Yaklaşık yüz yıllık sözde Ermeni soykırımı propagandası çerçevesinde Ermeniler tazminat konusunu 1990’lı yılların sonlarına kadar güdeme taşımamıştır. Aslında konunun gündeme taşınmaması Ermenilerin tazminat talep etmeyeceği anlamına gelmiyor. Bu, planlı ve koordineli bir şekilde uygulanan ‘4 T Planı’nın üçüncü aşamasıdır ve daha resmi olarak bu aşamaya başlanılmamıştır. Ama zaman zaman Ermenistan ve Avrupa basınında tazminat talebi ile ilgili haberlerle uluslararası ve Türkiye kamuoyu bu konuya alıştırılmaktadır.
Ermenistan devleti resmi olarak sözde Ermeni soykırımı kurbanları için tazminat talebinde bulunmuyor. Fakat bu isteğini genelde Taşnaksutyun Partisi başta olmak üzere diğer milliyetçi partiler, gruplar ve diaspora aracılığı ile gündemde tutmaya çalışmaktadır. Hükümet, tazminat talebinin sözde soykırım kurbanlarının torunlarının ve diaspora Ermenilerinin hakkı olduğunu bildirerek dolayısıyla bu konuda onları destekleyeceğini bildirmiştir. Ermenistan Dışişleri Bakanı Vardan Oskanyan tazminat konusunun bugün gündemde olmadığını, ancak bu konunun ilk fırsatta dünya kamuoyunun gündemine taşınacağını bildirmişti. Hay Dat (Ermeni Mahkemesi) Merkezi Ofisi Başkanı Kiro Manoyan, tazminat konusuna açıklık getirirken görüşlerini ‘Osmanlı Türkiyesi Ermenilere uyguladığı soykırıma göre cezasız kalmamalıdır. Ankara Osmanlının hukuki varisi olduğu için Ermenilere tazminat ödemelidir.’ şeklinde ifade etmiştir.
Ermeniler, tazminat konusunun hukuki altyapısını oluşturmak için Milletler Cemiyeti’nde konunun tartışılmasını istemiş ve aşağıda gösterilen grupların tazminat talep etme hakkı olduğunu bildirmiştir:
– Terör, katliam ve Ermenileri katledenlerin cezalandırılmaması nedeniyle Osmanlı İmparatorluğu’nu 1878–1915 yılları arasında Osmanlı pasaportu ile veya pasaportu olmadan terk edenler;
– 1915–1920 yılları arasındaki katliamlardan kurtulan (tehcire tabi tutulanlar dahil) pasaportsuz Ermeniler;
– 1915-1920’li yıllarda devletin verdiyi pasaportlarla Osmanlıyı terk edenler;
– Osmanlı’nın işgali süresinde, işgalci güçler tarafından verilen belgelerle ülkeyi terk edenler;
– Fransa’nın Kilikya’yı Türklere devretmesinden sonra ikinci defa bölgeyi terk edenler,
– Türk ordusunun katliam yapacakları tehditleri sonucunda İzmir’i terk edenler;
– Osmanlı ordusunun 1918’de Kars’a girmesinden, Türk ordusunun 1920’de Ermenistan Cumhuriyeti’ne saldırmasından ve 1921 Moskova Antlaşması’ndan sonra bölgeyi terk edenler;
– Türk ordusunun Nahçivan, Şahtahtı ve Sürmeli’ye girerek Azerbaycan silahlı birlikleri ile Ermenilere karşı “katliam” yapmasından ve bu bölgelerin Moskova Antlaşması’na göre Azerbaycan’a devredilmesinden sonra bölgeyi terk edenler;
– 1918–1920 yıllarında Bakü ve Gence’de, aynı zamanda Azerbaycan SSC’nde yapılan katliamlardan sonra bölgeyi terk edenler;
– Sonraları Gürcistan’a birleştirilen Ahılkelek bölgesinde Türkler tarafından katliama maruz kalanlar.
İspanya, İtalya ve İsveç’in girişimleri sonucunda Milletler Cemiyeti Konseyi Birinci Dünya Savaşı’ndan önce Osmanlı sınırlarını terk eden Ermenilerin mallarına ve banka hesaplarına devletin yasal olmayan yollarla el koymasını araştırmaya başlamıştı. Ancak Birinci Dünya Savaşı’na kadar Rusya, daha sonra ise Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan sınırları içerisinde kalan Ermeniler bu araştırmanın dışında bırakılmıştı. Türkiye Cumhuriyeti’nin itirazlarından sonra bu konu üzerinde fazla durulmamıştı. 20 Ekim 1925’te Türk Hükümeti Milletler Cemiyeti Genel Sekreteri’ne mektup göndererek Lozan Antlaşması imzalanmadan önce ülkeyi terk etmiş Ermenilerin bugünkü durumunun İsmet Paşa’nın Lozan Konferansı’nın 17 Temmuz 1923 tarihli 13 numaralı oturumunda verdiyi bildiri ile düzenlediğini bildirmiştir. Türkiye’nin Ermenilerin iddialarını hukuki olarak çürütmesinin ardından Ermeniler tazminat taleplerinin hukuki zeminini hazırlamak için başka yollar da aramıştır.
Son zamanlara kadar Ermenistan ve Ermeni kopuntu örgütleri tazminatın meblağı konusunda kesin bir görüş ifade edilmese de, artık bu konu da tartışılmaya açılmıştır. Ermenistan Ulusal Bilimler Akademisi’ne bağlı Tarih Enstitüsü üyesi Stepan Stepanyan’a göre, Ankara’nın, soykırım varislerine ‘tazminatı’ olarak 60 milyar dolar ödemesi gerekiyor. Stepanyan, sözde Ermeni soykırımı mağdurlarının Türkiye’nin işgal ettiği ‘Batı Ermenistan’ topraklarını terk etmesi, 1915 soykırımını tanıması ve tazminat ödemesi taleplerini yenilemiştir.
Basın toplantısında ABD yönetimini de eleştiren Stepanyan, 15 ülkenin Ermeni ‘soykırımını’ tanıdığı halde Washington’nın soykırımı tanımadığını ve Türkiye’yi desteklediğini iddia etmiştir. Stepanyan, soykırım sorumlusunun sadece Osmanlı İmparatorluğu’nun olmadığını, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin de soykırımdan sorumlu tutulması gerektiğini ifade etmiş, Türkiye’nin soykırım kurbanlarının yakınlarına maddi tazminat ödemesi gerektiğini dile getirmiştir.
Ermeniler, Türkiye’den tazminat almak yönünde ABD ve Fransa sigorta şirketlerinden sözde soykırım kurbanlarının hayat sigortalarının mirasçılarına verilmesi yönünde girişimlerinin başarıyla sonuçlanmasını ilk adım olarak değerlendirmiş ve bu konu üzerinde yoğunlaşmıştır. 30 Temmuz 2004 tarihinde California Mahkemesinde ‘soykırıma’ maruz kalan Ermenilerin New-York Life Sigorta Şirketi’ne açtıkları sigorta davasının lehlerinde sonuçlanması ve mahkemede ‘soykırım’ kelimesinin kullanılması Ermenileri oldukça umutlandırmıştır. Uzun süren görüşmelerin ardından Sigorta Şirketi sözde Ermeni soykırımında ölenlerin mirasçılarına, ödenmemiş sigorta poliçeleri karşılığında toplam 20 milyon dolar ödemeyi kabul etmiştir. Ermeniler bu mahkeme işinin tamamlanmasını sözde Ermeni “soykırımı”nın tanınması yönünde ileriye doğru atılmış bir adım olarak vasıflandırmıştır.
Sözde soykırıma maruz kalan Ermenilerin mirasçılarına tazminat ödeyen bir diğer şirket de Fransa’nın AXA firmasıdır. AXA, 2005 yılında ödemeyi kabul ettiği tazminat için son başvuru tarihini 1 Ekim 2007 olarak belirlemiş, elindeki listede bulunan 7 bin Ermeni’ye toplam 12,7 milyon Euro ödeme yapacağını bildirmişti.
ABD ve Fransa şirketlerinin Ermenilere tazminat ödemeleri bu gün Ermenistan tarafından ön plana çıkarılmasa da, bu tazminat konusunun propaganda süreci başladığı zaman örnek olay/emsal gibi değerlendirilebilir. Sözde soykırım propagandasının tarihi sürecine dikkat edildiğinde bunun imkânsız olmadığını söylemek mümkündür.
Dr. Hatem CABBARLI