ANA JEOPOLİTİK AKIMLAR: 2013’ÜN ÇÖZÜMLEMELERİ

upa-admin 25 Şubat 2013 3.141 Okunma 0
ANA JEOPOLİTİK AKIMLAR: 2013’ÜN ÇÖZÜMLEMELERİ

Bu yıl eski Sovyet coğrafyasının jeopolitik görünümünde ciddi değişiklikler olabilir. “Stratfor”un vardığı sonuçlara göre, burada yeni belirsizliklerin ortaya çıkması olasıdır. Genel olarak, bu coğrafyada büyük devletlerin etkinleşmesi bekleniyor.

“Stratfor”: Eski Sovyet Coğrafyasının Hassas Noktaları

“Stratfor” çözümleme merkezinin tahminine göre, 2013 yılında eski Sovyet cumhuriyetleri için büyük ölçüde beklenmedik sayılabilecek gelişmeler bekleniyor. Bu coğrafyada Rusya’nın nüfuzunu arttırmaya çalışacağı tahmin ediliyor. Baltık ülkeleri dışındaki bütün eski Sovyet coğrafyasında Moskova daha etkin olacaktır. Kremlin bunu yapacak güçtedir. “Stratfor”un görüşüne göre, Rusya’nın jeopolitik etkinliğine Batı’nın engel olamayacağını; çünkü Batı’nın daha ziyade kendi iç sorunlarının çözümüyle uğraşacağını bildirmesi ilginçtir.

2013 yılında Avrupa Birliği (AB) bir teşkilat olarak daha ziyade kendi varlığını korumaya odaklanacaktır. Burada temel çelişki, kuruma üye olan ülkelerin ulusal egemenliğini koruma isteği ile krizden çıkmak için gerekli önlemleri hayata geçirme sistemi arasında oluşacak. Teşkilata üye devletler, yetkilerini sınırlayan ortak düzenleme sistemlerini kabul etmek istemeyecektir.

AB’nin enerji gereksiniminin daha da artması bu süreci etkileyebilir. Teşkilat, bu hususu Rusya ile ilişkilerin geliştirilmesinde de dikkate almak zorundadır. Moskova Avrupa’ya ciddi etki edemeyecektir. Buna sebep, AB’nin alternatif enerji kaynakları arama hedefinden vazgeçmemesidir. Rusya; Almanya, İtalya ve Türkiye pazarında yerini korumaya çalışacak. Bu da Kremlin’in Avrupa’ya karşı enerji politikasını sertleştirme olasılığını bir hayli azaltacaktır.

Rusya enerji alanında AB içinde stratejik ortak arayışını sürdürecek, fakat bu yönde önemli bir başarı elde etme şansı yüksek değildir. “Stratfor” bu bakımdan iki nedeni vurguluyor: Birincisi, Moskova Batı’ya kendi enerji planlarını kabul ettirme ideasından vazgeçmemiştir; ikincisi, AB’nin büyük devletleri 2013 yılında esas olarak kendi iç sorunlarını çözmeye çalışacaktır.

Bunlara rağmen, Rusya 2013 yılında Avrupa’nın tüketim pazarına olan bağımlılığını azaltmak için bazı girişimler yapabilir. Bu, Doğu Sibirya’da yeni büyük enerji projeleri gerçekleştirme planlarıyla ilgili olacaktır.

“Stratfor”, Kremlin’in ABD politikasının yukarıdaki jeopolitik ve enerjiye ilişkin hususlarla sıkı sıkıya bağlı olacağını varsayıyor. Dolayısıyla, Washington’la Moskova Suriye ve İran konularında görüşmeleri devam ettirecek. Bu, “Stratfor”un 2013 yılında iki devlet arasındaki ilişkilerin gerginleşeceğine inanmadığını gösteriyor.

Öyle anlaşılıyor ki, hali hazırda Rusya-Batı ilişkilerinde keskin bir değişiklik beklenmiyor. ABD ve Avrupa, Moskova’nın eski Sovyet coğrafyasında siyasi, kültürel, diplomatik ve ekonomik etkinliğine engel olmayacak. Sonuçta, Kremlin’in bu coğrafyadaki jeopolitik nüfuzunun artması bekleniyor. Fakat bunun belli bir sınırı geçmesi ve eski Sovyet cumhuriyetlerinin tamamen Rusya’nın etkisi altına girme olasılığını “Stratfor” gerçekçi bulmuyor. Burada iki unsurun daha çok rol oynayacağı belirtiliyor.

Öncelikle, Batı jeopolitik çıkarlarını gerçekleştirme çizgisinden dönmeyecek. Esasen ABD, küresel çaptaki jeopolitik gelişmelerin çıkarlarına uygun olmasına çalışacak. Amerika’nın istihbarat kurumları ve analitik merkezlerinin yaptığı tahminlerde, bu husus açıkça ifade edilmiştir. Moskova bunları biliyor ve Washington ile anlaşmalı şekilde etkinlik gösterme çizgisini seçecek.

İkincisi, eski Sovyet cumhuriyetlerinde ulusal siyasi seçkinler dış güçlerin etkisi altına düşmek istemeyecektir. Onlar çalışmalarında bu hususu dikkate almaya çalışacaktır. Olayların bu yönde gelişmesi toplumda karşıtlıkları güçlendirebilir ki, bu Moskova’nın hiç hoşuna gitmez; çünkü şimdi Rusya’ya eski Sovyet coğrafyasında istikrar daha lazımdır. Ulusal siyasi seçkinlere karşı sert adım atmak istemeyen Moskova’nın onları etki altına almaya çalışmayacağını düşünmek de saflık olur.

“Stratfor”a göre, bütün bunlar eski Sovyet coğrafyasındaki jeopolitik gelişmelerin birbirine karşıt hususlarla niteleneceğini öngörüyor. Aynı zamanda, bu coğrafyadaki bölgelerde farklı bir jeopolitik görünüm oluşabilir. Bu durumda çözümleme merkezi, Kafkasya ve Orta Asya’yı özellikle vurguluyor.

Kafkasya: Belirsizlik Sürüyor

Bu yıl bölgenin en riskli ülkesinin Gürcistan olması öngörülüyor. Rusya için de Tiflis temel sorun olmayı sürdürecek. Bu ülkede iktidara gelen güçlerin, durumu tamamen denetim altına alamayacağı tahmin ediliyor. Onlar, iktidarın bütün kesimlerinde kadrolaşabilir. Fakat bu, Gürcistan’da var olan belirsizliği tamamen gidermeye yetmeyecek.

Ayrıca, Tiflis’in Batı ve bölgedeki bazı devletlerle ilişkileri bozulabilir. ABD ve Avrupa, Gürcistan’ın NATO politikasının değişmesine duyarsız kalmayacaktır. Rusya’nın ülkedeki nüfuzunun artmasıyla, Washington ve Brüksel’in somut adımlar atma olasılığı yüksektir. Bu ise Tiflis için baş ağrısı demektir.

Gürcistan’ın stratejik ortağı olan Azerbaycan’la olan ilişkilerinde de sorunlar oluşabilir. “Stratfor”un vardığı sonuca göre, buna sebep bağımsız dış politika yürüten Bakü’nün, dış güçlerden herhangi birinin bölgeye daha fazla nüfuz etmesine ihtiyatla yaklaşmasıdır.

“Stratfor”un çözümlemelerinde Ermenistan’la ilgili tahmin verilmemesi ilginçtir. Bunun iki nedeni olabilir: Birincisi, çözümleme merkezinin bu Güney Kafkasya ülkesinin jeopolitik gelişmelere herhangi bir etki gösterebileceğini gerçekçi bulmamasıdır. Ermenistan’ın saldırgan politikası sonucunda bölgede ciddi bir çatışma oluşmuştur. Şu anda Erivan, kendi yarattığı belirsizliğe adilane bir çözüm bulunması için hiçbir çaba harcamıyor. İkincisi, çözümleme merkezi Rusya’yı karşısına almak istemiyor; çünkü şimdi Ermenistan meselesi çok hassastır. Şubat ayında yapılacak olan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonuçlarına Avrupa umutla bakıyor. Erivan’ın Batı yönümlü politika yürüteceğini düşünüyorlar.

Fakat aslında durum tamamen başkadır. Ermenistan fiilen, Güney Kafkasya’daki jeopolitik belirsizliğin temel kaynağıdır. Bu gerçeği itiraf edip, çözümleme ve tahminlerini buna uygun yapmayan “Stratfor”un, vardığı sonuçlar inandırıcı görünmeyebilir. Bu sebeple, Kafkasya’nın jeopolitik atmosferindeki belirsiz konuların bir süre daha güncelliğini sürdüreceği söylenebilir. Büyük devletlerin bölgemizdeki çatışmalara henüz yakın zamanda çözüm bulma planının olmadığı görülüyor.

Orta Asya: Yeni Çatışma Alanı

“Stratfor”un çözümlemesinden, Orta Asya ülkeleri arasında çatışmaların yaşanabileceği sonucu çıkıyor. Özbekistan’ın Tacikistan ve Kırgızistan’la olan ilişkilerinin gerginleşme olasılığı var. Bu sürece Afganistan’dan gelebilecek radikal dini grupların etki etmesi de olasıdır. Burada Rusya unsuru mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır.

Moskova, Tacikistan ve Kırgızistan’ı Avrasya bütünleşmesi sürecine katacak. Kazakistan bu konuda önemli rollerden birini oynuyor. Astana, Rusya ile sıkı ilişkiler kurmuştur. Fakat Nursultan Nazarbayev’den sonra bu ülkede siyasi durumun nasıl olacağı bilinmemektedir. Bu husus bölgede silahlı çatışmaya yol açabilir. Fakat “Stratfor”un hangi verilere dayanarak bu tahminde bulunduğu tam olarak anlaşılamamıştır. Ancak böyle bir tez ileri sürülmüşse, arkasında bir jeopolitik amaç durmaktadır. Belki bazı çevreler, Kazakistan’daki iktidara, bir sonraki başkanlık seçimlerinin demokratik ve şeffaf olmaması halinde, ciddi sorunların ortaya çıkabileceği uyarısında bulunuyor. Bu durum da bölgede belirsizlik oluşturmaya hizmet etmektedir.

Belgede Özbekistan’la ilgili de düşündürücü hususlar yer almıştır. Taşkent’in zor duruma düşebileceği görüşü ileri sürülüyor. Özbekistan’ın, Rusya’nın Avrasya Birliği’ne katılmasıyla ilgili baskılarına sonuna kadar direnebileceği şüphelidir. Onun geri adım atma olasılığı yüksektir. Fakat bu durumda Afganistan’dan Orta Asya’ya geçecek askeri gruplar, Taşkent için sorun yaratacaktır. Tacikistan’da ise, 2013 yılında yapılacak seçimler toplumda istikrarsızlığın ortaya çıkmasına neden olabilir.

Bütün bunlar, eski Sovyet coğrafyasında 2013 yılında jeopolitik görünümünün belirsizliklerle dolu olacağı sonucuna götürüyor. Küresel çaptaki jeopolitik gelişmeleri etkileme gücüne sahip devletlerin şimdilik bu coğrafyayla ilgili görüş birliğine varamadığı görülüyor. Onlar burayı istedikleri şekilde etkileme olanağına da sahip değildir. Bu sebeple, 2013 yılında daha ziyade siyasi manevralar yapmak zorundadır. Böyle bir durumda, Rusya’nın eski Sovyet coğrafyasında jeopolitik nüfuzunun artması olası görünüyor.

Kamal ADIGOZALOV

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.