ORTA ASYA: YENİ SAVAŞ BEKLENİLİYOR MU?

upa-admin 16 Ağustos 2013 2.711 Okunma 0
ORTA ASYA: YENİ SAVAŞ BEKLENİLİYOR MU?

Ortadoğu’daki silahlı çatışmalar sona ermeden, Orta Asya’da da savaşın alevlenebileceğinden konuşuluyor. Batılı uzmanlar bunun birkaç nedeni olabileceğini söylüyor. Çeşitli açıklamalar yapılıyor ve farklı senaryolardan bahsediliyor. Fakat tüm durumlarda aynı bölgede gerginliğin kaçınılmaz olduğu izlenimi doğuyor. Anlaşılan, yakın yıllarda bazı çevreler sıradaki kaynar noktanın “sıcağında ısınma” sevdasına düşmüşler.

İki Uzmanın Benzer Ve Farklı Açıklamaları

ABD Kongresi’nde Orta Asya’nın doğal kaynakları uğruna mücadeleye ilişkin oturum düzenlenmiş. Bölgede yeni bir savaşın başlayabilmesi olasılığı incelenmiş. Uzman olarak davet edilenler – Edward Chow ve Neil Brown bununla ilgili öngörülerini belirtmişler. E. Chow’un Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi’nde (Center for Strategic and International Studies) enerji uzmanı, N. Brown’un ise Alman Marshall Fonu’nda (German Marshall Fund of the United States) uzman olduklarını hatırlatalım. Oturum Temsilciler Meclisi’nin Avrupa, Avrasya ve Oluşan Tehlikeler Alt Komitesi’nde kongre üyesi Dana Rohrabaher’in başkanlığında bu yılın 25 Temmuz tarihinde yapıldı.

Oturumun Başkanı dünya enerji kaynaklarına olan talebin artması sonucunda çeşitli bölgelerde mücadelenin de arttığını vurguladı. Orta Asya’da son yıllarda bu yönde birkaç tehlikeli belirtinin oluştuğunu hatırlattı. Sürekli olarak bu konu ele alınsa da, şimdilik somut bir karar yok. Bu nedenle uzmanların düşüncelerini açıklamasına ihtiyaç vardır.

Uzman E. Chow Orta Asya’da enerji kaynakları uğruna mücadelenin savaşa dönüşebilmesinin biraz abartıldığını düşünüyor (Bkz.: Edward C.Chow. The Emerging Threat of Resource Wars // www.csis.org, 25 Temmuz 2013). Buna rağmen, bölgede büyük jeosiyasi güçler arasında ciddi bir mücadele gidiyor. Uzman Dışişleri’nin TAPİ (Türkmenistan-Afganistan-Pakistan-Hindistan) gaz projesinin danışmanı olarak görüşlerine emin olduğunu da ifade etti.

Bununla birlikte, Orta Asya’da Batı şirketleriyle Rusya, Çin ve Hindistan şirketleri arasında rekabetin varlığını inkâr etmek mümkün değildir. Bilindiği gibi, TAPİ projesi Rusya’yı o kadar da tatmin etmiyor. ABD ve Avrupa’nın da bundan tam memnun olduğunu söylemek zordur. E. Chow bir hususu vurguluyor: ABD enerji taşıma hatlarında alternatiflerin olmasını destekliyor. Eğer Afganistan’da ABD’nin nüfuzu yüksek olacaksa, TAPİ gibi projeler ona jeopolitik getiriler sağlayacak. Bu da Rusya ve Çin’in doğrudan Batı’ya rakip olması anlamına geliyor.

Bunlar Orta Asya’da enerji kaynakları uğruna mücadelede büyük devletler arasında çelişkilerin derinleşebileceğini gösteriyor. Uzman E. Chow bunu özel vurgulamasa da, ileri sürdüğü görüşlerden bu hususu hissetmek mümkündür. Bu çelişkinin hatta savaş seviyesine ulaşması ihtimali vardır. Önemli husus ise şudur: Kongre’de oturumlar Orta Asya’da enerji rezervleri uğruna savaşın olup olmayacağı konusuna adanmıştı. Demek ki, aslında bu senaryo istisna değildir. En azından bu bölgede de Ortadoğu’ya benzer bir durumun yaratılması tehlikesini istisna etmek mümkün değildir.

Diğer uzman Neil Brown’ın oturumdaki konuşmasından da bunu duymak mümkündür. O, soruna iki açıdan yaklaşıyor: Birinci mesele, bölge devletleri arasında doğabilecek ihtilaflardır. İkinci mesele ise, Hazar havzasının enerji kaynakları uğruna giden mücadelede meydana çıkan çelişkilerin Orta Asya’ya etkisidir. Her iki yönü ciddi biçimde dikkate almak gerekiyor. Bölge ülkeleri arasında çatışmaların zemini geçen yüzyılın 30’lu yıllarında gerçekleştirilen yanlış idari paylaşım sırasında atıldı. Bu da yıllarca biriken sosyoekonomik ve etnik nitelikli sorunlar oluşturmuştur. Bu gün ise bahsedilen sorunlar daha da büyümüştür.

Diğer zorluklar Orta Asya enerji kaynaklarının Hazar’ın dibiyle Avrupa’ya ulaştırılmasını öngören projelerle ilgilidir. Bu bağlamda denizin dibinin bölünmesi konusunda ortak anlaşma olmaması olumsuz etkisini göstermektedir. N. Brown, bu eğilimin gittikçe güçlenebileceğini ve doğrudan Orta Asya’ya etkisini göstereceğini düşünüyor (Bkz.: Neil R.Brown. Changing the Rules in Global Resource // www.docs.house.gov, 25 Temmuz 2013).

Aynı zamanda, uzman E. Chow’nun ileri sürdüğü bir görüş ilginçtir. O, Orta Asya’da sorunun petrol ve doğal gaza göre değil, içilebilir su kaynakları uğruna giden mücadeleden oluşabileceğini söylüyor. Gerçekten de, bölge devletleri arasında içilebilir su ile ilgili çelişkiler mevcuttur. Bu çelişkiler zaman-zaman şiddetleniyor. Özbekistan’la Tacikistan arasında bununla ilgili yakın geçmişte anlaşmazlık çıkmıştı. Her iki taraftan sınır muhafızları arasında ölenler vardı. Fakat şimdilik bu yönde bölgesel düzeyde somut bir olay yaşanmamıştır.

Enerji kaynaklarıyla ilgili mücadelenin bölgede gerginliği artırdığı şüphesizdir. Uzmanlar bu sürecin arka fonunda uyuşturucu maddelerin yasadışı ticaretinin de durumu olumsuz etkileyeceğini istisna etmiyorlar. Bu alanda tehlikenin esas olarak Afganistan’dan geldiği bilinmektedir. Bu nedenle, enerji kaynakları uğruna yapılan mücadelenin uyuşturucu maddelerin yasadışı dolaşımının amaçlı şekilde artırılması sonucunda daha da şiddetlenmesi mümkündür.

Nüfuz Uğruna Savaş Ve Güvenliğin Temini: Uzlaşma Noktası Bulunmuyor

ABD Dışişleri Bakanlığı’nda Orta Asya’da enerji rezervleri uğruna büyük devletlerin yürüttüğü mücadelenin savaşa neden olabilmesine ilişkin tartışmaların düzenlenmesi tehlikeli hususlardan haber veriyor. Ortadoğu’dan sonra Kafkasya ve Orta Asya’da jeosiyasi süreçlerin keskinleşebileceği görünüyor. Amerika ile Çin arasında dünya önderliği uğruna mücadele gittiğini kimse inkâr edemez. Bu doğrultuda durum gittikçe daha da karmaşık hale geliyor. Afganistan’dan Amerikan askerlerinin çıkarılmasından sonra bölgede hangi jeosiyasi süreçlerin meydana geleceğini belirlemek oldukça zordur.

Fakat Kongre’de meselenin bu tür tartışılması ilginçtir. J. Kucera “Amerikan Hükümeti’nin bölgeye esasen silahlı çatışma açısından dikkat etmesinin üzüntü verici olduğunu” vurguluyor, (Bkz.: Джошуа Кучера. В Конгрессе США прошли слушания о возможности войн за ресурсы в Центральной Азии // EurasiaNet, 26 Temmuz 2013). Washington bölgede demokrasinin gelişmesine ilişkin yeterli düzeyde çaba harcamıyor. Bu, Batı’nın Orta Asya politikasında kendi jeosiyasi çıkarlarına öncelik verme eğiliminin halen diğer değerlerin önünde olduğu anlamına geliyor. Gerçekten de, böyle bir durum varsa, o bölgede savaşın meydana gelmesi ihtimali yüksektir.

Diğer bir konu Hazar havzasının enerji kaynaklarının Orta Asya uğruna giden jeosiyasi mücadeleyle ilişkilendirilmesidir. Uzmanların çoğu böyle bir bağlılığı istisna etmiyor. Onlar meselenin bu yönüne ciddi dikkat ediyorlar. Buradan şu sonucu çıkarmak mümkündür: Orta Asya’da olabilecek herhangi silahlı çarpışmanın Kafkasya’yı sarma ihtimali vardır. Süreçlerin bu yönde gidişatı büyük bir jeosiyasi mekânda karışıklık yaratabilir. Örneğin, mevcut sorunların çözümü ciddi zorluklarla yüzleşir.

Dünyanın büyük jeosiyasi güçlerinin belirledikleri doğrultudan dönmelerini beklemenin anlamı yoktur. Bu bağlamda Güney Kafkasya ve Orta Asya için ortak olan esas tehlike köktenci dini gruplaşmaların bölge devletlerine dışarıdan sızdırılması olabilir. Yani şimdi Mısır ve Suriye’de gözlenen süreçlerin aynısını bu bölgelerde de yaratma girişiminin olması mümkündür. Bu açıdan ABD Kongre’sinde daha çok silahlı çatışmanın meydana çıkmasının müzakere edilmesi birçok sorular doğuruyor.

Burada Rusya ve Çin’in Orta Asya’da nüfuz uğruna mücadeleyi güçlendireceğini dikkate almak gerekiyor. Özellikle, NATO Afganistan’dan çıkmasından sonra öngörülmeyen olaylar meydana gelebilir. Bölgeye coğrafi olarak yakın olan büyük devletlerin özellikle bu senaryoyu dikkate alarak şimdiden önlemler almaları bir rastlantı değildir. Örneğin, Rusya’nın tekrar Afganistan’a geri dönüşü meselesi medyada tartışılıyor. Pekin de Merkezi Asya’ya ekonomik, kültürel ve maliye alanlarına ciddi biçimde nüfuz etmeye çalışıyor. Tüm bunlar Batı uzmanlarının bölgeyle ilgili yaptıkları öngörülerinin esaslı olduğunu kanıtlıyor. Fakat bir soru oldukça düşündürücüdür: Neden, bu gibi tahlil ve öngörülerde daha çok bölünmeye, savaşlara, silahlı çatışmalara öncelik veriliyor? Bu bağlamda da dini köktencilik daha belirgin sunuluyor?

Kaynak: Newtimes.az

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.