Mevcut bu satırları, birkaç gün önce meslek büyüğüm sevgili Dr. Ozan Örmeci’den aldığım hem hoş, hem de onur verici önerinin hala zihin dünyamda yarattığı coşku ile yazdığımı, kim olduğumu ve bu köşede bundan sonra ikişer haftalık peridolarda neler konuşacağımızı belirtmeden önce sizlerle paylaşmak isterim. Bu paylaşım benim için oldukça önemli. Bu önemin temel nedeni ise, bu ailenin naçizane bir ferdi olmadan önce, ailenin yaptığı çalışmaları yazılan köşe yazılarını ve mülakatları hem mesleğin verdiği bir alışkanlıkla detaylı okumak, hem de okurken içten içe burada yazabilme isteği ile dolu olmaktı. İşte bu gün bu iki duygunun birine son veriyor ve bu alanda da bir iki kelam edebilme hakkını kazanıyorum.
Esas itibariyle, ben kendimi burada yazacakmış gibi görmüyorum. Ben burada, akademik yönü ağır basan bir sohbete başlamak niyetindeyim. Bu sohbetin aktörlerinden biri olan ben dış politikanın iç politikaya her daim malzeme olduğu, Batı ile entegrasyonu problemli, nevi şahsına münhasır bir coğrafyanın, Batı eğitimi almış olmasına karşın oryantalist nüveleri dilinde kültürel anlamda yer etmiş biri olarak kendimi konumlandırıyorum. Sizler ise benimle hem aynı durumda olan hem de karşıdan olaylara bakma rahatlığıyla daha rasyonel yorumlar yapabilen diğer aktörlerin tamamını oluşturuyorsunuz
Bu köşede ayda iki defa yapacağımız sohbetlerimizi ise çok basit bir dille söylemek gerekirse ağırlıklı olarak Türkiye dış politikası ile alakalı olacak. Bu noktayı diğer bir deyişle detaylandırmak gerekirse, bu köşe; başta macerası hiç bitmeyecek gibi duran Avrupa Birliği sürecini, Orta Doğu’lu bir ülke olduğunu hissettirmem girişimi olsa da konuların her daim içinde olan Türkiye’nin doğrudan ya da dolaylı etkilendiği bölge politikalarını, dünyanın on yedinci büyük ekonomisi olan Türkiye’nin küreselleşmiş serbest piyasa ekonomisine dayalı kapitalist sistemde üstlendiği rollerin etkileri ve çıktıları ile alakalı olacak. Bu noktada takdir edeceğiniz üzere konularımız oldukça yoğun.
Buna karşın bu sohbette her daim dünyayı yeniden de keşfetmeyeceğiz. Zaman olacak kafamız karışacak, zaman olacak problematiklerde boğulacak, zaman gelecek karamsarlığa düştüğümüz anda umut taneleri arayacağız. Buna karşın tek bir şeyi mutlak olarak söyleyebilirim ki o da sohbetlerimizde her daim öğreneceğiz.
Karşılıklı öğrenmek için sizde bendeniz de hoş bulduk efendim…
Ahmet Erdi ÖZTÜRK
