Bilindiği gibi, Hazar bölgesinin güncel sorunlarından biri Hazar’ın bölünmesi sorunu ile birlikte onun silahsızlandırılmasıdır. Hazar’a kıyısı olan tüm ülkelerin askeri deniz politikası hem deniz kıyıları ve iç deniz sularında hem de açık denizde kendi ulusal çıkarlarının sağlanmasına yönelik olsa da, bunların bazılarının arasında Hazar’ın paylaşımı ile ilgili derin görüş ayrılıklarının olması, Hazar’a komşu bütün ülkeleri silahlanmaya ve yeni askeri deniz altyapısı oluşturmaya yöneltiyor. 5 Hazar devletinin hepsinin askeri deniz gücünü artırması durumu, beklenmedik sonuçlara yol açabilecek istikrarsızlaşma unsurlarından biridir.
Şu anda bölgedeki en büyük güç, Rusya donanmasının Hazar filosudur. Bünyesinde farklı şekilde projeleştirilmiş 30’a yakın gemi vardır. Hazar filosunun en büyük, güçlü ve silahlı gemileri yeterince top, torpido ve füze silahına sahip olan “Gepard” sınıfı “Tataristan” (filonun önderi) ve “Dağıstan” nöbet gemileridir. Nöbet gemilerinden başka, filonun bünyesinde başka tipte savaş gemileri de vardır. Sadece nöbet gemileri ve küçük füze gemileri, Hazar Denizi’nin uygulamada en az yarısını denetim altında bulundurmaktadır.
Filonun bünyesinde ayrıca 847 sayılı özel sahil füze tümeni (Astrahan), 77 sayılı özel deniz piyade ekibi (Kaspiysk) ve helikopter eskadronu da vardır. Diğer Hazar ülkeleri ise, hem savaş gemilerinin sayısı hem de silahlanmanın niteliği bakımından Rusya’nın Hazar Askeri Filosu’nun bir hayli gerisindedir. Genel olarak, Rusya’nın askeri uzmanlarının görüşlerine göre, Hazar kıyısı ülkelerin askeri deniz kuvvetlerinin içeriği hem nicelik hem de nitelik açısından tek tip değildir. Rusya ve İran’ın askeri deniz operasyon birlikleri kurulunun oluşturulmasına yaklaşımında da ciddi farklar var.
Zira Rusya son yıllarda Hazar filosunu füze ve top gemileri ile donatmaya çalışır. Düşman gemilerine ani saldırılar düzenlemek için İran esasen, yüksek hızlı ve manevra olanakları olan savaş füze gemilerinin ve mini denizaltılardan oluşan moskit donanmasının yaratılmasına öncelik veriyor
Bu farklılığın nedenleri açıktır, çünkü SSCB ve Rusya’nın Donanmasının Hazar Filosu; Kuzey, Baltık, Karadeniz ve Pasifik donanmalarından hep daha az önceliğe sahip olmuştur. Bu nedenle son yıllarda başlayan yeniden silahlanma, Hazar birleşmesinin potansiyelinin önemli biçimde yükseltilmesi ve teknolojisinin yenilenmesi için bir bahane ve araç oldu.
İran’a gelince, deniz kuvvetlerinin Hazar’da belirli şekilde konumlandırılmasının nedeni, gemilerin büyük kısmını Basra Körfezi’ne yerleştirme gerekliliğiyle açıklanıyor. Hazar’daki moskit donanması İran İslam Cumhuriyeti’nin; Rusya, Kazakistan, Azerbaycan ve Türkmenistan’ı potansiyel düşman olarak görmediği ve kendini onlara karşı güçlü donanma yardımıyla savunmaya gerek görmediğini söylemeyi olanaklı kılıyor. Buna rağmen, Mart 2013 tarihinde İran’ın Hazar deniz kuvvetlerinin bünyesine ülkenin roket silahı ile yönetilen “Camaran-2” esminetsi eklenmiştir. Esminets ayrıca yeni tip radar ve daha mükemmel bağlantı sistemleri ile helikopter pistiyle donatılmıştır. “Camaran-2” deniz ve sahildeki askeri operasyonlar alanında geniş çaplı sorunları çözme kapasitesinde olan, çok amaçlı bir gemidir.
Bu arada bütün Hazar devletlerini rahatsız eden sorun, büyük hacimli anlaşmazlıkların ortaya çıktığı durumda toprakların üçüncü ülkeler tarafından kullanılmasıdır. Bu, Hazar’a kıyısı olan ülkelerin 16 Ekim 2007’de, Tahran’da gerçekleşen ikinci zirvesinde, bu ülkelerin devlet başkanları tarafından imzalanan sonuç bildirgesinde yer bulmuştur. Belgede, Rusya Federasyonu Devlet Başkanı V. Putin’in aşağıdaki sözleri de yer almıştır: “Hiçbir Hazar ülkesi, güç kullanma ya da bir diğer Hazar ülkesine karşı askeri saldırıda bulunmak amacıyla topraklarını üçüncü ülkelere vermemelidir”.
İlgili ülkelere gelince, burada da bu meseleyle ilgili görüşlerin birbiriyle örtüşmediğini görmek olasıdır. Zira Rusya günümüzde Hazar’ın silahsızlandırılmasını amaca uygun bulmuyor. Aynı zamanda Rusya, şu ya da bu Hazar ülkesinin askeri kapasitesini gereğinden fazla artırmasına karşı da tavır sergiliyor. Hazar’ın askerileşmesi ve hukuki statüsünün belirsiz olmasının, Hazar ülkeleri arasında askeri-politik çatışma için zemin oluşturduğu, bunun da bölgenin güvenliğinin sağlanmasına yönelik yapılanmaların hızla geliştirilmesi meselesini gündeme getirdiği açıktır. Fakat mesele, Hazar’ın silahsızlaştırılmasının Hazar ülkelerinin çıkarlarına ne ölçüde uygun olduğu ve kendi sahil bölgelerini fiilen savunmasız bırakarak, askeri deniz kuvvetlerini tamamen lağvetme konusunda Hazar’a kıyıdaş devletlerin beşinin anlaşmaya varamamasıdır.
Genel olarak ise, Kafkasya-Hazar jeopolitik coğrafyası, klasik jeosiyaset çerçevesinde tellurokratik “Kara” (Rusya İmparatorluğu-SSCB-Rusya) açısından incelenmiştir ve kıtasal etki alanına dâhildir. O, Talassokratik “Deniz” konumlarından (ABD, NATO) Avrasya’nın derinliklerine genişleme ve bunun üzerinde jeostratejik ve jeoekonomik denetimin sağlanması için platsdarm gibi kullanılabilir. Bu nedenle, son yüzyılda bu bölgenin bir yandan Batılı devletlerin, en başta ABD, İngiltere ve Almanya’nın, diğer yandan ise Rusya’nın jeopolitik çıkarlarının hem örtülü hem de gizli biçimde çatıştığı ve şiddetli mücadelelerin yaşandığı bir yer oluşu ve bunun sürmesi de şaşırtıcı değildir. Yüzyıllardır bu mücadelenin kurbanı olan ise, burada yaşayan halklar olmuştur ve olmaktadır.
Deniz sahasının paylaşımıyla ilgili çıkmaza giren görüşmeler ışığında, Hazar’daki durum keskinleşebilir. Bazı Hazar devletleri arasında askeri çatışma olasılığı da göz ardı edilmemektedir ve bu çatışma yabancı oyuncular, öncelikle ABD ve Çin için elverişli olabilir. ABD ve onun en yakın müttefikleri için bu, bölgedeki ortaklarının silahlandırılması ve bölgeye bizzat askeri müdahale etmek için bahane olabilir. Çin için ise, Hazar’da askeri deniz kuvvetleri ortamının gerginleşmesi, enerji kaynaklarının Orta Asya’dan Batı’ya ulaştırılmasının belirgin şekilde azalmasına yol açabilir ki, bu da onları Asya-Pasifik pazarlarına yöneltir. Hazar ile ilgili gizli bir tartışmalı durum oluşsa da, bu, henüz askeri ve politik bir kriz şeklini almamıştır. Fakat Büyük Ortadoğu’da meydana gelen üzüntü verici olaylardan Kafkasya’nın etkilenmemesi mümkün değildir, Oluşmakta olan yeni jeostratejik merkezler arasında “deniz gücü” unsurunun baskın olduğu sert jeopolitik rekabet, Büyük Ortadoğu’da askeri ve politik durumun gittikçe daha da gerginleştiği bir ortamda, Karadeniz-Kafkasya-Hazar ekseninin Atlantik-Avrasya jeopolitik çatışmasında kritik “askeri operasyonlar sahnesi ne dönüştürülmesi için somut seçenekler sunuyor.
Prof. Dr. Pervin DARABADI