GEORGE FLOYD VAKASI VE ABD’DE IRKÇILIK TARTIŞMALARI

upa-admin 04 Haziran 2020 7.993 Okunma 0
GEORGE FLOYD VAKASI VE ABD’DE IRKÇILIK TARTIŞMALARI

ABD’nin kurulduğu zamanlardan bu yana toplumsal anlamda kutuplaşan ve siyasal olarak kendi içinde çatışmalı bir toplum olduğunu görmek mümkün. Bugün de bunun yansımalarını görüyoruz. 1860’lardaki iç savaşta ABD kölelik konusunda büyük bir kırılma yaşadı; neticede iç savaş kölelik karşıtı Kuzey’in zaferiyle sonuçlandı. Bundan 100 yıl sonra, 1960’ların ortasında siyahilerin (Afrikalı Amerikalıların) eşitliği konusunda büyük adımlar atıldı ve yine büyük çatışmalar ve toplumsal kırılmalar yaşandı. 1960-1970’lerde Vietnam Savaşı ve özgürlük hareketlerinin ortaya çıkması, 1980’lerde “Yeni Sağ”ın ve özellikle Hıristiyan sağının yükselmesiyle yine büyük kutuplaşmalar yaşandı. Oğul Bush’un (George W. Bush) BM kararı olmadan başlattığı Irak Savaşı da çok tartışmalıydı. Ardından gelen Demokrat ve ilk Afrikalı Amerikalı Başkan olan Barack Obama’nın iki dönemlik Başkanlığı da Amerikan sağının mobilize olmasına ve ırkçılığın artmasına yol açtı. Ve en son olarak Donald Trump’ın Başkan seçilmesi, ABD’yi güçlü bir şekilde ikiye böldü ve ırk kutuplaşmasını (beyaz Amerika vs. Siyahi ve Hispanik Amerika) iyice arttırdı. Tüm dünyayı kasıp kavuran Covid-19 salgını da işte ABD’de böyle bir kutuplaşma zemininde yaşandı.

George Floyd’un öldürülmesi ABD’yi altüst etti

Mevcut kutuplaşma; ırkçı ve kötü bir sicili olan beyaz polis memuru Derek Chauvin’in Afrikalı Amerikalı şüpheli George Floyd’un keyfi nedenlerle (yaklaşık 9 dakika kadar diziyle sırtına ve boğazına basarak nefes almasına engel olmak) ölümüne neden olması ve sonrasında yaşanan protestolarla eklenen yeni bir boyut kazandı. 20 dolarlık basit bir sahtecilik işleminden dolayı gözaltına alınmak istenen 46 yaşlı siyahi George Floyd, ırkçı beyaz polisin ensesine ve boğazına dayadığı dizinin altında dakikalarca “Nefes alamıyorum!” (I Can’t Breathe!) şeklinde yakarmasına ve can çekişmesine rağmen, adamın hali karşısında hiç de oralı olmayan 4 polisin gözü önünde hayatını kaybetti. Tamamı 8 dakika 46 saniye süren bu acı olay, “Transatlantik köle ticareti” ile başlayan Afrika kökenli siyahi halkın asırlar süren dramını, günümüzde bile hâlâ aralıklarla nükseden polis şiddetini ve Amerikan sisteminin özündeki ırkçılık hastalığını tekrar su yüzüne çıkardı.

Başkan Trump yönetiminde Amerikan toplumu, ülkede 3 aydan fazla bir süredir devam eden yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgınını atlatma ümidiyle tam da ekonomiyi açıp nefes almayı planlarken, Floyd’un ölümüyle patlak veren şiddetli protestoların şokunu yaşıyor. Eski ama sonlanmayan bir korku filminin tekrarı gibi Minneapolis’te yaşanan gözaltı olayı ve Floyd’un ağzından dökülen o basit kelimeler (Nefes alamıyorum!I Can’t Breathe!), “kelebek etkisi” ile bir haftada  ABD çapında öfke dalgası şeklinde yayılarak  protesto  kasırgalarına neden oluyor. Bu gösterilerde, ülkenin ırkçılığa dayanan tarihsel ve yapısal kodları kadar, 40 milyondan fazla ABD vatandaşının işsiz kaldığı ve bedelini genelde fakir siyahi kesimin ödediği Covid-19 salgınının sosyo-ekonomik etkilerini de ıskalamamak gerekiyor. Floyd’un ölümünün sosyal çalkantılara neden olmasını önlemek için Minneapolis yetkilileri çok hızlı davranarak olaya karışan 4 polisi 24 saat geçmeden işten kovdu.

Gelinen noktada, ülkedeki toplumsal düzenin kuruluşundan beri ağır bir şekilde polis teşkilatı üzerine yaslanan bir “güvenlik devleti” görünümündeki ABD’de kısa vadede ‘ırkçılık’ konusunda ciddi bir reform beklemek şu an muhal bir istek gibi duruyor. Gösterilere katılan kesimlerin genelde gençlerden oluşması ve bunların çoğunun da Covid-19’un en fazla etkilediği gelir düzeyi düşük azınlık kesimden gelmesi, protestoların amacına yönelik kalıcı çözümler üretme ihtimalini düşürüyor. Çünkü dünyanın birçok yerinde olduğu gibi, Floyd gösterileri de “metod ve hedef” açısından kendi içinde bazı çelişkiler taşıyor. Bu gösterilerin hedefine ulaşması için barışçıl, uzun soluklu ve toplumun çoğunluğunu kucaklayan bir yol tutması gerekiyor.

Anayasal bir hak olarak ülkede sivillerin baştan aşağı silahlandığı, öte yandan kölelikten kapitalizme asırlardır beyazların kendilerini yağmaladığı düşüncesiyle etrafı yıkıp yağmalayan siyahilerin bulunduğu ABD’de, polis teşkilatının tırnaklarını sökecek reformların ülkenin selameti için ne kadar isabetli olacağı da ayrı bir tartışma konusu. Sonuç olarak, protestolar ne kadar sürer ve nasıl nihayete erer önümüzdeki günler gösterecek. Ancak kesin olan şu ki, Amerikan sisteminde ve de bundan kaynaklı toplum yapısında köklü reformlar olmadıkça Floyd benzeri ırkçı olayların sonu olmayacaktır. Zaten bu olay öncesinde de 1965 Watts Ayaklanmaları (Los Angeles’ta) ve 1992 Los Angeles Olayları (Rodney King vakası) gibi buna benzer büyük olayların yaşandığını hatırlatmak gerekir.

Peki, ırkçılığı daha iyi anlamak ve farkındalığı geliştirmek için neler yapabiliriz:

  1. Kölelik ve ırkçılığın tarihsel ve sosyoekonomik bağlamını tanımak.
  2. Siyahi yazarlar tarafından yazılan ırkçılıkla ilgili biyografiler, makaleler okuyarak anlayışınızı genişletmek.
  3. Siyah renkte olan insanların yaşadığı ülkelere seyahat ederek  bu güzel kültürleri tanımak.
  4. İstatistiklere bakmak ve yoksulluğa neyin yol açtığını, eğitimdeki boşlukları ve topluluklar arasında eşitsizlikler yaratan nedenleri açıklayan çalışmak.
  5. Beyninizin diğer renklere sahip insanlara psikolojik açıdan nasıl tepki verdiğini öğrenmek.
  6. Kendi önyargı ve bakış açınızla ilgili farkındalık geliştirmek.
  7. Çevrenizi çeşitlendirerek farklı deneyimlere sahip, farklı geçmişlere sahip insanlarla konuşmak ve arkadaş olmak.
  8. Irkçılıkla karşı karşıya olan insanları dinlemek.
  9. Çocukları ve yetişkinleri ırka ve cinsiyete göre marjinalleştirmenin tarihsel bağlamı hakkında bilgi edinmek.

Irkçılığın ardında korku ve yabancılık var. Oysa bilgi ve farkındalık, şefkat ve anlayışı geliştirir.

 

Nisa MAMMADOVA

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.