Sırplar tarafından yaklaşık 10 yıl boyunca eski Yugoslavya’da (özellikle Saraybosna ve ardından Kosova’da) bağımsızlık isteyen iki halka karşı, eşit olmayan bir savaşta işlenen ve sayısı yüzbinlerle ifade edilen “etnik temizlik” planları kapsamında uygulanan katliamlar (tecavüzler, özellikle Sırp milis ve askerleri tarafından Boşnak kadınlarına karşı kitlesel ve sistematik bir etnik temizlik aracı olarak kullanılmıştır. Bu, Kosova Savaşı’nda da devam etti hiç şüphesiz. Bunların dışında, sayıları milyonla ifade edilen insanlar, baskı ve şiddet yolu ile evlerini terk etmeye zorlandı Sırbistan devleti tarafından.
15 yıl aradan sonra, bölgede barışı sağlayabilmek için ilişkilerin normalleşmesi gerekiyor elbette. Fakat 10 yıl boyunca dünyanın gözleri önünde masum sivillere yapılan zulümlerin bu kadar hafif cezalarla atlatılması, bu zulümlere maruz kalan insanları, yakınlarını ve haksızlıkların karşısında duran herkesi, dünyanın ve insanlığın adaleti hakkında düşündürüyor. Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi’nde, o dönemin meşhur canisi paramiliter Arkan’ın adamlarının büyük kısmının hiç bir ceza almadığı, mahkemelere dahi çıkarılmadığı belgelerle kanıtlanıyor. Ciddi sayılarla ifade edilebilecek savaş suçlusu insanların, uluslararası adaletten nasıl kaçabildiklerini inceleyen bir araştırmayı, bu yazıda Türkçe’ye çevirip değerli okuyucularımıza sunmayı, insan hakları ve adalet adına görev bilirim. Yaklaşık 10 yıl boyunca, insanlık dışı her türlü baskı, işkence ve tecavüzü uygulayıp, insanları doğdukları yerlerinden-yurtlarından kovan Sırbista’ın, kendi eliyle insanlara korku salması için yarattığı, “Arkan” lakaplı Zeljko Raznatovic liderliğindeki paramiliter Kaplanlar grubu üyelerinin, nasıl olup da uluslararası yargıdan kaçabildiklerine değiniliyor bu araştırmada.
Arkan’ın Paramiliterleri: Adaletten Kaçan Kaplanlar
Bosna, Hırvatistan ve Kosova’da savaşlarda yaşanan insanlık suçlarına rağmen, Arkan lakaplı ve savaşın kötü namlı adamı Zeljko Raznatovic liderliğinde yolları yaran paramiliterlerden hiçbirisi nasıl olup da cezalandırılmadılar?
Jusuf Trbic, Bosna’nın doğusunda Bjelina’da, silah dolu bir kamyonun içinde oturmuş vaziyetteki Arkan’ı ilk kez nasıl gördüğünü düşündü. 12 Nisan 1992 tarihinde, saat öğleden sonra 16.00’da Sırp güçleri şehrin kontrolünü ele geçirmişlerdi. Trbic, televizyon haberlerinden Zeljko Raznatovic’in yüzünü tanıdı. Şimdi o, kendisinden korkulması gereken bir adamdı. Trbic, Arkan’ın gönüllü Sırp korumaları “Kaplanlar” tarafından henüz yeni yakalanmıştı. “İlerleyen saatlerde ve tekrar sabaha yakın saatlerde, zaman zaman Arkan’ın önünde de olmak üzere defalarca dayak yedim ve işkence gördüm” diye konuşan Trbic, “tenimde hiçbir milimetre beyaz yer kalmadığı gibi, her tarafım simsiyah morarmış halde idi” diyordu. Trbic, daha sonra serbest bırakıldı, çünkü Arkan sadece bir nedenden dolayı yakalamıştı onu; Trbic bir gazeteciydi ve paramiliter liderin amacı, onun aracılığı ile Radio Bjelina’da Müslümanlara silahlarını teslim etmelerini söyleyecek bir duyuru yayımlatmaktı. Diğerleri ise bu kadar şanslı değildiler…
Bijeljina’dan kimliğinin gizli kalmasını isteyen bir kadın, BIRN için yapılan söyleşide şunları söylemiştir. 1992 senesi bir Nisan gecesi Arkan’ın adamları ailesinin kapısını çaldığında, henüz 19 yaşında imiş. “Onlar maskeli oldukları için sadece gözlerini görebiliyordum” diye hatırlıyor. Paramiliterler ailemizin eşyalarını, para ve altınlarımızı aldılar zorla. Birden bir asker arkadan saldırdı ve o anda bilincini yitirdim. O ve eşinin kızkardeşi kendilerine geldiklerinde, çıplak ve kanlı bir halde idiler. Ertesi günü Arkan’ın gelip kendilerine tecavüz ettiğini ileri süren kadın, “Arkan ilk kez o gece geldi. Saçımdan çekip, beni başka bir apartmana götürdü ve orada tecavüz etti. Yarı ölü vaziyette beni geri getirdi ve sonra ertesi gün de aynı şeyi tekrarladı. Daha sonra diğer askerler gelip çocuklarımın, kayınvalidemin ve herkesin gözleri önünde tecavüz ettiler” diye devam etti. “Onlara beni öldürmeleri için yalvardım; daha fazla acı çekemeyeceğimi söyledim. Fakat onlar alaycı bir gülüşle, öldürdükleri takdirde hiçbir şey elde etmeyeceklerini söyleyip, zaten benim intihar edeceğimi söylüyorlardı” diyen bu kadının kanıtları, mahkemeye hiçbir zaman verilmese de, ona Bosna Hükümeti tarafından, savaşta tecavüze uğramış bir kurban olarak yaşadıkları için resmi tazminat ödenmiştir.
Eski Yugoslavya Savaş Suçları Mahkemesi’nin kararları, 1992 Nisan ayının ilk iki günü Bjelina’da paramiliterler tarafından en az 48 kişinin öldürüldüğü göstermiştir. Fakat Arkan’ın adamlarından hiçbirisi, 1990’lı yıllarda Eski Yugoslavya’da yaptıkları tecavüz, yağmalama ve kanun dışı davranışlarla suçlanmalarına rağmen tutuklanıp cezaevine konmamıştır. Şimdiye kadar Arkan’ın savaşçılarından sadece biri (Boban Arsic), hizmet yaptığı süre içinde bir çifti öldürdüğü gerekçesi ile Hırvatistan Mahkemesi tarafından suçlu ilan edilerek, hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkarılmıştır. Bazı Kaplanlar, o günlerden bu yana, savaş öncesi ve sonrası başka suçlardan (Sırbistan Başbakanı Zoran Djindjic’in vurulması gibi) dolayı tutuklanmış oldukları halde, hiçbir zaman savaş suçundan dolayı tutuklanmadılar. Aarhusit Üniversitesi Güney Avrupa Araştırmaları Profesorü ve Balkanlar uzmanı Christian Axboe Nielsen’in belirttiğine göre; Lahey Mahkemesi, sıradan olmayan savaşçıları, yani yüksek derece şüphelileri izlemek için kurulmuştur. “Tahmin edilen ve beklenen şey, Eski Yugoslavya Savaş Suçları Mahkemesi’nin geçen zaman içinde Arkan’ın birliklerini de mahkemeye çıkarması idi. Fakat bu, hiçbir zaman gerçekleşmedi” diye konuşan Nielse, Sırbistan’daki soruşturmalar hakkında ise, Sırbistan kamuoyunun bugün dahi hiç istekli olmadığını düşündüğünü söylemiştir.
Sırp Kasabı Arkan: Zeljko Raznatovic
Zeljko Raznatovic (Arkan), 17 Nisan 1952’de Slovenya’nın Brezice kasabasında doğdu. Raznatovic, Yugoslavya’da henüz savaş başlamadan önce de Avrupa’nın pek çok ülkesinde polis tarafından bilinen bir isimdi. İlk vukuatı, 1966’da bir kadının cüzdanını çalmak olan Arkan (Zeljko Raznatovic), tutuklanıp 1 yıl gözaltında tutuldu. Daha sonra, 1970’lerde Avrupa’ya gidip orada yaşamaya başladı ve 1973- 1983 arasında 10 yıl boyunca çeşitli ülkelerde pek çok suça bulaştı.
Arkan’ı yakından inceleyen gazeteci Filip Svarm, BIRN’e verdiği mülakatta, Sırbistan İçişleri Bakanlığı ve Devlet Güvenlik Hizmetleri’nin, 1990 Sonbahar’ında Arkan’a Hırvatistan’daki “Karanlık Operasyonları” bitirmesi için birim kurma görevi verdiğini iddia etmektedir. “Devlet Güvenliği subayları, Arkan’dan ne beklediklerini bir talimatla bildiriyorlardı” diyen gazeteci Svarm, “Döndüğünde, Devlet Güvenliği adına yaptığı işlerden dolayı Arkan’a maddi kazançlar sunuyorlardı” diye devam etmiştir. “Ortodoks inanışı adına işlenen suçların cezai kovuşturmadan muaf tutulması, savaş sırasında Hırvatistan’ın Sırp bölgesinde gasp ve hırsızlık operasyonları düzenleyen yeni polis şefini (Arkan) teşvik ediyor ve Devlet Güvenliği’nde bazı hizmetlileri de kanunları hiçe saymaya yönlendiriyordu” diye de eklemiştir.
Kızılyıldız Futbol Kulübü’ne bağlı Delija adlı aşırı fanatik ve ırkçı taraftarlar, çeşitli suçlular ve genel gönüllülerden oluşuyor ve Arkan’a hayran ve davasına inanan kişileri biraraya getiriyordu. Avrupa Birliği Kick-Boks Federasyonu Başkanı olan Peleviç şu açıklamalarda bulunmuştur; “Hareket halinde (gelenler ve gidenler olarak) 500 adamımız vardı. O yıllarda, benim değerlendirmelerime göre yaklaşık 10.000 erkek bu koruma grubuna üye idi”. Peleviç, paramiliterlerin Sırp Devlet Güvenliği tarafından finanse edildiklerine katılmayıp, Arkan’ın bizzat kendisinin çok varlıklı olduğunu ve yurtdışındaki zengin Sırplar tarafından da finanse edildiğini söylemiştir.
Kaplanlar, 1991’de Hırvat şehri Vukovar’da şehri kuşatmalarında olduğu gibi, Yugoslav Halk Ordusu’nu desteklemekte kararlıydılar. Fakat onların acımasız ve vahşi eğitimli katiller imajı, Belgrad’ın düşmanları üzerinde ürpertici bir etki yaratıyordu, “en önemlisi de, Slobodan Miloşeviç rejiminin Arkan sayesinde oluşturduğu propogandanın etkisi idi”. Svram ve Peleviç’e göre; “Arkan’ın Kaplanları’nın geldiğini duydukları zaman, Ustaslar-Hırvat Milliyetçiler ve Müslümanlar genellikle kaçıyorlardı”.
Kaplanlar için bir mezarlık
Kaplanlar hakındaki ilk suçlama, Hırvatistan’ın Tenya bölgesinde 1991 Temmuz ayında işledikleri savaş suçları ile ilgiliydi. Merkezi Belgrad’da olan İnsani Hukuk Merkezi, Tenya’da yaklaşık 29 kişinin öldürüldüğünü ve 2.900 Sırp olmayan kişinin ise yurtlarından sürgün edildiğini söylemişti. Daha sonra, Sırbistan İçişleri Bakanlığı Özel Kuvvetler Komutanı ve “Badza” takma adlı Radovan Stojiciç, Kaplanlar’a eğitim kampı olarak eski Yugoslavya toprak savunma üssünü tahsis etti. Hırvatistan-Erdut sınırlarında kalan üs, Kaplanlar’ın karargahı olarak 1996 yılı Mayıs ayına kadar kullanıldı.
Eski bir asker ve Özel Polis tugayında görev yapan Ranko Momiç’in, Boşnak kasabası Doboj’a yakın olan evi, savaşın başlarında yandı. Daha sonra o, Arkan’ın birliğine katılmak üzere Erdut’a gitti. Momiç, daha sonra BIRN’e yaptığı açıklamada, “Daha önce, hiçbir zaman ve hiçbir yerde kendimi bu kadar iyi hissetmemiştim” demiştir. “Savaştaydık, insanlar da ölüyordu. Fakat ben, hiçbir yerde oradaki kadar iyi hissetmedim kendimi. Orada eğitim ve disiplin vardı, herşey ama herşey en üst seviyedeydi. Unutulmaz zamanlardı” diyen Momiç, atılan havan topları ve el bombaları yüzünden ölen insanların olduğunu ama Kaplanlar!ın asla savaş suçu işlemediğini söylemektedir. “İki yıl boyunca orada bulundum. Onurumuzla savaşıp, ülkemizi savunduk ve hiçbir suçu işlendiğini görmedim. Belki, kendilerini Sırp Gönüllü Savunma üyesi olarak tanıtıp birşeyler yapanlar olmuş olabilir, bilemem. Ama biz gerçek üyeler hiçbir suç işlemedik”. Erdut’taki kampta eğitim alıp Kaplanlar’la savaşanların hepsi, orada kendi iradeleri ile bulunmuyordu. Asker kaçakları ve Sırp mülteciler, Raznotoviç’in paramiliter güçlerine katılmaya mecburdu.
Hırvatistan’dan gelen Sırp mülteci Dragan Pjevac, BIRN’e verdiği mülakatta 1995 Ağustos ayında polisler tarafından yakalanıp Erdut’a gönderildiğini ve savaşı sona erdiren Dayton Barış Anlaşması’na kadar, 3 ay boyunca Sırp kontrolündeki Hırvat şehri Beli Manastır’da görev yaptığını anlattı. Pjevac’a göre, “Erdut’a gönderilenlerden bazıları dayak yiyor, aşağılanıyor ve hain ilan ediliyordu”. Ayrıca Arkan’ın bir grup askere Hırvatistan Krayina’yı yeniden fethedeceklerine dair attığı nutku unutmuyor. “O, sözlerini şöyle bitirmişti. ‘Krayina’yı tekrar geri almaya gidecek miyiz, söyleyin gidecek miyiz?’… Biz öylece dikiliyorduk. Hepimiz başımıza ne geleceğini merak ediyorduk. Arkan’ın adamları, arka sıradakileri ‘gideceğiz’ demeleri için dürtüyorlardı. O zavallı adamlar, yüksek olmayan bir sesle ‘gideceğiz’ diyorlardı. Arkan ise, ‘Duyamıyorum daha yüksek sesle, gidecek miyiz?’ diyordu. Adamları arka sıradakilere daha sert vuruyorlardı, çünkü sesleri yeterince yüksek çıkmıyordu ve liderleri Arkan da duyamıyordu onları”.
Aralarında Pjevac’ın da bulunduğu 700’e yakın kişi, kendilerini zorla savaşa gönderen Sırbistan aleyhine dava açmış bulunuyor. Yusuf Trbic’e göre, haklarında savaş suçu ve etnik temizlik iddiaları devam eden Kaplanlar, 1992 Nisan’ında Bijeljina’ya girdiler. Aslında düzenli Sırp ordusu kasabayı ele geçirebilecek güçte olmasına rağmen, sivil ölümlerin sorumluluğunu kanun tanımaz milislerin üstüne atmak ve yerel halka korku salmak için Arkan’ın adamları bölgeye gönderilmişti.
“O, akıllı, etkileyici ve acımasızdı”
Arkan, adamlarının fotoğraflarını çekmesi için Amerikalı gazeteci ve fotografçı Ron Haviv’i bölgeye davet etti. Arkan ve işbirlikçilerinin bir tank üzerinde yavru bir aslanla maskeli olarak verdikleri ünlü pozları ve bir Müslüman Boşnak çiftin infazını gösteren ve Sırp militanların bir cesedi tekmeleyen tüyler ürpertici hallerini gösteren dünyaca ünlü fotoğraflar, gazeteci-fotoğrafçı Haviv’le yapılan işbirliğinin sonucu idi. BIRN’le yaptığı röportajda Haviv, “Fotoğrafları çekerken tek düşüncem, aynı karenin içerisine yerleştirmek için kurbanların yanında bir Kaplan’a ihtiyacım olduğuydu ki bir savaş suçu işlendiği kanıtlanabilsin” diyordu.
Kaplanlar, daha sonra savaşmak için Brcko ve Zvornik’e geçtiler. Orada da cinayet, yağma, etnik temizlik ve tecavüzle suçlandılar. Arkan, Bosnalı Sırp komutan Ratko Mladiç ile ihtilafa düşünce, 1992 yazında birliklerini Bosna’dan çekti. Mladiç, Arkan’ın bir suçlu olduğunu düşünüyordu. Bir sene sonra kendi siyasi partisini kurdu. Caniler son askeri maceraları için Eylül 1995’te Bosna’ya tekrar döndü. Arkan ve adamlarının kuzeybatıdaki Sanski Most bölgesinde Boşnakları bir otelin kazan dairesinde rehin tutup dövdükleri söyleniyor. Daha sonra 12 tutuklu Trnovo köyüne götürüldü ve biri hariç hepsi öldürüldü. Sanski Most cinayetleri sebebi ile Lahey Mahkemesi’nde Arkan aleyhine insanlık suçu işlemek, cinayet, Cenevre Sözleşmesi ve savaş hukukunu ihlal suçlarından dava açıldı. Fakat dava açılan tek kişi Arkan yani Zeljko Razantovic’ti ve o da öldüğü için başka hiç kimse bunca cinayetlerden dolayı ceza almadı.
Arkan: Ünlü Bir Adam
Sırp Gönüllü Milisleri, Nisan 1996’da dağıldı ama Arkan şöhretini sürdürdü. Sırp şarkıcı Ceca’yla evlenen Arkan, Belgrad’da küçük bir futbol takımı olan FK Obilic’in yönetimini devraldı. Kısa süre sonra, bu takım Sırbistan şampiyonu oldu. Söylenenlere göre, bu şampiyonluğun arkasında hep tehdit ve gözdağı vardı. Filip Svarm, paramiliter liderinin bir mafya babasına dönüştüğünü söylüyordu: “Arkan, tüm suçlular için bir idoldü! Neden mi? Çünkü o hem polis, hem de mafya babasıydı. Bir milis lideri, ama aynı zamanda bir futbol kulübü patronuydu. Hem şov dünyasındaydı, hem de İnterpol tarafından kırmızı bültenle aranıyordu”.
Arkan bir daha savaşa katılmamasına rağmen, adamlarından bazıları 1998-1999 yılları arasında Slobodan Miloseviç’in son savaşı olan Kosova Savaşı’na da katıldılar. Ancak Arkan’ın adamları, savaşa Sırp Gönüllü Milisleri adıyla değil, devlet güvenlik güçlerinin bir parçası olarak girdiler. Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi tutanaklarına göre, Korkunç Özel Operasyon Birimi’nin (JSO) birer parçasıydılar. Bazı JSO üyeleri, 2003’te Başbakan Zoran Cinciç’e düzenlenen suikasttan dolayı mahkûm edildi. Kosova’da Kaplanlar’a ihtiyaç olmadığını söyleyen Borislav Pevleviç, sözlerine şöyle devam etti: “Kosova Kurtuluş Ordusu’nu bir çırpıda temizleyecek güçlü bir polisimiz vardı. Orada güçlü bir ordumuz vardı, Özel Operasyon Birimimiz vardı”.
Miloseviç davasında önemli tanıklarından biri olan eski Yugoslav Halk Ordusu komutanı Nike Peraj, BIRN’le yaptığı röportajda, üzerlerinde Kaplan sembolleri olan bazı savaşçıların başka Sırp güçlerle birleşerek, Kasım 1998’de Cakova’da bulunan askeri kışlaya girdiğini ve orada istedikleri her şeyi yaptıklarını söylüyor. Ona göre, bu savaşçılar cephe savaşında direk olarak yer almayan yağmacılardı. Meya köyünde 500 Arnavut’u katleden Sırp güçlerinin, ardından köyde Arkan’ın birkaç adamını gördüğünü de söyleyen Peraj ekliyor: “Sakallılardı ve her tarafları dövmeliydi. Bir tanesinin pantolonunda kan lekeleri vardı”.
Eski Kaplan Ranko Momiç de, 1998’de Kosova’da savaştı. Sırp yedek polis birimindeydi. 1999’da NATO harekâtı başlayınca orduya katıldı. Momiç, bu yılın başında 100 Kosovalı Arnavut’un öldürülmesi olayına karışmak suçundan 15 yıl hapse mahkûm edildi. Fakat bu cezaya Sırp Gönüllü Milisleri’nin değil, Yugoslav Ordusu 177. Müdahale Bölüğü’nün bir üyesi olarak çarptırıldı. Kararı temyize götüren Momiç, şu anda kefaletle serbest bırakılmış durumda. Aynı mahkeme, yine eski bir Kaplan olan Milojko Nikoliç’i de aynı suçtan 20 yıl hapse mahkûm etti.
Acı gerçekler
Arkan’ın en önemli bazı dostları artık hayatta değiller. Özel kuvvetlerin sponsoru Radovan Stojiciç, Belgrad’da bir restoranda 1997’de öldürüldü. Yine Arkan’ın siyasi hamisi olan eski Devlet Başkanı Slobodan Miloseviç, 2006’da Lahey’de gözaltındayken öldü. Arkan’ın en ünlü Kaplanlarından biri olan Legija lakaplı Milorad Ulemek, Cinciç suikastine karışmaktan dolayı 40 yıl ceza aldı ve şu anda cezaevinde. Lahey Mahkemesi Eski Sırp Güvenlik Güçleri şefi Jovica Stanisiç ve yardımcısı Franko Simatoviç’in Sırp paramiliter güçlerine destek verdiğini belirlemesine rağmen, ikisi de Kaplanlar birimleri üzerinde kontrol sağlamak suçundan beraat ettiler.
Arkan’ı Bijeljina’ya çağırdığı iddia edilen Bosnalı Sırp Cumhurbaşkanı Biljana Plavsiç, sorumluluğunu yerine getirmeyip vahşete göz yumduğunu kabul etti ve BM Mahkemesi tarafindan 11 yıl hapse mahkûm edildi. Fakat aynı suçu işleyen pek çok kişi dışarıda ve hâlâ elini kolunu sallayarak dolaşıyor. Diğer eski Kaplanlarîn çoğunluğu, Sırbistan’ın dört bir tarafında yaşamaya devam ediyorlar ve haklarında hiçbir dava açılmadı. Boşnak adli birimleri, Arkan’ın adamlarından hâlihazırda kovuşturulan olup olmadığı hakkında yorum yapmıyor. Ancak şu an Lahey’de Ratko Mladiç’i de savunan Boşnak savaş suçları avukatı Miodrag Stojanoviç’e göre, Saraybosna’nın kovuşturma yapması imkânsız. Çünkü Belgrad, Sırp şüphelileri mahkemeye göndermez. Stajanoviç şöyle söylüyor: « Boşnak adli makamlarının bunu yapması çok zor. Bir dava açabilirler ama Sırbistan suçluları asla iade etmez ».
Sırp adli makamları Arkan ve Kaplanları’nın işlediği suçlarla ilgili davalarda bölgedeki diğer adli makamlarla işbirliği yaptıklarını, ancak soruşturmalar devam ettiği için konu ile ilgili detay veremeyeceklerini belirtiyorlar. Eski Kaplanlardan Borislav Peleviç, soruşturma olmamasının masumiyetlerini gösterdiğini söylüyor ; « Savaş biteli 20 yıl oldu. Nasıl oluyor da 20 yıl içinde Lahey Mahkemesi ya da Sırp savaş suçları kovuşturma birimleri tarafından kimseye dava açılmıyor? Milislerden tek bir kişinin bile suçlanmaması nasıl mümkün oluyor? »…
Sanski Most cinayetlerini soruşturan Lahey Mahkemesi savcısı Clint Williamson, Arkan savaşçılarına dava açmakta karşılaşılan sıkıntının savaşçıların kimliklerinin açık olmaması olduğunu söylüyor. Williamson, 2010’da BIRN’e verdiği demeçte, « Genelde maske takıyorlardı ve kimliklerini açıklayacak bir tanık bulamıyoruz » dedi. Clint Williamson sözlerine şöyle devam etti: « Arkan Kaplanları’nın faaliyetlerini uzun süre soruşturduk ve Sanski Most olayıyla ilgili güçlü deliller topladık. Zvornik, Bijeljina, Vukovar olaylarıyla ilgili soruşturmalara devam etmeyi de planlıyorduk ama Arkan öldürüldü! ».
Savaş suçları soruşturmalarında oldukça deneyimli olan Boşnak savcı Jasmin Mesiç de, Sırp paramiliter güçlerini adalet karşısına çıkarmanın ciddi pratik sorunları olduğuna katılıyor. « Bu insanlar farklı bölge ve farklı ülkelerden geliyorlar ve takma isimler kullanıyorlardu. Dolayısıyla kurbanların ya da geride kalanların hiçbiri onları tanımıyordu. Sonuç olarak, bu failleri mağdurların ifadelerinden tespit etmek çok zorlaşıyor. Ama savaş suçlarında faillerin tespiti de genellikle bu yolla yapılır ». Bosna’daki insanların çoğu, Arkan’ın adamlarının, liderlerinin Sırp polis şefleri, politikacılar ve organize suç örgütleriyle olan sıkı ilişkisinden dolayı kovuşturulmadıklarına inanıyor.
Yusuf Trbic, « Arkan’ın Kaplanları gittikleri her yerde benzer şeyi yaptılar. Ama Sırbistan’da pek çok kişi ve üst düzey politikacılar’da bu suçlara ortak oldu. Bu yüzden suçların kovuşturulması rahatsız edici pek çok gerçeği gün ışığına çıkarabilir » diyor. Emir Musli, Arkan’ı Bijeljina Belediye Binasına roketatarla saldırırken görmüş. Ayrıca Arkan’ın adamları da sokaktaki Boşnakları taciz ediyorlarmış. Paramiliter liderin normal askerlerden bile daha yüksek bir pozisyona sahip olduğunun açıkça görüldüğünü söylüyor. Musli, BIRN’e yaptığı açıklamada « Arkan, öldürmek ve kontrol etmek için kullanılan bir araçtı. Bence onun birlikleri paramiliter değil, Sırp güvenlik güçlerinin bir parçasıydı. Her şeyin örtbas edilmesinin nedeni budur » dedi.
Arkan’ın suç kariyeri boyunca pek çok hapishaneden kaçması gibi, Kaplanları da işledikleri savaş suçlarından dolayı hapse girmemeyi şu ana kadar becermiş görünüyorlar. Bir şeylerin değişeceğine dair oldukça az umudu olan Musli şöyle diyor; « Arkan’ın öldürülmesiyle bütün dava kapandı ».
Bu makale Balkan Araştırmacı Habercilik Ağı (BIRN) Balkan Geçiş Sürecinde Adalet programı tarafından hazırlanmıştır.
Esma BUNJAKU
http://www.balkaninsight.com/en/article/arkan-s-paramilitaries-tigers-who-escaped-justice
Araştırma kaynağına İngilizce olarak yukarıdaki linke tıklayarak ulaşabilirsiniz.
One Comment »