5 Haziran 2017 tarihinde Katar-Suudi Arabistan arasındaki siyasi krizin baş vermesiyle ilgili olarak, Körfez bölgesi, aniden siyasetin kaynar kazanına dönüştü. Bunun nedenlerini araştırmak tabii ki rasyonel bir yaklaşım olacaktır; ancak konumuz bu olmadığından dolayı sadece tek bir nedeni ve doğurduğu sonucu dikkatte almak uygun görünüyor bence. Aslında gerilimin belirlenmiş tarihte patlak vermesi, bir politik ve medyatik kamüfle oyunu sayılabilir. Zira her sene 5 Haziran tarihinde, Arap ülkeleri 5 Haziran 1967 (6 günlük Arap-İsrail Savaşı nam-ı diğer Altı Gün Savaşı) olayını önemle anımsayarak İsrail’e karşı protestolar gerçekleştiriyor. Dolayısıyla, bu sene aynı günde Körfez krizinin patlak vermesi, ister istemez bu tarihî olayı arka plana itiverdi ve hatta konu örtbas edildi bence. Fakat şunu unutmayalım ki, gün geçtikçe uluslararası boyutta dengeler altüst olmakta; özellikle de Donald Trump’ın Ortadoğu’ya gelişiyle birlikte planladığı Arap NATO’su ve “Arap-İslam-Sünni” üçgeni planları tamamen yok olmaya yüz tuttu. Nitekim Körfez Arap İşbirliği Konseyi’nde çatlakların oluşması ve Türkiye’nin Katar devletinin yanında olması ve askeri konuşlandırma tezkeresini meclisten geçirmesi bunun kanıtıdır. Yani Suudi Arabistan-ABD planının hipotezden öteye geçmediği inancı bir kez daha yorumcuların dikkatini çekmiş oldu.
Bu arada diğer bir olay ise Katar-Irak yakınlaşması olmuştur. Irak devleti, resmi olarak Suudi Arabistan ile Katar arasındaki krize karşı tarafsız olduğunu söylese de, iki ülke arasındaki yakınlaşmanın yanı sıra Iraklı siyasilerin Katar ile sempatik tutumları farklı bir hikâyeyi anlatmaktadır. Irak Başbakanı Haydar el-Abadi, krizin hemen ertesi günü yorum yaparak, “Irak herhangi bir tarafı tutmuyor. Tüm ülkelerle iyi ilişkiler sürdürüyoruz.” diye devletin yaklaşımını belirlemiş oldu. Bu arada, Irak Parlamentosu Başkanı Salim el-Jabouri, Irak ile Katar arasındaki ikili işbirliğinin ve çeşitli seviyelerdeki işbirliği için yatırım fırsatlarının görüşülmesi için 4 Haziran’da Doha’ya resmi bir ziyaret yapmıştı. Katar Emiri, Jabouri ile yaptığı görüşmede, bölge ve iki ülke arasındaki ikili ilişkileri pekiştirmek ve Katar ile Irak arasındaki özel ilişkiler kurmaya karşılıklı gereksinim duyulduğunu da önemle vurgulamıştı. Financial Times gazetesi, Katar’ın geçtiğimiz günlerde Irak’taki Şii askeri örgütlerine maddi destek sağladığını ve bunun net bir Irak-Katar yakınlaşması olduğunu gösterdiğini bildirmişti. Tabii bu yazının iddiadan öteye geçmediğini unutmamak gerekir.
Katar Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdulrahman Al Thani, Mayıs ayı sonlarında Irak’a benzeri görülmemiş bir ziyarette bulunarak Abadi ile görüşmüş ve Katar’ın pek yakın bir zamanda Bağdat’ta yeniden elçilik açacağını bildirmişti. Suudi Arabistan ile Katar arasında hızla tırmanan krizin günlerinde Thani ziyaretinin zamanlaması, Suudi Arabistan’a Irak’ın sadece Katar’a karşı duruşunu değil, bu krizden yararlanmak için açık bir mesajı gibi de görmek mümkündür. Yani, Irak devletinin Katar ile yakınlaşması İran ekseniyle Suudi Arabistan’a karşı bölgesel siyasi çıkar sağlamak meselesi söz konusu sayılabilmektedir. Elbette, Hoşyar Zebari, Irak Parlamentosu Başkanı olan Jabouri’nin ziyaretini eleştirerek, “Ziyaretin zamanlaması kötü. Ziyaretin net hedefleri vardı. Jabouri Doha’da ne yapıyordu? Körfez krizini hafifletmek için arabuluculuk yapacak mı? Ya da uzlaştırma amacıyla Iraklılarla temas kurmak için mi gitmiş, belli olmalı? Gelecek seçimlerinde kendisi ve partisi için maddi destek istedi mi?” diye gündem yaratmıştı. Sünni bir Müslüman olan Jabouri, Katar’dan önemli ölçüde destek gören Müslüman Kardeşler ile ilişkili bir İslami ideolojiyi destekleyen Irak İslam Partisi’ne mensup. Bu destek, Suudi Arabistan ve müttefikleri arasında Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır ile Katar arasındaki çekişmenin başlıca kemeri oluyor.
Tartışmalı Sünni parlamento üyesi Mishaan-Jubouri, Katar’ı savunmak ve “Suudi Arabistan ve Körfez müttefiklerinin tehlikesi” karşısında ayakta durmak için takipçilerine 10.000 Irak savaşçısı gönderme konusundaki istekliliğini açıkladı; böylece Katar’a siyasi destek sunmaktan öteye geçti. Jubouri, Suudi Arabistan’ı kötülük merkezi olarak görüyor ve “Suudi Arabistan kötülük merkezi olduğu için Irak’ın istikrarını istemiyor” dedi. Onun düşüncesine göre, Suudi Arabistan krizi kendi lehine çevirirse ve bu doğrultuda Katar’a müdahale edebilecek duruma gelirse, ortaya çıkacak durum kesinlikle Irak için pek iyi olmayacaktır. Dolayısıyla, Irak’a karşı olasılıklı tehdidi indirmek için Katar’ı desteklemek Irak’ın çıkarına olacaktır diye savunuyor.
Katar’ı desteklemek konusu Irak’taki Sünni gruplarla sınırlı değil, yakın zamana kadar Doha’yı terörist grupları desteklemekle suçlayan Şiiler de şuanda Katar’ı desteklemek istiyorlar. Yaşanan bu durum karşısında ve Arap ülkelerinde beklenilen sonuçları elde edemeyen Suudi Arabistan, tehditlerin pek fazla işe yaramadığı kanaatine vardığı görünüyor. Zira, krizin ilk gününden itibaren Arabistan Dışişleri Bakanı Adil el-Cubeyr 10 maddelik ön şart koyarak 24 saat içinde Katar’ın kurallara uymasını istese de, bu tehdit işe yaramamıştır. Ama görünen o ki, Katar, tehditler karşısında dayanışma göstermekte ve yaptırımlara karşı diğer ülkelerden (Türkiye’den tam destek, İran’dan 5 uçak gıda desteği, Pakistan’dan askeri destek vs.) destek aldığı için Arabistan’ı pes etmeye mecbur kılmaktadır.
Eski Başbakan Nuri el-Maliki, Irak hükümetini 7 Haziran’da Katar ile Suudi devletleri arasında muhtemel gerçekleştirilecek herhangi bir askeri saldırıyı önlemek ve tarafların bu düşünceden caydırmak için akıllı olmaları çağrısında bulundu. Parlamento üyesi olan Muhammed el-Sahyoud, 5 Haziran’da “Katar, teröre destek veren önceki politikasının yanlış olduğunu ve şimdi bunu değiştirmeye çalıştığını düşünüyor. Katar, Rusya, İran, Suriye ve Irak da dahil olmak üzere diğer eksen tarafından memnuniyetle karşılanmalı ve benimsenmelidir.” dedi. Zaten bu konu Katar eski Başbakanı Şeyh Hamed bin Casim Al-î Sâni de İran ve Yemen’e karşı yapılmış politikaları yanlış olarak krizin olduğu günler açıkladı.
Irak’ta uluslararası ilişkilerde ani mevzi değiştirme olayı yeni bir şey değil. Maliki’nin yönetimi sırasında, Irak, BM’den önce Suriye rejimine karşı resmi bir şikâyet yayınlayarak onu Irak’tan kaçan Baasçıları barındırmakla suçlamıştı. 2011’de Suriye devriminin patlak vermesinin ardından Irak yaklaşımını değiştirmişti. Maliki ve ona bağlı olan partiler ve gruplar ise, Suriye’deki rakiplerine karşı Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın en büyük destekçileri haline gelmişlerdi. Katar’ı destekleme çağrılarının aksine Irak’taki bir başka kamp ise iki taraf arasında herhangi bir önyargıdan vazgeçme çağrısında bulunuyor; çünkü bu durum, Irak’ı kritik bir konuma getirebilir düşüncesindeler. Gerçek boyutta Irak şuanda güvenlik, ekonomi ve demokratikleşme konuları ile ciddi sorunlar yaşamaktadır. Bununla birlikte siyasi gerginlik, Kuzey Irak sorunları gibi olaylar ise Irak’ın en kritik sorunları arasındadır. Şii Ulusal İttifakı lideri Ammar El Hekim, Katar başta olmak üzere Körfez’de diğer üç ülkeyi ziyaret edeceğini açıkladı. Amacı bir an önce krizin tansiyonunu düşürmek ve arabuluculuk yapmaktır.
Bu arada, Mohsen Rezaie, İran hükümeti “Düzenin Yararı Teşhis Konseyi Sekreteri”, Bağdat’ta İslam Konferansı’nın Katar’daki krizi Körfez ülkeleriyle tartışmak üzere yapılması gerekliliği önerisinde bulundu. Irak’ın mevcut krizin kendi ulusal çıkarlarını geliştirmek için yatırım yapmak için birleşik bir stratejik politikası olduğu görülmemektedir.
Prof. Dr. Ghadir GOLKARIAN
Yakın Doğu Üniversitesi (YDÜ) Öğretim Üyesi