CENEVRE BU ATEŞİ SÖNDÜRMEZ

upa-admin 24 Ocak 2014 2.090 Okunma 0
CENEVRE BU ATEŞİ SÖNDÜRMEZ

Uluslararası kamuoyu tarafından merakla beklenen Cenevre-2 konferansı, Suriye meselesine çözüm üretme ve kalıcı bir siyasi yapının nasıl tesis edilebileceği soruları altında toplandı. Suriye’de rejim muhalifleri ile Esad destekçileri arasında uzun süredir devam eden çatışmalar, ülkede siyasi istikrar adına somut hamleye izin vermezken, Esad’a muhalif oluşumlar arasında meydana gelen iktidar mücadelesinin bölgede barışa karşı terör gruplarının yuvalanmalarına imkan sağlıyor. Cenevre-2 konferansı da Suriye’de muhalif ve rejim savunucularının aynı masada ülkenin geleceği adına mutabakata varabilmeleri oldukça zor.

Suriye’de olayların başladığı ilk günden bu yana Esad’ın en büyük destekçileri Rusya ve İran olmuştu. Rusya için Suriye’nin önemi, stratejik bir Rus devlet politikası olan Akdeniz’de söz sahibi olma idealinde saklı olduğu gayet açık. Ülkedeki Tartus Limanı, Rusya’nın Orta Doğu coğrafyasının nabzını yakından hissedebilmesi adına büyük imkan sağlıyor. Suriye’ye sıçrayan olaylar sonrası ise Rusya’nın en büyük endişesi, Esad rejiminin devrilmesi halinde yönetime gelecek olanların, Rusya’nın bölgede varlığına tehdit oluşturmasıdır. Dolayısıyla Moskova için statükonun devamı mümkün mertebe devam etmesi kritik önem taşıyor. Eğer Esad rejimi için alternatif bir yol kalmayıp, yönetimi devretmek zorunluluğunda olması halinde Rusya ulusal menfaatlerini korumak adına alternatif politikalara yönelecektir. Cenevre 2 konferansında Rusya’nın duruşu kayıtsız şartsız Esad’ı desteklemek yerine yumuşak bir hükümet geçişini sağlamak imajı veriyor. O halde anlaşılıyor ki, Rusya Esad’ın bölgeyi daha da radikalleştireceğini düşünerek kendi menfaatlerine tehdit oluşturmayacak bir yönetimin iş başına gelmesi için çaba sarf ediyor. Çünkü Rusya koşulsuz Esad’a vereceği desteğin boşa düşmesi halinde, ülkenin mutlak ABD etkisi haline gireceğinin farkında.

Diğer taraftan İran konferansa davet edilmesine karşın Suriye’de geçiş hükümetini desteklemediğini açıklamasının ardından davetin iptal edilmesinin zamanlama açısından pek uygun olduğu söylenemez. Her ne koşulda olursa olsun coğrafyanın güçlü ve önemli ülkelerinden biri olan İran’ın konferansta Suriye’nin geleceği için masada bulunması gerekirdi. Bilindiği gibi İran için Suriye’de rejimin devamlılığı önem teşkil ediyor. Bunun en büyük sebeplerinden biri mezhepsel ve ideolojik olarak güç oluşturduğu Suriye’nin Hizbullah ile temas sağlamasıdır. Bu vesile ile İran bölgesel dinamikleri etkileme ve güç politikalarını somutlaştırma imkanına sahip olurken, Batı politikalarına karşı hamlede de bulunabiliyor. Elbette Tahran yönetimi de Suriye’deki insanlık dramından ve iç savaştan memnun değil, fakat İran her koşulda Esad’sız bir siyasi geçişe karşı çıkacağını unutmamak gerekir. Ülkede siyasi yapı değişecekse İran için Esad’ın da bu süreçte söz sahibi olması önem teşkil ediyor.

ABD ise Cenevre-2 Konferansı’ndan kalıcı ve geçerli bir sonucun çıkacağından pek ümitli değil. Washington yönetimi coğrafyada etnik ve mezhep merkezli ihtilaflara yol açmak yerine kutuplar arası denge siyaseti yürütmek istiyor. Çünkü herhangi bir gücün diğerlerinden daha fazla ön plana çıkması, sistemi ABD bölge politikaları açısından tehlikeye atacaktır.

Suriye’de daha uzun süre suların kolay kolay durulacağı beklenmemeli. Fakat Orta Doğu’nun büyük güçlerin bilek güreşi haline gelmesi bölgeyi daha da istikrarsızlaştıracağı gibi sinir uçlarına yapışan virüs misali ülkelerin siyasi mekanizmalarını çökertecek illegal yapılanmaların çoğalmasına zemin hazırlayacaktır.

Furkan KAYA

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.