MISIR: DIŞ POLİTİKADA DÖNÜM NOKTASI

upa-admin 27 Mart 2014 2.392 Okunma 0
MISIR: DIŞ POLİTİKADA DÖNÜM NOKTASI

Son bir yılda Mısır’da yaşanan olaylar onun jeopolitik konumunu da etkiledi. Artık bu ülkede sosyo-politik durum istikrara doğru gidiyor. Fakat siyasi çizgiyle ilgili sorular netleşmemiştir. Görünen o ki, Kahire bölgesel ve küresel ölçekte etkinliğini arttırır. O, kendine yeni ortaklar arıyor ve aynı zamanda, onlarla ilişkilerinde dengeyi tutturmaya gayret ediyor. Mısır’ın yeni yönetimi bunu başarabilecek mi?

Devrim Sonrasındaki “Siyasi Devrim”: Kahire’nin Seçimi

Ortadoğu ülkeleri “Arap Baharı” hülyasından ayıldıkça dış politikalarında ayarlamalar yapıyor. Bir gerçeği şimdi herkes kabul ediyor: Bölgenin Arap devletlerinin hiçbiri bu süreç başlamadan önceki durumda değil. İç sosyo-ekonomik, kültürel, siyasi ve askeri gerçekler birkaç yıl öncekinden hayli farklıdır. Rejimler de değişti. Bölgenin Arap olmayan devletleri ve dünyanın büyük jeopolitik güçlerinin Arap ülkelerine olan ilişkilerinde ciddi yenilikler gözlemleniyor.

Somut olarak ifade edilirse, şu anda Ortadoğu’nun Arap-Müslüman devletleri kelimenin birçok anlamında tarihlerinin hızla değişim aşamasını yaşıyorlar. Bölgenin saygın ülkelerinden sayılan Mısır, Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri ve başkaları devlet gelenekleri ile modernlik arasında uyum arayışındalar. Bu süreç iç ve dış siyasetlerinin uzlaştırılması gibi güncel bir görevi öne çıkardı. Şüphesiz, oluşmuş böyle bir durumda dış politikanın önceliklerine yeniden göz atmak Ortadoğu’nun büyük devletlerinin kaygısına dönüşmüştür. Bu sırada Mısır’ın hangi yönü seçtiği uzmanların ilgisini çekmiştir.

Öncelikle söylemek gerekir ki, bu bölgenin Suudi Arabistan, Mısır, Katar, Lübnan, Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkeleri şimdilik tam anlamda dış politikalarını yenilemedi. Şimdi önemli olan, bu sürecin başlaması ve ona küresel jeopolitik güçlerin tutumudur. Buna birkaç açıdan bakılabilir. Birincisi, Batı, Rusya ve Çin bölgenin güçlü devletleri ile ekonomik ve askeri ilişkilerini yeniden gözden geçirirler. İkincisi, diplomatik etkinlik arttı. Üçüncüsü, bu büyük güçler arasında bölgedeki nüfuz mücadelesi aslında yeni safhaya geçti.

Bu aşamanın temel özelliklerinden biri mücadele alanının genişleyerek Doğu Avrupa (Ukrayna), Kafkasya ve Orta Asya’yı kapsamasıdır. Yani Batı, Rusya ve Çin’in Ukrayna’daki çatışmasının sonucu Suriye, Lübnan, Mısır, Irak meselelerini de etkileyecek. Bu açıdan Ortadoğu’nun güçlü devletlerinin dış politikasına da bölgesel açıdan ve küresel düzeyde cereyan eden jeopolitik süreçler düzleminde de göz atmak gerekir.

Bu hususlar açısından Kahire’nin son iki yılda yürüttüğü dış politika uzmanların dikkatini çekti. Meseleye üç açıdan bakıyorlar. Birincisi, Mısır’ın yeni rejiminin uluslararası alanda faaliyeti. İkincisi, Kahire’nin bölgesel politikasının yeni tınıları. Üçüncüsü, sosyo-politik ve ekonomik gerçekliklerle dış politikanın yeni önceliklerinin birbirini tamamlaması. Şu anda feldmarşal Abdülfettah el Sisi’nin askeri darbe sonucunda oluşan yeni Mısır yönetiminin attığı diplomatik adımları analistler ve uzmanlar tahlil ediyorlar.

Burada ilginç bir incelik meydana çıktı. El Sisi Savunma ve Askeri Sanayi Bakanı olarak ilk ziyaretini Rusya’ya yaptı. Başkan V. Putin onu Novo-Ogaryovo’daki ikametgahında kabul etti. Bu, Mısırlı feldmarşala verilen yüksek değeri ifade ediyor. Uzmanlar, Putin’in bu adımının Mısır’ın uluslararası konumunu güçlendirdiğini düşünür. Aynı zamanda, El Sisi’nin devlet başkanı seçilmesi için ciddi destek oldu.

Rus analistlerin kanaatine göre, bu sefer yukarıda bahsedilenlerle birlikte, küresel jeosiyasetle ilgili olan bir bağlamı ifade ediyor. Mısır dış politikasında Rusya’yı temel ortaklardan biri olarak görme arzusundadır (Bkz.: Ирина Мохова. Новые ориентиры внешней политики Египта / “Независимая газета”, 3 Mart 2014).

Amerika Politikası ve Bölgesel Bağlam

Fakat burada başka bir faktör mevcuttur ki, onu kenara atmak mümkün değil. Biz, Amerika-Mısır ilişkilerinin geleneksel olarak güçlü olduğunu kastediyoruz (Bkz.: Gökhan Telatar. Değerler ve Çıkarlar İkileminde ABD’nin “Arap Baharı”na Yönelik Politikası / Uluslararası Hukuk ve Politika, 2012, Cilt: 8, Sayı: 29 s. 55-86). Aslında, Rus uzmanlar da bu makamı vurguluyorlar. Bir yandan, hesap ediyorlar ki, son yıllarda yaşananlar Rusya’nın Ortadoğu’da varlığına ihtiyaç olduğunu kanıtlıyor. Onların görüşüne göre, Moskova ile ilişkiler bölge devletlerinin bağımsızlığının artmasına yardımcı olacaktır.

Diğer yandan ise, ”Rusya kendi objektif göstergelerine göre bölgede ABD’nin etkisini dengeleyen güç olamaz” (Bkz.: Андрей Байков, Игорь Истомин. Неожиданные партнеры России на Ближнем и Среднем Востоке / “Международные процессы”, 2013, № 2). Bunlara göre Mısır’ın yeni yönetiminin Washington-Moskova rekabetinde tutacağı yer ilginçtir. Aynı zamanda, Kahire’yi Kremlin’e yönelmeye zorlayan jeopolitik noktaları gözden kaçırmak olmaz.

Mesele şu ki, Washington Muhammed Mursi’ye karşı askerin isyan etmesini başlangıçta çok da desteklemedi. B. Obama yönetimi Irak ve Suriye deneyimlerinden çekindi. Müslümanlara anti-demokratik gibi görünmek istemedi. Sadece Mısır’da kimin daha güçlü olduğu bilindikten sonra Beyaz Saray’ın El Sisi’ye yaklaşımı değişti.

Buna rağmen, artık ABD El Sisi’nin yönetimini birkaç uluslararası etkinliğin dışında bırakmıştı. Başkent Kahire BM Güvenlik Konseyi’nde kendine karşı karar kabul edilmesinden endişelendi. Dolayısıyla onun Rusya’ya başvurması anlaşılır. Şimdi Kremlin El Sisi ile askeri işbirliği yapar ve aynı zamanda, onu uluslararası alanda savunmaya kalkar. Moskova’yı alıkoyan temel faktör, Rus analitiklere göre, radikal İslam’dır (Bkz.: önceki kaynağa). O halde Mısır’ın yeni iktidarı, Rusya için stratejik ortak olabilir.

Yukarıda vurgulanan hususlar göstermektedir ki, Mısır Rusya ile ilişkilere yeni içerik vermekte çıkarlıdır. Moskova’nın da bu iş birliğine ihtiyacı vardır. Fakat tüm bunlar Kahire’nin ABD’yi arka plana atması anlamına gelmemelidir. Aksine, Mısır yönetimi Washington’la daha sıkı ilişkiler yaratmalıdır ki, terör ve iç karışıklık senaryolarından uzak olsun. Meselenin diğer tarafı Mısır’ın bölgesel politikasına bağlıdır.

Başkent Kahire’nin tek başına mevcut durumdan çıkabilme olasılığı azdır. Onun Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Kuveyt’in mali desteğine ihtiyacı vardır. Bununla birlikte, Riyad Mısır’ın yeni yönetimine destek verdi. Katar M. Mursi’yi savunuyorsa, Suudi Arabistan El Sisi’yi tercih ediyor. Şu anda Başkent Kahire Riyad’ın bu çalışmalarını değerlendirir. Yakın gelecekte Mısır’ın Suudi Arabistan ile rekabet imkanı olmadığından, iki ülkenin iş birliğinin önünde engel yoktur; çünkü Mısır ekonomik açıdan Suudilerden zayıftır (Bkz.: Ирина Мохова. Gösterilen makalesi).

Sıralanan Arap ülkelerinin ABD’yle yakın ilişkileri var. Böyle anlaşılıyor ki, Mısır bölgede konumunu sağlamlaştırmak istiyorsa, Amerika’nın buradaki müttefikleri ile ilişkileri geliştirmelidir. Şimdi Başkent Kahire bu yönde çalışmalarını güçlendiriyor. Onun ne derece başarılı olacağını zaman gösterecek.

Bütün bunlar onu tasdik ediyor ki, Mısır’ın dış politikasında yeni renkler kendini gösteriyor. Bir yandan, dünyanın büyük devletleri ile ilişkilere daha dengeli içerik veriliyor diğer yandan ise, bölgenin güçlü ülkeleri ile iş birliği geliştiriliyor. Anlaşılan, Kahire yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimini sakin ortamda geçirmek amacına da odaklanır. Es Ssis’nin adaylığını destekleyenler var. Ancak bu durumda Mısırlılar; “Seçilmiş Başkanı silah zoruyla devirdikten sonra hangi mantıkla yasal bir seçim geçirilebilir?” sorusuna cevap bulmalıdırlar. Spesifik olarak, burada bir çelişki mevcut değil mi? Seçim sakin geçse bile, siyasi rakipler bu çelişkiyi yüze vurmayacaklar mı?

Mısır’da M. Mursi’yi “hura” sesleriyle Başkan seçtiler, fakat topu topu 1 yıl sonra aynı ruh hali ile El Sisi’yi desteklediler. İlginçtir, şimdi sırada kim var? Acaba, dış politika da bu kadar çabuk mu değişecek?

Kaynak: Newtimes.az

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.