İstatistiksel verilere göre, ABD’de ve dünyanın diğer gelişmiş ülkelerinde insanların şişmanlaması toplu nitelik kazanıyor. Bu süreç giderek daha da hızlanıyor. Artık uzmanlar insan sağlığında gözlenen genel bir eğilimden söz ediyorlar. Bunun bütün toplum çapında sağlığı olumsuz etkilediğini vurguluyorlar. İlginçtir ki, fazla kiloyu modern toplumun gelişme dinamikleri meselesi ile ilişkilendirenler vardır. Anlaşılan, insanlık prensipte yeni bir etkenle yüz yüze kalıyor.
Şişmanlık: Hastalık Mı Sosyal Bela Mı?
Günümüzde insan yaşamının tüm alanları arasında yoğun ilişkinin mevcut olduğunu inkar etmiyorlar. Siyasi, ekonomik, kültürel ve başka birçok alanı birbirinden ayırmak zordur. İnsanın biyolojik, fizyolojik, fiziksel, psikolojik özellikleri ile sosyal yaşam yoğun bağlıdır. Bu bakımdan insan sağlığı yeni içerik arz etmiş olur. Aynı şekilde, onun toplumun genel gelişme eğilimleri ile ilişkisi hakkında konuşmak gerekir. Meselenin bilimsel tarafını bir kenara bırakarak, Batı toplumunda kendini gösteren bir süreç üzerinde durmak istiyorum.
Amerikan Sağlık Vakfı (Trust for America`s Health) ve Wood Johnson Vakfı (Robert Wood Johnson Foundation) 2012 yılında yayınladığı bilgilere göre, ABD’nin 12 eyaletinde nüfusun %30’unun kilosu normalden fazladır (Bkz.: Tim Carman. New analysis indicates America remains obese / “The Washington Post”, 13 Ağustos 2012). Genel olarak ise şişmanlık Amerika’nın sorununa dönüşmüştür. Nüfusun %35`i ondan muzdarip durumda.
Amerikalı uzmanlar bu hali ülkenin genel sosyo-kültürel, ekonomik ve tıbbi durumu ile ilişkilendiriyor. Onların geldikleri sonuç sudur ki, insanların fazla kiloya sahip olması yaşam tarzı ile ilgilidir. Sosyal hayat gerginleşince vücut aşırı kilo alıyor. Bu açıdan diğer bir araştırma ilginçtir.
ABD’nin “New York Daily News” yayınının 2012 yılında yayınladığı bir makalede gösteriliyor ki, son 30 yılda ülkede stresin seviyesi neredeyse %30 arttı (Bkz.: Meghan Neal. Stres levels soar in America by up to 30 % in 30 years / www.nydailynews.com, 16 Haziran 2012).
Stanford Üniversitesi psikiyatri doktor David Spigel bu durumu şöyle anlatıyor: “İnsanlar gergin ekonomik koşullarda yaşıyorlar. Bu konuda onlara daima bilgi verirler. Ayrıca, şimdi çevrenin olumsuz etkisinden korunma zorlaşmış” (Bkz.: önceki kaynak).
Örnek olarak, 2008 yılı mali krizi gösterilebilir. İstatistiksel göstergelere göre, bu olaydan sonra Batı toplumlarında erkekler arasında stres hali daha fazla gözlenmiştir. Genel olarak ise bu belaya kadınlar, gençler ve düşük gelirli insanlar tutuluyorlar.
Onu diyelim ki, yaklaşık aynı durum Avrupa ülkelerinde ortaya çıktı (Bkz.: Население стран ЕС катастрофически толстеет / “Rate1”, 27 Kasım 2011). Zira Avrupa Komisyonu istatistik üzere hizmeti olan “Eurostat”ın 2007 yılına olan bilgisine göre, Birleşik Krallık’ta şişmanlar nüfusun %23,9`unu, Malta’da %21,1’ini, Letonya’da %20,9`unu, Estonya’da ise % 20,5`ini oluşturuyor (Bkz.: önceki kaynak).
Böyle anlaşılıyor ki, Batı toplumlarında aşırı kilo genel sosyal soruna dönüşmüştür. Buradan bütün sağlıklı ülke kavramı üzerinde düşünmek gerekir. Çünkü bireylerin kişisel sağlığı sadece onların ilgi alanlarına ait değildir. Uzmanların belirlediğine göre, şişman insanlar kalp, tansiyon, diyabet ve ruhsal hastalıklara daha fazla yakalanıyorlar (Bkz.: Obesity. WHO Regional Office for Europe (WHO/Europe), www.euro.who.int).
Ayrıca, aşırı kilo insanları tembelleştirir, onların kavrama yeteneği düşer. Böylece işgücü yaratıcı potansiyeli azalır. Diyelim ki, başka bir sorun toplumda kitlesel psikolojik gerilimin oluşması ihtimalinin yükselmesi ile ilişkilidir. Bu açıdan sağlıkla ülkenin gelişme dinamikleri arasında ilginç bağlantıyı görmek mümkündür. Görüldüğü gibi, Batı toplumlarında insanların sağlık durumunun kötüleşmesi genel toplumda giden sosyal – siyasi, ekonomik ve kültürel süreçlerin içeriğinin değişmesi ile ilgilidir.
Bu mülahazalar öne düşündürücü bir soru çıkarıyor: Batı’da insanların şişmanlaşması sürecinin yoğunlaşmasının temel nedeni nedir ve bu, hangi sonuçları verebilir?
Şüphesiz, bu soruya kesin bir cevap vermek çok zordur. Fakat şimdiden neredeyse aşırı kilo Batı toplumlarının gerilemesinin belirtisi sayılabilir.
İnsan Sağlığı Ve Toplum: Gelişmeden Gerilemeye Geçiş
Örneğin, Batı’da son yıllarda İslam düşmanlığının seviyesi yükseldi. Özellikle, gençler arasında bu belaya duçar olanların sayısı durmadan artıyor. Uzmanlar bu eğilimin temel nedeni olarak gençlerin mevcut sosyo- politik ortamdan rahatsızlığını, onların yaşam düzeyinin düşük olması ve resmi ideolojiye güvenin azalmasını gösterirler.
Maddi gelirleri az olan tabaka düştüğü duruma göre suçlu arıyor. Bu sıfatla ise onun için en kolay olanı farklı siyasi, ideolojik ve dini düşünce sahibini görmektir. Genel düzeyde psikolojik gerilimin varlığı bu tip vatandaşları radikal örgütlere katılmaya sevk ediyor. Böyle adımın sonu ise terör gruplarına dahil olmakla biter.
Terör toplumda ek gerginlik yaratır. Tesadüfi değil ki, bazı uzmanlar aşırı kilo sorununu terörle karşılaştırırlar (bak: Ожирение угрожает США больше, чем терроризм / “Русский базар”, №43 (705), 22-29 Ekim 2009). Anlaşılan, orada artık anlıyorlar ki, insanların kişisel sağlığı sadece toplumun genel sağlığı şartı ile mümkündür. Somut olarak, insan sıhhatinin bozulması terör kadar ülkenin güvenliğine tehdittir. Bu, başlı başına çok ilginç sonuçtur. Yeni teknolojilerin yoğun gelişimi döneminde bireyin manevi – ahlaki, psikolojik ve fiziksel durumu birbirine daha çok bağlıdır. Buradan şöyle sonuç elde edilir ki, yaşam tarzı hem bireylerin sağlığı, hem de toplumun genel sosyal – kültürel havasını belirler. Bu bağlamda uzmanların çeşitli görüşleri dikkati çekiyor.
Batılı uzmanların görüşlerine göre, aşırı kilo genellikle insanlarda açgözlülüğün artması ile bağlantılıdır. Yeni teknolojilerin daha geniş uygulama sonucunda adamlar yerleşik iş rejimine daha fazla zaman harcıyorlar. Onlar az hareket ediyor, temiz havada yeterince kalmıyorlar. Bunlara yapay maddelerden özel teknoloji ile hazırlanmış besinleri eklemek gerekir. Böyle değişiklikler öncelikle insanların psikolojisini etkiliyor. Onlar her şeyde kendi çıkarlarını düşünmeye başlarlar, tasarrufu sevmiyorlar, tamah güç gelir.
Burada ilginç bur hususu vurgulamak isteriz. Modern psikologlardan bazıları şişmanlamayı kibirin artması ile ilişkilendiriyor. Bu ise insanın hayatta kendinden başka kimseyi beğenmemesi, başkalarına yukarıdan aşağı bakması ve kişisel çıkarlarını her şeyden üstün tutması ile doğrudan ilişkilidir. O halde Batı toplumlarında insanların hızlı şişmanlaması her şeyden önce manevi – ahlaki ve psikolojik etkenlerle açıklanabilir.
Sorunun bütün toplum açısından daha önemli olan tarafı yukarıda vurgulanan faktörlerin giderek daha geniş çapta kendini göstermesidir. Bu sürecin sürekli olması halinde Batı jeopolitik ve jeokültürel ortam gibi çok sayıda çelişkilerle yüz yüze kalabilir. İnsanların sosyal ve psikolojik yönden gergin yaşam tarzı geçirmeleri diğer sıkıntıların yanında, demografik sorunlar yaratmaktadır. Artık bu mesele Batı toplumlarını çok rahatsız ediyor. Diğer faktörleri de göz önüne alındığında, modern dönem için düşündürücü sosyal, kültürel ve psikolojik manzaranın oluştuğunu kabul etmeliyiz.
Yukarıda vurgulanan hususlar göstermektedir ki, Batı’da gıda ürünlerinin içeriği çeşitli yöntemlerle değiştirilir. Bilimsel – teknik ilerlemeden yararlanarak gıda ürünlerinin içeriği kimyasallaştırılıyor. Yapay olarak yapılan bu süreç insanları fiziksel ve ruhsal olarak imha ediyor. Maddi gelir adına gelişmiş ülkeler kendi vatandaşlarının yaşam hakkını elinden alıyor.
Bu, gerçek anlamda insanın hayatına saldırmak anlamına gelir. Fakat işte bu ülkeler insan hak ve özgürlüklerinden, demokrasiden daha çok konuşuyorlar. Burada açıkça çelişkinin olduğunu görüyoruz. Bu gelişme modeli ne kadar başarılı? Eğer gelişmekte olan ülkeler Batı’nın deneyimini körü körüne kabul ederlerse, aynı sorunlarla karşılaşabilir mi?
Kamal ADIGOZALOV
Kaynak: Newtimes.az