son 15-20 yılda hızla artan bir şekilde dış yardımlar kapsamında devlet yardımları, sivil toplum kuruluşlarının (STK) faaliyetleri ve acil yardımlar yapılmaktadır. Özellikle kamu diplomasisi ve yumuşak gücün de bir unsuru olarak görülen dış yardımlarda Türkiye’nin göstermiş olduğu hassasiyet ve insanilik üzerinden sürdürülen yardımların etkinliği de önemlidir. Dış insani yardımların yapılması konusunda Türk siyasi tarihindeki ilk kurumsallaşmalar 1980’lerden sonra görülmeye başlamıştır. Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla yeni devletlerin oluştuğu uluslararası sistemde, Balkan ve Türki Cumhuriyetler coğrafyasına yönelik başlatılan açılımların sağlıklı işleyebilmesi amacıyla 1992 yılında Türkiye İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) kurulmuştur. Yapılan dış yardımlarda kurumlar arasındaki işbirliği ve koordinasyonun sağlanması görevini yürüten TİKA, dış yardımların Resmi Kalkınma Yardımları (RKY) kolunu yürütmektedir. RKY’nin bir dalını da acil ve insani yardımlar oluşturmaktadır (Örgel, 2018: 31). Sovyet Rusya sonrasında yeni bağımsızlığını kazanan ülkeler yardım yapılması için iyi bir fırsat oluşturmuş; fakat söz edilen dönemlerde Türkiye’nin iç yapısı, ekonomik ve sosyal seviyesi ve sıkça değişen yönetimler gibi etkenler dış yardımlar konusunda koordineli bir program yürütülmesine engel olmuştur. Dış yardımların koordine edilmesi işlevini gören TİKA’nın uluslararası olarak gelişmesi de 2003 sonrasında gerçekleşmiştir (Kalaycı ve Koca, 2015: 162). 2004-2012 yılları arasında Türkiye’nin yaptığı resmi kalkınma yardımların miktarı 7 milyar 481 milyon dolardır. Bu yardımların çoğunluğunu Orta Doğu ve Asya, ülke özelinde de Suriye oluştururken, ikinci olarak da Doğu Avrupa, Balkanlar ve sonrasında da Afrika gelmektedir. 2013 yılı verilerine göre, Türkiye, Küresel Yardım Listesi’nde ABD ve İngiltere’den (Birleşik Krallık) sonra 3. sırada yer almıştır. Yapılan yardımların sayısal verilerine bakıldığında; ilk sırada yer alan Ortadoğu’ya toplam 5 milyar 859 milyon dolar, Doğu Avrupa ve Balkanlara 858 milyon dolar ve Afrika’ya 727 milyon dolarlık yardımda bulunulmuştur (Erdağ, 2016: 258).

Tablo 1: Türkiye’nin Resmi Kalkınma Yardımları (2002-2013) (Umut vd., 2016: 9)

Türkiye’nin dış yardımlar konusunda artan çizgide bir profil izlemesinde bu dönemlerde uygulanan aktif politika stratejisinin de etkisi bulunmaktadır. Yapılan yardımlarda başta gelen etkili kurumlar arasında TİKA ile birlikte Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı (AFAD) ve Kızılay da bulunmaktadır. 2009 yılında kurulan AFAD, ulusal ve uluslararası alanda meydana gelen afetlere acil müdahale etmektedir. Kuruluşunda etkili olan faktör ise; 1999 yılında yaşanan Marmara depremi olmuştur. Bu felaket sırasında görülen eksiklikler ve kurumlar arası işbirliğinin düzenli olamaması, böylesi durumlarda koordinasyonun ne denli önemli olduğunu ortaya koymuştur. Bu kapsamda, AFAD’ın amacı; afetlerin önlenmesi ve gerçekleşmesi durumunda acil bir şekilde müdahale edilerek zararın en aza indirilmesi ve ilgili kurumlar arasında eşgüdüm sağlanabilmesidir. Yardımda bulunulan ülkeler arasında Somali, Pakistan, Myanmar (Burma), Tunus, Libya, İran, Yemen, Bosna Hersek ve Suriye gibi ülkeler bulunmaktadır. Acil insani yardımların yıllara göre oranlarına bakıldığında ise; yardımların 2004-2012 yılları arasında 45 milyon dolardan 1.039 milyon dolara ulaşıldığı görülmektedir. Devlet kapsamında yürütülen bu programlar, uluslararası kuruluşlar aracılığıyla da sürdürülmüştür. Dünya Gıda Programı ve BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi gibi kurumlarla işbirliği halinde çalışılması, Türkiye’nin de “yükselen donör” olarak nitelendirilmesini sağlamıştır (Kalaycı ve Koca, 2015: 165-167). AFAD’ın en etkili olduğu ülkeler; Suriye, Pakistan ve Somali olarak sıralanmıştır. Yaşanan sıkıntılar nedeniyle yoğun bir mülteci nüfusu barındıran Türkiye, hem içeride, hem kendi ülkelerinde Suriyelilere yönelik maddi, gıda, barınma, ilaç gibi alanları kapsayan yardımlarda bulunmaktadır. Gönderilen insani yardım malzemeleri, her yıl artarak gelişim göstermiştir. Aynı zamanda sivil toplum kuruluşları ile de bir araya gelerek faaliyet gösteren AFAD ile birlikte anılan kuruluşlar arasında en çok İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) insani yardım vakfının adı geçmektedir (Kalaycı ve Koca, 2015: 169).

2016 yılı Kalkınma Yardımları Raporu’na göre, Türkiye’nin yıl içerisinde yaptığı toplam 7 milyar 9433 milyon dolarlık yardımların 429,1 milyon dolarını acil ve insani yardımlar oluşturmaktadır. Aynı zamanda resmi insani yardımlar da 5865 milyon dolar olmuştur (Umut vd., 2016: 10). 2018 yılı verilerinde toplam 9 milyar 9275 milyon dolarlık toplam kalkınma yardımlarının 590 milyon dolarını insani yardımlar oluşturmaktadır. Resmi insani yardımlar ise 7 milyar 351 milyondur (Çopur vd., 2019: 15).

Tablo 2: Türkiye Resmi Kalkınma Yardımları 2010-2018 (Çopur vd., 2019: 15)

Yardım alan ülkeler sıralamasında ilk üçte sırasıyla; 6 milyon dolarla Suriye, 98 milyon dolarla Kırgızistan ve 50 milyon dolarla Kazakistan yer almaktadır. Yardım alan diğer ülkeler Afganistan, Somali, Filistin, Sudan, Libya, Bosna-Hersek, Özbekistan, Moldova, Cibuti, Kosova ve Bangladeş olarak sıralanmıştır (Çopur vd.,  2019: 18).

2018 yılı Kalkınma Yardımları Raporu’na göre, yapılan bu yardımlar içerisinde yıllara göre dağılımında acil ve insani yardımların oranı ise şu şekildedir:

Tablo 3: Türkiye’nin Resmi Acil ve İnsani Yardımlarının Yıllara Göre Dağılımı (Çopur vd., 2019: 22)

Uzun yıllardır yardım yapan ülkeler arasında önemli bir konumda bulunan Türkiye’nin yardımlarında 2018 yılı verilerine göre ilk sırayı Suriye almaktadır. Toplam resmi kalkınma yardımlarının 6,7 milyon doları Suriyelilere yapılmıştır. Son birkaç yılda artan bir ivmeyle yardımlarına devam eden Türkiye, 2016 yılından itibaren dünyada en çok yardım yapan ülke olarak ilk sırada yer almaktadır. 2016 yılında 6 milyar 488 milyon dolar olan yardım miktarı, 2018’e gelindiğinde 8 milyar 399 milyon dolara çıkmıştır. Bu oranla, Türkiye, dünyanın en cömert ülkesi olmuştur. Yapılan yardımlarda Arakan ve Suriye öne çıkmaktadır. Myanmar’da yaşayan bir halk olan Arakanlılar, Myanmar vatandaşı olarak kabul edilmeyerek ve vatansız halk statüsüne düşürülmüştür. Ekonomik, sosyal ve siyasi ayrımcılıkla birlikte şiddete de maruz kalmaları halkın Bangladeş’e sığınmasına yol açmıştır. Türkiye, bu kapsamda okul yapımı, onarımı, ulaşım imkanı ve sağlık ihtiyaçlarının karşılanması konularında yardımda bulunmuştur (Çopur vd., 2019: 114-115). 2011 yılından itibaren artan bir şekilde ilerleyen şiddet olayları Suriye halkını çaresizliklere sürüklemiş, kendi vatanlarında zorluk yaşayanların yanı sıra büyük bir bölümü de Türkiye’ye sığınmıştır. İzlediği açık kapı politikasıyla en çok mülteciyi barındıran Türkiye, önce içeride, sonra da sınır dışında yardımlarını sürdürerek, yaptığı yardımların 6,7 milyon dolarını Suriyeliler için harcamıştır. Aynı zamanda Türk STK’ları da en çok yardımı Suriyelilere yapmıştır (Çopur vd., 2019: 117). Son olarak, 2019’un son aylarında görülmeye başlanan ve kısa sürede tüm dünyaya yayılarak pandemi ilan edilen korona virüsü salgını sebebiyle Türkiye birçok noktaya önemli tıbbi yardımlarda bulunarak, İtalya ve İspanya gibi ülkelerin de bulunduğu çok sayıda ülkeye sağlık malzemesi gönderilmiştir.

Dünyada insani yardımlarda en önde yer alan Türkiye’den sonra ikinci sırayı 6,6 milyar dolarlık yardımla ABD izlemiştir. En çok yardım yapan ülkeler sıralamasında ilk üç sırayı Türkiye, ABD ve Almanya almıştır.

Tablo 4: En Çok İnsani Yardım Yapan Ülkeler (Çopur vd., 2019: 110)

ABD’nin dış yardım politikası, II. Dünya Savaşı sonrasında ivme kazanmış ve yıllar içerisinde öncü olarak bu özelliğini devam ettirmiştir. Yardım faaliyetlerinin sürdürülmesinde ABD, Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) kurulmuştur. 1961 yılında kurulan ajans, toplam 100’ün üzerinde ülkede faaliyetlerine devam etmektedir. Yardımların faaliyetleri ile ilgili 5 temel ilke üzerinde durulmuştur. Bunlar; dünyada çoğunluğun yaşadığı fakirliğin azaltılması, gelişmekte olan ülkelerin ekonomik olarak kendine yetebilir olmasının sağlanması, kalkınma faaliyetlerinin geliştirilmesi, gelişmekte olan ülkelerin ekonomik sisteme dahil olabilmeleri ve iyi yönetim sistemlerinin oluşturulmasıdır. USAID’in Amerikan dış yardımlarının koordinesi bakımından 6 bürosu bulunmaktadır. Afrika, Ortadoğu, Asya, Latin Amerika ve Karayipler, Avrupa ve Avrasya ve son olarak Afganistan ve Pakistan İlişkileri büroları bulundukları coğrafyalardaki ülkelere yönelik faaliyetler gerçekleştirmektedir (Karadağ ve Özçelik, 2016: 628, 633-637).

Avrupa Birliği (AB) de, insani yardım konusunda politikalar geliştirerek yardımlar konusunda üst sıralarda yer alan bir aktör olarak öne çıkmaktadır. 1991 yılında fikri temeli atılarak 1993 yılında da resmi olarak kurulan ECHO (Humanitarian Aid amd Civil Protection Department of The European Commission) faaliyete geçmiştir. 40 farklı ülkede 48 ofise sahip olan insani yardım komisyonu, ülkelerin durumları ve bölgesel yapılardan yola çıkarak faaliyet yürütmektedir. İnsani yardımın yanı sıra, sivil koruma ilkesi ile de hareket edilerek, krizlerden ve felaketlerden sonra temel ihtiyaçların karşılanmasına yönelik uygulamalar gerçekleştirilmektedir. Ülkelerde meydana gelen felaketler sonrasında yardım yapılabilmesi amacıyla 2001 yılında da AB Sivil Koruma Mekanizması da oluşturulmuştur. Ülkelerden gelen çağrılar üzerine harekete geçen bir yapıya sahip olan mekanizma, bugüne kadar 200’ün üzerinde çağrıya cevap vermiştir (Gençer, 2019: 172).

Sonuç

Dünya üzerinde birçok yerde farklı sebepler dolayısıyla insanlar mağduriyetler yaşamakta ve sıkıntılar çekmektedirler. Ülkelerin içinde bulundukları ekonomik istikrarsızlar, siyasi çalkantılar ve çatışmalar, doğal afet ve felaketlerin yol açtığı sorunlar, insanların zor durumda kalmasına yol açmaktadır. Böyle durumlarda, onların mağduriyetlerinin giderilmesi, yaşam şartlarının iyileştirilmesi ve temel ihtiyaçların karşılanması noktasında sorumluluk hisseden ülkeler, bu halklara yardımda bulunarak insani görevler üstlenmektedirler. Dünyanın en çok sorun yaşanan bölgesi olan Ortadoğu ülkeleri, özellikle Suriye halkı başta olmak üzere diğer coğrafyalardan insanlar da yardımlara ihtiyaç duymakta ve donör ülkelerden yardım almaktadırlar. Yürüttüğü faaliyetlerle adından çokça söz ettiren Türkiye, insani diplomasi kapsamında gerçekleştirdiği yardımlar ile de dünyada öncü ülkelerden biri olmuş ve son yıllarda ilk sırada yer almaya başlamıştır. Barınma, ilaç temini ve yol yapımından gıda yardımları ve temel ihtiyaçların karşılanmasına kadar birçok alanı kapsayan yardımlarla ihtiyacı olan insanların mağduriyetleri giderilmeye çalışılmıştır. Bu kapsamda en çok yardım alan ülkelerin bir kısmını Suriye, Somali, Yemen, Myanmar, Filistin ve Irak oluşturmaktadır. Ülkelerin yumuşak güç stratejilerinin bir alt dalı olarak da görülen insani yardım konusunda Türkiye’den sonra ABD, Almanya ve Birleşik Krallık (İngiltere) gibi ülkeler gelmektedir. Ülkeler yardım yaparken, insani boyutun yanı sıra uluslararası alanda küresel sorunlara çözümler sunan, duyarlı, yeterli kapasiteye sahip olduklarını da göstermek istemektedirler. Dolayısıyla, uluslararası aktörler, yardımları ve donör olma potansiyelini dış politika stratejileri kapsamında değerlendirmektedirler. Yapılan insani yardımlar ile donör ülkelerin diğerlerinin gözündeki imajı ve prestiji de yükselmekte; dolayısıyla, güvenilir olma noktasında karakteristiğe sahip olmaktadırlar. Bu kapsamda, yardımı yapan ülkenin söylemleri ve verdiği mesajlar da önem teşkil etmektedir. Zira insani yardımın insani boyutunu ihmal edecek seviyede bir durumun ortaya çıkması ya da böyle bir algı oluşması, yardımın etkinliğini azaltacağı gibi donör ülkenin gözden düşmesine de neden olabilmektedir.

 

Şeyma KIZILAY

 

KAYNAKÇA

  • Akgül, M. (2019). “Uluslararası İnsani Yardım Sistemi: AB-Türkiye İlişkileri Çerçevesinde Suriyeli Mülteciler Örneği”, Yüksek Lisans Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü.
  • Akgül, Ö. (2016). “Donörler Açısından Uluslar arası İnsani Yardımların Etkinliği Sorunu: İnsani Etkinliğin Değerlendirilme Süreci”. içinde Ed. Erman Akıllı Türkiye’de ve Dünyada Dış Yardımlar. Ankara: Nobel.
  • CHS Alliance. (2014). “Temel İnsani Yardım Standardı”. Ed. Zeynep M. Türkmen. ISBN 978-2-8399-1564-9.
  • Çopur, E. vd. (2019). “Türkiye Kalkınma Yardımları Raporu”. TİKA ISBN 978-975-17-4333-6.
  • Erdağ, R. (2016). “Türkiye’nin Kalkınma Yardımları ve TİKA”, içinde (ed.) Mehmet Şahin & Senem Çevik, Türk Dış Politikası ve Kamu Diplomasisi. Ankara: Nobel.
  • Gençer. E. (2019). “Avrupa Birliği’nin İnsani Yardım ve Sivil Koruma İmajı”. Süleyman Demirel Üniversitesi SBE Dergisi. 1 (33). 166-187.
  • Kalaycı, R. & Koca. S. (2016). “İnsani Yardımların Türkiye Dış Politikasında Artan Etkisi: AFAD Örneği”, içinde (ed.) Mehmet Şahin & Senem Çevik, Türk Dış Politikası ve Kamu Diplomasisi. Ankara: Nobel.
  • Karadağ, H. Ve Özçelik. A. (2016). “Dış Yardım Diplomasisi: ABD Uluslar arası Kalkınma Ajansı (USAID) Örneği”, içinde Ed. Erman Akıllı Türkiye’de ve Dünyada Dış Yardımlar. Ankara: Nobel.
  • Örgel, F. (2018). “İnsani Yardım Çalışmaları ve Uluslararası Politikalar”. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul Ticaret Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü.
  • Özlük. E. (2016). “İnsani Diplomasinin İnsan(i) Boyutu” içinde Ed. Erman Akıllı Türkiye’de ve Dünyada Dış Yardımlar. Ankara: Nobel.
  • Umut, G. vd. (2016). “Türkiye Kalkınma Yardımları Raporu 2016”. TİKA. ISBN 978-975-19-6786-2.
  • United Nations Development Programme. (2014). “Humanitarian Development Report”. New York. ISBN 978-92-1-126368-8.

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.