Soğuk Savaş’ın sona ermesi ile çöken Sovyet rejimi sonrasında uluslararası düzen yeni bir küresel sisteme doğru evrilirken, çözülmenin yaşandığı Sovyet topraklarında milliyetçi hareketlerin canlanmasına tanık olundu. Bu süreçte belki de en çok dikkat çeken hareketlerin başında, Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki Karabağ üzerinde milliyetçilik perspektifinde süren hakimiyet mücadelesi geliyor.
Karabağ sorunu kronik bir hal aldı.
Temelleri İkinci Dünya Savaşı sonrası atılan Karabağ meselesi; 1987-1994 yılları süresince Azerbaycan-Ermenistan arasında süren savaş neticesinde Azerbaycan’ın topraklarının yüzde 20’sini kaybetmesiyle kronikleşen bölgesel sorun olmaktan öte bir uluslararası nitelik de kazanmıştı. Savaş sonrasında taraflar defalarca Karabağ üzerinde anlaşmaya varabilmek için bir araya gelmiş olsalar da, bugüne kadar somut bir sonuç elde edilememiştir.
Tabiatıyla Türkiye’nin de, 1990 sonrasında Orta Asya Türki Cumhuriyetleri ile yakın temas ve işbirliği hedefiyle hareket ederken, Azerbaycan ile Ermenistan arasında başlayan Karabağ sorununa duyarsız kalması beklenemezdi. Nitekim Türkiye, öncelikle bölge barışının sağlanması ve ülkeler arası güven ortamının tesisi için Karabağ üzerinde Ermenistan işgalinin sona ermesi adına diplomatik girişimlerini başlattı.
Büyük güçlerin bilek güreşi alanı haline geliyor.
Elbette Karabağ meselesini sadece Azerbaycan ve Ermenistan bazlı değerlendirmek yanlış olacaktır. Çünkü iki ülke arasındaki mücadeleden faydalanacak olan bölgesel güçler için Karabağ meselesi çoğunlukla baskı aracı niteliğinde algılanıyor. Örneğin Rusya, Ermenistan’a ekonomik yardımların yanı sıra askeri anlamda da büyük oranda desteğini sürdürüyor. Ermenistan’ın ulusal güvenliğini koruyabilmesi adına Rusya’nın S-300 füze anlaşmasını Erivan hükümeti ile imzalaması, Moskova’nın bu denklemde kendini koyduğu yeri açıkça gösteriyor.
Rusya için Ermenistan’ın önemi, Kafkasya’nın kontrolünü sağlama temelinde olmasından ziyade Azerbaycan’ın Batı ile kendisine dönük tehlikeli yakınlaşmasını önlemeye yöneliktir. Bu sayede Rusya, Karabağ işgalinde Ermenistan’ı destekleyerek Azerbaycan’ın motivasyonun büyük kısmını bu mesele üzerine yoğunlaşmasını, hatta askeri harcamalarının da mili gelirlerine daha fazla yük olmasını hedefliyor. Dolayısıyla bir bakıma Rusya Azerbaycan’ı ekonomik ve siyasi konularda baskı altına almaya çalışıyorken, bunu Ermeni kartını kullanarak yapıyor. Diğer taraftan Azerbaycan-Rusya ilişkileri gerildikçe de Ermenistan’a daha fazla maddi ve askeri yardım yapıyor.
İran ise Karabağ meselesinde Ermenistan’a yakın tavır sergiliyor. Bunun gayet anlaşılır sebebi de; İran’ın kuzeyi yani İran Azerbaycan’ı olarak adlandırılan alanın, Azerbaycan’ın bölgede nüfuz kazanması halinde bu ülke ile birleşme isteğine yönelebilecek olmasıdır. Bu olasılığa karşılık İran bir anlamda Azerbaycan’a karşı koz olarak Ermenistan taraftarlığı yapmaktadır. Bu demek oluyor ki; bölünme korkusu içerisinde olan İran, Ermenistan işgali altında bulunan Karabağ sorununda safını kendi menfaatleri ölçüsünde belirliyor.
Bölgesel çok uluslu projeler uzun vadede kalıcı barışa hizmet edecektir.
Fark edilmelidir ki, Bakü-Tiflis-Kars demiryolu ve Bakü-Tiflis-Ceyhan gibi önemli bölgesel projeler bölge dinamiklerini son derece olumlu yönde etkileyen, uzun vadede kalıcı barışın sağlanmasında büyük pay sahibi olacak anlaşmalardır. Türkiye’nin tüm iyi niyetli girişimlerine rağmen Ermenistan’ın uzlaşmaz tavır sergilemesi ile halen sığ ve sonu olmayan politikaların peşinden gitmesinin Türkiye’den çok kendisine zararı dokunuyor. Halbuki Türkiye Ermenistan için Batı’ya açılan yegane kapı olurken, bunun yansıması ise Ermenistan refah düzeyinin hızla yükselmesidir. Kuşkusuz, Ermeni halkından kimse yoktur ki böyle bir imkana sahip olmak istemesin.
Dış İşleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Türkiye’nin kurucusu olduğu Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü toplantısı için Erivan’a ziyareti, Türkiye’nin Ermenistan’ın Karabağ işgalini sona erdirmesini ve Erivan ile ilişkilerin normalleştirilmesi gerektiğini ifade edeceği önemli bir platform. Türkiye bunu yaparken Ermenistan’ı dışlamak gibi bir niyeti elbette olmayacak. Çünkü Ankara hükümeti daha öncede defalarca Ermenistan ile sınır ticaretinin, siyasi ilişkilerin normale dönmesi için hazır olduğunu vurgulamıştı. Lakin tek şart Karabağ işgalinin Ermenistan tarafından sona erdirilmesiydi.
Bölgesel güvenlik ancak coğrafyadaki tüm ülkelerin iştirak edeceği ortak barış platformunun kurulmasıyla sağlanabilir. İzolasyon veya aktörlerin birbirlerine karşı uluslararası meseleleri kronikleştirerek koz kullanması bölgeyi dinamitlemekten öteye gitmeyecektir.
Haftanın Sözü: “Dünyada bütün sorunları halletmek zorunda değilsiniz. Fakat sorunun halledilememesinin sorumluluğunu karşı tarafa yükleme becerisini gösterebilmelisiniz.” – Henry Kissenger
Furkan KAYA