KÜRESEL KARGAŞA TEHLİKESİ

upa-admin 25 Nisan 2013 3.407 Okunma 0
KÜRESEL KARGAŞA TEHLİKESİ

Amerikalı tanınmış uzman Zbigniew Brzezinski (Zbigniev Bjejinski), dünya çapında yaşanan jeopolitik gelişmelerle ilgili görüşlerini bildirmiştir. Görüşleri ilginç ve takdire şayandır. Böylece, birçok güncel meseleye açıklık getirmeye çalışmıştır. Özellikle, Avrasya’da bütünleşme görüşü, Rusya-Çin ilişkileri ve ABD ile Avrupa arasında serbest ticaret bölgesinin oluşturulmasıyla ilgili ilginç savlar ileri sürmüştür.

“Büyük Batı” Ne Demektir?

ABD ulusal güvenlik eski danışmanı Zbigniew Brzezinski’nin Polonya’nın “Polska” gazetesinde yayımlanan röportajında küresel jeosiyaset ile ilgili güncel ve ilginç konulara değinilmiştir. ABD, Avrasya ve Çin’i kapsayan jeopolitik gelişmelerin içeriğine değinmiştir. Dünyanın gelecekteki durumu açısından, tanınmış uzmanın dile getirdiği görüş ve öngörüler düşündürücüdür. Z. Brzezinski’yi daha ziyade Amerika’nın küresel çapta önderliğinin son bulmasının rahatsız ettiği hissediliyor. Avrasya ve Çin meselelerine de bu bakımdan önem veriyor (Bkz.: Бжезинский: Следует укрепить Запад, включив в него Россию, Украину или Турцию // “İnosmi.ru”, 1 Nisan 2013).

Her şeyden önce, Z. Brzezinski’nin Avrasya bütünleşmesine inanmadığını belirtelim. Röportajda tüm varsayımlarını bu savın doğruluğu üzerine kuruyor. Buna karşın, “büyük Batı” terimini kullanıyor. Bunun coğrafi bir anlamı yoktur, sadece jeopolitik bir kavramdır. Eski danışman Ortadoğu, Rusya, Ukrayna ve Türkiye’nin bulunduğu büyük bir coğrafyada, Batı’nın stratejik çıkarlarına cevap veren jeopolitik görünümün oluşacağını öngörüyor. Ona göre, bu coğrafyanın önderi ABD olmalıdır. Fakat Amerika tek başına hareket etmemelidir. Bu süreçte onun en yakın ortağı Avrupa’dır.

Peki, şu anda ciddi bir mali ve siyasi kriz içinde olan Avrupa, dünya önderi düzeyine nasıl yükseltilebilir? Brzezinski, Avrupa Birliği’nde gerilemenin sürdüğünü itiraf ediyor. Bu yapılanma içinde bütünleşme süreçleri gittikçe daha karmaşık bir hal alıyor. Uzmana göre, bunun nedeni istikrar döneminde Brüksel’in üye devletlerin birleşme potansiyelinden yeterince yararlanamamasındadır.

Bütün bunlara rağmen, Brzezinski Avrupa Birliği’nin dağılacağı görüşüne şüphe ile yaklaşıyor. Ana savlardan biri, ABD’nin Atlantik ötesi serbest ticaret bölgesi oluşturma düşüncesine daha ciddi yaklaşmaya başlamasıdır. Buradan, Z. Brzezinski’nin Avrupa’nın geleceğini ABD’nin ticari politikasını takip etmekte gördüğü anlaşılıyor. AB sadece bu şekilde, varlığını muhafaza etmekle kalmaz, hatta dünyada öncü güce bile dönüşebilir. Meselenin bu tarafı birkaç açıdan düşündürücüdür.

“Büyük Batı” kavramının ilk olarak ABD’nin önderlik iddiasına yeni bir içerik kazandırmak için yaratıldığı görülüyor. Bu yöntemle Washington; Avrupa, Orta Doğu, Rusya, Ukrayna ve Türkiye’yi etki altında tutarak, Çin’e alternatif bir güç merkezi oluşturma amacındadır. Ancak burada birbiriyle bağdaşmayan unsurlar da vardır.

Öncelikle, ABD’nin Ortadoğu politikası hali hazırda tam olarak başarılı değildir. Arap devletleri, İran, İsrail ve Türkiye arasındaki bilinen anlaşmazlıkların nasıl çözümleneceğine de açıklık getirilmemiştir. Bu nedenle, Z. Brzezinski’nin “Amerika Ortadoğu’da daha incelikli siyaset yürütmelidir” görüşünün altında gerçekte hangi adımların olduğu belirsizdir.

İkincisi, Rusya ve Türkiye Atlantik ötesi serbest ticaret bölgesi fikrine çok ihtiyatla yaklaşıyor. Türkiye’nin Avrupa Birliği Bakanı ve Baş Müzakereci Egemen Bağış bu konudaki endişelerini açıkça belirtmiştir. Ankara, bu fikir gerçekleşirse, Türkiye’nin dış ticaretine aksi tesir yapacağını düşünüyor. Sonuçta ülke eli mahkûm olarak Batı’nın ekonomik etkisi altına girebilir. O nedenle, serbest ticaret bölgesi fikrinin yeniden gözden geçirilmesi daha doğru olur. Moskova’nın meseleye tepkisi de benzer görüşlere dayanmaktadır. Bu fikrin ileri sürülmesinin, gerçekte gelişmekte olan birkaç ülkeyi Batı’ya bağımlı duruma düşürme amacını taşıdığı söylenebilir.

Kıtalar Arası İş Birliği Sistemi Mümkün Müdür?

Bu görüşler ışığında, Güney Kafkasya ve Orta Asya ülkelerinin jeopolitik durumu üzerinde düşünmek gerekiyor; çünkü bu durumda Atlantik ötesi bir serbest ticaret bölgesi oluşturulmasının, o coğrafyada bulunan ülkelerin ekonomisini nasıl etkileyeceği bilinmemektedir. Bu ülkeler içine kapanabilir mi? Yoksa onların gelişme ivmesinin koruması için Batı, bazı önlemler almayı planlıyor mu? Bölgesel sorunların çözümünde ne tür değişiklikler olabilir? Z. Brzezinski’nin ileri sürdüğü savlarda bu gibi sorular yanıtlanmamaktadır.

Bununla birlikte, Brzezinski, Batı’nın doğu sınırının ötesindeki devletlere yönelik uzun vadeli stratejinin hazırlanmadığını itiraf ediyor. Bunu ABD ve Avrupa ortaya koymalıdır. Aslında söz konusu olanın, küresel çapta görülen kargaşa olduğu anlaşılıyor. Z. Brzezinski bu hususu vurgulamaktadır. Bundan çıkış yolunu ise, büyük devletlerin küresel iş birliğinin, kıtalar arası sisteminin sağlanmasında görüyor. Bu, oldukça ciddi bir iddiadır. Aynı zamanda da çok karmaşık bir süreçtir. Jeosiyasette hali hazırda var olan çelişkiler açısından ise, zor bir meseledir.

ABD’nin ulusal güvenlik konularındaki eski danışmanının görüşlerinden, onun bu açıdan umutsuz olmadığı hissediliyor. Örneğin, “Polska”ya verdiği röportajdan az önce belirttiği savlarda Z. Brzezinski; Çin’in Rusya ile değil, ABD ile iş birliği yapması gerektiğini söylemiştir (Bkz.: Бжезинский предлагает Пекину выбрать между Москвой и Вашингтоном // “Oy Rossii”, 26 Mart 2013).

Bir yandan, Rusya’yı “büyük Batı” modelinin içinde görmek isterken, diğer yandan Moskova-Pekin ilişkilerinin gelişmesinden rahatsız olmaları ise ilginçtir. Oysa Rusya-Çin ilişkilerinin genişlemesi Batı’nın çıkarlarına uymalıydı. Demek ki, ilk olarak, Washington’un dış politikasında şimdilik Rusya ve Çin’in yeri tam olarak belli değil; ikincisi olarak ise, “büyük Batı” modeli aslında Amerika’nın stratejik çıkarlarına uygun yeni bir iş birliği modelinden başka bir şey değil. O zaman, küresel iş birliğinin kıtalar arası sisteminin hangi kıstaslara göre oluşturulacağı meselesi de belirsizdir.

Bunlara rağmen, bizce, daha önemli olan, Z. Brzezinski gibi bir uzmanın küresel kargaşadan bahsetmesidir. Böyle bir durum dünyanın herhangi bir bölgesinde çatışmaların alevlenme olasılığının varlığına işaret ediyor. Dolayısıyla, büyük devletlerin bölgesel anlaşmazlıkların adil şekilde çözümüne ilişkin bir modelinin olmadığı izlenimi doğuyor. Onlar şimdilik kendi stratejik çıkarlarını sağlayacak etkili yöntemler aramaktadır.

Şu anda Batı’nın temel amaçlarından biri, Avrasya coğrafyasında bütünleşmenin önünü kesmektir. Burada bütünleşme modelinin kim tarafından – Rusya ya da Türkiye tarafından – önerildiğinin bir önemi yoktur. Washington için ABD-Avrupa çiftinin stratejik çıkarlarına uyan ve Avrasya coğrafyasının büyük devletlerini de kapsayan bir jeopolitik model önemlidir. Bu bakımdan Amerika, Avrasya’yı Çin ile Avrupa arasında gidip gelen, gerilimli bir coğrafi bölge olarak görüyor. Demek ki, bu coğrafyada siyasi karmaşaya ortam yaratmak için adımlar atılabilir. Bu da, burada bulunan devletler için güvenlik meselesinin ön plana çıkması demektir. Bu ortamda, demokrasiyi geliştirmenin nasıl mümkün olacağı bilinmemektedir. İtalyan siyaset bilimci Danilo Zolo’nun küresel çapta demokrasinin daha karmaşık bir durum yarattığına ilişkin kuramına hak vermek gerektiği görülüyor. Bu görüşler ışığında ana sonuç, herkesten önce büyük devletlerin politikalarını yeniden gözden geçirmesinin, dünya için yararlı olacağıdır.

Kaynak: Newtimes.az

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.