Brezilya Devlet Başkanı Jaír Bolsonaro’nun göreve geldiği 1 Ocak 2019’dan bu yana, Brezilya, çeşitli iç ve dış sorunlarla mücadele ediyor. Kriz yönetiminde Bolsonaro’nun tutumu halkın tepkisini çekerken, bu yönetim sorunu devlet-toplum iletişiminin yanı sıra siyasal ve bürokratik kurumlar arasında da gerilimlere yol açıyor. Covid-19 salgınının etkileri, salgın kaynaklı ekonomik sorunlar, sağlık sistemindeki yetersizlikler, kabine değişiklikleri, eski Başkanlarından Lula da Silva’nın hapis süreci ve serbest kalmasıyla ilişkili iç gündem, küresel aktörlerle yaşanan gerilimler ve çevre sorunları, ülkedeki önde gelen tartışma konuları arasında yer alıyor.
Brezilya hakkındaki küresel gündem, sağlık sisteminin yetersizlikleri ve Bolsonaro’nun salgını küçümseyen tavrı nedeniyle Covid-19’la mücadele ya da daha doğrusu ülkenin salgına neredeyse teslim olması sürecine odaklanmış durumda. Brezilya’da salgında vefat sayısı son zamanlarda günlük 3.000 civarında seyrediyor. Toplamda ise 400.000’i aşkın kişi vefat etti. Bu rakamlarla, ABD’yi takiben kıtada salgını en ağır şekilde geçiren ve yine ABD’nin ardından dünyada en çok kişinin salgın nedeniyle hayatını kaybettiği ülke, Brezilya oldu. Süregelen insani kriz, ülkenin yoksulluk, açlık ve siyasal bölünmüşlük sorunlarıyla da birleşerek derinleşiyor. Şüphe yok ki, insani krizin Lula’nın hapishaneden çıkışıyla çakışması da, Bolsonaro yönetimin işini zorlaştırıyor. Geçmişte uyguladığı sosyal politikalar ve karizmatik lider profili nedeniyle hem ülke içinde, hem de küresel ölçekte büyük popülariteye sahip olan Lula, serbest kalmasından bu yana halka hitap etti, ulusal ve uluslararası düzeyde çok sayıda yayına katıldı ve basına röportaj verdi. Lula’nın konuşmalarının ana konusunu Bolsonaro ekibinin de destek verdiği hapsedilme süreci ve suçsuzluğunun yanı sıra ülkenin salgınla mücadeledeki yetersizlikleri oluşturuyor. Brezilya basınında, eğer 2018 sonundaki seçimlerde seçimlerinde Bolsonaro değil de, İşçi Partisi’nin adayı olan ve Lula’nın desteklediği Fernando Haddad kazansaydı salgınla mücadelenin farklı seyir izleyeceği ve daha başarılı bir yönetim sergileneceği zaten gündeme gelmişti. Lula’nın serbest kalması ve hızlıca siyasal arenada yerini alması ise tartışmayı alevlendirdi. Ülkede 2022’de düzenlenecek Başkanlık seçimlerine yönelik kampanya da, Lula’nın özgür kalır kalmaz verdiği “siyasete devam” mesajıyla, gayrıresmi olarak başlamış oldu. Her açıklamasında ülkedeki insani krizi eleştiren Lula, son olarak Bolsonaro’yu hastalığa misafirperverlik göstermekle ve kendi halkına karşı soykırımla suçladı.
Salgının Brezilya’da yayılmaya başladığı Mart 2020’den itibaren ülkedeki uygulamaları mercek altına alan ve Ocak 2021’de kamuoyu ile paylaşılan bir araştırmaya göre, Bolsonaro yönetiminin salgının yayılmasını bilinçli olarak teşvik ediyor. Brezilya’da kamu ve sivil toplum kurumları tarafından ortak yürütülen bu çalışma, ayrıca, federal düzeyde çeşitli kurumların Devlet Başkanlığı tarafından uygulanan bu yaygınlaştırma ve “ne pahasına olursa olsun ekonomiyi açık tutma” politikasını önlemek için devreye girdiklerini belirtiyor. Çalışmaya göre, eğer ülkedeki yüksek mahkemenin ve kongrenin Bolsonaro ve ekibinin çeşitli kararlarını askıya alması söz konusu olmasaydı, durum daha da ağırlaşabilirdi.[1] Nitekim geçtiğimiz günlerde, Bolsonaro’nun Covid-19’a karşı ulusal aşı geliştirme için Sao Paulo Üniversitesi’nin (USP) talep ettiği bütçeyi sağlamayı reddettiği bilgisi kamuoyuna yansıdı. Bolsonaro’nun aşı karşıtı konuşmaları ve Brezilya yönetiminin farklı ülke ve firmalardan gelen aşı tekliflerini de reddettiği haberleri de önceki haftalarda ülke gündemini oldukça meşgul etmişti.
Oysaki, Brezilya, yakın geçmişe kadar, aşı ve ilaç geliştirme çalışmaları ve halk sağlığının korunması alanlarında örnek ülkeydi. Brezilya, tropikal iklim kuşağında görülen hastalıklar başta olmak hastalıklarla mücadele ve halk sağlığının korunması çalışmalarında özel ilerleme kaydetmişti. Bu başarı, Brezilyalı yöneticiler tarafından Güney-Güney İşbirliği çerçevesinde, sağlık diplomasisi kapsamında bir yumuşak güç öğesine dönüştürülmüştü. Brezilya’nın, halk sağlığının korunması alanındaki ilerlemenin simgesi olan ve kuruluşu 1900’e dayanan FIOCRUZ (Oswaldo Cruz Vakfı), uzun yıllardır yalnızca Brezilya’da değil, benzer iklim koşullarını ve coğrafi özellikleri paylaştığı çok sayıda Latin Amerika ve Afrika ülkesinde de salgın hastalıklarla mücadele ve halk sağlığının korunması alanlarında katkı sunmuş ve küresel bir marka haline gelmişti. Bu nedenle, aşı geliştirme ve halk sağlığının korunması, Brezilya’nın uzun yıllardır iç ve dış politikasında yer alan bir konuydu. Nitekim, Brezilya’da çeşitli hastalıklarla mücadelede özellikle çocuklara yönelik kitlesel aşı kampanyalarının uzun yıllardır düzenleniyor. Aşı kampanyaları kapsamında çocuklar için düzenlenen etkinlikler ve 1980’lerden beri aşı kampanyalarının resmi maskotu olan Zé Gotinha’nın (Damlacık Zé) Brezilya’daki farklı yaş kuşaklarının zihinlerindeki olumlu anıları hafızalarda tazeliğini koruyor. Fakat devlet-toplum ilişkisi ve halkın korunmasına dair bu mutlu hatıralar, halihazırdaki Bolsonaro yönetimin ilgisizliği ve yetersiz politikalar nedeniyle halkın Covid-19’la mücadele sürecini geçmiş uygulamalarla karşılaştırmasına ve daha sert eleştirmesine yol açıyor. Bu da, toplumdaki gerilimi ve siyasal bölünmüşlüğü artırıyor. Öyle ki, Zé Gotinha bile tartışmaların odağı haline geldi. Covid-19 aşı kampanyasının tanıtımında Bolsonaro’nun yanında basının karşısına çıkan Zé, törende sosyal mesafeyi korumanın önemine dikkat çekmek için Bolsonaro’nun elini sıkmayı reddetti. Fakat maskotun törenin ardından bir daha kamuoyunun karşısına çıkmaması, Bolsonaro tarafından istenmediği spekülasyonlarına yol açtı. Lula bile tweet atarak Zé’nin akıbetini sorgularken, Bolsonaro-Lula rekabeti, aşı meselesini de yeniden gündeme taşıdı. Lula’nın Brezilya siyasetine hızlı dönüşünün ardından, Bolsonaro karşı atağa geçerek aşılama kampanyasına destek ve salgınla mücadele mesajları verdi. FIOCRUZ’un da yabancı firmalarla ortak üretim yapacağı haberleri paylaşıldı. Hatta Bolsonaro’nun Temsilciler Meclisi Üyesi olan oğlu Eduardo, kampanyaya destek için Zé’nin elinde aşıyı silah şeklinde tutan bir çizimini sosyal medyada paylaşarak aşıyı silahla özdeşleştirmesi, Brezilya’da yönetime karşı yeni olumsuz tepkilere yol açtı. Halbuki Bolsonaro, yalnızca birkaç ay önce, Brezilyalılar’ı aşı olmaları halinde “timsaha dönüşebilecekleri” konusunda uyarmıştı. Ölümler hakkında da halkın “mızmızlanmayı kesmesi”ni de öneren Bolsonaro’nun aşılamayı birden benimsemesinde, Lula ile rekabet çabasının payı yadsınamaz.
Ülkede salgın kaynaklı sorunların ağırlaşmasında bir diğer etken ise, isteksizliğe eklenen başarısız kriz yönetimi, tedbirsizlik ve federal ve yerel yönetimler arasındaki ayrılıklar. Salgının başlangıcından bu yana dört kez Sağlık Bakanı değişti. Brezilya’da geniş yetkilere sahip olan eyalet ve belediye düzeyindeki yerel yönetimler ise salgınla kendi mücadelelerini veriyorlar. Özellikle aşı uygulamalarının teşviki ve kısıtlama kararlarında federal yönetimle karşı karşıya geliyorlar veya yeterince destek alamıyorlar. Bu koordinasyon eksikliğinin en dramatik örneği, geçtiğimiz haftalarda Brezilya’nın Amazonlar bölgesinde yer alan Manaus kentinde yaşandı. Brezilya’nın izole bir noktasında yer almasına rağmen, Manaus, ticaret ve sanayi sektörleri açısında önemli bir yere sahip. İki milyonun üzerindeki nüfusuyla ülkenin en kalabalık şehirleri arasında yer alıyor. Manaus’ta gelişen mutasyon, hastanelerin yoğun bakım servislerinin hızla dolmasına ve oksijen stoğunun yetersiz kalmasına yol açtı. Ölümlerin ardından yerel yönetim, federal hükümetin önceden talep edilmesine rağmen yardım etmediğini iddia etti. Bolsonaro yönetimi ise, oksijen tedariğinin federal yönetimin görevi olmadığını açıkladı. Krizin aşılmasına destekse sürpriz bir şekilde komşu Venezuela’dan geldi. Bolsonaro yönetiminin, iktidarının ilk günlerinden beri Güney Amerika politikasında düşman konumuna yerleştirdiği Maduro, Brezilya’ya yardım eli uzattı. Amazon bölgesinde Brezilya’nın komşusu olan Venezuela’nın oksijeni gönderdiği askeri kamyonları Brezilyalılar yollarda alkışlarla karşıladılar. Bir dönem salgının ülkedeki merkezi haline gelen Manaus’taki kriz aşılmış olsa da, uzmanlar vaka sayısındaki artışın hızı nedeniyle benzeri bir yetersizlikle ülkenin diğer bölgelerinde de her an karşılaşılabileceği konusunda uyarılarda bulunuyorlar.
Sonuç olarak, Bolsonaro yönetiminin en başından itibaren salgını önemsememe politikası izlemesi, hastalıkla mücadelede Brezilya’nın bilgi birikimini, deneyimini ve mali imkanlarını kullanmasını engelledi. Hem kendi halkını koruma, hem de diğer ülkelerin çabalarına destek vererek küresel etkinliğini arttırma fırsatını elinden aldı. Yalnızca Brezilya değil, dünyada çok sayıda ülke salgını ağır geçiriyor. Bununla birlikte, salgınla mücadelede liderlik eksikliği ve isteksizliğin yanı sıra potansiyelini kullanamaması, kayıpların ağırlaşmasına ve Brezilya’nın hem bölgesel, hem de küresel alanda giderek güvenilirliğini ve prestijini yitirmesine ve yalnızlaşmasına yol açıyor.
Dr. Segâh TEKİN
[1] Eliane Brum, “Study finds that Brazil’s Jair Bolsonaro carried out an ‘institutional strategy to spread the coronavirus”, El Pais, 29.01.2021, https://english.elpais.com/americas/2021-01-29/study-finds-that-brazils-jair-bolsonaro-carried-out-an-institutional-strategy-to-spread-the-coronavirus.html.