Küresel aktörlerin ve uluslararası sermayenin akbabaların leşin üzerine üşüşmesi gibi 21. yüzyılda daha da gözde bir bölge hale gelen ve zengin hidrokarbon (petrol ve doğalgaz) zenginliklerini barındıran Doğu Akdeniz gerçeğiyle karşı karşıyayız. Doğu Akdeniz’e baktığımızda; dünyamızda geçmişten günümüze süregelen yer altı zenginliklerinin yanında, aynı zamanda “jeopolitik” ve “jeostratejik” olmasından da kaynaklı bir önem karşımıza çıkmaktadır. Akdeniz’in doğal olarak Atlas Okyanusu’na açılan Cebelitarık Boğazı, Süveyş Kanalı’ndan Kızıldeniz, Umman Denizi ve Hint-Pasifik Okyanusu’na açılması, Çanakkale ve İstanbul Boğazları üzerinden Marmara ve Karadeniz’e açılması veyahut suyollarına baktığımızda, Doğu Akdeniz’in ne kadar önemli bir konumda olduğunu anlarız. Akdeniz, karalardan da Avrupa kıtasına, Afrika kıtasına, Ortadoğu’ya ve Anadolu’ya bitişiktir. Bu doğrultudan baktığımızda, Kıbrıs, Akdeniz’in en stratejik adalarından biri hatta ilkidir diyebiliriz. Bunun içindir ki, Kıbrıs, her zaman emperyalist güçler ve sermaye tarafından alıkonulmak istendi, alıkonulması için her türlü çaba ve entrikalı işbirlikleri gerçekleştirildi. Bunun içindir ki, Kıbrıs, geçmişten günümüze uzanan haklı bir davanın topyekûn mücadelesi olmuştur/olacaktır da.
Kıbrıs’ta 1950’li yıllarda başlayan ve Rum ideolojisini benimseyen EOKA örgütünün İngilizlere karşı oluşturulan mücadele zamanla yön değiştirmiştir. Bu yön, Kıbrıs Türklerini hedefine almıştır; almakla bile kalmamış katliamlara doğru ne yazık ki evirilmiştir. Ve tabi ki Makarios gibi insanlıktan yoksun bir kişinin Rum tarafında olması, var olan saldırıyı canilik boyutuna getirmiştir. Tarihte de “Kanlı Noel” olarak gerçekleştirilen katliamların karşısında Türkiye Cumhuriyeti’nin kadim “devlet aklı” ortaya çıkmıştır. Bu da, kimsenin ummadığı bir anda “nasıl ortaya çıktılar” dedikleri Türk Mukavemet Teşkilatı’dır (TMT). Muhakkak ki, her ülkenin veyahut devletin stratejik koruma refleksiyle dinamikleri ve mekanizmaları vardır. Türkiye Cumhuriyeti devletinin tarihsel perspektif gerçeğiyle geçmişten günümüze bu konuda daha deneyimli daha güçlü olduğu aşikârdır. TMT ise, Türk Genelkurmay Başkanlığı tarafından Özel Harp Dairesi (şimdiki Özel Kuvvetler Komutanlığı) tarafından planlı-projeli, gizli ve sessizlikle hazırlanmış ve eğitilmişlerdir.
TMT’nin kuruluşunda önde yer alan Kıbrıs Türk liderleri Dr. Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş’tır; sonradan katılanlardan Burhan Nalbantoğlu, Rıza Vuruşkan ve Mehmet Ertuğruloğlu’nu da özellikle vurgulamak gerekir. TMT, sıradan bir yapılanma değildir, aslında TMT bir “derin ve özel” yapılanmadır. Çünkü TMT, Özel Harp Doktrini’ni uygulayan ve yetiştiren bir milis kuvvettir. Doğaldır ki, bu milis kuvvet, Kıbrıs’taki topraklarını ve halkını korumak, kollamak ve düşmanı bertaraf ederek yok etmek üzerine kurulu bir teşkilattır. TMT’lilerin eğitilmesi için Türkiye’de Ankara Zir köyünde ve Antalya’da iki kamp kurulmuştur. Özellikle burada Zir köyü kampı dikkat çekmektedir. Eğitim verileceklerin belirlenmesine gelince… Dr. Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş, 1958 yılında Ankara’ya çağırılarak durum anlatılır. Ankara’da ikamet eden Kıbrıslı Burhan Nalbantoğlu’nun yardımıyla ilk eğitim için birkaç genç bulunur.
TMT’de gizli hücreler oluşturulur; burada 3 ila 7 arasında mücahit (Kıbrıs’ta mücadele edenlere verilen isim) görev alır. Kıbrıs’a öğretmen, müfettiş, din adamı gibi kimliklerle TMT’de görev alacak subaylar gönderilir. Gizlilik, en temel ilkedir. Mücahitler yalnızca kendi hücrelerindekileri tanırlar, hatta birbirlerinin gerçek isimlerini bilmeyenler vardı. Lefkoşe, Mağosa, Larnaka, Limasol, Baf, Lefke, Erenköy, Yeşilırmak, Serdarlı ve Boğaz’da, Bayraktar’a (Rıza Vuruşkan) bağlı 10 sancaktarlık oluşturulur. Başında subay bulunan her sancakta, 500 ila bin 500 kişilik taburlar, taburlarda da 100-150 kişilik birlikler yer alır. 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı öncesi, TMT’li mücahitlerin sayısı, 15 Temmuz EOKA’cı Nikos Sampson darbesinden sonra yapılan seferberlikte 18 bine (9 bini muvazzaf, 9 bini yedek) yaklaşmaktaydı. Kıbrıs’taki TMT liderliği, “Bayraktar” unvanıyla Yarbay rütbeli Rıza Vuruşkan’a verilir. “İş Bankası Müfettişi” kimliğiyle Kıbrıs’a giden Vuruşkan’ın kod adı “Bozkurt” olarak belirlenir. Öteki subaylara ve gruplara da benzer kod isimleri verilir. Ağrı: Dr. Fazıl Küçük, Toros: Rauf Denktaş, Kurt: Mücahitler, Temizlik Kurdu: Eğitim Sorumlusu, Bereket Kurdu: Silah ikmalinde çalışanlara verilmiştir. Bu minvalden baktığımızda, aslında TMT Rum zulmüne karşı kurulan özel bir yeraltı örgütüdür. Ne var ki, yapılanmasına baktığımızda ise NATO’nun Özel Harp tekniklerinden daha doğrusu Fransızların Almanlara karşı olan direnişinden esinlenilmiştir. Ancak neticede bu bir Türkiye’nin kadim “devlet” aklının ürünüydü ve elzemdi.
Sonuç olarak, 1950’li yıllara günümüz 21. yüzyıl çeyreğinden baktığımızda bile Kıbrıs Davası’nın haklılığını görüyor ve TMT iyi ki kurulmuştur, diyebiliyoruz. Çünkü öncelikle Kıbrıs’ta köklü bir aile geleneğinden gelen çok değerli manevi büyüğüm Sayın Rektörüm Prof. Dr. Uğur Özgöker hocamdan dinlediklerim ve bildiklerimden (velev ki burada yazamadıklarımız var) yola çıkarak söylüyorum. Günümüzde aslında TMT örnekleri muhakkak çoğalmıştır. Ancak yukarıda da dediğim gibi, TMT, kendi vatan topraklarını ve soydaşlarını korumak içindir. Bugün ise, Kıbrıs Davası’nın o günkü şartlar ile kıyası tabii ki yapılamaz; ancak o zamanki kıt kaynaklarla bu atılımlar TMT için büyük başarıdır. Şimdi ise, Kıbrıs, tüm dünyanın gözlerinin üzerinde olduğu bir toprak parçası olagelmiştir. Aslında, TMT’yi, Türkiye Cumhuriyeti devletinin “Kurmay” aklıyla kurulduğu apaçık ortadadır; mesela Mağusa’ya Erzurum sancağı, Baf’a ise İzmir sancağı denilmiştir. TMT yapılanması zamana yayılarak Türkiye’deki dinamiklerin/mekanizmalarında temel mihenk taşı olarak tezahür etti, ediyor!
Ve günümüzde Kıbrıs’a sahip çıkan Ortadoğu’ya, Kuzey Afrika’ya ve Avrupa’ya da rüştünü ispatlar. Bunun içindir ki, anavatan Türkiye’nin güçlü argümanları-tezleri bu haklılığın neticesi olarak Kıbrıs’ın kollanması, korunması ve bütünlüğüdür. Dünyamızda (özellikle konvansiyonel) silah-savunma teknolojinin geldiği yere bakıldığında, Kıbrıs üzerinden yapılacak bir füzenin Türkiye’nin tüm şehirlerini hedef alabileceği gerçeğidir. Ve bu ve bunun gibi birçok haklı gerekçeler ile KKTC (Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti) ile Türkiye bir bütünün parçası değil, özüdür, bu mücadele zamanında TMT şimdi ise farklı yollarla devam edecektir. TSK’nın Kıbrıs’a müdahale ettiği 20 Temmuz 1974’e kadar Kıbrıs Türklerini canları pahasına savunan TMT, 1 Ağustos 1976’da Kıbrıs Türk Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’na dönüştü. Ve Kıbrıs’ta yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin önem teşkil ettiğini, bu yarışta muhakkak ki halkın teveccühüne mazhar olan ve Türkiye Cumhuriyeti “devlet aklı” ile hareket edecek şahsiyetin kazanacağıdır. Sözlerimi ise 2017 yılında Sayın Prof. Dr. Uğur Özgöker ve şahsımın kaleme aldığımız Uluslararası Siyasi, Askeri, Ekonomik ve Sosyo-Kültürel Örgütler adlı eserimizi aziz hatırasına armağan ettiğimiz KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş olmak üzere tüm Kıbrıs mücahitlerini rahmetle anıyoruz.
Güney Ferhat BATI