AVRUPA BİRLİĞİ: BÖLGESEL BÜTÜNLEŞME YOLU BAKÜ’DEN GEÇİYOR

upa-admin 05 Haziran 2013 2.291 Okunma 0
AVRUPA BİRLİĞİ: BÖLGESEL BÜTÜNLEŞME YOLU BAKÜ’DEN GEÇİYOR

Bölgesel çerçevede iş birliği çok günceldir. Bu süreçte, her devletin ayrı rolü vardır. Bu, çeşitli alanlardaki gelişmişlik düzeyiyle doğrudan ilgilidir. Avrupa Birliği’nin yaptığı bir sosyolojik araştırmada, Güney Kafkasya ülkelerine ilişkin ilginç karşılaştırmalar yapılmıştır. Yüksek şahsiyet “gerçek”, bölgedeki durumu ortaya koyuyor.

İstihdam ve Ortalama Aylık Gelir Göstergeleri

Avrupa Birliği, Güney Kafkasya ülkeleri ile iş birliğine büyük önem veriyor. “Doğu Ortaklığı” programı çerçevesinde bu yönde belirli adımlar atılıyor. Bu durumda, karşılıklı ilişkilerin gelişmesine yön verecek birtakım göstergeler dikkate alınıyor. Bu anlamda “AB ile Doğu Ortaklığı Ülkeleri Arasında İşgücü Dolaşımının Faydaları ve Zararları” adlı araştırmanın sonuçları ilginçtir. Bu araştırma, 6 ülkede göçe ilişkin durumu öğrenmek üzere gerçekleştirilmiştir (Bkz.: www.case-research.eu).

Azerbaycan’a ilişkin alınan sonuçlar birkaç açıdan dikkat çekiyor. Birincisi, son yıllarda ülkemizin elde ettiği başarılara karşın bazı çevrelerin önyargılı tutum sergilediği hissediliyor. Azerbaycan’a ilişkin asılsız bilgiler yayılıyor. Bunun ışığında sosyal, siyasi, ekonomik ve kültürel alanlarda yaşanan gelişim süreci yadsınıyor. İkincisi, Batı’nın Güney Kafkasya politikasında çifte standart gözlemleniyor. Bu tür bir yaklaşımla bölgedeki gerçek durumu belirlemek ve adil bir konum almak mümkün değildir. Üçüncüsü, Batılı örgütlerin yaptığı araştırmaların sonuçları, kamuoyuna nesnelliğin kıstası şeklinde sunuluyor.

AB’nin yukarıda belirttiğimiz araştırmasında, Azerbaycan’da istihdam göstericisinin yüksek olduğu vurgulanıyor. Burada istihdam % 60 düzeyinde bulunmakta ve bu, Güney Kafkasya’daki en yüksek veri olmaktadır. 2000-2011 yıllarında istihdam düzeyi Azerbaycan’da % 18 artmıştır. O dönemde Ermenistan ve Gürcistan’da bu gösterge azalmıştır. Bu fark neyi ifade ediyor?

Her şeyden önce, geçen sürede Azerbaycan’da sosyo-ekonomik gelişim olduğunu söylemek gerekiyor. İstihdam düzeyinin yükselmesi, yeni iş yerlerinin açılmasıyla doğrudan ilgilidir. İlham Aliyev ilk kez başkan seçildiğinde, bu yönde ciddi adımlar atılacağının sözünü vermişti. AB araştırması da Devlet Başkanı’nın verdiği sözü tuttuğunu doğruluyor.

Bu açıdan, başka bir önemli hususu vurgulamak gerekiyor. İstihdam düzeyinin 10 yıl süresince yükselmesi, petrol sektöründe de ciddi gelişmenin olduğunu göstermektedir. İşte bu alanda açılan yeni yerler hesabına insanlar işle karşılandı. Burada onu belirtelim ki, Azerbaycan’da çalışma çağındaki nüfusta kadınların oranı % 69 artmıştır.

Bu veriler ülkede gerçekleştirilen reformların kapsamını ve içeriğini ifade ediyor. Onlar Azerbaycan toplumunun ekonomik gelişimiyle birlikte, sosyal yapısının da değiştiğini göstermektedir. Dolayısıyla, ülkede demokratikleşme süreci hızla sürüyor. Üstelik bu, ekonomik gelişmeyle etkileşim ortamında gerçekleşiyor. Azerbaycan toplumunun bu şekilde açılması çok önemli bir olaydır. Şüphesiz, bu husus Azerbaycan’ın bölgenin en gelecek vaat eden devleti olduğunu doğruluyor.

Fakat AB’nin kendisinin de itiraf ettiği bu reformlar zemininde, Azerbaycan’a karşı çifte standart politikası yürütmesi, hiçbir sağlıklı mantıkla açıklanamamaktadır. Buradan, Batı’nın Güney Kafkasya’ya dönük politikasına hala tam olarak açıklık getiremediği sonucu çıkıyor. Bölgedeki tüm devletlere bir arada yaklaşım yanlış sonuçlar veriyor. Aynı zamanda, bu tutumun bütün olarak Avrupa’nın jeopolitik çıkarlarına ne kadar zararı olduğunun da farkına varılmalıdır. Aslında, gerçeği reddetmek yenilginin başlangıcıdır. Güney Kafkasya’nın en büyük potansiyele sahip devletine karşı haksız tutum sergilemek, onun gelişimini yanlış yorumlamak her büyük jeopolitik gücün bölgede başarı sağlamasına engel olmaktadır.

Göç ve Göçmenlik Oranları

Avrupa Birliği’nin araştırmasında diğer bir önemli husus, göçün bileşenleriyle ilgilidir. Elde edilen sonuçlara göre, Azerbaycan’ı terk etmek isteyenlerin sayısı her yıl azalıyor. Ülkenin işgücüne gereksinimi var. Bu gereksinim, iç kaynakların yanında, yurtdışından gelen işgücüyle karşılanıyor. Yani Azerbaycan, göç ile birlikte göçmenliğin de oldukça canlı nitelik taşıdığı Güney Kafkasya’daki tek ülkedir. Anlaşılan, bu süreçte ortalama aylık gelirin Ermenistan ve Gürcüstan’dakinden 1,5 kat fazla olması ciddi rol oynuyor. Bunlar Azerbaycan’ın devlet olarak, çekim gücünün komşularından bir hayli yüksek olduğunu doğruluyor.

Bir ülkenin çekim gücü belirleyici göstergelerden sayılıyor. Burada birçok unsur dikkate alınıyor. Dolayısıyla, iç istikrarın durumu önem taşıyor. Zira insanlar sadece güvende hissedecekleri yerlere gidiyor. Ayrıca, iş bulma şansı göz önünde bulunduruluyor. İşçi göçmenler gittikleri ülkede uzun süre iş bulamazlarsa, belirli süreden sonra tersine bir süreç başlıyor. Onların bu ülkeye akını azalıyor, burada olanlar ise git gide ülkeyi terk ediyor. AB’nin araştırmasına göre, genel olarak Azerbaycan’dan gidenlerin sayısı her yıl azalıyorsa, bu, ülkede çalışmak için ortamın elverişli olduğu anlamına geliyor. Üstelik bu araştırmaya göre, ülkeyi terk eden Azeriler artık daha fazla yurda dönme eğilimindedir.

Tüm bunlardan çok önemli sonuçlar çıkarılabilir. Güney Kafkasya’da gerçek gelişmenin Azerbaycan’da olduğu anlaşılıyor. Ülke artık dünya çapında rekabet ediyor. Birçok devleti krizin sardığı bir zamanda, Azerbaycan’da tüm alanlarda gelişme gözlemlenmesi, gerçekleştirilen siyasetin etkinliğini göstermektedir. Daha fazla dikkat çeken husus ise, bu gerçeği artık uluslararası kuruluşların da kabul etmek zorunda kalmasıdır.

Şüphesiz ki, bunlar Azerbaycan’a karşı bazı çevrelerin nesnel davranmasına yol açmalıdır; çünkü aksi takdirde, bölgenin jeopolitik düzeninde istenmeyen eğilimler görülebilir. Güney Kafkasya’nın küresel çapta jeopolitik öneminin arttığı bir dönemde, bunun hiç kimseye yarar getirmeyeceğini düşünüyoruz.

Diğer önemli husus, Güney Kafkasya’da bölgesel bütünleşmeyi hangi devletlerin daha ziyade istemesiyle ilgilidir. Batılı politikacılar sıksık bu sorundan bahsediyor. Bölge ülkelerini iş birliğini genişletmeye çağırıyorlar. Fakat AB’nin yaptığı araştırma, reel olarak Azerbaycan’dan başka bölgenin hiçbir devletinin bu sürece hazır olmadığını gösteriyor. Burada mevcut anlaşmazlıkların oynadığı olumsuz rol de unutulmamalıdır. İşte bu nedenle, Ermenistan tüm bölgesel projelerin dışında kalıyor. Büyük devletlerin de bu gerçeği Ermenistan’a anlatıp, ondan yapıcı konum sergilemesini talep etmek yerine, onu destekliyor olması düşündürücüdür. Bizce, AB’nin yürüttüğü ve yukarıda bahsettiğimiz sosyolojik araştırma da bunu doğruluyor.

Tüm bunlardan nasıl bir sonuç çıkarılabilir? Er ya da geç Batı, Güney Kafkasya politikasını gözden geçirmelidir. Bu bölgede yaşanan gerçek süreçleri olduğu gibi kabul edinceye kadar, herhangi bir jeopolitik başarıdan bahsetmek anlamsızdır.

Kaynak: Newtimes.az

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.