NANCY PELOSI’NİN GÖZYAŞLARI VE İÇ POLİTİK ÇIKARLAR UĞRUNA KAFKASYA’DA BARIŞ SÜRECİNİ BALTALAMAK

upa-admin 20 Eylül 2022 10.391 Okunma 0
NANCY PELOSI’NİN GÖZYAŞLARI VE İÇ POLİTİK ÇIKARLAR UĞRUNA KAFKASYA’DA BARIŞ SÜRECİNİ BALTALAMAK

Bilindiği gibi, 2020 yılında, Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri, Demir Yumruk Operasyonu ile Azerbaycan topraklarında 30 yıla yakın devam eden Ermenistan işgalini sonlandırdı. Azerbaycan,  bu askeri seçeneği 1993 tarihli BM Güvenlik Konseyi’nin bağlayıcı nitelikli 4 kararı gereği ve aynı zamanda sorunun çözümü doğrultusunda AGİT Minsk Grubu’nun bilinçli olarak hiçbir şey yapmaması sebebinden kullandı. Dolayısıyla, sorunun askeri yolla çözülmesinin ardından, AGİT Minsk Grubu da ölmüş oldu. Böylece, Demir Yumruk Operasyonu, BM Güvenlik Konseyi’nin bağlayıcı nitelikli 4 kararının Azerbaycan tarafından tek başına uygulandığı bir operasyon olma niteliğini kazandı.

10 Kasım 2020, 11 Ocak 2021 ve 26 Kasım 2021 tarihlerinde Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Ermenistan Cumhuriyeti Başbakanı Paşinyan tarafından Azerbaycan ve Ermenistan arasında ilişkilerin normalleştirilmesini, ulaşım-iletişim hatlarının kurulması/onarımı ve en önemlisi iki ülke sınırının belirlenmesini öngören 3 deklarasyon imzalandı. Bu doğrultuda, Azerbaycan ve Ermenistan’ın Başbakan Yardımcıları düzeyinde görüşmeler gerçekleştirildi. 2022 yılı Şubat ayında, Azerbaycan, barış anlaşması doğrultusunda müzakere sürecine yön verebilecek 5 ilkeyi (devletlerin karşılıklı olarak toprak bütünlüklerinin tanınması, toprak iddiasında bulunulmaması, kuvvet kullanılmaması, ulaşım-iletişim hatlarının onarımı/kurulması, sınırların belirlenmesi/netleştirilmesi ile diplomatik ilişkilerin kurulması) Ermenistan’a önerdi. Fakat Ermenistan’ın somut hiçbir adımı görülmedi.

Buna paralel olarak, Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Charles Michel’in arabuluculuğu ile Azerbaycan ve Ermenistan liderleri arasında 4 görüşme gerçekleştirildi. 31 Ağustos tarihli Brüksel görüşmesinin ardından bu sene içinde barış antlaşması metninin tamamlanması yönünde her iki devletten en üst düzeyde fikir beyanları duyuldu. İki ülke arasında barış antlaşmasının imzalanması yönünde umutlar yeşerdi. Fakat Ermenistan tarafının 2020 yılından beri hem Rusya Federasyonu, hem de Avrupa Birliğı’nin arabuluculuğunda varılmış mutabakatlar doğrultusunda somut adımlar atmakta isteksiz davranması (hatta hiçbir adım atmaması, bilakis her defasında büyük kayıplar yaşamasına rağmen barışı provoke eder nitelikli beyan ve faaliyetlere yeltenmesi) çok sayıda olumsuz etkenlere kapıları açmış gözükmektedir.

ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi ise, 17-18 Eylül tarihlerinde birkaç Ermeni asıllı Kongre üyesi ile birlikte Ermenistan’a bir ziyaret gerçekleştirdi ve gerçeklikten tamamen uzak siyasi ve maddi rant mekanı olan sözde “soykırım” anıtı önünde “gözyaşları” akıttı, Ermenistan’ı destekler nitelikli ve Azerbaycan’a karşı iftira dolu açıklamalarda bulundu. Bir aydan fazla bir süre sonra Kasım ayında ABD Kongresi’ne yapılacak seçimler öncesi akan bu “gözyaşlarını” anlamak çok zor değil. Asıl önemli olan Ermenistan`ı “destekleme” nitelikli açıklamaların ve “gözyaşlarının” ilk “meyveleri” Azerbaycan’ın çeşitli ülkelerde bulanan Büyükelçiliklerine karşı Ermeni milliyetçilerce hunharca saldırılar olarak tezahür etti. Bu destek ve cesaretlendirmenin Türkiye ve Azerbaycan’a karşı orta ve uzun vadede başkaca olumsuz siyasi, sosyal ve hukuki faaliyetler şeklinde de tezahür edeceğini öngörmek kolaydır. Ayrıca Siyaset Bilimi alanında faaliyet gösteren bilim insanlarını, özellikle de demokrasi kuramcılarını rahatsız etmesi gereken bir husus da şu ki, ABD’nin iç siyaseti bağlamında seçim mekanizmasının gereği/yönlendirmesi/teşviki ile binlerce kilometre uzakta bulunan başka ülkeler arasındaki barış süreci söz konusu ülkenin iç siyasi çıkarları uğruna baltalanabilmektedir. Bu hususta demokrasi kuramcılarının doktriner çalışmalarına ivme katılması elzemdir.

Konumuza dönecek olursak, gerek Demir Yumruk Operasyonu, gerekse de son 2 sene zarfında Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri’nin gerçekleştirmek zorunda kaldığı diğer askeri operasyonlar, bir uluslararası hukuk kişisi olan Ermenistan’ı uymak zorunda olduğu uluslararası hukuka riayet etmeye zorlama girişimleridirler. Yani Ermenistan, son 30 sene zarfında çeşitli ülkelerin “demokratik seçim mekanizmaları” başta olmak üzere diğer saikler sebebinden  cesaretlendirildiğinden dolayı uluslararası hukuku bariz bir şekilde hiçe sayabiliyordu. Dolayısıyla, Ermenistan’ın cinayetlerine onu cesaretlendirenler de ortaktırlar diyebiliriz. Aslında sözkonusu cesaretlendirme ve “gurur okşama”nın Ermenistan’daki Ermeniler için yarattığı hipnotik durumdan uyanmak çok da zor değil. Bir tarafta Ermenistan’daki nüfustan çok daha iyi ekonomik durumda yaşayan diaspora Ermenileri, bir tarafta “demokratik seçim mekanizmasının” aktörleri diğer tarafta ise ekonomik zorluklardan dolayı gün geçtikçe nüfusu azalan ve mali yardımlarla ayakta durabilen Ermenistan. Söz konusu “cesaretlendirmenin” kime/kimlere, ne faydası olduğu anlaşılabilir. Sadece 12-14 Eylül tarihlerindeki provokasyon ve Azerbaycan sınırını geçerek arazileri mayınlama sırasında çıkan çatışmalarda Ermenistan 400’e yakın askerini kaybetti. Ermenistan’ın artık biraz düşünmesi gerekmez mi? Dağlık Karabağ Sorunu 2020 yılında çözülmüştür. Böyle bir sorun artık yok. Bizce bu sorunun çözümünde rol alamayanların “cesaretlendirmesi” veya ölmüş Minsk Grubu’nu diriltmeye çalışması Ermenistan’a yeni ve daha ağır bir izolasyon sürecinden başka hiçbir şey vadetmiyor.

Dr. Elsevar SALMANOV

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.