Sonunda, dünya kamuoyu rahat nefes aldı. İsviçre’nin Cenevre kentinde dünyanın 6 büyük devleti ile İran nükleer programla ilgili ilk anlaşmaya vardılar. Birçok uzman bunu büyük savaşın önlenmesi olarak değerlendiriyor. Aynı zamanda, bu olayın jeopolitik yönü çok sayıda faktörü dikkate almayı gerektiriyor. Şimdilik ortada belli çelişkili hususlar da mevcuttur. 6 aydan sonra neler olacak?
Uzun Süreli İhtilafın Sonu Mu?
İran’la Batı arasında birkaç yıl süren gerilim, galiba, sona ermek üzere. İhtilafın iki esas tarafı Tahran’la Washington idi. Onlar uzun süredir, birbirine uzlaşmaz düşman tavrı sergiliyorlardı. Şimdi ise durum büyük ölçüde değişti. İlginçtir ki, dünyada yaşanan süreçleri düzenleyen Batı bu işi önceki başarısız adımların (Irak, Afganistan, Mısır, Suriye, Libya vb.) kaderi fonunda görmüş. Anlaşılan, okyanus ötesindeki küresel jeosiyasete ayarlamalar yapma gerekliliği ortaya çıkıyor.
Bununla birlikte, üzülerek söylemeliyiz ki, tüm süreçlerin temel gayesini halkların ve ülkelerin gelişimi ve güvenliğinin oluşturduğuna inanmak hayli zordur. Somut olaylar gösteriyor ki, burada daha çok jeopolitik hırslar kendini göstermektedir. İran’la olan sorunların çözümlenmesinde ciddi adımın atılmasını aynı düzlemde değerlendirdikte, düşündürücü hususlara rastlanıyor.
Bu bağlamda diyebiliriz ki, dünyanın İran’la yüz yüze kalması çelişkili görünüyordu. Ancak Tahran’ın arkasında çeşitli ülkeler ve süreçlerin olması da sır değildir. Örneğin, Irak, Afganistan, Mısır, Suriye, Libya İran’ın arkasında idi. Bunların yanında, bu cephede açık görünmeyen Rusya ve Çin vardı. Başkent Tahran onlardan her zaman ciddi destek aldı. İran konusunda dünyanın 6 güçlü devletinin ortak görüşe varmasında bu gibi faktörlerin hangi rolü oynadığının jeopolitik analizine ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Bu açıdan gerçeklikle jeopolitik hırsların sınırlarının nerede kesiştiği de ilginçtir.
Her halükarda, 24 Kasım 2013 dünya tarihinin önemli günleri sırasına geçebilir. Cenevre’de bu tarihte İran’ın nükleer programıyla ilgili ABD, Fransa, İngiltere, Çin, Almanya ve Rusya Tahran’la genel olarak anlaşmışlardır. Gerçi, şimdilik sorunun çözümünün ilk aşamasından konuşmak mümkündür. Hem de yayılan habere esasen, bazı yönlerden görüş ayrılığı kalmaktadır. Dolayısıyla İran yetkililerinin “mesele %98 oranında çözüldü” demesi rastgele değildir.
Varılan anlaşmaya göre, İran 6 ay içerisinde nükleer programını durduruyor. “Reuters” ajansının yaydığı haberde deniyor ki, Obama Tahran’ın bu süreçte verdiği sözlere uymadığı takdirde ABD’nin “baskıları arttıracağı”nı açıkladı (Bkz.: Parisa Hafezi, Justyna Pawlak. Six powers clinch breakthrough deal curbing Iran s nuclear activity / “Reuters”, 24 Kasım 2013).
Batı İran’a karşı yaptırımları azaltmayı ve ona 4,2 milyar ABD Doları değerinde yardım göstermeyi vaat etti. Bununla beraber, Tahran’ın petrol ürünlerine Avrupa pazarları açılıyor, altın ve otomotiv endüstrisi alanında işbirliği yeniden başlatılıyor (Bkz.: Iran nuclear deal complete after days of talks, ministers confirm / ” The Guardian “, 24 Kasım 2013).
“Reuters”in haberlerine göre, BM Genel Sekreteri Ban Ki-Mun görüşmelerin sonunda memnuniyetini söyledi. Obama “İran’ın atom silahına götüren yolunun kesildiğini” açıkladı. Görüşme katılımcılarının sevinç hisleri ifade etmesi birçok televizyon kanalının basın toplantısından verdikleri canlı yayından görünmüş. Diplomatlar sarılıp öpüşerek birbirlerini tebrik ettiler. Fakat bir husus dikkatlerden kaçmadı.
Almanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle’nin sadece elini sıktılar, sarılıp öpüşmediler. Titizlik ve her şeyle ilgilenen gazeteciler bunu bakanın farklı görüşe sahip olması ile ilişkilendirmişler. Anlaşılan, görüşme katılımcıları kendilerinin “dernek” üyeleri gibi görünmelerinden çekindiler. Gazetecilerin bu şakasının dışında küresel jeosiyaset için ciddi işin görüldüğünü söylemek mümkündür.
Bu Oyunda Kim Yenildi, Kim Yendi?
Şunu vurgulamak gerekiyor ki, çoğu devletler varılan anlaşmayla ilgili olumlu tutum ifade ettiler. Ancak İsrail Başbakanı onu “kötü anlaşma”, “tarihi hata” olarak niteledi. Başkent Tel Aviv düşünüyor ki, İran kendisine karşı yaptırımları azaltarak, nükleer programını geliştirme şansını koruyor. Zira 6 aydan sonra “altılık” ülkeleri Tahran’a bu yönde çalışmalarını kabul edilen çerçeveler kapsamında sürdürmek imkanı verebilirler. Bunların zemininde Almanya’nın “Spigelonline” elektronik yayınının “Obama İran’a deneme süresi verdi” görüşünü öne çıkarması dikkati çok çekiyor (Bkz.: Sebastian Fischer. Durchbruch im Atomstreit: Obama gewährt Iran Probezeit / “spigel.de”, 24 Kasım 2013).
Bazı uzmanların görüşüne esasen, Rusya bu süreçte en çok kazanan taraftır. “Die Welt” Putin’in Orta Doğu krizinden yararlandığını açıkça yazmıştır (Bkz.: Lord Weidenfeld. Putin profitiert von den Krisen im Nahen Osten / “welt.de”, 19 Kasım 2013). Dışişleri Bakanı S. Lavrov da basın toplantısında kendini tutamayarak “Putin’in planı yerine getiriliyor” ifadesini kullandı. Genel olarak ise Moskova’nın kendini temkinli götürmesi gözleniyor.
Burada birkaç önemli detayı vurgulamak gerekiyor. Her şeyden önce, İran’la ilgili oluşmuş çelişkili durumdan çıkış yolunun bulunmasının aşağıdaki nedenlerinin olduğunu söylemek mümkündür.
Birincisi, ABD Afganistan, Irak, Libya, Mısır, Suriye ve diğer ülkelerden sonra İran’a askeri müdahale edemezdi. Modern uluslararası durum buna izin vermiyor. Böyle bir adımın atılması ABD’nin konumuna güçlü darbe vurur ve Washington’un uluslararası konumlarının kaybedilmesine neden olurdu. İkincisi, Avrupa Birliği ABD’nin tüm adımlarına destek vermekle birlikte, önceden İran’a müdahale fikrinin başarısız olacağına emindi. Bu nedenle bir bahane arıyordu ki, hem kendisi, hem de ABD İran’ı bir pazar olarak kullanabilsin. Yani AB’nin İran’dan enerji kaynakları almakta ve kendi ürettiği ürünlerini orada satmakta çıkarı vardır. Üçüncüsü, İran kendisi de ekonomik kriz içerisindeydi. Bu süreç ve yaptırımlar devam ederse, onun durumu büyük ölçüde kötüleşebilirdi. Üstelik İsrail’le olan ihtilaflar derinleşerek, askeri çatışmaya neden olurdu. Tahran aslında bölgesel ölçekte dışlanıyordu. Bu nedenlerden dolayı, taraflar bu anlaşmayı tarihi zafer olarak sunmaktadırlar.
Bunlardan başka, İran ve Rusya yetkilileri Cenevre görüşmelerinin önemli sonuçlarından biri olarak Tahran’ın nükleer enerjiyi barışçıl amaçlar için kullanım hakkının itiraf olunmasını sunuyorlar (Bkz.: Иран и “шестерка” достигли исторического соглашения / “rbc.ru”, 24 Kasım 2013). Batılı diplomatik çevreler ise daha çok İran’ın nükleer programını 6 ay süreyle durdurması üzerinde duruyorlar. Sadece bu sürenin sonunda sorunun ne derecede çözüldüğü bilinecek. Böyle bir izlenim oluşuyor ki, taraflar şimdilik mümkün çelişkinin ortaya çıkma ihtimalinin varlığının üstünden sessizlikle geçiyorlar. Zamanı geldiğinde ise böylesine davranma imkanı kalmayacaktır.
Öte yandan, hissediliyor ki, İran kendisini kaçınılmaz ekonomik krizden uzaklaştığını düşünerek kazanan taraf olarak hissediyor. Bunun arka fonunda Obama ise hem ABD içinde, hem de yurt dışında çözmek istediği, fakat çözemediği sorunların geleceğine tedbirli yaklaşım sergilemekten başka çıkış yolu bulamayan taraf gibi görünüyor. S. Lavrov’un bu süreçte Putin’in düşüncesinin kabul edildiğini diyerek mesaj göndermesi Moskova’nın farklı hisler geçirdiğinden haber veriyor. Konuşmalardan sonra Fransa’nın Dışişleri Bakanı L. Fabius ile İran Dışişleri Bakanı C. Zarif’in sarılıp birbirini tebrik etmesi gözden kaçmadı. Tüm bunlar neyi ifade ediyor?
Anlaşılan, siyaset ve jeosiyaset yeni safhaya geçiyor. Ama galiba her yüzyılın başında olduğu gibi, dünyanın çoğunluğu oluşturan ülkeleri güvenlik ve devamlı kalkınma intizarında kalmakta devam edeceklerdir. Çünkü temel amaç gerçekleri dikkate alarak küresel güvenlik sistemi oluşturmak değil, jeopolitik çıkarları sağlamak yönünde çalışmaktan ibarettir.
Tüm bunların yanı sıra, başkent Tel Aviv’in Anlaşmayı “İran’a yılbaşı hediyesi” gibi değerlendirmesi unutulmamalıdır (Bkz.: Iran nuclear deal complete after days of talks, ministers confirm / “The Guardian”, 24 Kasım 2013). Suudi Arabistan’ın da hangi tavır sergileyeceği merakla bekleniyor. Bu gibi hususlar Orta Doğu’da yeni çelişkilerin oluşmasına neden olabilir mi? İran 6 ay sonra nükleer programını geliştirmek isteğini ifade ederse, neler olacak? Bu gibi soruların cevabı henüz bilinmemektedir.
Şöyle görünüyor ki, Cenevre’de sadece birinci adım atıldı. Aslında, taraflarda ta ilk zamanlardan belirli jeopolitik iddiaların yerine iyi niyet olsaydı, onlar hayli önce kolayca anlaşabilirlerdi. Maalesef, böyle olmadı. Anlaşılan, siyasi bilgeliğe ve adalete hala fazlasıyla ihtiyaç vardır.
Kaynak: Newtimes.az