Bugünlerde sadece Türkiye’de değil, aynı zamanda diğer pek çok ülkede “İran savaşacak mı?” sorusu soruluyor sık sık. Kanımca bu soruyu yanıtlamanın en iyi yolu İran’ı tanımaktır. Geçen haftalarda İran’ın temel kurumlarını ve aktörlerini tanıtmıştım. Bu hafta kurumları anlatmaya Meclis konusu ile son veriyorum.
Meclis, bir devleti inşa eden esas sütunlardan biridir. İran Meclisi ise 1979 İslam Devrimi’nden ve devletin kurulmasından sonra, 1980’de çalışmaya başladı ve hiçbir zaman feshedilmeden devam etti. Meclis’in icraatları Danışma Konseyi tarafından gözlemlenir. Meclis ve Anayasayı Koruma Konseyi arasındaki anlaşmazlıkları çözmek için bu gözlem gereklidir. Fakat söz konusu gözlem objektif bir biçimde değil de rejimin devamlılığı uğruna yapılır. Baktiari (1996: 9) yasama fonksiyonunu üstlenen Meclis’in görevlerini şöyle özetler: Anlaşmaları, olağanüstü halleri, yıllık bütçeyi onaylar ve kanun tekliflerini verir. Aynı zamanda Cumhurbaşkanı ve bakanlar gerekli koşullar oluştuğunda Meclis tarafından görevlerinden alınabilirler. Meclis’in İngilizce adı “Islamic Consultative Assembly” olarak geçer ki Meclis, yetkileri düşünüldüğünde ve Anayasayı Koruma Konseyi gibi güçlü bir kurumla karşılaştırıldığında, İngilizce tanımı gibi Danışma Meclisi konumunda kalır.
İran Meclisi tek kamaralıdır. 290 milletvekili vardır. Milletvekilleri 4 yılda bir yapılan seçimlerle halk tarafından doğrudan seçilir. Resmi olarak, 30 yaşına gelmiş her İran vatandaşı vekillik için aday olabilir ancak bu süreç çok sancılı geçer. Daha önce bahsettiğim gibi, vekiller adaylık sürecinde Anayasayı Koruma Konseyi tarafından liyakat denetimine tabi tutulurlar. Konsey’in anayasayı veya İslam’ı öne sürerek adayları reddetme hakkı vardır. Onay alan adaylar seçime girerler ve kazananlar Meclis’te görev yaparlar. Oy verme konusuna değinecek olursak, 2007 yılında oy verme yaşı 15’ten 18’e yükseltildi. Reformist adaylar bu değişikliğin kendilerine karşı bir adım olduğunu iddia ederler. Genç yaştaki bir kişinin siyasi görüşünü değiştirmek daha kolaydır diye düşünürler ve Muhafazakârların oy verme yaşını yükselterek bunu engellemek istediklerini söylerler. Ancak küreselleşmenin sonuçları düşünüldüğünde, çeşitli kısıtlamalara rağmen İranlı gençlerin küreselleşmeden en çok etkilenen gençler arasında oldukları görülür. Bu açıdan, daha çok küreselleşme ya da daha çok Batılı gençler gibi olmaya çalışma çabası İranlı gençleri muhafazakâr İslam’ın tabularından uzaklaştırıyor zaten. Başka bir deyişle, aslında günümüzde İranlı Reformistlerin ve Muhafazakârların oy verme yaşı veya gençleri cezbetme amaçlı mücadeleleri beyhudedir. İslam Devrimi’ni görmeyen, o havayı solumayan ya da o koşullarda yaşamayan İran gençliği şimdilerde İnternet Devrimi’nin aktörleri olarak tarihteki yerlerini alıyor. Azınlıkta kalan dindar gençlerin dışındakiler siyasi kararlarını uzun zamandan beri anti-rejim bağlamında vermiş durumdalar.
Şii İran devletinin Meclis kompozisyonundan bahsederken Sünni topluma değinmek gerekir. Sünni nüfusun İran’daki durumu Meclis’e de yansır. Sünni mezhebi İran’da rakip mezhep olarak algılanır. İranlıların Sünni olma ihtimali, Müslüman olmama ihtimallerinden daha tehlikeli görülür. Bu sebepten Sünnilerin eğitimleri, çalışmaları, siyasal ve sosyal temsilleri sorunludur. Tam olarak, ne Şii İranlıların haklarına sahip olabilirler, ne de azınlıkların haklarına. Anayasaya göre dini azınlıklara her Meclis döneminde belli sayıda sandalye ayrılmışken, Sünniler resmen azınlık olarak görülmedikleri için onlara böyle bir kontenjan ayrılmaz. Benzer şekilde Bahaîler de dini azınlık olarak algılanmazlar. Ancak Sünnilere kıyasla Bahaîlere daha sert müdahale edilir. Sapkın olarak kabul görürler, o yüzden bir sürü tedbirle karşılaşırlar. İbadethaneleri kapatılır, kamu görevleri yasaklanır, eğitimde pek çok engele maruz kalırlar, liderleri tutuklanır veya idam edilir. Buna karşılık İran Anayasası’na göre (Madde 64, Iranonline) Ermenilere, Yahudilere, Zerdüştlere, Süryanilere ve Keldanilere toplam 5 sandalye verilir. Şimdiki Meclis, 2012’deki iki turlu seçimden sonra meydana geldi. Seçim daha çok Dini Lider Hamaney ve Cumhurbaşkanı Ahmedinejad’ın taraftarı olan adayların rekabeti şeklinde gelişti. Son dönemdeki Dini Lider ve Cumhurbaşkanı arasında bazı anlaşmazlıklar seçime de yansıdı. Seçim senaryosu ise yüksek lisans tezimde belirttiğim gibi gerçekleşti (Kamacı, 2011: 116) ve Meclis’in çoğunluğunu Hamaney yanlısı geleneksel muhafazakâr vekiller oluşturdu. Meclis Başkanı da Ali Laricani oldu. Kadın vekillerin durumu ne oldu peki? Beklenildiği gibi dünya ortalamasının altında kaldı. Ancak her kadın vekil, kadınların kamusal mücadeleleri için bir adımdır.
Böylece, İran Meclisi konusu ile İran’daki temel kurumlar tamamlanmış oluyor. Bir dahaki yazımda İranlı kadınların statüsünü anlatmaya çalışacağım. Osmanlı İmparatorluğu’nun hareminin efsanelere ve bitmez tükenmez bir meraka yol açmasına benzer şekilde, İranlı kadınlar da seks sembolü sayılmalarının, kamusal ızdıraplarının ve aktivist duruşlarının bir karması olarak hep soru işaretleriyle anılmışlardır. Bu soruları yanıtlamak gelecek yazının amacı olacaktır.
Yüksel KAMACI
KAYNAKÇA
– Baktiari, B. (1996). Parliamentary Politics in Revolutionary Iran, Florida: University Press of Florida.
– İran Anayasası, Iranonline.
http://www.iranonline.com/iran/iran-info/government/constitution-6-1.html
– Kamacı, Y. (2011). Politics in Post-Revolutionary Iran: Intra-Elite Struggle since 1990s, İstanbul: Marmara Üniversitesi.