1959 yılında doğdu. ODTÜ mezunu olup, Matematik Eğitimi alanında doktorasını yapmıştır. Eğitim Bilimleri Bölümü’nde Profesör olarak görev yapmıştır. Yenidüzen gazetesinde köşe yazarlığı yapmasının yanında, matematik ve eğitim üzerine kitapları ve uluslararası makaleleri bulunmaktadır. CTP Güzelyurt milletvekilliği, Parti Meclisi Eğitim Komitesi Başkanlığı, Dış İlişkiler Komitesi üyeliği ve Avrupa Konseyi’nde temsilcilik yapmıştır. İleri seviyede İngilizce bilmektedir. Evli ve iki çocuk babasıdır. 28 Temmuz 2013 genel seçimlerinde Cumhuriyetçi Türk Partisi – Birleşik Güçler (CTP-BG) Güzelyurt milletvekili seçilmiştir.
Prof. Dr. Mehmet Çağlar
Ali Üncü: Seçim sonuçları sizi öncelikle bir vatandaş olarak sonra da bir milletvekili olarak ne denli memnun etti? Seçim öncesi amaçlanan ile seçim sonrası sonuçlar ne ölçüde örtüştü veya tezatlaştı?
Prof. Dr. Mehmet Çağlar: Bunu hem bir vatandaş, hem de bir milletvekili olarak söyleyebilirim ki; arzulanan, ülkemizin sürdürülebilir bir yapıya ulaşabilmesi için donanımlı, vizyon sahibi ve programını hayata geçirebileceği bir model olması yanında, ülkenin ihtiyacı olan bir takım yasa çalışmalarını ve anayasa değişikliklerini yapacak ve sadece yasanın değişmesini değil, bunun uygulanabilmesini de sağlayacak bir yönetimdi. Durum bana göre beklenen şekilde örtüşmedi çünkü beklenti seçimde geniş bir vizyon sahibi, Kıbrıs Türk halkının kendi ayakları üzerinde durabileceği, gerek ülke içerisinde gerekse ülke dışarısında Avrupa Birliği vizyonuyla, bir taraftan Kopenhag ve Maastricht kriterleri ile uyumlu olabilecek bir ortam yaratabilecek, aynı zamanda da demokrasinin daha iyi işleyebileceği bir yapı kuracak, dolayısıyla halkın da desteğini alan sürdürebilir bir hükümetti. Fakat böylesi bir hükümetin kurulabileceği bir aritmetik çıkmadı. Nitekim CTP’nin tek başına iktidara gelebilmesi beklenmekteydi ama maalesef ülkenin çarpık gelişmesi, 40 yıldır düzenin bir ganimet sisteminde yürütülmesi, alıp-dağıtmalar, partizanca yaklaşımlar, istihdam sorunlarının yarattığı bireysel anlamda bir takım beklentiler ve son dönemlerde özellikle siyasetin içerisindeki atılan yanlış adımlar ve transferler siyasete güveni doğal olarak azalttı. Dolayısıyla karma oy kullanımı çok yüksek olmuştur ve tek başına iktidarı engellemiştir. Bence daha iyi bir hükümet modeli ve tek başına iktidar olunabilecek bir yapı olabilirdi.
Ali Üncü: Şahsınız adına Cumhuriyet Meclisi’ndeki temsilci vasfınız açısından, Kıbrıs’taki çözüm süreci yeni hükümetle ne tür bir seyir izleyecektir?
Prof. Dr. Mehmet Çağlar: Yine geçtiğimiz döneme atıfta bulunacak olursak, Sayın Talat’dan sonra Cumhurbaşkanlığı’na gelen Sayın Derviş Eroğlu’nun döneminde aktif bir müzakere süreci pasif bir seyir izlemiştir. Halbuki Kıbrıs Türk halkının çözüme en fazla ihtiyaç duyan kesim olduğunu unutmamak gerekir. Buna ek olarak, Dış İşleri de Cumhurbaşkanlığı’nı teşvik etmemesiyle edilgen bir politika izleyerek zaten durgun olan Rumları daha da rahatlatmıştır. Bu hükümet döneminde, geçmişte de Sayın Talat’ın özel temsilcisi olan yeni Dış İşleri Bakanı Sayın Özdil Nami’nin daha aktif bir politika yürütmesi bekleniyor ki, bunun hem Sayın Derviş Eroğlu’nu harekete geçirebilecek ve Türkiye’yi daha fazla devreye sokabilecek, hem de Rum tarafını çözüm müzakere sürecine çekebilecek bir potansiyel oluşturması beklenebilir.
Ali Üncü: Kamuoyunda Serdar Denktaş ve DP-UG ile kurulan koalisyonun Türkiye Cumhuriyeti’nin beklentilerine ters düşen bir hamle olduğu şeklinde değerlendirmeler yapılırken, CTP-BG ve DP-UG koalisyonunu Türkiye ile ilişkilerimiz açısından KKTC tarafından alınan özerk bir karar olma yolundaki bir dönüm noktası olarak görebilir miyiz?
Prof. Dr. Mehmet Çağlar: Burada tam olarak bir dönüm noktasından bahsedemeyiz. Yani olayı Türkiye’nin isteklerine karşı gelip, kendi bildiğimizi yaptık gibi görmek istemiyorum. Türkiye’den nitekim bazı yetkili kişiler kendi düşüncelerini paylaşmış olabilir, nasıl ki ülke içinde de zaman zaman Sayın Mehmet Ali Talat da kendi görüşlerini sunuyorsa. Kaldı ki, Türkiye ile olan ilişkileri bu zeminlere taşımamalıyız. Önemli olan bizim kendi hükümetimiz sırasında kendimize hazırladığımız ev ödevlerimizi yapmamızdır. Bu bağlamda Türkiye ile olan ilişkilerimizi gerektiği boyutlarda iyileştirmeye çalışmalıyız.
Ali Üncü: UBP’nin tutumu sizce gerçekten haklı muhalefet mi, yoksa hükümette yer almamakla birlikte haksız muhalefet izlenimleri sergileniyor mu?
Prof. Dr. Mehmet Çağlar: Hükümet güven oyunu daha yeni aldığından dolayı, UBP pek muhalefet yapma fırsatı bulamadı. Geçtiğimiz birkaç gün önce hükümet programını ortaya koyarken, UBP Genel Başkanı Sayın Hüseyin Özgürgün’ün söylemde koyduğu tavrı yapıcı buldum. Bize bir takım yasa değişikliklerini yaparken mecliste yanımızda olacaklarını söylediler. Özellikle polisin sivile bağlanması konusunda da ilk kez böylesine bir söylem gündeme geldi. Dilerim ki bu şekilde yapıcı tutumlar devam eder, çünkü ülkedeki reformların gerçekleşebilmesi için iktidar ve muhalefetin ortak adımları şart. Öyle ki, UBP ile de hükümet kurma süreci içerisindeki çalışmalarımız sırasında vardığımız yüzde 95 oranındaki anlaşma, onlarla da hemfikir olabileceğimiz gerçeğini ortaya koymuştur.
Ali Üncü: Türkiye’den sağlanacak su temin projesinin tamamlanmasıyla Kuzey Kıbrıs’ı olumlu yada olumsuz anlamda ne tür değişiklikler bekliyor?
Prof. Dr. Mehmet Çağlar: Açıkçası su projesinin kapsamlı bir master planı mecliste bize UBP döneminde hiç sunulmadığından ötürü halen projeyi görmüş değilim. Suyun gelmesine karşı olacak herhangi bir kesimin olabileceğini sanmıyorum. Suyun nasıl ve nerelerde ne amaçla kullanılacağı, halka maliyetinin ne olacağı, suyun dağıtımında kendi su idaremizin yetkilerinin ne olacağı, özelleştirilip-özelleştirilmeyeceği gibi bir takım belirsizlikler mevcuttur. Bu hükümetle birlikte bunların gün yüzüne çıkması ve suyun hangi amaçla, kim tarafından, hangi yapıyla dağıtılacağının belirlenmesi gerekiyor ki buna bağlı olarak da stratejik plan hakkında daha rahat tartışabilelim. Şu an tek bildiğimiz suyun Mart 2014’te geleceği ve dağıtımının ise 2014 sonlarına doğru başlayacağıdır. Bu süreçte ise ilgili Bakanlığın gerekli çalışmaları yapması gerekir. Gelişmelerden halkımızı haberdar etmeliyiz ki, bize uygun olmayan durumları daha rahat tartışabilelim.
Ali Üncü: Türkiye, Güney Kıbrıs ve İsrail üçgeni içerisinde yapılacak su ve enerji alışveriş ortaklığının Kıbrıs çözüm süreci üzerindeki etkisi ne olabilir?
Prof. Dr. Mehmet Çağlar: Bu biraz tavuk ile yumurta paradoksuna benzedi. Buradaki soru acaba su ve doğal gaz gibi unsurlar çözümü tetikleyebilecek mi, yoksa çözümden sonra mı daha etkin olacak. Bu bilinmez. Özellikle Güney Kıbrıs ve İsrail de bizim gibi suya ihtiyaç duyarken, gelecek olan 75 milyon m3’ün ne kadarı Kuzey Kıbrıs’ta, ne kadarı ise olası bir işbirliğinde kullanılacak bilemiyorum. Ama su doğru kullanılırsa bir katalizör olur ve bu bir barış suyu olabilir. Böyle olacaksa suyun gerçek sahibinin kim olduğu iyi belirlenmeli ve halka maliyeti ne olacak ortaya konmalı. Tabii bizim mevcut su kaynaklarımızın kurumasına sebebiyet vermemesi de gerekiyor. Su olayında Kuzey Kıbrıs olarak kendi karar ve katılımımız tam olarak sağlanamadı.
Ali Üncü: Fileleftheros gazetesi “ABD Dizginleri Ele Alıyor…” manşetli bir haber yayınlamıştır. Haberde Washington’ın, BM’nin Kıbrıs sorunundaki yeni prosedürünün denenmesi için kısa bir süre tanıdığı, devamında gelişmelere etkin müdahalede bulunacağı öne sürülmüştür. Yine habere göre, “Bunun ya bir ara anlaşmayla veya doğal gazla ilgili çözüm perspektifini açarak” Türkiye-İsrail-Güney Kıbrıs’ı yakınlaştıracak gelişmeleri gündeme getireceği söyleniyor. Yani çözümden önce enerji konularıyla ilgili gelişmeler olacak diye yazılmıştır. Sizce bu ne kadar olasıdır? Bu konu üzerine devletimizin ABD ile yapabileceği bir B planı var mı?
Prof. Dr. Mehmet Çağlar: ABD’nin ve AB’nin geçmişte de olduğu gibi birçok planları olabilir ama bizim BM parametrelerinden şaşmamamız gerektiğine inanıyorum. Nitekim bizim uluslararası dünya ile bütünleşmemiz ancak bu bağlamda olabilir, diğer türlü özellikle büyük uluslararası şirketlerin bir takım çıkarları için bize ancak bütünlüklü ve federal bir çözümü sağlaması yerine, kısa vadede maddi çıkar sağlayacak kısa dönemli çözümler olabilir ama uzun vadede bu ülkedeki demokrasinin ve federal çözümün yerleşmesini engelleyecektir. Buna bağlı olarak da “iki devletlilik” ve “taksim”in resmileştirilmesi gibi bir takım çözümleri akla getirebilir. Bence bunlar doğru değildir. Bu doğrultuda suyun federal bir barışı tetikleyecek bir katalizör olarak kullanılmasından yanayım. Diğer türlü sadece Kıbrıslı Türklere payını vererek çözümden uzaklaştırma fikirleri doğar ve bizim çözüm beklentilerimizi daha nice 50 yıllara ertelemiş olur ve bu Kıbrıslı Türklerin bu ülkedekivarlığını tehlikeye sokar çünkü resmi olarak Kıbrıslı Türkler ancak Kıbrıs Cumhuriyeti altında tanınmışlığa sahiptirler.
Ali Üncü: Suriye konusunda olası bir müdahalede Kuzey Kıbrıs halkının sığınak veya benzeri tedbirlerden yararlanma konusunda ne kadar olasılığı vardır? Bu konu ile ilgili devletimizin öngördüğü toplumsal bir korunma mekanizması mevcutmudur?
Prof. Dr. Mehmet Çağlar: Sığınaklar konusu yasa çerçevesinde kapsanmıştır ve sığınaklardan alınan bir miktar fon hastane yapımı için kullanıldı ki, bu söz konusu hastanede yasa gereğince sığınak donanımı mevcuttur. Muhtemel bir savaş durumunda, bu sığınakların yeterliliğini bilemiyorum. Ancak Suriye’nin Rusya’nın kimyasal silah denetimi ve imhası önerisini kabul etmesi olumlu bir gelişmedir ve uluslararası toplumun bu stabil durumu fırsat bilip, müzakere sürecinde olumlu adımlar atması gerekmektedir.
Ali Üncü: KKTC’de her hükümet döneminde gündeme gelen haksız istihdamlar hakkında koalisyon hükümetinin duruşu ve vizyonu ne olacaktır?
Prof. Dr. Mehmet Çağlar: Özellikle son dönemde UBP iktidarında yaşanan istihdamlar toplumu rahatsız etmiştir. İstihdam edilen 400 civarı kişi de bu ülkenin insanı olarak iş bulmuştur ama işe giremeyenler de bu ülkenini insanıdır ve biliyorsunuz ki bu kişiler geçici statüdedir. Mevcut hükümet ise bu istihdamları ayrı ayrı inceleyecek ve gerekirse dışarıda bekleyen işsiz vatandaşların da istihdamının sağlanması yolunda icraatlar yapacaktır.
Ali Üncü: Hükümetin yakın gelecekte yapacağı en büyük reformlar nelerdir?
Prof. Dr. Mehmet Çağlar: Hükümet programında zaten ilk 6 ayda yapılması gerekenler arasında; seçim yasası, siyasi partiler yasası, meclisinin iç tüzüğünün değişmesi, anayasanın değiştirilebilirliğini kolaylaştıracak 162. maddenin Haziran ayındaki yerel seçimlerde referanduma götürülmesi, faiz ve mazbata sorununu çözecek yeni bir yasa çalışmasına gidilmesi ve son olarak ülkedeki seçim sisteminin tek bölgeye dönüştürülmesi, istihdam sorununa çözüm olabilecek özel sektöre katkıların sağlanması ve daha şeffah yönetime gidilmesi olacaktır.
Ali Üncü: Bize vakit ayırdığınız için teşekkür ediyoruz.
Röportaj: Ali ÜNCÜ
Tarih: 12.09.2013