Giriş
Polonya, Soğuk Savaş sonrasında kendini Batı ekseninde konumlandırmış bir ülke olmuştur. AB’ye girmenin getirdiği serbest piyasa ekonomisiyle birlikte hızla gelişmiş ve kendini ağır sanayi üretiminin merkezlerinden biri yapmıştır. Ekonominin dışında, serbest ve demokratik seçimler ilk kez Haziran 1989’da yapılmış ve Lech Walesa’nın öne sürdüğü aday Tadeusz Mazowiecki’nin kurduğu koalisyon hükümeti, ülkenin ilk demokratik hükümeti olmuştur.
Son seçimler
Lehler de biz Türkler gibi 1 Kasım’da yeni parlamento ve Başbakanlarını seçmek için sandık başına gitti. Seçimlerin galibi, oyların yüzde 39’unu alarak muhafazakâr Hukuk ve Adalet Partisi oldu (PiS). Böylece 460 sandalyeli Sejm’de 242 milletvekili çıkararak tek başına hükümeti kurmak için gereken salt çoğunluğu yakalamış oldu. Seçimin galibi PiS’in lideri, 2010 senesinde Katyn Katliamı’nı anmaya giderken uçağı düşerek ölen Cumhurbaşkanı Lech Kaczyński’nin ikiz kardeşi Jaroslaw Kaczyński, Başbakanlığı Beata Szydlo’ya bırakarak bir jest yapmış gözükmektedir.
Seçim sonuçlarıyla beraber, ülkenin AB ile ilişkilerinde, mali politikalarda ve mülteci kriziyle baş etme konusunda köklü değişiklikler olacağa benziyor. Zira PiS, seçim vaatlerinde mülteci kabulünü kısmak, AB ile ilişkileri yavaşlatmak, kamu harcamalarının arttırmak ve bankaların kredilendirme işlemlerindeki maliyetlerini yükseltmek gibi konular üstünde durmuştu. Dış politikada ise Avrupacı ve Atlantikçi politikaların dengelenmesi huşunda Atlantikçiliğe kayılacağı da gün gibi ortadadır. Özellikle hem Cumhurbaşkanlığı ve de Başbakanlık makamının sağcı muhafazakâr bir parti tarafından tutuluyor olması, AB karşıtlığını ve NATO ağırlıklı güvenlik politikalarını da gündeme getirecektir.
Polonya’da genel kanı, yaşlıların ve taşrada yaşayanların PiS’e oy veriyor olduğuyken, aslında son yıllarda bunun değiştiği gözlenmektedir. Artık genç ve eğitimli kesimin oylarını liberalleri değil de sağcı muhafazakârlara verdiğinden söz ediliyor. Hukuk ve Adalet Partisi’nin önündeki en önemli ve çözüm bekleyen sorunlar ise, emeklilik yaşı, demografik eğilimleri tersine çevirmek için her çocuk için sosyal ödenek sıkıntısı gibi gözükmektedir.
Polonya’daki demokratik seçimler
Polonya, demokratik rejime geçtiğinden bu yana 6 Cumhurbaşkanı ve birçok hükümet görmüştür. Genel itibariyle liberaller ve muhafazakârlar arasında gidip gelen başbakanlık makamı son 8 senedir liberallerdeydi. 16 Kasım 2007’de Başbakanlık görevine gelen, şimdiki Avrupa Konseyi Başkanı, Donald Tusk, 8 Kasım 2014’te görevini ve partisi Sivil Platform (PO) liderliğini artık ana muhalefet liderliği görevini üstlenecek Ewa Kopacz’a bırakmıştır. 2005’te Cumhurbaşkanı seçilen PO’nun desteklediği Bronisław Komorowski 2 sene boyunca sağcı hükümetlerle çalışması gerekmiştir. Zira Polonya Anayasası’nda Cumhurbaşkanı ve hükümetin görevleri çok net ifade edilmemiştir. 1997 yılında kabul edilen anayasaya kadar Cumhurbaşkanı’nın görevleri geniş bir yelpazeye ayrılmıştır. Ancak son anayasa ile birlikte “devletin başı Cumhurbaşkanı, hükümetin başı ise Başbakandır” maddesi eklenerek, Cumhurbaşkanı’nın hükümet üzerindeki tahakküm biraz olsun kırılmaya başlanmıştır. Ancak, Cumhurbaşkanını dış politika konusunda yetkilendiren bazı maddeler yüzünden özellikle farklı ideolojilerde olan bir Cumhurbaşkanı ve bir Başbakan çoğu zaman soruna mahal vermiştir. Örneğin, Tusk ve göreve geldiği zaman Cumhurbaşkanı olan Lech Kaczyński’nin tartışmaları çok ön plandaydı. Yine bu senenin Mayıs’ında Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde galip gelen sağcı aday Andrez Duda ise son seçimlerde PiS’in galip gelmesiyle daha rahat bir Cumhurbaşkanlığı dönemi geçireceği aşikârdır.
Polonya’daki siyasi yönelim
Polonya, daha önce de değinildiği gibi, son 25 senedir, Batı eksenine oturmuş hükümetler tarafından yönetilmektedir. Polonya, önce 1999’da NATO’ya girmiş, sonra ise 2004’te AB’ye tam üye olmuştur. Bu tarihlerden itibaren ise ABD ve AB Polonya’nın siyasetinde etken rol almaya başlamışlardır. Polonya için Atlantikçilik ve Avrupacılık birer rakip proje değil bilakis birbirini tamamlayan öğelerdir. Örneğin, Polonya ekonomik meselelerde AB’ci bir tavır sergilerken, savunma, güvenlik ve dış politikada Atlantikçi bir tavır sergiler. Bu siyaset, en liberal partilerin başa geçmesiyle bile değişmez işler. Donald Tusk görevde olduğu sürece AB’ci bir tavır sergilemesi beklenirken, aslında ABD ve AB’yi dengeleyen politikalar üretmeye çalışmıştır. Bu da muhafazakâr Lech Kaczyński’nin nezdinde tartışma konusu yaratmıştır. Zira muhafazakârlar her koşulda Atlantikçidir.
ABD’ye olan bu aşırı güvenin tarihi İkinci Dünya Savaşı öncesine kadar gitmektedir. Polonya, diğer Avrupalı ülkelere güvenmez çünkü Fransa ve İngiltere’nin “yatıştırma politikası” sayesinde Almanya, Polonya’yı işgal edebilmiş ve onu SSCB ile bölüşmüştür. Soğuk Savaş sonrası ortaya çıkan iki ana ideoloji çerçevesinde kaba tabiriyle Rusya’ya güvenmeyenler ve Almanya’ya güvenmeyen şekilde süre giden siyaset “euroskeptism” derecesine varmış ve ülkenin kaderini ABD’ye bağlamıştır. Zira bir büyük abinin güvencesi olmadan o coğrafyada, Almanya ve Rusya arasına sıkılmış bulunan Polonya’nın bağımsızlığı idame ettirmesi çok zordur. Polonya’nın Atlantikçiliği o kadar güç kazanmıştır ki, Polonya ABD’yi Irak Savaşı’nda gözü kapalı takip etmiştir.
Sonuç
Polonya, gerek toprak büyüklüğü, gerek jeostratejik durumu, gerekse büyüyen ekonomisiyle olan Avrupa’nın doğusunda bir amiral gemisi edasıyla durmaktadır. Polonya’nın Batı tarafından kazanılmış olması ABD ve AB için büyük bir nimettir. Dolayısıyla, Polonya’daki seçimlerin hem AB hem Rusya hem de ABD açısından büyük önemi vardır. Seçimlerin adil ve tarafsız yapılmasında öte kimin hükümet kuracak çoğunlukta çıkacağı elzem olmaktadır. Sonuçların kesinleşmesiyle de Atlantikçi PiS’in önümüzdeki 4 sene içinde ülkenin politikalarını belirleyeceği belli olmuştur. Günümüz dünyasının özellikle güvenlik krizlerine karşı Polonya’nın duruşu belirleyici olacaktır ve bu duruş büyük ihtimalle NATO ekseninde ve saldırgan bir yapıda tecelli edecektir.
Basri Alp AKINCI
KAYNAKÇA
- http://tr.euronews.com/2015/10/25/polonya-da-secimin-galibi-kanun-ve-adalet-partisi/.
- http://tr.euronews.com/2015/10/26/polonya-da-secimi-muhafazakar-parti-kazandi/.
- http://tr.euronews.com/2015/10/26/polonya-da-ruzgar-sagdan-esmeye-devam-ediyor/.
- http://tr.euronews.com/2015/10/26/polonya-daki-genc-ve-egitimli-kesim-sagci-parti-pis-i-iktidara-tasidi/.
- http://tr.euronews.com/2015/10/26/polonya-da-secim-sonuclari-ekonomiye-nasil-yansiyacak/.
- Sönmezoğlu, Faruk, Erler Bayır, Özgün (ed.), Dış Politika: Karşılaştırmalı Bir Bakış, Der Yayınları.