EKONOMİDE KAYGAN ZEMİNE DİKKAT

upa-admin 05 Eylül 2013 2.483 Okunma 0
EKONOMİDE KAYGAN ZEMİNE DİKKAT

Yeni bin yılla birlikte başta ABD olmak üzere gelişmiş ülkelerde ekonomideki ılıman koşulların eşliğinde yakalanan yüksek büyüme oranları, finansallaşma sürecinde ekonomide gözlenen karşılıksız finansal düzenlemeler ve konut kredisi balonlarının görmezden gelinmesini sağlamıştır. Böylece gelişmiş ülkelerde bollaşan likidite, dünya üzerinde yüksek faiz avcılığına soyunmuş ve gelişmekte olan ülkeler de özellikle yatırım finansmanlarının kolaylaşması bağlamında bu imkândan fevkalade şekilde istifade etmiştir.

Pek tabii, büyüyen küresel sistemin sorunları da büyük olmuştur. Zira büyümenin temeli, balonlara dayanmakta olup ve bu nedenle belirtilen koşulların sürdürülebilir olması beklenmemelidir. Bu sürece müteakip olarak çok fazla tartışmaya konu olan, Türkiye ekonomisine yönelik etkileri de “geometrik kavramlarla” açıklanma çabası gösterilen, küresel ekonomik krizin meydana geldiği hatırlanıyor olmalıdır.

Kuşkusuz dünyada çok daha vahim sonuçları gözlenen küresel krizin Türkiye ekonomisindeki yansıması, 2009 yılında yaşanan yüzde 4,7’lik küçülme olmuştur. Bunda büyük ölçüde dış kaynak girişindeki azalmanın rol oynadığı bilinmektedir.

Küresel krizden çıkış senaryoları, küresel ekonominin patronlarını, atalarının büyük buhran sonrasında geçtiği yollardan geçerek, parasal genişleme yolunu izlemeye yönlendirmiştir. Kuralsız ve sınır tanımayan sermaye hareketleri, paranın piyasaya girdiği ülkeden hızla faiz getirilerinin cazibesine takılarak, gelişmekte olan ülkelere yönelmesi ile sonuçlanmıştır. Bu süreçten istifade eden ülkeler listesinin üst sıralarında Türkiye’yi de görmek mümkündür.

İşte problem de burada ortaya çıkmaktadır. Zira güzel yaz günlerini, yağmurlu sonbahar günleri takip etmektedir. ABD Merkez Bankası’nın parasal genişlemeye son verme sinyalleri, yaz boyunca gülüp eğlenen cırcır böceğinin endişeye kapılmasına yol açmıştır. Bu metafor Türkiye’nin durumunu belli ölçüde açıklamaktadır. Çünkü yüksek cari açık ve buna bağlı yüksek finansman ihtiyacı, Türkiye’nin risk primlerinin tavan yapmasına yol açmıştır.

Salt ekonomik koşulların yanına siyasi gelişmelerin eklenmesi, bugün işleri daha da karmaşık hale getirmiştir. Türkiye’de iç siyaset, toplumsal hareketler ve yaklaşan seçim sürecinin yanına eklenen Mısır ve dahası Suriye’deki gelişmeler, “bedava paranın sonuna gelindiği” bu günlerde, gelecek dönemlerin çok daha sıkıntılı geçeceğinin habercisi niteliğindedir.

Son günlerde yabancı yatırımcıların çıkışı önderliğinde meydana gelen döviz kurlarındaki yukarı yönlü hareketin tuz biber olduğu cari işlemler açığına yönelik TCMB’nin son açıklamaları, “cari işlemler açığında gözlenen kademeli iyileşmenin sürdüğü ve yıl sonunda cari işlemler açığının gayrisafi yurtiçi hasılaya oranının Orta Vadeli Programda öngörülen düzeyden düşük olmasının beklendiği” yönündedir.

TCMB’nin açıklamaları, döviz kurundaki gelişmelerin geçici de olsa enflasyonist etkilerinin olacağını teyit etmektedir. Açıklamalar, ihtiyaç halinde rezerv opsiyonu mekanizması ve yabancı para zorunlu karşılıklar aracılığı ile brüt rezervlerden döviz likiditesi sağlanacağı yönündedir. Ancak TCMB’nin açıklamaları cari işlemler açığının finansmanı, artan döviz kurları yanında özel sektörün ciddi döviz borcunun döndürülebilirliği, enflasyonun tüm bu koşullar altında yeniden ateşlenmesi olasılığı, siyasi gelişmelerin hem devlet bütçesi hem de ticari faaliyetler üzerine bindirdiği yükün Türkiye ekonomisinin yarınını nasıl şekillendireceğine yönelik bir çözüm yolunu ortaya koymadığı açıktır. Dolayısıyla önümüzdeki günlere dair beklentileri şekillendirecek çok sayıdaki gelişmeyi bir arada gözleyerek karar vermek gerekmektedir.

Oytun MEÇİK

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.