HOLLANDA VE TÜRKİYE: AZINLIK POLİTİKASI

upa-admin 03 Mayıs 2012 2.752 Okunma 0
HOLLANDA VE TÜRKİYE: AZINLIK POLİTİKASI

Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girme sürecinde bir sürü engel ortaya çıkmıştır. Bunlardan en önemlisi Türkiye’deki azınlık politikasıdır. 1924 yılında gerçekleşen Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda 88. maddede aynen şöyle bir ifade geçmektedir: “Türkiye’de din ve ırk ayırdedilmeksizin vatandaşlık bakımından herkese ‘Türk’ denir”.[1] Bu ifadeden “Türk” kelimesinin etnik veya ırkî bir anlam taşımadığını görmekteyiz, fakat 88. maddenin diğer kısmına bakarsak en azından kadın haklara karşı bir kısıtlama olduğunu görmekteyiz: “Türkiye’de veya Türkiye dışında bir Türk babadan gelen yahut Türkiye’de yerleşmiş bir yabancı babadan Türkiye’de dünyaya gelip de memleket içinde oturan ve erginlik yaşına vardığında resmi olarak Türk vatandaşlığını isteyen yahut Vatandaşlık Kanunu gereğince Türklüğe kabul olunan herkes Türktür”.[2] Buradan bunu çıkartabiliriz ki; eğer Türk vatandaşı olan bir bayan yurtdışında yabancı uyruklu bir beyden hamile kalırsa, bu çocuk ‘Türk’ sayılmamaktadır. Halbuki yurtdışında yaşayan Türk kökenli bir erkeğin çocukları her halükarda ‘Türk’ sayılır. Bu ayrımcılığı bir kenara bırakırsak eğer, bu 1924 Anayasası’nda başka bir ayrımcılık gözlemlemek mümkün değildir. Fakat pratikte nasıl uygulanıp uygulanmadığını bilmeden sırf bu maddeye bakarak Türkiye’nin azınlık politikası ile ilgili eleştiri yapmak pek de  mümkün değildir.

Benim yaşadığım Hollanda ile mukayese edersek, Türkiye’nin azınlık politikasının hiç de farklı olmadığını görebilmekteyiz. Hollanda’da yaklaşık yarım milyon Türk kökenli Hollandalı olsa ve bu grup toplam nüfusun % 3-4 gibi önemli bir kesimini oluştursa da, Hollanda daha hala resmi olarak bu topluma azınlık statüsü vermemiştir. Bu sırf Türk kökenliler için geçerli değildir, yaklaşık 350.000 Fas kökenli Hollandalılar ve Roman ile Sinti adlı göçebe azınlıklar için de aynı uygulama yapılmaktadır. Hatta ve hatta, Hollanda’nın eski sömürgülerinden olan Endonezyalı, Moluklu, Surinamlı ve Antiliyanlı olan Hollanda vatandaşları için de bu azınlık statüsü geçerli değildir.[3] Şimdi bu ne demektir? Resmi anlamda azınlık statüsü olmayanlar kendi dillerinde televizyon kanalı, gazete, dergi, dil kursu gibi en temel haklarını devletten isteyememektedirler. Bu demektir ki, eğer bir azınlık kendi dilinde bir dergi veya gazete istiyorsa bunu bir sivil örgütü vasıtasıyla gerçekleştirmek zorundadır. Üstelik devlet tarafından destek alamamaktadır.

Şimdi bu çerçevede Türkiye’nin azınlık politikasını değerlendirirsek, aslında pek fark görememekteyiz. Peki o zaman Türkiye neden bu kadar eleştiri almaktadır ve Avrupa Birliği’ne girmeden önce azınlıklarına daha önce bahsettiğimiz televizyon kanalı, gazete, dergi, dil kursu gibi en temel hakları sağlamak zorunda kalmıştır? Bu bir nevi çifte standart değil midir? Madem Avrupa Birliği gerçek anlamda bir ‘birlik’, o zaman tüm üye olan ülkeler için aynı standartlar ve kriterler uygulanmalıdır. Hatta tüm kanunlar ve yasalar aynı olmalıdır. Fakat böyle olursa muhakkak ki en büyük avantajı Batı Avrupa’da yaşayan yaklaşık beş milyon Türk kökenli AB vatandaşları elde edeceklerdir. Daha Makedonya, Yunanistan, Bulgaristan gibi Balkan ülkelerinde yaşayan yüzbinlerce Türk kökenliden bahsetmiyoruz bile.

Bu değerlendirme ve mukayese tabi ki biraz dengesiz olmuş olabilir, sonuçta Türkiye’nin 1924 anayasasını Hollanda’nın 2005 yılındaki resmi kararı ile karşılaştırıyoruz. Türkiye ve Hollanda’nın azınlık politikaları bu kısa makalede yazıldığı gibi de siyah-beyaz olmayabilir ama bu kısa makalede en azından iki önemli noktaya değinme şansımız oluyor;

  1. Türkiye’nin 1924 yılındaki bazı hatalarını, gittikçe muhafazakar olan Batı Avrupa’nın bazı devletleri 2005 yılından bu yana tekrarlamaktadır. Bunun en önemli nedeni Batı Avrupalı insanların ekonomik krizden etkilenip sağçı ve ırkçı siyasetçileri desteklemeleridir. Hollanda’da Geert Vilders, Fransa’da Sarkozy, Avusturya’da (2008 yılında vefat eden) Jörg Haider, Belçika’da Vlaams Belang Partisi gibi.
  2. Türkiye’de bu konularda bir ilerleme gözetlemek mümkünken, sanki Batı Avrupa bu konularda bir gerileme ve düşüş yaşamaktadır. Azınlıklara verilen haklar artık teker teker sorgulanmaktadır ve bazı alanlarda kısıtlanmaktadır.

Önümüzdeki hafta bu kısıtlanan konulara daha detaylı eğileceğiz. Hollanda’dan Türk okurlarıma sevgilerimle.

Armand SAĞ



[1] Türkiye Cumhuriyet Anayasası (1924), T. Düstur, Cilt 26, s.170. Çevrimiçi olarak bkz: http://www.tbmm.gov.tr/anayasa/anayasa24.htm (3 Mayıs 2012).

[2] İdem.

[3] ‘Nederland zet minderheden buitenspel’ [çevirisi: ‘Hollanda azınlıklarını etkisiz hale getiriyor’], De Volkskrant Gazetesi, 13 Temmuz 2005. Çevrimiçi olarak bkz: http://www.volkskrant.nl/vk/nl/2844/Archief/article/detail/645816/2005/07/13/Nederland-zet-minderheden-buitenspel.dhtml (3 Mayıs 2012).

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.