Güney Kafkasya’nın daha bir ülkesinde Başkanlık seçimi sona erdi. Gürcistan vatandaşları M. Saakaşvili’nin yerine G. Margvelaşvili’nin geçmesine oy verdiler. Bu değişikliğin hangi siyasi, jeopolitik ve ekonomik sonuçlar vereceği ise tam net olmadı. Uzmanlar bununla ilgili çeşitli tahminler veriyorlar. Anlaşılan o ki, Gürcistan’da siyasi süreçlerin hangi yönde gelişeceği hakkında kesin bir fikir söylemek hayli zordur.
Saakaşvili’nin Arkadaşları Ve Hataları: Hangisi Daha Önemlidir?
Bazı analistler Gürcistan’da yapılan son Başkanlık seçiminin sonuçlarını Mihail Saakaşvili’ye vurulan ikinci darbe şeklinde yorumluyorlar. Onun birinci darbeyi Ağustos 2008 tarihinde Rus ordusundan aldığını söylüyorlar. Meselenin jeopolitik yönünü Fransa’nın “L’Express” yayını, bu hususları esas alarak, “Vladimir Putin’in Gürcistan’daki seçimdeki zaferi” olarak nitelendiriyor (Bkz.: Грузия: триумф Владимира Путина / www.inosmi.ru, 31 Ekim 2013).
Gerçekte ise Gürcistan için durumun daha karmaşık olduğunu düşünüyoruz. Seçimin resmi sonucuna göre, “Gürcü Arzusu”nun adayı Georgi Margvelaşvili büyük farkla – %62 oyla kazandı. O, en yakın rakibi David Bakradze’yi % 41 farkla geride bıraktı. Fakat Gürcü uzmanlar bunun ülkenin içinde bulunduğu siyasi, ekonomik, jeopolitik ve kültürel gerçekleri tam yansıtmadığını düşünüyorlar (Bkz.: Зураб Бежанишвили. Итоги президентских выборов в Грузии / “Грузия Online”, 31 Ekim 2013).
Mesele şu ki, Gürcistan’da siyasi güçlerin ilk bakışta demokratik mücadele gibi görünen etkinliği arkasında yapay hususların olduğundan yazıyorlar. Siyaset bilimcilerin tahlilleri gösteriyor ki, ülke çeşitli katmanlarda mevcut olan sorunlardan muzdarip durumda. Seçimi kazanan tarafın ise bunların çözümü ile ilgili net programı yoktur (Bkz.: Зураб Бежанишвили. Выборы в Грузии: власть денег или власть менеджмента / “Грузия Online”, 4 Ekim 2013). Aynı zamanda, “Gürcü Arzusu” koalisyonunun zaferinden sonra dağılma ihtimali mevcuttur. Hatta bu sürecin ülkede yaşanan karmaşık sosyoekonomik süreçlerin etkisi altında hızlanması beklenen senaryolardandır.
Meselenin diğer tarafı M. Saakaşvili’nin yönetimi döneminde bırakılan ciddi jeopolitik hataların düzeltilmesi olanakları ile bağlantılıdır. Batılı uzmanlar bu bağlılıkta ilginç fikirler ileri sürüyorlar. D. Larison “The American Conservative” dergisinde yazıyor ki, “Bush ve Saakaşvili nasıl davranmamanın örnekleridir” (Bkz.: Daniel Larison. Bush and Saakashvili: A Case Study in What Not to Do / www.theamericanconservative.com). T. de Vaal ise “Foreign Affairs”te yayınlanan analitik makalesinde vurguluyor “…popülizme dayalı Başkan, popülizm yüzünden de kaybetti” (Bkz.: Thomas de Waal. So Long, Saakashvili / www.foreignaffairs.com, 29 Ekim 2013).
Şöyle anlaşılıyor ki, dış politikayı tam olarak Batı yönünde kuran M. Saakaşvili’nin hatalar yaptığını onu savunanlar bile itiraf etmektedirler. İlginçtir ki, şimdi Amerikalı uzmanlar henüz 2008 yılında G. Bush’un M. Saakaşvili’ye Shinval’a saldırmama tavsiyesinde bulunduğu hakkında konuşuyorlar. Demek ki, Batı’nın “Gürcü Mişası” o zaman çılgın hareket etmekle devletçiliği tehlike karşısında bırakmış. Böylece, Gürcistan’daki seçimi V. Putin’in kazanmasının temelinin o zamanlar atıldığı kanaati oluşuyor.
Bu gibi hususlar Gürcistan’da yeni güçlerin iktidara gelmesinin ülke için kesin olarak hangi jeopolitik sonuçlar vereceğini öngörmenin zor olduğunu doğruluyor. Bu bağlılıkta yerel uzmanlar şimdiki Başkan ve Başbakan’ın uluslararası alanda yeterince tanınmadığı olgusu üzerinde geniş duruyorlar (Bkz.: Михаил Вардзелашвили. Говорим Маргвелашвили, подразумеваем Иванишвили / “Georgia Times”, 28 Ekim 2013 ve Победа Маргвелашвили на выборах президента Грузии: первые реакции и оценки / “Deutsche Welle”, 28 Ekim 2013). Ayrıca, yeni seçilmiş Başkan’ı bazı uzmanlar “hukuksuz boz kardinal” olarak nitelendiriyorlar (Bkz.: Конец эры Саакашвили / www.inosmi.ru, 29 Ekim 2013).
“Bir Önder” Modelinden “İki Önder” Modeline Geçiş
Bunlar gösteriyor ki, B. İvanişvili’nin ayrılmasından sonra Gürcistan’da iç durumun gerileceği öngörülüyor. Başbakan görevine adaylığı verilmiş, artık eski İçişleri Bakanı Irakli Garibaşvili’nin karşısına konulan görevlerin üstesinden ne kadar geleceği bilinmemektedir.
Mevcut durumu belirsiz eden faktör olarak Gürcistan’da artık başkan – parlamento yönetimine geçilmesi gösteriliyor. Burada Başbakan’a geniş yetkiler veriliyor ve o, aslında iç ve dış siyaseti belirliyor. O halde B. İvanişvili’nin görevden gitmesi sırf biçimsel niteliktedir. İ. Garibaşvili şimdiden beyan etti ki, “Gürcü Arzusu”nun yürüttüğü siyasetten kenara çıkmayacak.
Şu anda Gürcistan’da uzmanlar şöyle bir soru soruyorlar: böylesine bir durum ülkenin “gizli elle” yönetilmesine ve otoriter yönetime sürüklemesine neden olmayacak mı? Üstelik yerel idarelerde M. Saakaşvili’nin taraftarları çoktur. Saakaşvili “Tek milli harekat”ın başkanı olarak artık muhalefete geçtiklerini ve hükümetin etkinliğini ciddi izleyeceklerini açıkladı. D. Bakradze de aynı fikri söyledi. Demek, bir anlamda Gürcistan’da siyasi mücadelenin yeni aşaması başlıyor. Bu açıdan dış güçlerin tuttukları pozisyonun önem taşıdığını inkar etmek risklidir.
Meselenin özü şudur ki, uzmanlar Gürcistan’da yönetim değişikliği planının Batı veya Rusya tarafından hazırlanması senaryosuna öncelik veriyorlar. Bazı uzmanların kanaatine göre, M. Saakaşvili’nin görevden gitmesini özellikle Washington destekledi. Çünkü böylece Gürcistan’da demokrasinin zarar görmüş imajını kurtarmak istediler. Aynı zamanda, net programı olmayan yeni güçlerin ülkeyi kontrol edememesi ters etki yaratarak, kamuoyunda da Batı taraftarlarının nüfuzunun yeniden kazanılmasına imkan verir (Bkz.: önceki kaynak).
Ancak bunların aksini düşünenler de vardır. Onlar hesap ediyorlar ki, Moskova Gürcistan’da seçimin demokratik geçmesine engel olmamakla iki amacına ulaşıyor. Birincisi, M. Saakaşvili’yi iktidardan düşürüyor. İkincisi, yeni güçler faaliyetlerinde başarı kazanmazsa, Gürcülerde, genellikle, Batı standartlarına uygun demokratik seçim yapılmasının hiç de hep kurtuluş yolu olmadığı izlenimi yaratıyor. Sonuçta Kremlin Tiflis’i yerle bir etme fırsatı elde ediyor.
Bu senaryolardan hangisinin doğru olduğunu söylemek zordur. Temel husus şudur ki, şimdiden Gürcistan’da gelecek siyasi ve jeopolitik çelişkilerin esası atılıyor. Bazı uzmanlar hatta Kasım ayında Gürcistan’ın Avrupa Birliği ile ortak üyelikle ilgili anlaşmayı imzalamayacağını tahmin ediyorlar. Bu gerçekleşirse, gerçekten de, komşu ülkede jeopolitik açıdan belirsiz bir durum meydana gelebilir. Şunu dikkate almak gerekiyor ki, B. İvanişvili biraz önce ülkenin Avrupa’ya yöneldiğini söylemişti.
Anlaşılan, son Başkanlık seçiminin Gürcistan tarihinde iktidarın barışçıl yolla değişilmesinin ilk örneği olması göreceli niteliktedir. Politikacılar görünüşte demokrat gibi davransalar da, ülkenin sosyoekonomik ortamında mevcut olan çelişkiler tüm maskeleri yırtabilir. Dolayısıyla her şeyin Gürcistan’da ekonomik reformların hangi seviyede gerçekleşeceğine bağlı olacağı bekleniyor. Bu süreç ise hem zaman, hem de verimli siyaset yürütmeği gerektiriyor. Yeni yönetimin buna hazır olması meselesi belli değildir.
Diğer yandan, Gürcistan’da iktidar – muhalefet ilişkilerinin hangi düzlemde gelişeceği bilinmemektedir. B. İvanişvili’nin koalisyona gideceği tahmin edilmez. Saakaşvili ise kendine özgü olan radikal tutumu ile muhalefette kalacağını bildiriyor. Bu temelde ülkede siyasi çatışmanın oluşması mümkündür. Gürcistan’ın “bir önder” (Başkan) modelinden “iki önder” (Başkan-Başbakan) modeline geçmesinin hayırlı-uğurlu olup olmadığını zaman gösterecek.
Kaynak: Newtimes.az