Bu yazımda geçtiğimiz günlerde KKTC 2. Cumhurbaşkanı Sayın Mehmet Ali Talat’ın Girne Amerikan Üniversitesi’nde verdiği seminer ile ilgili gözlemlerimi ele alacağım. Girne Amerikan Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Kulübü’nün (GAÜSBUİK) düzenlediği “Kıbrıs Müzakereleri Sürecinde Yeni Dönem” konulu bu seminerde konuşan Talat, süreçte gelinen noktaları ve müzakereler sürecinde çıkması muhtemel sorunları kendisini dinleyen 300 kadar öğrenci ve akademisyene anlatmıştır. Talat, Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve Türkiye nezdinde geçmişten bu yana Kıbrıs konusunda yaptığı müzakereler ve bu müzakerelerin içerikleri hakkında bilgiler verip, günümüz koşulları ve konjonktürü ışığında yeni değerlendirmelerde bulunmuştur.
KKTC 2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, ilk olarak Kıbrıs sorununun uluslararası bir sorun olduğunu vurgulayarak, ancak dış güçlerin müdahalesi ile bir çözüm bulunabileceğini belirtmiştir. Talat’a göre bu süreçte barış yanlısı dış müdahaleler faydalı ve gereklidir. Talat, müzakerelerin görüşmeciler düzeyinde sürdürülmesinin ciddi bir hata olduğunu, bunun sürecin profilini ikinci dereceye çektiğini söylemiştir. Talat’a göre müzakereler doğrudan Cumhurbaşkanları tarafından sürdürülmelidir. GAÜ Rektörü Prof. Dr. Yıldırım Öner, açılışta yaptığı konuşmada Annan Planı’ndan günümüze geçen 10 yıllık süreçte Türkiye’nin ekonomik ve politik açılardan güçlendiğini, oysa Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ın ekonomik ve siyasi pozisyonunun olumsuz anlamda değiştiğini belirterek, doğalgaz ve petrol konusunun son dönemde gündeme geldiğini anımsatmış ve bu değişimlerin soruna çözüm bulunmasına olumlu katkı yapabileceğini dile getirmiştir. Talat, güncel bir gelişme olarak Rum lider Nikos Anastasiadis’in “masada herhangi bir belge yoktur, yakınlaşma kâğıtları da yeni müzakere sürecinin temeli olamaz” tavrına girdiğini söylemiştir. Müzakerelerin müzakereciler düzeyinde sürdürülmesinin çok ciddi bir hata olduğunu, bunun süreci ikinci dereceye düşürerek sonuç alınmasını yavaşlatacağını ve dış müdahaleyi gerektireceğini kaydeden Talat, müzakerelerin toplum liderleri düzeyinde yapılması gerektiğini ısrarla vurgulamıştır.[1]
Kıbrıs sorununda güncel dinamikler
Talat’ın fikirlerini kısaca özetledikten sonra Kıbrıs sorunuyla ilgili görüşlerimize devam edebiliriz. Kıbrıs Rum Kesimi’nin Akdeniz’de sondaj çalışmaları başlatması ve adanın güneyinde 2010’da keşfedilen zengin doğalgaz yataklarından tek başına faydalanmak istemesi bilindiği üzere Ankara’nın büyük tepkisini çekmiştir. Bu nedenle Ankara, Kıbrıs Türk yönetimi ile kıta sahanlığı ve doğalgaz arama çalışmaları ile ilgili bir anlaşma yapmakta gecikmemiştir. Daha sonraki dönemde ise, Yunanistan’da başlayan ekonomik krizden Rum yönetiminin de etkilenmesi dengeleri değiştirmiştir. Aslında Kıbrıs’ta çözümsüzlüğe ortam sağlayan temel hata, bir anlamda Rum tarafının adada çözüm olmadan AB’ye alınması olmuş ve Kıbrıs sorunu AB’nin de başına bir nevi bela olmuştur. Bunu en iyi ifade edenlerden biri de, eski Alman Şansölyesi Gerhard Schröder’dir.
Rum Kesimi’nin AB’ye alınması hata olmuştur
AB eski Bakanı ve başmüzakereci Egemen Bağış’ın daha önce hazırlattığı Türkiye-Avrupa Birliği İlişkileri belgeseline, Avrupalı liderlerin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin AB üyeliği konusundaki itirafları damga vurmuştur. Belgesel kapsamında yapılan röportajlarda, dönemin Almanya eski Başbakanı Gerhard Schröder ile İngiltere eski Dış İşleri Bakanı Jack Straw, Rum yönetiminin AB üyeliğinin yanlış bir karar olduğunu vurgulamışlardır. Liderler belgeselde şunları söylemiştir; “Kıbrıs’ta sürdürebilir bir çözüme ulaşılmadan Rum Kesimi’nin AB üyesi olması, düzeltilmesi zor bir siyasi hatadır. Göreve geldiğimde işler o kadar ilerlemişti ki, Almanya’nın vetosu mümkün değildi. Türkiye’ye Kıbrıs meselesiyle ilgili çok fazla yükümlülük getirildi. Önce iki tarafta da Annan Planı kabul edilmeli, sonra birleşmiş Kıbrıs’ın AB üyeliği gerçekleşmeliydi. Bu sebepten dolayı da bunun hata olduğuna inanıyorum.”[2]
Schröder ve Straw’un açıklamaları için; http://webtv.hurriyet.com.tr/2/45746/0/1/rumlarin-ab-uyeligi-hataydi
Kıbrıs müzakerelerinin geldiği noktada, Rum yönetiminin çok da birleşme yanlısı olmadığını kolaylıkla belirtebiliriz. Türk tarafının acil çözüme ihtiyacı olduğunu iddia eden 2. Cumhurbaşkanı Talat’ın değerlendirmelerinde, bu nedenle fazla iyimser bir hava olduğunu sezinledim. Adada barış olmasının herkese yarar sağlayacağı biliniyor, fakat toplumların psikolojik olarak buna hazır olup olmadıkları da hala şüphelidir. Kısa bir süre önce ELAM tarafından saldırıya uğrayan Sayın Talat’ın bunu en iyi bilen kişilerden biri olduğunu düşünüyorum. Dürüst olmak gerekirse adada Türk tarafından çok, Rum kesiminde hala karşı tarafa yönelik çok ciddi bir önyargı ve korku bulunmaktadır. Yunan ve Rum ekonomilerindeki krize rağmen hala Türk korkusunun ve önyargıların toplumda yüksek düzeyde olması ve aşırı milliyetçilerin son yıllarda bu ülkelerde güçlenmesi, Kıbrıs’ta çözümün önündeki en büyük engellerdir. Bu yüzden atılacak adımlarda daha dikkatli ve temkinli olmak kanımca mantıklı olacaktır. İki toplum arasındaki sosyal sorunlar çözülmeden birleşme sağlanması, ilerde daha büyük sorunlara neden olabilir.
Saltuk Buğra BOZKURT
DİPNOTLAR
[1] “Kıbrıs Müzakere Sürecinde Yeni Dönem”, Kıbrıs Son Dakika, Erişim Tarihi: 10.04.2014, Erişim Adresi: http://www.kibrissondakika.com/kktc/kibris-muzakere-surecinde-yeni-donem-h31792.html
[2] “Rumların AB üyeliği hataydı”, Hürriyet, Erişim Tarihi: 23.02.2013, Erişim Adresi: http://www.hurriyet.com.tr/planet/22663578.asp.