ERMENİSTAN SEÇİMLERİ: DOĞU CEPHESİNDE DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK

upa-admin 25 Şubat 2013 2.583 Okunma 0
ERMENİSTAN SEÇİMLERİ: DOĞU CEPHESİNDE DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK

Geçtiğimiz hafta Ermenistan’da devlet başkanlığı seçimleri gerçekleştirildi. Toplam 7 adayın yarıştığı seçimler, ortaya konan hile ve oy hırsızlığı iddialarına karşın bağımsızlıktan sonra yapılan en sakin seçimler olarak tarihe geçti. Bundan 5 yıl önce düzenlenen seçimler sonrasında yaşanan ve 10 kişinin ölümüne yol açan geniş çaplı gösteriler de göz önünde bulundurulursa, bu seçimin ne kadar sessiz ve olaysız bir şekilde gerçekleştirildiği daha iyi anlaşılabilir. Seçimlere katılımın % 60 seviyesinde kaldığı ve 50 bin oyun da geçersiz sayıldığı düşünüldüğünde, Ermenistan halkının önemli bir bölümünün, ülkenin içerisinde bulunduğu sosyo-ekonomik kriz ve bölgesel izolasyondan kurtulabilme yolunda seçimleri bir seçenek olarak görmekten vazgeçtikleri anlaşılabilecektir. Bu toplumsal algının oluşumunda, 2008 yılında gerçekleştirilen devlet başkanlığı seçimleri esnasında Levon Ter Petrosyan liderliğinde ortaya konan değişim isteminin ülke yönetimine hâkim “derin güçler” tarafından şiddetle bastırılması ve asker-sivil bürokrasinin her daim güvenlikçi ve statükocu bir mahiyette tezahür etmesi en önemli etken olmuştur.

Ermenistan seçimlerini, 2008 yılından bu yana devlet başkanlığı koltuğunda oturmakta olan, Dağlık Karabağ kökenli Serj Sarkisyan ilk turda aldığı % 58,6’lık oy oranı ile kazanmıştır. Milliyetçi bir politikacı olan Sarkisyan, hem asker-sivil bürokrasi ile hem de diaspora Ermenileri ile iyi anlaşan ve Türkiye ile ilişkiler noktasında ise çözümsüzlüğe saplanıp kalmış bir görünüm çizmektedir. Ülkenin içerisinde bulunduğu ekonomik krizi aşabilmesi ve göç dalgasının önüne geçebilmesi için Türkiye ve Azerbaycan ile ilişkilerini düzeltmesi gerektiğinin bilincinde olmasına karşın, bu yönde olumlu bir adım atmayan ya da atamayan Sarkisyan, Ermenistan’ın Rusya’ya olan bağımlılığını da sürekli olarak arttırmaktadır. Aslında Serj Sarkisyan, Ermenistan’ın mevcut izole görünümünü düzeltebilmek ve değişimi bir nebze olsun sağlayabilmek için adım atmaya isteklidir. Türkiye ile imzalanan ancak hayata geçirilemeyen protokoller bu çabanın tezahürüdür. Ne var ki, gerek kendisini iktidara getiren ve eski devlet başkanı Robert Koçaryan’ın kişiliğinde biçimlenen güvenlikçi “derin yapının” kendisini tıpkı Ter Petrosyan’da olduğu gibi düşürebileceğinden endişe etmesi, gerekse de Güney Kafkasya’daki en önemli müttefikini kaybedebileceği endişesi taşıyan Rusya’nın telkinleri sonucunda Sarkisyan’ın değişim yönünde irade gösteremediğini görüyoruz. Dağlık Karabağ kökenli olan Sarkisyan, değişim yönünde atacağı adımların bu bölgenin Ermenistan’ın kontrolünden çıkması ile neticelenmesinden de endişe etmektedir.

Serj Sarkisyan’ın seçimleri bu denli rahat kazanmasında etkili olan en önemli unsurlardan biri de kendisiyle yarışan adaylar içerisinde güçlü ve karizmatik bir ismin olmamasıdır. 2008 seçimlerinde “değişim cephesine” liderlik eden Levon Ter Petrosyan’ın siyaseti bırakması ve Müreffeh Ermenistan Partisi’nin zengin bir işadamı olan ve özellikle memleketi Kotayk Bölgesi’nde çok sevilen lideri Gagik Tsarukyan’ın da seçimlere katılmaması Sarkisyan’ın işine gelmiştir. Milli Olimpiyat Komitesi Başkanlığı görevini de yürüten ve ülkenin en zengin isimlerinden biri olarak bilinen Tsarukyan, seçimlere katılmadığı gibi Müreffeh Ermenistan’a yeni katılmış olan eski Dışişleri Bakanı Vartan Oskanyan’ın aday olmasını da engellemiştir. Oskanyan, Tsarukyan’ın nüfuzundan ve parasından yararlanarak devlet başkanı olabilmeyi hayal etmiştir. Ne var ki, siyasette oldukça tecrübesi bir isim olan Tsarukyan, ona bu fırsatı vermemiştir. Ermenistan’da milliyetçi yönü en güçlü örgüt olarak bilinen ve irredentist emellerini hiçbir zaman saklamayan Taşnaklar’ın da bu seçimde aday çıkarmaması, aslında Cumhuriyetçi Parti’nin adayı olan Sarkisyan’ı desteklediklerini göstermektedir. Ülkeyi perde gerisinden yöneten ve çoğu Karabağlı olan asker-sivil “derin cephe”, çözümsüzlüğün devamı yönünde Sarkisyan’ı kullanmaya devam edecektir.

Aslında seçimin en önemli sürprizinin Miras Partisi lideri ve 1991-1992 yılları arasında Dışişleri Bakanlığı da yapmış ve 1988’e kadar ABD’de yaşamış olan Raffi Hovhannisyan’ın elde ettiği % 36,75’lik oy oranı olduğu söylenebilir. 2005’te kurduğu Miras Partisi ile muhafazakâr cephede önemli bir yer edinmiş olan Hovhannisyan bugüne kadar siyasal değişim yönünde ciddi bir irade göstermemiş oldukça silik bir politikacı portresi çiziyordu. Eski bir ABD vatandaşı olduğu için Avro-Atlantik Dünyası ile yakın ilişkiler kurmaktan yanan olan Hovhannisyan, Dağlık Karabağ ve “sözde soykırım” konusunda ise diaspora Ermenilerinden ve ülkeyi perde gerisinden yöneten asker-sivil bloktan farklı düşünmemektedir. Oy oranından da anlaşılacağı üzere, 2008 seçimlerinde değişim yanlısı Ter Petrosyan’a ve diğer değişimci adaylara verilen oyların hemen hepsi bu kez Hovhannisyan’a yönlendirilmiş durumdadır. Hovhannisyan, seçim esnasında çok büyük hileler yapıldığını, para karşılığı oy satın alındığını ve Ermenistan’dan yurtdışına göçmüş olan kimselerin yerine de oy kullanıldığını ve kendi oylarının da çalındığını iddia etmektedir. Hatta seçimin hemen ardından seçimleri kendisinin kazandığını hatta % 80’lik bir oy oranına sahip olduğunu dahi iddia ederek, Mart 2008’deki gösterilere ev sahipliği yapmış Özgürlük Meydanı’nda kendi taraftarları ile birlikte bir protesto mitingi dahi düzenlemiştir. Bundan sonraki süreçte Raffi Hovhannisyan’ın alacağı tavır çok önemlidir. Zira ciddi bir şekilde hile iddialarının üzerine giderse ve değişim bloğunun taleplerinin bir bölümüne dahi sahip çıkarsa, sosyo-ekonomik bir krizin tam ortasında bulunan ülkenin en önemli liderlerinden biri haline gelebilir. Ermenistan’daki muhalefetin böyle bir “bayrak adamına” ihtiyaç duyduğu dikkate alındığında Hovhannisyan’ın yapacağı tercih çok önemli olacaktır.

Seçimlerde yarışan diğer adaylardan Rus karşıtı milliyetçi lider Paruyr Hayrikyan seçim kampanyası esnasında omzundan vurulmuş ve suçu Rusya’ya, Türkiye’ye ve Sarkisyan taraftarlarına atarak duygu sömürüsü üzerinden oy toplamaya çalışmış ancak % 1,2 oy alabilmiştir. Bağımsız aday ve Radyo Ermenistan’ın sahibi Andrais Ghukasyan, Sarkisyan’ın adaylıktan çekilmesi için açlık grevi düzenlemiş ancak bu ona yalnızca % 0,57’lik bir oy getirmiştir. Levon Ter Petrosyan döneminin başbakanlarından liberal demokrat Hrant Bagratyan ise % 2,15’lik bir oy oranına sahip olmuştur. İşgal altındaki Dağlık Karabağ’da kurulmuş Ermeni yönetiminin eski dışişleri bakanı Arman Melikyan ise % 0,24’lük oy oranı ile tam bir hayal kırıklığına uğramıştır. Bir diğer aday Vardan Setrakyan ise % 0,42’lik oy oranı ile varlık gösteremeyen bir diğer aktör olmuştur.

Görüldüğü üzere Ermenistan seçimleri sonucunda bu ülke siyasetine egemen olan güvenlikçi ve çatışmacı anlayışın sürekliliğinde herhangi bir değişim yaşanmamıştır. Yeniden devlet başkanlığına oturan Serj Sarkisyan, önümüzdeki dönemde de Dağlık Karabağlı siyasetçiler, ordu, statükocu bürokrasi, Ermeni Kilisesi ve diaspora Ermenilerinin oluşturduğu ve Rusya tarafından da hararetle desteklenen koalisyonun yürütücüsü olmaya devam edecektir. Sarkisyan’ın Türkiye ve Azerbaycan ile ilişkiler noktasında atmak isteyeceği muhtemel olumlu adımlar ise, “protokol sürecinde olduğu üzere”, temsilcisi olduğu “derin Ermenistan” tarafından engellenecektir.

Dr. Göktürk TÜYSÜZOĞLU

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.