Covid-19 (Koronavirüs) pandemisi, uluslararası siyasette yükselen yeni küresel güç Çin ile gergin politik, ekonomik ve ticari ilişkiler, iyi yönetilemeyen iç/ulusal sağlık sistemi ve salgına bağlı vaka ve ölüm sayılarındaki artışla listenin birinci sırada yer alınması gibi büyük problemlerin yanında, yakın zamanda siyahi kökenli vatandaşlara uygulanan baskı ve polis şiddeti nedeni ile kamu düzeni ve güvenliği alanında zor günler geçiren küresel arenanın hegemon gücü Amerika Birleşik Devletleri (ABD), geçtiğimiz günlerde ikinci bir George Floyd vakası daha yaşadı.[i]
Aslında zaman ve mekân bağlamında ABD’de yaşananları bizzat mimarisinin kendisi olduğu dünya düzeninin çöküşü ve küresel siyasette yepyeni bir dönemin başlangıcı olarak lanse eden yerli/ulusal ve yabancı akademik analizler[ii] günümüzde giderek çoğalsa da, kanımca ehemmiyet taşıyan nokta, nicelikten çok niteliğe önem veren bir gözlükle bu analizleri değerlendirip reel düzlemle örtüşebilenleri tartışmak. Evet, küresel hegemonyası aşınmış olsa da, zorlu bir seçim dönemine girmiş olsa da, pandemiyle uluslararası mücadelede başarılı bir hegemon güç çerçevesi çizemese de; Doğu Akdeniz’de yaşanan gerginlikte, Hafter-Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) çekişmesinin cereyan ettiği Libya’da, 10. yılına giren iç savaşla küresel politikanın gündeminden hiç düşmeyen Suriye Krizi’nde, Avrupa Birliği ve NATO’nun bunalım yaşayarak tıkandığı noktalarda gözler hep -belki de alışık olduğu için-Atlantik ötesine kayarak Amerika kıtasından gelerek olaylara, krizlere, sorunlu süreçlere müdahale edecek bir “ağabey” aramaktadır. Nitekim son yıllarda bu “ağabey” rolünü oynamaktan ve küresel hegemon güç sıfatını taşımaktan sıkılmış bir görüntü de veren ABD, en son koronavirüs pandemisiyle mücadelede, tüm dünyayı etkisi altına alan salgını küçümsemiş, hafife almış, tedbir almakta geç davranmış, küresel boyutta salgınla mücadele etme hususunda Dünya Sağlık Örgütü’nü (DSÖ/WHO) yalnız bırakmış, hatta çoğu zaman bu örgütü bile eleştirmekten geri durmamıştır.[iii]
Demokrasi, insan ve azınlık hakları, hukukun üstünlüğü gibi temel liberal değerlerin öncüsü ve anavatanı sayılan ABD’de, siyahi kökenli George Floyd isimli bir vatandaşın Minneapolis’te 25 Mayıs 2020 akşamı polis zoruyla sokak ortasında nefessiz bırakılarak öldürülmesinin ardından farklı eyaletlerde başlayan “I Can’t Breathe/Nefes Alamıyorum” temalı gösteriler, zaman içinde çığırından çıkarak yağmaya ve polis gücüyle çatışmaya kadar varmıştır. Tarihsel olarak ABD’nin toplumsal ve ekonomik yapısında beyazlar-siyahlar/zenciler şeklinde bir kutuplaşmanın varlığından bahsedilebilse de, mevcut hukuki düzenlemeler ve siyahilerin mobliziasyonunun sağlanmasına yönelik çalışmalarla bu kutuplaşma bir nebze giderilmeye çalışılmış; ancak Amerikan sosyal ve siyasal kültüründen hiçbir zaman tam anlamıyla silinmemiştir. En son Barack Obama’nın ABD Başkanı seçilmesi ise, ilk defa bir siyahinin Başkanlık koltuğuna oturmasından öte, iç siyasette beyaz Amerikan sağının yeniden yükselmesi ve mobilize olmasına anlamına da geliyordu. Nitekim, Obama’dan sonra Cumhuriyetçi Parti adayı Donald Trump’ın Başkan seçilmesi, ABD’nin toplumsal kültüründe varolan ırkçılık tartışmalarını ve ırk kutuplaşmasını (Beyaz Amerikalı, Hispanik, Afrikalı Amerikalı veya siyahi/zenci vb.) daha da arttırmıştır.[iv]
George Floyd’un öldürülmesiyle dalga şeklinde yayılan öfke patlamasının protestolara dönüşmesi, dahası bunun ciddi bir ulusal güvenlik meselesi doğurarak yakın zamanda Başkan Trump’un eyalet valilerine ordu kuvvetlerinin (ulusal muhafızların) gönderilmesi hususunda teklifte bulunması, ABD’de “ırkçılık” gibi önemli bir konunun ciddiyetini ve yol açacağı sorunları göstermeye yetmiştir. Fakat ne var ki ulusal güvenlik konusu nedeniyle polis teşkilatı üzerinde köklü reformlara girişemeyen, dahası polis teşkilatı üzerine yaslanmış bir “güvenlik devleti” görüntüsü veren ABD’de, polis memurlarının her gün yeni bir infiale yol açan davranışları iç/ulusal kamu düzeni ve güvenliğini etkileyen boyutlara varmıştır.[v]
Neticede bireysel silahlanmanın anayasal bir hak olduğu ve bu nedenle de yüksek oranlarda seyrettiği ülkede, toplumsal düzenin kuruluşundan beri çok önemli bir yer tutan polis kuvvetlerinin bizatihi kendisi, kamu sulh ve selametinin kaynağı ve teminatı olması gerekirken, siyahilere yönelik şiddet ve zor kullanma eylemlerinin artışı neticesinde bu defa harekete geçerek protestolara başlayan, kendileriyle çatışma içerisine giren market ve işyerlerini yağmalayan diğer siyahi vatandaşlar nedeniyle, kamu düzeni ve güvenliğini tehdit eder hale gelmişlerdir. Bu duruma ve ABD polisinin ders-almaz tutumuna son örnek Jacob Blake olayıdır. Wisconsin eyaletinde 24 Ağustos tarihinde gerçekleşen olayda 29 yaşındaki siyahi vatandaş Jacob Blake, tartışan iki kadını ayırmaya çalışırken bilinmeyen bir nedenle polislerle tartışma içerisine girmiş; tartışma devam ederken arabasına binip gitmeye çalışan Blake’e ise beyaz bir polis memuru arkasından -küçük çocuklarının gözü önünde- 7 el ateş edilmiştir. Kurşunların sırtına hedef aldığı Blake’in omuriliği felç olmuş ve yürüme yetisini kaybetmiştir. George Floyd vakasının tazeliğini koruduğu ülkede bu defa Jacob Blake olayı patlak vermiş; olayın görüntülerinin servis edilmesiyle yüzlerce protestocu sokaklara dökülmüş ve eyalet genelinde şiddetini arttıran protestolar ve bazı işyerlerinin hedef alınması sonucu Wisconsin Valisi Tony Evers, olağanüstü hâl (OHAL) ilan edildiğini açıklayarak Ulusal Muhafızların bölgedeki varlığını arttıracağını da duyurmuştur.[vi] Ayrıca Vali Tony Evers, yaşananların ardından yaptığı açıklamada, Jacob Blake’in vurulmasının ardından eyalet sakinlerine polis reformu sözü vererek eyalet yasama meclisini özel oturuma çağırdığını bildirmiştir. Protestolara karşı barış ve itidal çağrısı yapan Vali Evers, protestoların konut ve işyerlerine yönelik kundakçılığa ve yağma salgınlarına dönüşmesiyle Olağanüstü Hâl ilân etmek durumunda kaldıklarını bu kapsamda Ulusal Muhafızların sayısının 250’ye çıkacağını da eklemiştir.[vii]
Wisconsin Valisi Tony Evers
Diğer taraftan, Blake’in avukatı Ben Crump, Blake’in tekrar yürüyebilmesinin bir mucize olduğunu ifade ederken, olayla ilgili olarak Wisconsin Adalet Bakanlığı’nın olayın yaşandığı Kenosha’da yürttüğü soruşturma ile ilgili olarak Demokrat Parti Başkan adayı Joe Biden da “ayrıntılı ve şeffaf bir soruşturma” çağrısı yapmıştır. Blake’in vurulması olayından sorumlu polis memurlarının izne ayrıldığı haberinin ardından eyalet sakinleri olayla ilgili haklarında resmi suçlama yöneltilebilmesi için başlattıkları imza kampanyasında onbinlerce imza toplarken, eyalet Valisi Evers konuyla ilgili yaptığı son açıklamasında; “Blake’in eyaletimizde ve ülkemizde güvenlik görevlilerine mensup kişiler tarafından vurulan, yaralananan veya merhametsizce öldürülen ilk siyah kişi olmadığı” ifadelerini kullanmıştır.[viii] Bu ifadeler dahi polis reformunun ne kadar haklı ve gerekli olduğunu göstermeye yetmektedir. Bahsi edilen polis reformunun yapılamaması ve siyahilere yönelik artan polis şiddeti demokrasinin anavatanını anarşinin anavatanına dönüştürecek düzeydedir.
Sonuç olarak, yaklaşan Başkanlık seçimleri ve seçimlerin gidişatı ile nasıl olacağı konusunda dönen tartışmalar, devam eden pandemi koşulları, uluslararası arenada Çin’le devam eden sürtüşme ve gerginlik politikası ekseninde ABD’nin henüz 25 Mayıs’taki George Floyd vakasının izleri silinmeden ikinci bir polis zoru vakasıyla siyahi vatandaşlarının protestolarına dönüşen kamu güvenliği sorununu ve şiddet dalgasını iyi bir biçimde yönetmesi yapılacak kapsamlı ve genel bir polis reformundan geçmesinin yanında, demokrasi, insan ve azınlık hakları, hukukun üstünlüğü yanında artık ırkçılık ve ırkçılıkla mücadele konusunda rüştünü ispatlaması açısından da önem taşımaktadır. ABD’nin kendi içerisindeki sorunları çözmeden başka ülkelere demokrasi dersi vermeye kalkması da oldukça enteresandır…
Mehmet BABACAN
[i] “ABD’de ikinci George Floyd vakası: Polis 7 el ateş ederek vurdu!”, Haber7, 25.08.2020 https://www.haber7.com/foto-galeri/64506-abdde-ikinci-george-floyd-vakasi-polis-7-el-ates-ederek-vurdu, Erişim Tarihi: 03.09.2020.
[ii] Robert D. Blackwill & Thomas Wright, “The End of World Order and American Foreign Policy”, Council Special Report No. 86, Council on Foreign Relations, New York, 2020, ss. 1-43.
[iii] “Trump, Dünya Sağlık Örgütü’ne yüklendi”, Ekonomist, 08.04.2020 https://www.ekonomist.com.tr/haberler/trump-dunya-saglik-orgutune-yuklendi.html, Erişim Tarihi: 03.09.2020
[iv] Nisa Mammadova, “George Floyd vakası ve ABD’de Irkçılık Tartışmaları”, Uluslararası Politika Akdemisi (UPA), 04.06.2020 http://politikaakademisi.org/2020/06/04/george-floyd-vakasi-ve-abdde-irkcilik-tartismalari/, Erişim Tarihi: 03.09.2020.
[v] Nisa Mammadova, “George Floyd vakası ve ABD’de Irkçılık Tartışmaları”, Uluslararası Politika Akdemisi (UPA), 04.06.2020, http://politikaakademisi.org/2020/06/04/george-floyd-vakasi-ve-abdde-irkcilik-tartismalari/, Erişim Tarihi: 03.09.2020.
[vi] “ABD yine savaş alanına döndü! İkinci ‘Floyd’ vakası yüzünden OHAL ilan edildi.” Net Haber, 26.08.2020 https://www.nethaber.com/dunya/abd-yine-savas-alanina-dondu-ikinci-floyd-vakasi-yuzunden-ohal-ilan-edildi-29492, Erişim Tarihi: 03.09.2020.
[vii] “Wisconsin Governor promises polica reforms after Jacob Blake shooting”, The Guardian, 25.08.2020, https://www.theguardian.com/us-news/2020/aug/25/wisconsin-governor-promises-police-reforms-jacob-blake-shooting, Erişim Tarihi: 03.09.2020.
[viii] “Jacob Blake: ABD’de polisin vurduğu siyah ABD vatandaşının yeniden yürüyebilmesi bir ‘mucize olur'”, BBC News Türkçe, https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-53914466#:~:text=29%20ya%C5%9F%C4%B1ndaki%20Blake%2C%20Kenosha’da,kullanmayaca%C4%9F%C4%B1n%C4%B1n%20hen%C3%BCz%20belirsiz%20oldu%C4%9Funu%20s%C3%B6yledi, Erişim Tarihi: 03.09.2020.