KÜRESEL SALGININ YENİ MERKEZİ LATİN AMERİKA ve BİR HALK SAĞLIĞI SORUNU OLARAK YAPISAL EŞİTSİZLİKLER

upa-admin 30 Mayıs 2020 6.015 Okunma 0
KÜRESEL SALGININ YENİ MERKEZİ LATİN AMERİKA ve BİR HALK SAĞLIĞI SORUNU OLARAK YAPISAL EŞİTSİZLİKLER

Dünya genelinde Covid-19 nedeniyle hastalananların ve vefat edenlerin sayısı her geçen gün artarken, Amerika kıtası; Çin ve Avrupa’nın ardından salgının yeni merkez üssü haline geldi. Vaka sayısının katlanarak arttığı Kuzey Amerika’nın en kalabalık ülkesi ABD ve dünyada salgının ABD’nin ardından ikinci merkezi konumuna yükselen Güney Amerika’nın en kalabalık ülkesi Brezilya, bu süreçte küresel medyanın en çok dikkatini çeken ülkeler konumundalar. Bu durumda şüphesiz ki, iki ülke lideri Donald Trump ve Jair Bolsonaro’nun en başından itibaren sergiledikleri salgını hafife alan tutumları ve ekonomiyi halk sağlığından öncelikli görmeleri etkili oldu. Covid-19, insan hayatına dair bir sorun olmanın ötesinde, her iki ülkede de var olan siyasal bölünmüşlüğü ve Başkanların destekçileri ve muhalifleri arasındaki gerilimi artırdı. Brezilya açısından bu durum, ülkenin sağlık sisteminin yetersizlikleri de göz önüne alındığında, giderek insani bir trajediye dönüşmektedir. Vaka sayısının 468.000 kişiyi geçtiği ülkede, test sayısının 930.000 civarında kalması ise, ülkede gerek vakaların gerekse 27.000’i aşmış olan ve bazı günler binin üzerinde seyreden vefat sayısının eldeki verilerden çok daha yüksek olabileceğini ortaya koyuyor. Bir ay içinde iki Sağlık Bakanı eskiten, daha doğrusu yönetimin sosyal mesafe ve karantina konusundaki tutumuyla çeliştikleri için biri görevden alınan, diğeri de istifa eden iki Sağlık Bakanı’nı kaybetmiş olan Bolsonaro ise, tutumunu değiştirmiyor. Kendisi, Başkan Yardımcısı ve kabinesinin çoğu üyesinin eski askerler olduğu düşünüldüğünde, Bolsonaro’nun son olarak Sağlık Bakanı yaptığı ismin General Eduardo Pazuello olması, muhalefetin giderek artan eleştirilerine karşı ordunun da yanında olduğunu ima etmenin bir yolu olarak okunabilir.

Sağlık Bakanı General Eduardo Pazuello

Yarım milyona doğru giden vaka sayısı, siyasal çalkantılar ve salgını hafife alma çabası Brezilya’yı hem salgının Güney Amerika’daki merkezi, hem de küresel bir odak yaparken, yalnız Brezilya’da değil, Latin Amerika’nın çoğu ülkesinde salgının büyük bir hızla yayıldığını dikkate almak gerekiyor. Bu ülkeler arasında ön plana çıkanlar ise Ekvador, Şili, Peru, Meksika ve Kolombiya. Her ülkede vaka ve vefat sayıları paralel gitmemekle beraber, özellikle test sayısının düşük olduğu ve hastanelerin doluluktan hasta kabul etmedikleri ülkelerde, bu rakamların gerçeğin ancak bir kısmını yansıttıkları biliniyor. Çarpıcı bir örnek olarak, Nisan ayında ölümlerin hızla arttığı Ekvador’da sokaklarda yatan cesetlerin görüntüleri dünya medyasında geniş yer aldı. Bu insanların sokaklarda değil, evlerinde vefat ettikleri fakat yetkililerin vefat sayılarındaki ani hızlı artış ve iş yoğunluğu nedeniyle cesetleri almaya günlerce gelmemesi nedeniyle ailelerin son çare olarak onları sokağa çıkarmak zorunda kalmaları ise, Ekvador’da yaşanan trajedinin başka bir boyutunu ortaya çıkardı. Cesetleri evde vantilatörlerle havalandıran aileler, tabut yetmediği için devletin dağıttığı karton kutulara konulan cesetler ve kiliselerde yapılan fakat yakınların katılamadığı toplu cenaze törenleri, sevdikleriyle bu şekilde vedalaşmak zorunda kalan insanların yaşadığı acıyı ortaya koydu. Öte yandan, sadece cenaze hizmetlerinin değil, hastanelerin de yoğunluktan kilitlendiği ülkede bu koşullar altında yaşayanların ne kadarının hastalandığına veya öldüğüne dair bilgilerin eksik olduğu da yetkililer tarafından açıklandı. Benzeri tablolar başka ülkelerde de yaşanırken, hastane koridorlarında sıra beklerken ya da kendilerini hastaneye götürecek veya ilgilenecek kimseleri olmadığı için evlerinde hayatını kaybedenler hakkındaki haberler sıradan bilgilere dönüştü.

Süreci yönetmekte çoğu ülkede devlet yetkililerinin gayretlerine rağmen yetersiz kalınması ise Brezilya Devlet Başkanı Bolsonaro’nun ilgisiz tutumundan farklı olarak Latin Amerika’da süregelen yapısal eşitsizliklerin ve kamu hizmetlerinin sağlanmasındaki yetersizliklerin esasında salgının yol açtığı yıkımın sorumlusu olduğu ortaya çıkarıyor. Bu durumdan en çok etkilenenler ise, toplumun düşük gelir düzeyine sahip, çoğu zaman elektrik ve su gibi temel hizmetlerden yoksun kalabalık gecekondu mahallelerinde yaşamak zorunda olan kesimleri ve yerli topluluklar. Düşük gelir düzeyindeki kişileri en çok etkileyen sorunların arasında; hastanelerdeki aşırı yoğunluk, özel sağlık hizmetlerine herkesin erişim imkânının olmaması, çoğu gündelik işlerde çalışan bu kişilerin hayatlarını sürdürmelerinin ancak işe gitmelerine bağlı olması, iş ortamlarında ve kalabalık metropollerin toplu taşıma araçlarında sosyal mesafe kurallarına dikkat etmenin neredeyse mümkün olmaması, hijyen için yer yer suya erişimin yeterli olmaması ve küçük mekânlarda çok sayıda kişinin bir arada yaşaması sayılabilir.

Bu ortamda devlet yetkililerinin kısa vadede üretebileceği çözümler olan karantinanın ya da hastanelerdeki yatak sayısını arttırmanın bu halk sağlığı probleminin sosyo-ekonomik arka planını hızla ortadan kaldıramayacağı açık. Brezilya medyasına yansıyan bir videoda yer alan, yaşadığı kentte karantina tedbirleri alındığı için kıyafet sattığı küçük mağazasını açması yasak olan bir adamın işyerini açtığı için polis tarafından kepenk indirmeye zorlandığı ve direndiği, en sonunda da bir kriz geçirdiği görüntüler, ancak her gün işe gittiği takdirde hayatını sürdürebilecek olan insanların sadece kayıt dışı ekonomide çalışanlardan ibaret olmadığını ortay koydu. Bu kesimlerin yalnızca sağlık hizmetine değil, ekonomik desteğe de büyük ihtiyaçları var. Fakat ancak az sayıda bölge ülkesi ekonomik destek planları uygulamaya koyarken bunlardan ancak belirli gruplar yararlanabiliyor. Bazı ülkelerde ise devlet kamu görevlilerinin maaşlarını dahi zamanında ödeyemezken Ekvador ve Paraguay gibi ülkeler kamu çalışanlarının maaşlarında kesintiye gittiler.

Salgın sürecinden Latin Amerika’da en olumsuz etkilenen diğer grup ise yerli topluluklar oldu. Metropollerden uzakta yaşayan yerli topluluklarına dahi hastalık yayılırken Brezilya ve Peru gibi bölgede en yüksek vaka sayısına sahip ülkelerde Peru için başkent Lima’nın ardından Amazonlar bölgesi, Brezilya için de ülkenin Amazonlar’daki en kalabalık kenti Manaus, metropollerin ardından vaka sayısının yoğunlaştığı merkezler oldu. Yalnızca bu iki ülkede değil Latin Amerika’nın genelinde yerli toplulukları çoğunlukla düşük gelir grubunda yer almaları nedeniyle yukarıda sayılan zorlukları zaten paylaşıyorlar. Fakat özellikle kırsal bölgede yaşayanların bünyelerinin kısmen izole hayat tarzları nedeniyle hastalıklarla mücadelede güçsüz olmaları, geleneksel tıbba duydukları kültürel yakınlık nedeniyle hastaneye gitmekten kaçınabilmeleri ve tabii ki en yakın hastanenin bile uzak olması ya da dolu olması onlar için özel zorluklar teşkil ediyor. Bu koşullar altında, öncelikle yaşlıların hastalıktan etkilenerek hayatlarını kaybetmeleri nedeniyle kültürel köklerini de yitiren bazı yerli toplulukların Covid-19 nedeniyle tamamen yok olabilecekleri bile acı bir ihtimal olarak dile getiriliyor.

Ortaya çıkan bu tablo, Latin Amerika için yapısal eşitliksizlerin en az Covid-19 kadar ciddi bir halk sağlığı sorunu kaynağı olduklarını gösterdi. Çözüm için ise sağlık hizmetleri açısından salgını ciddiye almak kadar dezavantajlı kesimlerin koşullarını iyileştirecek ve onların ihtiyaçlarını öncelikli görecek düzenlemelere ihtiyaç bulunuyor. Bu ise bahsedildiği üzere ekonomik imkânlara bağlı olmakla beraber aynı zamanda toplumun genelinin ihtiyaçlarını gözeten bir siyasal tutum değişikliği gerektiriyor. Nitekim 2000’lerin ilk on yılında Latin Amerika’nın yoksulluk ve açlıkla mücadelede büyük başarı kaydetmesini sağlayan sosyal programlar, bölge için verili bir yol haritasının zaten var olduğunu ortaya koyuyor. CNN gibi küresel medya kuruluşlarının haber yaptıkları, gündelik işlerde çalışarak ancak günlük ihtiyaçları için para kazanabilen ve de buzdolabı olmadığı için yiyecek saklayamayan, böylelikle her gün işe ve alışverişe gitmek zorunda olan Perulu örneği ya da Brezilya’da devletin görmezden geldiği hayatlarını korumak için mahalle girişlerine sabun ve su koyan favela sakinleri, Latin Amerika’da Covid-19’dan belki de daha ciddi olan halk sağlığı sorununun yapısal eşitsizlikler olduğunu gösteriyor.

 

Segâh TEKİN

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.