Geçenlerde ABD’den sıradaki korkunç bir haber geldi: polisler elinde oyuncak silah tutan 13 yaşlı erkek çocuğu kurşuna dizdiler. Yaklaşık aynı zamanda yayılan başka bir habere göre ise 5 yaşındaki erkek dadısının silahıyla kendini öldürdü. Genel olarak, ABD her yıl polis silahından ve sivil vatandaşların sahip oldukları ateşli silahlardan yaşanan ölüm sayısına göre belki de huzur içinde yaşayan, topraklarında savaş gitmeyen ülkeler arasında birinci yerde duruyor. Hesaplamalara göre, ABD’de yılda 32 binden fazla insan silahtan açılan ateşten ölüyor, bunun, yaklaşık, 400’ü güvenlik görevlilerinin eliyle gerçekleşiyor. İhtimallere esasen, 2015 yılında ABD’de ilk kez olarak silahtan ölenlerin sayısı trafik olaylarında ölenlerin sayısından fazla olacak (American gun use is out of control. Shouldn’t the world Intervene? / www.theguardian.com, 21 Eylül 2013). ABD hem de sivil vatandaşlarda olan silahların sayısına göre de dünyada birinci sıradadır (United States – Gun Facts, Figures and the Law / www.gunpolicy.org).
Genel olarak, ABD’de ateşli silah sahibi olmak insan hak ve özgürlüklerini esas göstergelerinden, ayrıca, kendisinin ve ailesinin güvenliğini temin etmenin güvenli yollarından biri olarak kabul ediliyor. Aynı zamanda, ABD toplumunda ateşli silaha bakış dünyanın birçok ülkelerinden farklıdır. Bu ise ABD’nin benzersiz tarihi ve mevcut mevzuat sisteminin özellikleri ile ilişkilidir.
Bu ülkede vatandaşların silaha sahip olma hakkı Anayasaya 1791 yılında ilave edilen ve Haklar Yasası denen ilk on ilaveden ikincisinde belirlendi (The Bill of Rights / www.archives.gov). Aslında, sivil insanların ateşli silaha sahip olma hakkının kanunda yer alması Anglo-sakson ülkeleri için karakteristik olsa da, sonradan ABD hariç diğerlerinde bu hukuk ya ortadan kaldırıldı ya da hayli sınırlandı.
Hukukta ve sosyal bilinçte derin kök salan silah sahibi olma geleneğinin tarihi nedenlerinden biri de geçtiğimiz yüzyıllarda Amerikanların ülkenin batı ve güney bölgelerine genişlemesi sırasında yerel Hindularla sıkça yaşanan çatışmalardır. Rastlantı değildir ki, “silah kültürü” (gun culture), yahut silaha bağlılık ABD’nin nispeten muhafazakâr tabiatlı batı ve güney eyaletlerinin nüfusunda daha güçlü korunuyor (Gun Culture An Integral Part Of United States History / www.huffingtonpost.com, 19 Aralık 2012).
Fakat vatandaşların kendilerini savunma amacıyla aldıkları silahlar bazen masum insanların hayatını tehlikeye atıyor. Sosyal alanlarda, okullarda sık-sık silahlı saldırıların gerçekleşmesi nedeniyle serbest silah satışının kısıtlanması konusunda kamuoyu ve siyasi elit çapında geniş tartışmalar yapılmaktadır. Şimdiki Başkan Barack Obama da silahların tehlikeli, ruhsal – sinirsel durumu istikrarlı olmayan insanların eline geçmesine engel olmaya çalışan güçlerin önünde gidiyor. Fakat ülkede mevcut olan oldukça güçlü silah lobisi, silah üreten şirketlerin hakimiyet çevrelerine derin nüfuz etmesi ve nüfusun önemli bölümünün silaha sahip olmakla ilgili anayasal hakkı savunması bu işi zorlaştırıyor.
Belirttiğimiz gibi, artık gelme Amerikanların yerlilerle silahlı çatışmaları dönemi geride kalmıştır. Ülkedeki diğer sebeplerden meydana gelen suçlarla mücadele için ise geniş ve güçlü güvenlik sistemi mevcuttur. Bu zaman böyle bir soru ortaya çıkıyor ki, gelişmiş emniyet sistemi, güçlü polisi olan ABD’de neden insanlar hala polise tam güvenmeden kendi güvenliklerini kendileri sağlamaya daha yatkın?
Aslında, bunun nedenlerinden biri polisin aşırı güçlü olmasıdır. Mesele şu ki, ABD’de polis birçok ülkelerle karşılaştırıldığında çok geniş yetkilere sahiptir. Vatandaşın polisle ufacık da olsa saygısız, duyarsız davranması sonunda onun hapsiyle, polise şüpheli ve sert görünen davranışı, fiziksel direnmeye çalışması ise güvenlik güçlerinin silahından açılan ateşten ölmesiyle sonuçlanabilir. Bununla ilgili çeşitli internet sitelerinde yeterince haberler, görüntüler mevcuttur.
ABD vatandaşlarının güvenlik güçlerine güvenmemesinin en önemli sebebi ise polisi hükümetin savunucusu olarak görmeleridir. ABD vatandaşları arasında yaygın bir benzetme vardır ki, ateşli silaha sahip olmak bireyin toplum önünde sivil ve siyasi özgürlüklerini koruma aracıdır. “Rasmussen” araştırma merkezinin yaptığı kamuoyu araştırmasına esasen, Amerikanların % 65’i düşünüyor ki, ateşli silaha sahip olma hakkı tiranlığa karşı kendini savunma için zorunludur. Elbette ki, bu yaklaşım ülkede hiç de aynı şekilde karşılanmıyor ve mesele etrafında sürekli kızgın sosyal tartışmalar gidiyor (Why the ‘Citizen Militia’ Theory Is the Worst Pro-Gun Argument Ever / www.theatlantic.com, 31 Ocak 2013). Fakat anket sonuçları şöyle bir gerçekliği ortaya koyuyor ki, ABD vatandaşları daima hükümetin aşırı güçlenmesinden, anayasanın ilkelerinin ve sivil özgürlüklerin yönetici elit tarafından çiğnenmesinden endişe ediyorlar.
Washington’un Suriye politikasına karşı oluşan sert toplumsal tepki gösterdi ki, ABD toplumunda ülkenin saldırgan ve savaşa meyilli dış politikasından hoşnutsuzluk artmaktadır. İçte ise insanlar polisin geniş yetkileri dolayısıyla gerçek hayatta ve Edward Snowden’in Ulusal Güvenlik Ajansı hakkında açtığı sırlardan sonra ise sanal mekanda ciddi kontrol altında olduklarını hissediyorlar. Bu, her zaman kendini dünyanın en özgür ülkesinin özgür vatandaşları sanan Amerikanlarda hayal kırıklığı ve liberal değerlerin yok olması korkusunu yaratıyor. Diğer yandan, hükümetin sosyal, ekonomik, mali politikasından hoşnutsuzluğun artması da vatandaşların kendini savunma içgüdüsünü güçlendiriyor.
Belirtilen sorunların varlığı veya sinyalleri paralel olarak, ABD’de silaha bağlılığı da artırıyor. Rastlantı değildir ki, son birkaç yılda ABD’de hizmette olan subaylardan, gazilerden ve gönüllü sıradan vatandaşlardan oluşan özel askeri birliklerin (ülke yasaları buna izin veriyor) sayısı defalarca artarak 500’ü geçti. Devletin kontrolünde olmayan bu kuruluşlar kendilerinin silahlı ekiplerini kuruyor, savaş tecrübesi olmayan üyelerine talimler geçiyorlar. Sivil askeri birliklerin temel amacı hükümetin anayasaya aykırı adımlar atmasına, insanlar üzerinde total kontrol yaratmasına karşı vatandaşların haklarını korumaya hazır olmaktır (The truth behind America’s “civilian militias” / www.telegraph.co.uk, 19 Ağustos 2010 ).
Son yıllarda bazı Orta Doğu ülkelerinde yaşanan olaylardan görüyoruz ki, nüfusun bir bölümünün hükümetten hoşnutsuzluğu bu kitlenin dışarıdan silahlandırılmasından sonra daha tehlikeli ve trajik sonuçlara yol açıyor. Bu açıdan, evlerin birçoğunda ateşli silah tutulan ve neredeyse tüm eyaletlerde sivil yerli kendini savunma birliklerinin gittikçe çoğaldığı ABD’de yeterince hassas durum ortaya çıktı. Durumdan çıkış olarak silah satışının durdurulması anayasanın taleplerine, içerideki silah üreticilerinin çıkarlarına ve silaha sahip olmak hakkını savunan vatandaşların isteğine aykırı olurdu. Böyle bir yasak gizli ve yasadışı silah üretiminin ve satışının keskin artmasına, ayrıca, anayasayı koruma misyonunu üstlenmiş mevcut silahlı birliklerin aktif faaliyete geçmesine neden olabilir. Bu durumda, ABD’de istikrarı korumanın tek yolu insanların kendilerini önceki gibi özgür, müreffeh ve güvenli hissedecekleri siyasi, ekonomik ve sosyal ortam yaratmak, ülkenin bir zamanlar ABD’nin temelini atan “babaların” yoluyla gittiğine toplumu ikna etmektir.
Hülya MAMMADLI