21. YÜZYILIN SOSYALİST ALTERNATİFİNE DOĞRU “SOL YÜRÜYÜŞÜ”

upa-admin 25 Ekim 2013 2.748 Okunma 0
21. YÜZYILIN SOSYALİST ALTERNATİFİNE DOĞRU “SOL YÜRÜYÜŞÜ”

Bilindiği gibi, sosyalizm yirminci yüzyılda uzun süre kapitalizmin alternatifi olmuştur. Sosyalizm düşünceleri bazı Avrupa ülkelerinde hem sağ (20-40’lı yıllarda İtalya’da Faşistler, Almanya’da Naziler), hem de merkez ve sol partiler (özellikle de İngiltere’de İşçiler ve Fransa, İtalya, bir dizi İskandinav ülkelerinde radikaller ve komünistler) tarafından geniş şekilde kullanılıyordu. Sosyalist devletin örneği olarak ise 70 yıl boyunca Sovyetler Birliği’nin tanınması gerekiyordu.

Fakat yirminci yüzyıl ve dünya sosyalizm sisteminin çöküşü ile birlikte komuta ekonomisi, idari piyasa, devlet mülkiyetinin hipertrofisi, dengeli dağılım, tek partili siyasi sistem, büyük yöneticiler karşısında korku da geçmişte kaldı. Bu arada yaşadığımız yüzyılda küreselleşme sürecinin somut çelişkileri, uluslararası terörizm, çevre, Kuzey ve Güney arasında artmakta olan karşı durma, göçmenlerin sosyal güvensizliği ve gerçek uygarlıklar arası çarpmışa tehlikesi ile bağlı dünya çapında yeni sorunlar da meydana geldi.

Sadece Asya, Afrika, Latin Amerika ve Doğu Avrupa’nın fakir ülkelerinde değil, “altın milyar”a dahil olan Kuzey Amerika ve Batı Avrupa ülkelerinde de ekonomik krizlerden muzdarip nüfus arasında toplu itirazlar giderek geniş alanları kapsıyor. Sosyal adaletsizliğe karşı itirazın biçimleri yeterince çeşitlidir. O, ABD’de “Wall-Street’i işgal et!” gibi çağırıdan ve Avrupa ülkelerinde (İspanya, Yunanistan, Macaristan vb.) nispeten barış içinde geçen gösterilerden başlayarak bazı “Üçüncü dünya” ülkelerinde meydana gelen dağıntılara kadar geniş yönleri kapsar.

Tüm bunlar Avrupa’nın sol ve sol-merkezci partilerinin çoğunu kendi programlarına “yeni sosyalizm” düşünceleri temelinde yeniden bakmaya sevk etti: bu, geleneksel sosyal demokrasinin değerlerini savunan İsveç sosyalistlerinin “bütünleştirici demokrasiden” ve Almanya’da eğitim aracılığıyla imkanların beraberleştirilmesine vurgu yapan “yeni orta”dan İngiltere’de geleneksel sosyal-demokrasi ile Neo-liberalizm arasında yol açan İşçilerin “üçüncü yol”una kadar geniş alanı kapsıyor. “Sosyalizm düşüncesi”nı kendisinde garip biçimde mutlakıyeti, hoşgörüsüzlüğü, eko-faşizmi, irrasyonelliği, terörizmi ve antisemitizmi birleştiren “sol veya kırmızı faşizm” de geniş şekilde kullanmaya gayret ediyor. Bu terim yirminci yüzyılın sonu – yirmi birinci yüzyılın başlarında siyasi hareketlerin karma ittifaklarını öğrenen modern siyasi görüşte yeterince yaygındır.

Latin Amerika’nın bazı ülkelerinde somut gerçekleştirilmesine gayret gösterilen sosyalizm ilkelerine burada yeni itici güç veriliyor. Nüfusun büyük bölümünün görüşlerini yansıtan yeni Latin Amerika sosyalizmi siyasi sahnede demokratik yolla meydana gelmiştir. Küba’nın dışında, artık Venezuela, Brezilya, Uruguay, Bolivya, Şili, Ekvador, Nikaragua da solcuların kontrolü altına geçmişti. Bununla birlikte, muhakkak ki, “solculuk derecesi” farklıydı. Küba, Venezuela, Bolivya’da bu, aşırı şekilde tezahür ediyorduysa, kıtanın diğer ülkelerinde orta derecede kendini gösteriyordu.

Kendini yıkan süreçlere bürünmüş eski SSCB’den farklı olarak, Çin’in sosyalist fikirlerini koruma ve geliştirme girişimleri daha başarılı olmuştur. Burada modern pazar ekonomisi temelinde Marksizm-Leninizm teorisini geleneksel Konfüçyüsçülükle organik şekilde bağdaştırmak mümkün olmuştur.

Teorisyenlerin genel görüşlerine esasen, “yeni sosyalizm” pazarı ortadan kaldırmıyor. O, piyasa üzerinde hakimiyeti oligarklardan alarak sivil toplum ve devlet arasında yeniden bölüştürmek ve böylece pazar ilişkilerindeki bozukluğu gidermek, toplumdaki sosyal gerilimi önemli şekilde zayıflatmak amacını taşıyor. Fakat mesele bunun insanlık için beklenmedik sonuçlara neden olabilecek sıradaki “sosyal ütopya” olup olmayacağındadır.

Prof. Dr. Pervin DARABADI

Kaynak: Newtimes.az

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.