HANGİSİ ÖNCEDİR: TAVUK MU, YUMURTA MI?

upa-admin 03 Şubat 2014 1.584 Okunma 0
HANGİSİ ÖNCEDİR: TAVUK MU, YUMURTA MI?

İnsanlarda merak yaratan olaylar çoktur. Örneğin, jeopolitik ortamda yaşanan süreçler çok sorulara yol açıyor. Küresel çapta etkisi olan olayların arkasındaki faktörlerin mahiyeti ve içeriği ile ilgili farklı görüşler söyleniyor. Bununla birlikte, öyle anlar vardır ki, onların üzerinden sessiz geçiliyor. Sebep nedir? Neden, dünyada bu kadar çatışma var, ancak onların çözümü meselesi uzatılır? Belki, perde arkasında önceden yazılmış senaryolar mevcuttur?

Farklı Bölgelerin Benzer Olayları: Tesadüf mü Somut Plan mı?

Modern dünyada yaşanan jeopolitik gelişmelerin niteliği ve mahiyeti uzmanları çok düşündürüyor. Farklı yaklaşımlar mevcuttur. Ünlü analistler çeşitli açılardan ilginç analizler yapıyorlar. Fakat bir nokta dikkati daha çok çekiyor. Aynı zamanda, düşündürücüdür ki, uzmanlar meselenin bu tarafı hakkında susuyorlar. Bunun amaçlı olup olmadığı konusunda fikir söylemek istemiyoruz. Sorunun kendisi ilginçtir ve incelenmesine ihtiyaç duymaktayız.

Biz dünyanın çeşitli bölgelerinde meydana gelen olayların niteliği ve onlara müdahalenin bazı düşündürücü taraflarını kastediyoruz. Mesele şu ki, kaynar noktaların kendi kendine oluştuğu, yoksa dış müdahale sonucu meydana geldiği tam olarak net değildir. Afganistan, Irak, Mısır, Suriye, Güney Sudan, Orta Afrika Cumhuriyeti’nde neler oluyor? Bu ülkelerde gözlenen süreçler sadece iç durumla mı ilişkilidir? Uzmanların analizinde daima dış faktörler yer alıyor. Öyleyse yaşananların asıl mahiyeti nedir?

Şöyle bir izlenim oluşuyor ki, sanki öncelikle belirli senaryolar hazırlanır, sonra süreçlere müdahale planları devreye girer. Bir bölgede oluşan çatışma sona ermemiş, yaklaşık aynı senaryo üzere başka yerde olaylar meydana gelir. Zaman geçer, tekrar olarak yeni çabalar ortaya çıkar. Sanki bu gidişatın sonu yoktur. Hem de güya dünyanın önde gelen ülkeleri, uluslararası kuruluşlar bu süreçleri ayarlamak amacıyla çabalar gösterirler. Sonuç ise göze çarpmıyor.

Bir yandan bazı ülkeler bir bölgede (örneğin, ABD ve İngiltere Ortadoğu’da), diğerleri ise başka bölgede (örneğin, Fransa Afrika’da) daima etkinlerdir. Gerçekten büyük siyasi, diplomatik, ekonomik ve askeri güce sahip olan bu devletler, hatta küçük bir ülkedeki sorunun önünü neden alamıyorlar? Belki, genellikle, bunu yapmak istemiyorlar? O halde gerçek olarak iki senaryonun üzerinde durmak gerekiyor.

Birincisi, büyük devletler dünyanın çeşitli bölgelerinde önceden kendilerinin işine gelen senaryolar hazırlıyorlar. İkincisi, bu olayları kendileri teşkil etmeseler de, onların çözülmesini istemiyorlar, süreçleri uzatıyorlar, uluslararası kuruluşların çatışmalara görüntü olarak tavır sergilemesine çalışırlar. Her iki senaryo kabul edilemez. Doğrusu, biz düşünüyoruz ki, gerçekte birinci seçenek kendini gösteriyor. Bunu kanıtlayacak çok sayıda olgular vardır.

Afganistan’a öncelikle SSCB müdahale etti. Bunun temel nedeni gibi Sovyetlerin Batı’nın orada etkisinin önlenmesini gösteriyorlar. Yani Afgan meselesi iç etkenlerden çok, dünyanın iki büyük jeopolitik gücünün nüfuz uğruna mücadelesi sonucu oluşmuş gibi görünüyor. Fakat deneyim gösterdi ki, bu, sadece başlangıç imiş. Meydana “Taliban” ve “El Kaide” çıktı. Onlar önce SSCB ile savaş yaptılar. Bu zaman ABD’nin ciddi desteğini gördüler. Böyle beklemek olurdu ki, Moskova Afganistan’dan çekildikten sonra orada huzur ve istikrar oluşacak. Fakat tamamen başka manzara oluştu.

Sorunlardan Önceki Senaryolar: Kapalı Çevrede Düşünceler

NATO Afganistan’da etkinleştikten sonra “Taliban” ve “El Kaide” ona karşı savaşa girişti. Bugüne kadar bu ülkede huzur temin edilmedi. Son bilgiye göre, Afganistan’dan Amerikan askerlerinin çıkarılması ile terörün Rusya ve Çin’e yöneltilmesi senaryoları hazırlanıyor. Tabii ki, bu süreçte Afganların kendileri de darbe almakta devam edecekler. Böyle anlaşılıyor ki, şu aşamada bile Afganistan’daki sorunları çözmek yok, orada otorite için mücadele temel amaç olarak öne sürülüyor.

Irak, Mısır ve Suriye’de buna benzer süreçlerin meydana geldiğini görüyoruz. G. Bush Irak’a müdahale etmek için çeşitli bahaneler ileri sürdü. Sonuçta kitle imha silahı meselesini ortaya attı ve hiç bir onay olmadan savaşa başladı. Şüphe yok ki, o sırada Irak’ta yaşanan olaylar işte dışarıda yazılmış senaryo üzere oluşuyordu. Bunu Batılı uzmanlar defalarca teyit etmişlerdir.

Ünlü analistlerin Ortadoğu’ya adanmış makalelerinde bölge devletlerinin çıkarları açısından değil, dünya ağalığını saklayabilecek şartlar kapsamında analizlerin yer aldığını görüyoruz. Örneğin, Irak’ın iç siyasi ortamını tahlil ederken Kürt bölücülüğünü Batı’nın bölgede jeopolitik, ekonomik, kültürel ve askeri egemenliğini sağlayan şartlar çerçevesinde analiz ediyorlar.

Bunlar aynı bağlılıkta dini mezhepçiliğin bölge devletlerinin siyasi hayatında oynayabileceği rolü vurguluyorlar. Bu zaman tahmini olarak çoğunlukla Müslüman ülkelerinde doğabilecek çelişkilere dikkat ediyorlar. Somut olarak, dolayısıyla süreçlerin işte İslam aleminde zorluklara götürmesi tebliğ ediliyor.

Güney Kafkasya’da yaşanan olayların örneğinde de aynı manzarayı görmek mümkündür. Geçen yüzyılın son on yılı Sovyetleri parçalamak için Dağlık Karabağ’ı siyasi spekülasyon nesnesine dönüştürdüler. Öncelikle, Ermenilerde radikal milliyetçi ve Müslüman karşıtı hislerini daha da alevlendirdiler. Onu diyelim ki, şu anda Batı’da var olan İslam düşmanlığı onaylıyor ki, bu dönemde Ermeni bölücülüğünün tetiklenmesinde önemli etkenlerden biri tam olarak dinden yararlanıldı. Somut olarak, Ermenistan’ın Azerbaycan’a saldırısı senaryosu önceden hazırlanmış ve aşama-aşama uygulanmış.

Askeri operasyonlar sona erdikten sonra Ermenilerin siyasi – diplomatik ve ideolojik savunması kendini göstermeye başladı. AGİT Minsk Grubu’nun sorunu çözmek üzere belirlenmiş eşbaşkan ülkeleri adeta dış senaryoyu gerçekleştirme mantığına uygun olarak hareket ediyor. Onlar görünüşte etkinlerdir, ancak somut olarak hiçbir sonuca ulaşamamışlardır. Mümkündür ki, önceden konulmuş şartlara göre sorunun çözümünü uzatmak adına böyle davranıyorlar.

Bunların zemininde Ermenistan’ın tam manasıyla şımarık davranması, saçma şartlar ileri sürmesi düşündürücüdür. Böyle anlaşılıyor ki, Güney Kafkasya’daki anlaşmazlıkların çözülmesi birilerinin jeopolitik hırslarının tutsağına dönüşmüştür. Bu tür koşullarda bölgede süreçlerin hangi yönde gelişeceğini söylemek çok zordur.

Yukarıda sıralanan olayların analizi hangi gerçekliği ortaya koyuyor? Mecazi ifadeyle, ünlü bir örnekte konulan soru akla gelebilir: tavuk mu ilktir, yoksa yumurta mı? Çünkü çeşitli bölgelerde meydana gelen olayları o kadar karmaşık sunuyorlar ki, tavukla yumurtayı örneğimizden hatırlamalı oluyoruz. Belki, doğa kendisi için karmaşıklıklar yaratabilir, ancak bilinçli insanların kasten manzarayı dolaşığa düşürmesi bütün insanlığın zararınadır. Somut ifade edersek, doğadan farklı olarak insanlık kendi kendini karmaşık duruma düşürmekle yıkılmaya doğru gidiyor.

Mesele uluslararası ilişkilerin geleceği ve yeni dünya düzeninin oluşturulması düzleminde daha düşündürücüdür. Sorun şu ki, çeşitli bölgelerde dışarıdan hazırlanmış senaryolar üzere süreçler gerçekleşiyorsa, hangi esasla dayanıklı ilişkiler sistemini yaratmaktan bahsedilebilir? Çünkü bugünkü çıkarlarla yarınki istekler üst üste düşmeyebilir. Yani belli bir süre sonra şartlar değişebilir ve meydana farklı manzara çıkar. O halde küresel ölçekte aslında düzensizliğin hüküm sürdüğünü söyleyebiliriz. Eğer yeni dünya düzeninin mantığı bundan oluşuyorsa, insanlığın sabahını ışıklı hayal etmek oldukça zordur.

Böyle bir durumda dünya kamuoyu ne yapabilir? Bu sorunun cevabını dünya kendisi vermelidir. Bizim düşüncemize göre, her şeyden önce çifte standart politikasından vazgeçmek gerekir. Dünyanın her köşesinde aynı kıstaslara göre hareket edilmelidir.

Sonra, uluslararası çapta adil görüş ilkesi egemen olmalıdır. Tarih gösteriyor ki, sadece adil davranış insanlığı dengede tutabilmekte. Somut devletin çıkarları her şeyden üstün tutulursa, ona karşı direniş başlar. Sonuncu da entrikaların, çatışmaların ve savaşların oluşmasına neden olur. Dünya bu şekilde yeni sorunların tutsağına dönüşür.

Kaynak: Newtimes.az

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.