MÜNİH KONFERANSI: KÜRESEL JEOSİYASETE YENİ HEDEFLER

upa-admin 21 Şubat 2014 1.958 Okunma 0
MÜNİH KONFERANSI: KÜRESEL JEOSİYASETE YENİ HEDEFLER

1962 yılından itibaren düzenlenen Münih Güvenlik Konferansı’nın bu yılki toplantısı ilginç hususlarla akılda kaldı. Dünyanın büyük devletlerinin güncel jeopolitik sorunlara yaklaşımı oldukça önemliydi. Fakat uzmanlar konferansı farklı değerlendiriyorlar. Onlar daha çok büyük devletler arasında gözlemlenen karşıtlıklardan konuşuyorlar. Aynı zamanda, Almanya’nın ortaya koyduğu yeni jeopolitik çizgiye dikkat çekiyorlar. Bunlar zemininde, Münih Konferansı’nda tartışılan konuların analizine ihtiyaç duyuluyor.

“Dünya Politikasının Laboratuvarı”nda Gerginlik

Güvenlik konularına ilişkin Münih Konferansı’nı uzmanlar “dünya politikasının laboratuvarı” olarak isimlendirir (Bkz.: Наталия Меден. Мюнхен и попытки вершить судьбу Восточной Европы / “Фонд Стратегической Культуры”, 3 Şubat 2014). Önceleri bu etkinlik kapalı kapılar arkasında yapıldı. Orada Batı’nın politikacıları ile askeri ve sanayi dünyasının temsilcileri toplanırdılar. 90’lı yıllardan itibaren Münih Konferansı’na dünyanın tüm bölgelerinden temsilcilerin katılımına olanak yaratılmıştır. Artık bu etkinlikte çok sayıda gazeteci de yer alıyor.

Bu yıl düzenlenen yıldönümü konferansının ise başka özellikleri de var. Onun ana gündem maddesi son anda değişti. Öncelikle, ABD’nin dünyanın çeşitli ülkelerinin yöneticilerini dinlemesi başlıca tartışma konusu olarak öngörülüyordu. Fakat Ukrayna olayları dikkat merkezine “Orta ve Doğu Avrupa odağında küresel güç ve bölgesel istikrar” sorununu getirdi. Aslen bu konu kuramsal açıdan da güncellik arz etmektedir. Çünkü küresel güçlerin çeşitli bölgelerde istikrarın sağlanmasında oynadığı rol, tam olarak net değildir. Mesele ne teorik ne de pratik olarak çözüm bulmamıştır. Bu açıdan Münih Konferansı’nın ana gündemi ayrıca gelecek tartışmaların da başlangıcı olarak düşünülebilir.

Yukarıdaki hususlar ışığında Münih’te büyük devletlerin ilişkileri açısından ilginç durum ortaya çıktı. Rusya ve Çin kendilerini daha çok dışarıdan bakan gözlemciler gibi gösterdi. Onlar Batılı devlet başkanlarının kendi aralarında görüşmelerine gözlemci kalmayı tercih verdi. Böyle bir manzarayı kastederek bir Alman gazeteci Münih Konferansı’nı “çaresizlerin zirvesi” olarak adlandırmıştır (Bkz.: Mucahid Yıldız. ‘Çaresizlerin Zirvesi’ Münih Güvenlik Konferansı / “Dünya Bülteni”, 4 Şubat 2014).

Aslında, Rusya ve Çin’in bu davranışı stratejik amaçlar güden etkili bir hareket oldu. Çünkü aslında Batı devletlerinin müzakere ettikleri meseleyi bu iki ülke yürüttükleri dış politika aracılığıyla yaratmışlardır. Sır değil ki, Ukrayna, Suriye ve “Snowden olayı” aslında Kremlin’in “diplomatik mutfağında” hazırlandı. Belki de bu sebepten, Rus gazeteciler Batılı politikacıların müzakerelerini “otizmin simülasyonu-uydurma dünyanın sınırlarından öteye çıkamamak” olarak değerlendirdiler (Bkz.: Дмитрий Седов. Мюнхенская конференция как симуляция аутизма / “Фонд Стратегической Культуры”, 5 Şubat 2014).

Bunlar, tabii ki, küresel jeosiyasetin mevcut aşamadaki dinamikleri açısından ilginçtir. Böyle bir izlenim oluşuyor ki, Batı devletleri kendilerini önceki yıllarda olduğu gibi emin hissetmiyor ve onlar arasındaki fikir birliği sarsılıyor. İşte bu açıdan Almanya’nın etkinlikte ileri sürdüğü fikirler düşündürücüdür. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, Başbakanı ve Dışişleri Bakanı konuşmalarında ülkenin farklı bir dış politika yürütmesi gerektiğini ısrarla vurguladılar. Somut olarak ise, Almanya G. Friedman’ın ifadesiyle, “daha ısrarlı dış politika yürütmeye başlıyor” (Bkz.: George Friedman, Marc Lanthemann. A More Assertive German Foreign Policy / “Stratfor”, 4 Şubat 2014).

Batı Jeosiyasetinin “Çaresizliği” ve Almanya’nın Yeni İddiaları

Temel amaç ise ülkenin küresel jeosiyasete katılımının niteliğini yükseltmektir. Buradan hareketle, Alman siyasetçiler Afganistan ve Mali (Afrika) gibi uzak mekanlara bile askeri güç göndermekten bahsetti. Bu zaman onlar sadece silaha güvenmediklerini de vurguladılar. Siyasi çıkışlar, diplomatik adımlar, insani yardım, ideolojik destek gibi faktörlere daha fazla öncelik vermek gerektiğini kaydettiler (Bkz.: Дмитрий Косырев. В Мюнхене Германия намекнула, что готова к новой роли в мире / “РИА Новости”, 3 Şubat 2014).

Bunu dikkate alarak uzmanlar düşünüyorlar ki, Münih Konferansı’nın temel tezi Ukrayna, Suriye ya da “Arap Baharı” ile ilgili değildir. Burada Almanya’nın yeni dünya iddiaları başlıca yer aldı. Bu bağlamda Çin ve Rusya’nın tutumu oldukça ilgi çekti. Neredeyse, bu büyük devletlerden hiçbiri Berlin’in bu hedefine sevinmemişti. Aksine, onlar meydana ciddi rakibin çıktığını hissediyordu. “The New York Times” gazetesine göre, Washington’un tepkisi ise biraz farklıdır.

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry (Con Keri) ve Savunma Bakanı Chuck Hagel (Çak Heygl) Münih’te Almanya yönetiminin yeni teşebbüslerini desteklemiştir. Onlar bunu küresel jeosiyasette güvenliğin temininin zaruriyetiyle açıkladı. Bununla ilgili olarak “transatlantik rönesans” ifadesini kullandılar (Bkz.: Mucahid Yıldız. Ruhani Yönetimi Holokost’u Tanıdı / “Dünya Bülteni”, 4 Şubat 2014).

Uzmanlar, Washington’la Berlin’in gizlice dinlenme meselesini bir kenara koyarak, yeni seviyede iş birliğine karar verdiğini düşünüyor. İşte bu bağlamda ABD Almanya’nın dünyadaki yeni rolünü kabul ediyor. Rusya tarafı ise bu değişikliği Amerika’nın dış politikasının temel belirtilerinden biri olarak kabul ediyor. Demek ki, çok ciddi jeopolitik süreçler söz konusudur.

Bunlar zemininde, Münih Konferansı’nda Suriye, Ukrayna ve İran konusunda hangi önerilerin ileri sürüleceği ilgi doğuruyordu. Suriye hakkında konuşanlar aslında durumun ciddiyetinden bahsetmekten öteye geçmediler. Bunlar ülkede insanların katliama uğradığını söylemiş, uluslararası kurumların sorunun çözümü ile ilgili gerekli çalışmaları yapmadığını vurgulamıştır. BM temsilcisi L. İbrahimi ise Cenevre Konferansı’nda hiçbir sonucun elde edilmediğini ayrıca kaydetti.

Ukrayna konusunda Batılı politikacılar Rusya’yı doğrudan doğruya itham ettiler. Konferansa Ukrayna’nın resmi temsilcileri ile birlikte, muhalefet temsilcilerinin de davet edilmesi özel bir durum olarak kabul edilmiştir. Bununla ABD ve Avrupa’nın Ukrayna’da ne tür değişikliklerin olmasını istedikleri anlaşılmıştır (Bkz.: Наталия Меден. Gösterilen makalesi). Tabii ki, bunlar Rus temsilcilerin hoşuna gitmedi. Fakat ilginçtir ki, onlar buna pek de tepki vermemişlerdir. Hatta Dışişleri Bakanı S. Lavrov Ukrayna ile ilgili soruları “sanki unutmuş gibi davranmıştır” (Bkz.: Mucahid Yıldız. ‘Çaresizlerin Zirvesi’ Münih Güvenlik Konferansı / “Dünya Bülteni”, 4 Şubat 2014).

İran Dışişleri Bakanı M. Zarif ilginç adımlar attı. O, modern İran devleti tarihinde ilk kez olarak Holokst’u kabul ettiklerini söyledi. Dönemin Cumhurbaşkanı M. Ahmedinejad bunun tamamen tersini söylemişti. Tahran uluslararası kuruluşlarla iş birliğini genişletmekte çıkar sahibi olduğunu öne sürdü. Fakat bunun nükleer programından tamamen vazgeçmek anlamına gelmediğini söyledi. ABD ve İsrail ise İran’ı yeniden uyardı. Onlar Tahran’ın verdiği sözü yerine getirmemesi halinde ilişkilerde ciddi sorunların oluşacağını vurguladılar.

Böylece, Münih Konferansı gündeme aldığı hiçbir konuda karar vermedi. Ancak onun jeopolitik önemi ortadadır. Bu etkinlik aslında dünyanın büyük jeopolitik güçlerinin küresel çapta yaşananlara yaklaşımının farklı yönlerine açıklık getirdi. Onların arasında ise konferansın temel olayı, Almanya’nın yeni jeopolitik iddialarını beyan etmesi oldu. Anlaşılan, Washington-Berlin hattında ciddi süreçler süregidiyor. Uzmanlar da bu konuyu kastederek, Münih Konferansı’ndan sonra A. Merkel’in Washington’a yolculuğunun ilgi doğurduğunu diyor.

Bunların yanında, Münih Konferansı gösterdi ki, küresel jeosiyasette çelişkiler azalmıyor. Batı, Rusya ve Çin’in büyük çatışması devam ediyor. Burada “çatışma” ifadesini kullanmanın abartı olmadığını düşünüyoruz. Çünkü tüm ilkesel jeopolitik konularda Batı-Rusya-Çin hattında bir gerginliğin varlığı hissedildi. Bu konuda Rusya Dışişleri Bakanı S. Lavrov görüşlerini açıkça söyledi (Bkz.: Лавров заявил о наступлении “момента истины” в отношениях России и ЕС / “Forbes”, 1 Şubat 2014). Öyle görünüyor ki, küresel jeosiyasette belirsizlik daha bir süre devam edecek. S. Lavrov bunu tehlikeli bir durum olarak değerlendiriyor, ancak somut bir adım atan yok. Bu anlamda 2015 yılında yapılması öngörülen bir sonraki Münih Konferansı’na umut bağlamanın gerçekçiliğini düşünmek gerekir.

Kaynak: Newtimes.az

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.