Bosna Hersek, tarihiyle, kültürüyle ve kimliğiyle Balkanların nevi şahsına münhasır bir ülkesidir. Yugoslavya’nın dağılmasından/parçalanmasından sonra, Bosna Hersek, bağımsızlık yolunda acıları, dışlanmışlıkları ve soykırımları yaşamıştır, hala da uluslararası aktörler tarafından tezgâhlanan kirli planların/projelerin hedefi olmaktadır. Bosna Hersek için her ne kadar bazıları tarafından gerek ülkenin içinde bulunduğu etnik kimlik sorunları, gerekse de Müslüman nüfustan dolayı Avrupa Birliği (AB) içinde yer almamalıdır denilse bile, gerçek şudur ki Bosna Hersek Avrupa’nın bir parçasıdır. AB’nin Batı Balkanlar perspektifinin üzerinden epeydir bir zaman geçtiğini belirtebiliriz, kozmopolit yapısından kaynaklı Bosna Hersek için AB’nin diğer aday ülkelerden farklı olarak temkinli olduğunu da anlarız. Ne var ki, AB’ye tam üyelik süreci sadece Bosna Hersek özelinde değil, Balkanlar coğrafyası içinde refahı, barışı ve istikrarı getirecektir. Keza son yıllarda Bosna Hersek’teki etnik kimlikli Sırpların ve liderlerinin yaratmaya çalıştığı popülist siyaset ve tehlikeli argümanlar sadece ülke içinde değil, aynı zamanda Balkanların genelinde de olumsuzluklar yaratmaktadır, yaratıyor da…
Bosna Hersek’te geride bıraktığımız aylarda seçim yasası reformu üzerine çalışmalar bulunmakla birlikte, bunun uzlaşı içerisinde tamamlanması bekleniyordu. Keza bu seçim yasası reformuna baktığımızda Bosna Hersek’in kaderi olan Dayton Antlaşması’nın kuruluş sürecinden günümüze kadar gelen sorunlarını görmekteyiz. Kimilerine göre, Dayton, Bosna Hersek’teki tüm etnik kimliklerin bir arada yaşamalarını sağlamakta, kimilerine göre ise Bosna Hersek’in daha küçük parçalara bölünmesini tetikleyecek ve etnik kimliklerin bağımsızlıklarını yol alabilecek bir tehlikedir. Nihayetinde Bosna Hersek’te seçim yasası reformu etnik kimlikler temelinde geçmişten günümüze var olan sorunların ve Dayton’dan kalan sıkıntıların giderilmesinde olumludur. Bosna Hersek’teki seçim yasası reformunda AB yetkilileri ve ABD’nin diplomatlarının aktif olduklarını belirtmek gerekir, zira AB ve ABD şunun farkında; Bosna Hersek’te Sırp etnik kimliklerin ve liderlerinin Rusya’ya yakınlığı/ilişkileri sadece Bosna Hersek özelinde değil, Balkan jeopolitiğinin dinamiklerini de sarsacak türdendir.
AB’nin 2004 ile 2007 Genişleme Politikası perspektifinde üye olan bazı ülkelerin kriterleri karşılamaktan uzak olmaları ve bu ülkelerin birlik içerisine alınmasının bir nevi cezasını Batı Balkanlar’da bulunan Bosna Hersek gibi ülkelere fatura edilmiştir. Zira AB’nin birlik üyesi yaptığı ülkelerin maddi külfetleri bir yana, AB’nin değerleri olan demokrasi, özgürlük, insan hakları, kamu yönetiminde şeffaflık ve mali konular gibi birçok başlıkta eksik/geri oldukları görülmekte, bundan dolayıdır ki gerek Batı Balkanlar’a, gerekse Bosna Hersek’e önyargılarından arındırılmış ve samimi bir biçimde yaklaşmalılar. AB’li bir Bosna Hersek’in tüm Balkan coğrafyasına tezahür edecek şekilde birlikte yaşamayı, beraberliği ve güvenliği getireceği yadsınamaz, keza Balkanlara bakıldığında olası bir kıvılcımın Bosna Hersek’te atılması içinde birçok neden mevcuttur. Nihayetinde AB’nin güvenlik ve savunma politikası dikkate alındığında, Bosna Hersek AB’nin jeopolitik kaygılarını gidermesi için önemlidir, Rusya-Ukrayna arasındaki savaş ile birlikte Balkanlar ve özellikle Bosna Hersek’e daha fazla ehemmiyet verilmelidir.
Sonuç olarak, Rusya-Ukrayna savaşı ile birlikte gözler Balkanlar’da ve özellikle Bosna Hersek’te olacaktır. Neden mi? Bunun cevabı basit olduğu kadar çetrefillidir; Sırp etnisitesinin başındaki kişi açıkça tahriklerde bulunmakla birlikte, Rusya’ya olan bağlılığını dile getirmekte ve AB/ABD/NATO olmak üzere tümüne dolaylı olarak tehdit dili kullanmaktadır. Bunun yanında, geriye kalan Boşnak ve Hırvatlar ise daha çok birlikte yaşamayı ve “Batı” ekseninde kalmayı tercih etmektedir. Bosna Hersek’lilerin ABD’de sayısal olarak fazlasıyla Dayton’da yaşadığı göz önüne alındığında, tercihlerinin Batı ve AB olduğunu da anlayabiliriz. Peki, AB niye bu kadar istemsiz iken son zamanlarda Bosna Hersek üzerine ve Batı Balkanlar üzerine jeopolitik argümanlar kurmaktadır? AB, Ukrayna işgalini gerçekleştiren Rusya’nın Balkanlar’daki tarihsel bağlarını ve siyasetini bildiği için özellikle Bosna Hersek’i hedef alacağını kargaşaya ve istikrarsızlığa sürükleyeceğini biliyor/görüyor. AB’nin içine gireceği bu açmaz sadece siyaseten değil, güvenlik ve savunma manasında da zorlukları beraberinde getirecektir. Bosna Hersek’te önümüzdeki aylarda gerçekleşecek seçimler ülkenin AB yolculuğu kadar, aynı zamanda Balkanlar’da istikrar mı, çıkmaz mı getireceğini göreceğiz. Ezcümle; Balkan jeopolitiğinde Bosna Hersek stratejiktir, bu stratejik ülke AB’nin jeopolitikasında önemli bir yer tutmakla birlikte, tam üyelik yolunda da desteklenmelidir.
Güney Ferhat BATI