TAHIL KORİDORU ANLAŞMASI VE TÜRKİYE’NİN DİPLOMATİK GİRİŞİMİ

upa-admin 26 Temmuz 2022 1.273 Okunma 0
TAHIL KORİDORU ANLAŞMASI VE TÜRKİYE’NİN DİPLOMATİK GİRİŞİMİ

Giriş

Hâlihazırda devam etmekte olan Rusya-Ukrayna Savaşı’nın bölgesel ve küresel politikayı derinden sarsan etkileri, gerek devletler, gerekse de uluslararası ve evrensel örgütler bağlamında yeni tedbirlerin alınmasını ve diplomatik girişimlerin arttırılması ihtiyacını doğurmuştur. Uluslararası politikada tek geçerli ve biricik örgüt olarak devleti gören Gerçekçi/Realist anlayışın karşısına dikilerek çok uluslu şirketleri, uluslararası örgütleri ve hatta bireyleri denkleme dahil eden Çoğulcu/Plüralist paradigma, aktör bazında çoğulculuğu öngörmektedir. Küreselleşme ve artan karşılıklı bağımlılık neticesinde çok aktörlü bir uluslararası sistemin şartları geçerli olmaya başlamışken, 2019’dan itibaren hayatlarımıza giren ve zihnimizde olumsuz hatıralar bırakan Covid-19 (koronavirüs) pandemisi otoriter devletleri ön plana çıkararak, “yeni korumacılık/içe-kapanmacılık” (renewed protectanism) ile devlet merkezli siyasal görüşlerin ağırlığının artmasını beraberinde getirmiştir. Pandemiden kurtulma havası içine giren uluslararası toplum, 24 Şubat 2022’de başlayan Rusya-Ukrayna Savaşı ile bu kez bir güvenlik kriziyle karşı karşıya kalmış, Avrupa’da “savaş” gerçeği siyasal bir olgu olarak II. Dünya Savaşı’ndan sonra belki de ilk kez bu kadar yakından hissedilmiştir. Pandemiden miras kalan küresel tedarik zincirindeki aksamalar ile diğer siyasal, sosyal ve ekonomik problemler tam manasıyla çözülememişken, bu kez bahse konu savaşın Avrupa güvenlik mimarisinde yarattığı yıkıcı etki, mülteci sorunu, enerji fiyatlarındaki artış ve ekonomik kriz tüm devletleri derin bir endişeye sevk etmiştir. Ukrayna’nın dünyanın önde gelen tahıl üreticisi devletlerden biri olması ve bu tahılın savaş şartları altında dış pazarlara nasıl transfer edileceği sorusu global ölçekte bir kriz olarak karşımıza çıkmıştır. Özellikle Afrika kıtasındaki birçok ülke için yaşamsal öneme haiz tahıl sevkiyatı gıda konusundaki bu durumu aciliyetle öne çıkararak sistemin tek evrensel aktörü Birleşmiş Milletleri (BM) de harekete geçmek durumunda bırakmıştır.

Türkiye’nin Diplomatik Çabaları ve Taraflarla Diyalogu

Türkiye, uluslararası politikada son yıllarda Karabağ Savaşı, Suriye ve Libya Krizleri gibi çatışma bölgelerinde artan etkinliğinin yanı sıra, Ukrayna Savaşı ile jeopolitik ve stratejik açılardan öne çıkan kilit konumu dolayısıyla önemli bir aktör olarak belirmiş; özellikle savaşın gidişatı içerisinde her iki tarafla sürdürdüğü diyalog, takip ettiği “dengeli aktivizm” ve Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin meşru hükümlerini gözeterek açıklamalarda bulunması diğer devletler nezdinde saygıyla ve anlayışla karşılanmıştır. Mart ayında Antalya’da her iki devletin Dışişleri Bakanlarını bir araya getirmeyi başaran ve İstanbul’daki müzakereleri her koşulda destekleyen Türkiye, yukarıda kısaca açıkladığımız tahıl/hububat krizindeki diplomatik çabaları ile de takdir toplamıştır. Herşeyden evvel, diplomasi alanındaki girişimleri sistemin evrensel aktörü BM ile eşgüdüm içerisinde olan Türkiye’nin bu konudaki katkısını ve çabasını değerli kılan şey, ortaya çıkan anlaşmanın sistemin tüm üyelerinin yararına olması ve bütün aktörleri ilgilendirmesidir. Kısaca, Türkiye, bu konuda kendi menfaati için hareket etmemektedir.

22 Temmuz’da İstanbul’da Dolmabahçe Sarayı’nda Türkiye’nin girişimleriyle BM arabuluculuğunda yapılan görüşmenin ardından, Ukrayna ve Rusya, tahıl ürünlerinin Karadeniz üzerinden dünya pazarlarına taşınmasına olanak sağlayan anlaşmayı imza etmişlerdir. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, tahıl sevkiyatının küresel gıda arzındaki açığı kapatacağını belirtirken, Türkiye’nin kritik rolüne dikkat çekmiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise, bahse konu anlaşma ile Karadeniz üzerinden dünyanın pek çok ülkesine “nefes borusu” açıldığını ifade etmiştir. Anlaşmanın imzalanmasının ardından dünyanın pek çok ülkesinden Türkiye’yi tebrik eden açıklamalar gelmiş, bu süreçteki diplomatik çabaları ve girişimleri nedeniyle Türkiye’den övgüyle söz edilmiştir. Anlaşmaya yakından bakacak olursak; savaşan taraflar olan Ukrayna ile Rusya’nın aslında karşılıklı bir anlaşmaya imza atmadıklarını, her iki tarafla da ayrı ayrı anlaşma akdedildiğini görmekteyiz. Yani toplamda iki anlaşma imzalanmış, ancak her iki anlaşmanın da adı aynı olmuş (“Tahıl ve Yiyecek maddelerinin Ukrayna Limanlarından Emniyetli Sevki Girişimi Belgesi”), ilk anlaşma Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ile Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu ve BM Genel Sekreteri Guterres tarafından imzalanmıştır. İkinci anlaşma ise yine Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ile Ukrayna Altyapı Bakanı Oleksandr Kubrakov ve BM Genel Sekreteri Guterres tarafından imza edilmiştir.

Her ikisi de dünyanın önemli tahıl üreticilerinden olan Rusya ve Ukrayna’nın ürünlerini dış piyasaya açmalarına imkân veren bu anlaşma, artan gıda fiyatlarını arz açığını kapatmak suretiyle düşürmeyi hedeflerken, özellikle Afrika’daki milyonlarca insanı açlık tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktan da kurtarmıştır. Anlaşmanın 120 gün süreli olması ve bu sürenin sonunda yenilenecek olması ve BM ile Rusya’nın ayrı protokol imzalayacak olması anlaşmanın diğer detayları iken, anlaşmanın imzalanmasının hemen ardından pozitif gelişmeler yaşanmaya başlamış, ABD’deki vadeli işlemler piyasasında buğday piyasasında % 5 düşüş yaşanırken, Reuters’e göre mısırda da % 1 gerileme olmuştur. Ukrayna limanlarında bekleyen 25 milyon ton tahılın küresel pazarla buluşmasına vesile olacak anlaşma için İstanbul’da bir koordinasyon merkezinin (tam adıyla Ortak Güvenlik Merkezi) kurulması öngörülürken, tahıl taşıyan gemilerin İstanbul Boğazı’ndan ve Karadeniz’den güvenli geçişlerinin sağlanması da anlaşmanın diğer önemli maddelerindendir.

Anlaşma bağlamında “güvenli tahıl koridorunun” oluşması için ilk etapta Odessa gibi kritik Ukrayna limanlarında mayın nedeniyle sıkışıp kalan tahıl ve diğer yük taşıyan gemilerin önü açılarak seyrüsefer serbestisinin sağlanması da öngörülmektedir. Ayrıca bahse konu gemilerin sorunsuz şekilde mayınlı alanlardan ve limanlardan ayrılabilmesi için Moskova’dan güvenlik garantilerinin alınması görüşmelerdeki pazarlığın önemli bir kısmını oluşturmuştur. Mayınlar nedeniyle Karadeniz’de oluşan güvenlik problemi geçtiğimiz aylarda Türkiye’de de basına yansımış “serseri mayınların” olası tehlikeleri tartışılmıştır. Rusya tarafı ise, Ukrayna tahılının yanı sıra kendi gıda ürünlerinin ve ihraç etmek istediği gübrenin de plan dahiline alınmasını talep etmiş, bu isteği küresel gıda krizinin önüne geçmek isteyen BM tarafından kabul edilmiştir.

BM’nin Prestij Sınavı’na Türkiye’nin Katkısı

Uzun yıllar yoğun bir şekilde global krizler karşısında etkisiz kalmakla suçlanan ve eleştirilen BM, “Tahıl Koridoru” Anlaşması ile deyim yerindeyse sarsılan prestijini tekrar kazanmaya başlamıştır. Bu hususta Türkiye’nin etkin bir bölgesel ve küresel aktör olarak katkısını yadsımayan ve bunu her fırsatta Genel Sekreter aracılığıyla dile getiren örgüt, bir anlamda dolaylı olarak Türkiye’nin “Dünya 5’ten büyüktür” savını doğrulamakta ve sistemin Türkiye’ye olan ihtiyacını “5+1” şekilde formüle eden çözüme yaklaşmaktadır. Rusya’nın Ukrayna’daki Luhansk ve Donetsk bölgelerine saldırısıyla başlayan savaşın ilk günlerinden bu yana gösterdiği diplomatik çaba ve harcadığı yoğun mesai ile dönüşmekte olan uluslararası sistemin başat güçlerinden biri olmaya aday olan Türkiye, her iki tarafla da yürüttüğü diyalog ve barışı önceleyen yapıcı rolü nedeniyle bir kez daha uluslararası toplum tarafından taltif edilmiştir. Küresel bir gıda krizinin önlenmesinde hayati derecede önem taşıyan “Tahıl Koridoru” anlaşmasında da BM gözetimi ve dahli kapsamında taraflarla ayrı ayrı anlaşma akdeden Türkiye, İngiltere (Birleşik Krallık) Dışişleri Bakanı Liz Truss tarafından alkışlanan bir ülke olurken, AB Dış ilişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell tarafından da takdir edilmiştir. Yine Beyaz Saray, yaptığı bir açıklama ile anlaşmadan duyduğu memnuniyeti dile getirirken, birçok Devlet ve Hükümet Başkanı da BM ile Türkiye’ye minnettar kaldığını belirtmiştir.

Mehmet BABACAN

KAYNAKÇA

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.